En Sıcak Konular

Kâtip Çelebi

5 Ekim 2007 14:02 tsi
Kâtip Çelebi Osmanlı Devleti'nde batı ilmiyle en fazla ilgilenen, doğu ilmiyle mukâyesesini ve sentezini yapan ilk Türk ilim adamlarından biridir.

1608 (H. 1017)de İstanbul’da doğdu. Babasının adı Abdullah’tır. Babası, Osmanlı devlet ve siyâset adamlarının yetiştirildi. Enderûn mektebinde tahsil görerek yetişmiş bir askerdir. Mustafa bin Abdullah, ordu kâtipliğinde bulunduğu için ulema ve halk arasında Kâtip Çelebi diye tanındı. Hacca gittiği ve başmuhasebeci ikinci halifesi olduğu için Hacı Halîfe ismiyle meşhur oldu. Babası dindâr bir kişi olduğu için beş-altı yaşlarında onu ilme teşvik etti. O da İmâm Îsâ Halîfe-i el-Kırîmî’den Kur'ân ve tecvid dersleri almaya başladı. On dört yaşına kadar çeşitli hocalarından din ve fen ilimleri tahsil etti.

On dört yaşında Anadolu muhâsebesi kalemine kâtip oldu. 1624 yılında babasıyla birlikte Tercan, bir sene sonra da Bağdat Seferi'ne çıktı. Dönüşte babası bir müddet Diyarbakır’da kaldı. 1627-1628’de Erzurum kuşatmasına katıldıktan sonra İstanbul’a geldi ve yaklaşık iki sene, Bağdat Seferi'ne katılana kadar, Kâdızâde’nin derslerine devâm etti. 1630 Bağdat kuşatmasında ordunun defterini tuttu. Seferden sonra tekrar İstanbul’a dönerek Kâdızâde’nin derslerine devâm etti. 1633-1635 Halep Seferi'nde hacca gitme fırsatı buldu. Dönüşte bir kış Diyarbakır’da kalıp oradaki âlimlerle görüştü. 1635 senesinde Sultan Dördüncü Murat ile Revan Seferine katıldı. On sene kadar çeşitli savaşlarda bulunduktan sonra İstanbul’a döndü ve kendisini tamâmen ilme verdi.

A’rec Mustafa Efendi, Ayasofya dersiâmı Abdullah Efendi ile Süleymâniye dersiâmı Mehmed Efendiden ders aldı ve A’rec Mustafa Efendiyi kendisine üstâd edindi. Bir taraftan kendisi öğrenirken, diğer yandan birçok talebeye ders verdi.

1645’te Girit Seferi münâsebetiyle haritaların nasıl yapıldığını, tedkik etti ve bu konuyla ilgili yazılan eserlerde çizilen haritaları gördü. Bu arada memuriyetten ayrıldı ve üç yıl vazîfe almadı. Bu üç yıl içinde bazı talebelerine çeşitli konularda dersler verdi. Yine bu zaman içinde âni olarak hastalandığı için tedavi çarelerini aramak maksadıyla tıp kitapları okudu. Kalbini kötülüklerden temizlemek, manevî sağlığa kavuşmak için de Esmâ ve Havâs kitaplarını okudu. Din âlimlerine olan aşırı sevgisi sebebiyle devamlı onlarla beraber olmaya çalışırdı. 1648 yılında tekrar memuriyete girdiğinde Şeyhülislâm Abdürrahîm Efendinin en yakın arkadaşlarından oldu ve pek çok eserini bu yıllarda yazdı.

Kâtib Çelebi 1656 senesinde vefât etti. Kabri, Vefa’dan Unkapanı’ndaki Mahmûdiye (Unkapanı) Köprüsüne inen büyük caddenin sağ kenarındadır.

Kâtip Çelebi çalışkan, iyi huylu, vakarlı, az konuşan, çok yazan biri olarak bilinir. Arapça, Farsça yanında Lâtince'yi de bilirdi. Osmanlı Devleti'nde batı ilmiyle en fazla ilgilenen, doğu ilmiyle mukâyesesini ve sentezini yapan ilk Türk ilim adamlarından biridir.

Eserleri:

Keşfü'z-Zünûn an Esâmi'l-Kütüb vel-Fünûn: Arabça, çok kıymetli bir eserdir. On beş bine yakın kitap ve on bine yakın müellifi tanıtan büyük bir bibliyografya ansiklopedisi mâhiyetindedir. Mısır’da, Almanya’da, İstanbul’da basıldı. Lâtinceye de tercüme ve tâb edildi.
Cihannümâ: En eski coğrafya kitabımızdır. Haritalarıyla birlikte İbrâhim Müteferrika matbaasında basılmıştır. Daha sonra yazılacak coğrafya kitaplarımıza kaynak teşkil edebilecek bu eser, Avrupa dillerinde tercüme edilmiştir.
Tuhfet-ül Kibâr Esfâr-il Bihâr: Denizcilik târihi bakımından mühim bir eserdir. Osmanlı Devleti zamânındaki deniz savaşlarından bahseder.
Takvîm-üt-Tevârîh: Âdem aleyhisselâmdan 1648 târihine kadar geçen vakaların kronolojik açıklamasını ihtivâ eder. Arabî ve Fârisî dilde basılmıştır.
Fezleket-üt-Tevârîh: Bir mukaddime, üç usûl ve bir son sözden ibâret olan bu eser, varlıkların başlangıcı, peygamberlerin ve hükümdârların târihi diye hülâsa edilebilecek bir târih kitâbıdır.
Fezleke: Fezleket-üt-Tevârih’in devâmı niteliğindedir. 1591’den 1654 târihine kadar vukû bulan olayları anlatır. 1879’da iki cilt olarak basılmıştır.
Kânûnnâme,
Târîh-i Firengî Tercümesi,
Târîh-i Kostantiniyye ve Kayâsire,
İrşâd-ül-Hayâfâ ilâ Târîh-ul-Yunân ver-Rûm,
Süllem-ül-Vusûl ilâ Tabakât-ilFuhûl,
İhlâm-ül-Mukaddes,
Tuhfet-ül-Ahfâr fil-Hikem ve’l-Emsâl ve’l-Eş’âr,
Dürer-i Müntesira vel Gurer-i Münteşira,
Düstûr-ül-Amel Islâhil-Hâlâl,
Beydâvî Tefsîri Şerhi,
Hüsn-ül-Hidâye,
Resm-ür-Recm bis-Sim ve’l-Cîm,
Câmi-ul-Mütûn min Cüll-il-Fünûn,
Mîzân-ül-Hak İhtiyâr-il-Ehak.



Bu haber 467 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,705 µs