En Sıcak Konular

BAYKAL: ''DEMOKRASİNİN OLANAKLARINI KULLANMAK AYMAZLIK''

23 Nisan 2008 16:04 tsi
BAYKAL: ''DEMOKRASİNİN OLANAKLARINI KULLANMAK AYMAZLIK'' Baykal, 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM'nin açılışının 88. yıldönümü dolayısıyla TBMM Genel Kurulunda bir konuşma yaptı ki...

ANKARA- CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, demokrasinin sağladığı olanakları, cumhuriyet ve devletin milli ve laik kimliğini ortadan kaldırmak için kullanmanın, tam bir aymazlık olduğunu belirterek, “Dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri demokrasilerde yoktur. 'Çoğunluğumuz vardır' deyip anayasayı değiştirmeye kalkmak, unutulmamalıdır ki bu iktidarların kendi meşruiyet temellerinin sorgulanmasına yol açar” dedi.

Baykal, 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM'nin açılışının 88. yıldönümü dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda bir konuşma yaptı.

TBMM'nin, dünyanın en eski 10 parlamentodan biri olduğuna işaret eden Baykal, genelde meclislerin, yeni bir devletin kurulmasından sonra oluşturulurken, Türkiye'de tam tersinin yaşandığını anımsattı. Baykal, TBMM'nin, devleti, ulusal kurtuluş savaşı yapacak orduyu kurduğunu, savaşı yönettiğini, Atatürk'ün önderliğinde zaferi kazandığını, barışı yaptığını, saltanat ve hilafeti sona erdirdiğini, milli iradenin egemenliğini sağladığını, cumhuriyetin temellerini attığını anlattı.

Bu nedenlerle TBMM'nin kuruluşunun çok özel bir önemi olduğunu dile getiren Baykal, Meclisin, daima bağımsızlığın, egemenliğin, milli iradenin üstünlüğünün, hukuka saygının bir simgesi olduğunu vurguladı.

Baykal, halkı Müslüman olan bir ülkede, bir yandan dine saygı gösterilirken, diğer yandan dinin, devlet yönetiminde, hukuk ve eğitimde egemenliğine son vermenin, çağdaş bir anlayışla laikliği gerçekleştirmenin, Meclisin en büyük ve dünyaya örnek olacak eserlerinden biri olduğunu kaydetti.

Baykal, “O sayede egemenlik gökten yere inmiş, hanedandan millete geçmiştir. Teokratik otorite döneminin yerini, laik idare anlayışı almıştır” dedi.

23 Nisan'ın temsil ettiği egemenlik anlayışının, bir sosyal sınıfa, ırk veya kan esasına, kafatasına dayalı bir egemenlik olmadığına dikkati çeken Baykal, egemenlik anlayışlarını, “Hangi dinden, mezhepten, etnik kökenden, düşünceden olurlarsa olsun bütün insanların eşit ve hepsinin Türk ulusunun bir parçası” olarak tanımladı.

Baykal, Türkiye Cumhuriyeti'nin, bu büyük devrimin eseri ve demokrasinin yolunu açanın da bu cumhuriyet anlayışı olduğunu belirterek, cumhuriyet ile demokrasinin, ayrılmaz bir bütün olduğuna işaret etti.

“Cumhuriyetten uzaklaşarak demokrasiyi güçlendiremezsiniz. Cumhuriyeti azaltarak demokrasiyi arttıramazsınız” diyen Baykal, cumhuriyet ve onun en önemli temellerinden biri olan laikliğin, demokrasinin vazgeçilmez koşulu olduğuna dikkati çekti.

Baykal, “Demokrasi ve özgürlük uğruna laiklikten vazgeçeceğiz derseniz demokrasiyi de tahrip etmiş olursunuz. Türk toplumunda İslamiyet, laiklik ve demokrasi bir altın üçgen oluşturmuştur. Bunların tümüne aynı zamanda sahip çıkmak zorundayız” diye konuştu.

Batının yüzyıllar boyunca savaşarak, kan akıtarak ulaştığı laiklik anlayışına, Türkiye'nin barış içinde, milli iradeye saygıyı zedelemeden, TBMM'nin ileri görüşlü yaklaşımları ve kararlarıyla ulaştığını dile getiren Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizim laiklik anlayışımız devletin bütün inançlara, dinlere ve mezheplere saygı göstermesini ve eşit davranmasını gerektirir. Ama aynı zamanda hiçbir inancın, mezhebin ve dinin devletin yönetimini, hukukunu ve eğitimini etkilemesine izin vermeme ilkesine dayanır. Bizim milliyetçilik anlayışımız ulusumuzun ortak değerlerine dayanır. Herkesin etnik kökenine saygı gösteririz, ama etnik ayrımcılığın cumhuriyetimizi, demokrasimizi tahrip etmesine izin vermeyiz.

Bizim milliyetçiliğimizin temelinde ırkçılık yoktur. Siyasi bir bilinç ve siyasi bir dayanışma vardır. Her kökenden insanlarımızın aynı milletin çatısı altında kardeşçe yaşamalarını isteriz. Biz insanların etnik kökenine saygı gösteririz.”

CHP Genel Başkanı Baykal, 23 Nisan'ın aynı zamanda egemenliğin ve bağımsızlığın da temeli olduğuna işaret ederek, bu devleti kuranların, en güç koşullarda bile yabancıların hakimiyetine girmeyi kabul etmediklerini, başka devletlerin mandasına girme önerilerini reddettiklerini anlattı.

TBMM'nin, dünyada örneği görülmemiş büyük devrimleri, reformları gerçekleştirirken, hiçbir ülkenin baskısıyla, telkin ve tavsiyesiyle hareket etmediğini vurgulayan Baykal, ülkeyi çağdaş bir devlet haline getiren reformların hepsinin, milletin temsilcisi TBMM'nin özgür iradesinin ürünü olduğunu söyledi.

İmparatorluğun son yıllarında da yabancıların baskılarına boyun eğmeye razı olanların bulunduğunu, Atatürk ve Meclisin, onlara karşı inançla direnmeyi bildiğini belirten Baykal, “Ne yazık ki bugün de milli egemenliğimize, bağımsızlığımıza saygı göstermeyen bazı yabancı çevrelerin, kendi arzularını, iradelerini Türkiye'ye dayatmaya çalıştıklarını örnekleriyle görüyoruz” dedi.

Baykal, Türkiye'yi yönetenlerden, devletin kuruluş aşamasında, TBMM'de görev alan milletin temsilcileri gibi, bu baskılara direnmelerini, ülkenin egemenliğine ve bağımsızlığına kıskançlıkla sahip çıkmalarını istedi.

Ancak, bu baskıları bugün de sürdürmek isteyenlerin olduğunun anlaşıldığını belirten Baykal, şöyle dedi:

“Devletimizin temel yapısına, Lozan'daki kazanımlarımıza aykırı bazı taleplerini Türkiye'ye kabul ettirmek isteyenler vardır. Türkiye'nin bağımsızlığının en güçlü teminatlarından biri olan yüksek yargı organlarımıza baskı yapmaya yeltenenler vardır. Bundan daha da vahimi, bu dış baskıları tahrik ve teşvik eden bazı çevreler de vardır. Bunları şiddetle kınıyoruz. Ve inanıyoruz ki, hiçbir iç ve dış güç, hiçbir siyaset adamı, hiç bir milletlerarası kuruluş Türk hakimlerinin özgür vicdanlarını etkileyemeyecektir.

Biz gerçek bağımsızlığımıza, adli kapitülasyonları kaldırarak kavuştuk. Şimdi adı konulmamış bir kapitülasyon sistemini Türkiye'ye kabul ettirmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.”

Genel Kurul salonunda kürsünün arkasında yazılı “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” sözünü gösteren Baykal, bu anlayışa nasıl ulaştıklarını, kimsenin unutmaması gerektiğini belirtti.

TBMM'in açılışından bu yana 88 yıl geçtiğini, 88 yıl önce bütün vatanın işgal altında olduğunu anımsatan Baykal, İstanbul'da egemenliğin sahibi konumunda olan halife sultanın, yandaşlarıyla, işgal kuvvetlerinin emir ve kumandası altına girmekte hiçbir sakınca görmediğini söyledi.

Baykal, 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu'nun dini ve siyasi egemenliğinin, halifesiyle, padişahıyla, şeyhülislamı ile bir İngiliz kumandanına teslim edildiğini ifade etti. Baykal, diğer yandan işgal ordularına ve onların hizmetkarı yerli işbirlikçilerine karşı büyük bir milli bağımsızlık mücadelesi açan ve zafere ulaştıran iradenin, zafer sonrasında egemenliğin millete ait olduğunu ilan ettiğini anımsattı.

Egemenlik masa başındaki tartışmalarla, ilmi ya da dini fetvalarla devredilmediğini ya da devralınmadığını dile getiren Baykal, egemenliğin Atatürk önderliğinde asker, sivil vatandaşların eşsiz gayretleri ve fedakarlıklarıyla Sakarya'da, İnönü'de, Dumlupınar'da, savaş meydanlarında kan ve can pahasına kazanılmış bir hak olduğunu vurguladı. Baykal, egemenliğin, dini siyasete alet eden otoritelerle ve onların fetvalarıyla, dini otoriteleri kullanan işgal güçleri ile mücadele ederek kazanıldığını anlattı.

Baykal, “O nedenle bizim egemenliğimiz, işbirlikçi teslimiyetçi değildir, millidir. Bizim egemenliğimiz dine dayalı değildir, laiktir. Anayasalarımızda yer alan laiklik ilkesinin değiştirilmesi teklif dahi edilemez” diye konuştu.

Siyasi iktidarların meşruiyetinin temelinin anayasa ve hukuk olduğuna işaret eden Baykal, demokrasilerde hiçbir iktidarın kendi meşruiyetiyle ilgili tartışmaları, yeni bir anayasa, yeni bir hukuk yaparak ortadan kaldırmasının mümkün olmadığını söyledi.

“Denetimsiz güç, güç değildir. Denetimsiz iktidar, demokratik değildir, meşru değildir” diyen Baykal, anayasa ve hukuk zafiyetlerinin, oy oranları ile kapatılamayacağını ifade etti.

Seçimin, Mecliste ve hükümette kimin iktidar, kimin muhalefet olacağını belirlediğini dile getiren Baykal, hiçbir seçim sonucunun, iktidarların hukuka ve anayasaya bağlı kalma, yargı bağımsızlığına saygı gösterme zorunluluğundan kurtulma sonucunu doğurmaya yetmeyeceğini bildirdi.

Laiklik anlayışının, devletin bütün inançlara, dinlere, mezheplere saygı göstermesini ve eşit davranmasını gerektirdiğini vurgulayan Baykal, “Ama laiklik anlayışı aynı zamanda hiçbir inancın, mezhebin, dinin, devletin hukukunu, eğitimini ve yönetimini oluşturmasına izin verilmemesini de gerektirir. Siyasetin referansı demokrasi olmaktan çıkar, inanç ve din olursa, bunun sonucu kargaşa, çatışma ve karanlık bir otoriter rejimdir” diye konuştu.

Egemenliğin milli olmasının, aynı zamanda hem etnik olmaması hem de dini olmaması anlamına geldiğini vurgulayan Baykal, sözlerini şöyle tamamladı:

“Devletimizin daha sonraki gelişmeleri de bu temelde yükselmiştir. Cumhuriyet bu temelde gerçekleştirilmiştir. Demokrasiye, cumhuriyetle de pekiştirilen bu temeller üzerinde ulaşılabilmiştir. Demokrasimizin sağladığı olanakları, cumhuriyetin ve devletin milli ve laik kimliğini ortadan kaldırmak için kullanmak tam bir aymazlıktır.

İktidarların seçimden çıkmış olması demokrasiyi güvence altına almaya yetmez. Dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri demokrasilerde yoktur. Kendi suçları için af çıkaran bakanlar, milletvekilleri demokrasilerde yoktur. İktidar olanakları ile kendi yakınlarına ihale ayarlamak, demokrasilerde yoktur. İktidar olanakları ile devlet bankalarını kullanarak yakınlarınıza yandaş medya satın almak demokrasilerde yoktur. 'Anayasanın temel ilkelerini dini temellerde yeniden yorumlayacağız' diyenlere devletin en önemli görevlerini vermek, demokrasilerde yoktur. Devletin en önemli yönetim birimlerini cemaat, tarikat örgütlenmelerine teslim etmek demokrasilerde yoktur. Derslerde cihat çağrıları yapan, kasetlerle lise öğrencilerinin beynini yıkayan bir kadrolaşma anlayışına, Milli Eğitim Bakanlığını teslim eden bir zihniyete demokrasilerde yer yoktur. Bütün bunların sonucunda, bu uygulamaların sorgulanmasını engellemek için 'çoğunluğumuz vardır' deyip anayasayı değiştirmeye kalkmak, unutulmamalıdır ki bu iktidarların kendi meşruiyet temellerinin sorgulanmasına yol açar.”



Bu haber 418 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,857 µs