En Sıcak Konular

31 Mart İsyanı

13 Nisan 2008 12:15 tsi
31 Mart İsyanı 31 Mart İsyanı II. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'da yönetime karşı girişilen büyük bir ayaklanma. Rumi takvimle 31 Mart 1325'te (13 Nisan 1909) çıktığı için bu adla anılmıştır.

31 Mart İsyanı (-Vakası, -Ayaklanması) II. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'da yönetime karşı girişilen büyük bir ayaklanma. Rumi takvimle 31 Mart 1325'te (13 Nisan 1909) çıktığı için bu adla anılmıştır.

Meşrutiyetçi hareketin en güçlü kanadı olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin iktidarı tam olarak geçiremeyerek dolaylı bir denetim kurması, politik istikrarsızlığa yol açmış, halk arasında da yaygın çalkantılar doğurmuştu. Bu koşullar bütün muhalefet gruplarının kısa sürede İttihat ve Terakki'ye karşı birleşmelerine zemin hazırladı. Politik istikrarsızlık ve çatışmalar, İttihat ve Terakki'ye muhalefet eden tanınmış gazetecilerin öldürülmesiyle daha da şiddetlendi.

Derviş Vahdeti'nin yayımladığı ve yer yer Prens Sabaheddin'in ademimerkeziyetçi görüşlerine de yer veren Volkan Gazetesi, İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti'nin yayın organı durumuna geldikten sonra özellikle din adamları ve İttihat ve Terakki'nin uygulamalarından zarar gören alaylı subaylar üzerinde etkili oldu.

12 Nisan'ı 13 Nisan'a bağlayan gece, Taksim Kışlası'ndaki Avcı Taburu'na bağlı askerler subaylarına karşı ayaklanarak kendilerine önderlik eden din adamlarının peşinde Heyet-i Mebusan'ın önünde toplandılar ve ülkenin şeriata göre yönetilmesini istediler. Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti ayaklanmacılarla uzlaşma yolunu seçti ve hükümet üyeleri tek tek istifa etti.

Adliye Nâziri Nâzım Paşa İttihatçı Ahmet Rıza Bey sanılarak isyancılar tarafından linç edildi. Aynı şekilde mebus Emir Şekib Arslan Bey de gazeteci Hüseyin Cahid sanılıp öldürüldü. Tahsilsiz ve alaylı olan askerlere halk arasından cahil ayak takımından hamallar ve bazı dindar kimseler de din elden gidiyor propagadalarının etkisiyle katılmıştı.

Ayaklanma Heyet-i Mebusan üzerinde de etkili oldu. O gün İttihat ve Terakki üyesi mebuslar, can güvenlikleri olmadığı için meclise gitmediler. Bazıları İstanbul'dan uzaklaşırken, bazıları da kent içinde gizlendi. Bu arada ayaklanmacılar İttihatçı subaylarla mebusları buldukları yerde öldürüyorlardı. Hükümetin ve meclisin etkisiz kalmasıyla, II. Abdülhamid yeniden duruma egemen oldu. Ayaklanmayı başlatan muhalefet ise, herhangi bir programdan yoksun olduğundan önderliği elde edemedi.

İstanbul'da denetimi elinden kaçıran İttihat ve Terakki asıl güç merkezi olan Selanik'teki 3. Ordu'yu harekete geçirdi. Böylece ayaklanmayı bastırmak üzere Hareket Ordusu kuruldu.Ayaklanmacılar 23 Nisan'ı 24 Nisan'a bağlayan gece İstanbul'a girmeye başlayan Hareket Ordusu'na başarısız bir direniş çabasından sonra teslim oldular. Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan da bir gece önce Yeşilköy'de toplanarak Hareket Ordusu'nun girişiminin meşruluğunu onaylamışlardı.

Ayaklanmaın bastırılmasından sonra sıkıyönetim ilan edildi ve ayaklanmacıların önderleri Divan-ı Harp'te yargılanarak ölüm cezasına çarptırıldılar. Muhalefet hareketi önemli kayıplara uğradı. Ama en önemli gelişme, Meclis-i Umumi Milli adı altında birlikte toplanan Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan'ın 27 Nisan'da II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesini, yerine V. Mehmed'in geçirilmesini kararlaştırmasıydı.Ayrıca II. Abdülhamid'in İstanbul'da kalması da sakıncalı bulunarak Selanik'te oturması uygun görüldü. Divanıharp II. Abdülhamid'i yargılamak istediyse de, yeni kurulan Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti bunu kabul etmedi.

1912'ye kadar Selanik'te ikamet eden Abdülhamit daha sonra Beylerbeyi Sarayı'na getirilecek ve 1918'deki ölümüne kadar burada hayatını sürdürecekti.

*****

31 Mart Hadisesi’nin Içyüzü :

31 Mart Vak’asi diye tarihe geçen bu olay, 14 Nisan 1909 tarihine rastlamaktadir. Tarihçiler bu olayin, kendi zulümlerini örtmek isteyen Ittihadcilarin, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesini temin etmek için, Ingiliz Gizli Servisi’nin yardimi ile ve Ingilizlerin aleti olarak tertipledikleri bir hadise oldugunda ittifak etmislerdir. Ancak suç, samimi Müslümanlara yikilsin diye, bir kisim dini sloganlar kullanilmis ve  “seri’at elden gidiyor” diye dine ve dindarlara hücum planlari hazirlanmistir. Ittihadcilar, kendilerinin tertipledikleri bu olayi dindarlari mürteciler diye suçlayarak dindara yikmislar ve maalesef kendileri gibi düsünen tarihçileri de kullanarak, bu olayi en büyük irtica olayi diye takdim etmislerdir. Böyle bir tertibi fiiliyata dökmek için hem yeterli sebepler vardir ve hem de memleketin bazi halleri böyle bir fitne için alevlendirici özellik arzediyordu. Þöyle  ki:

Evvela, 31 Mart Vak’asinin sebepleri nelerdi?

A) Bu olayin asil sebebi, Ittihadcilarin yaptiklari zulüm ve istibdaddi. Ittihadcilar, tam bir zorba kesilmislerdi ve muhaliflerini sokoklarda öldürecek kadar azitmislardi. Mesela, Ismail Mahir Pasa, muhalif gazetecilerden Ahmed Samimi ve Hasan Fehmi Bey Istanbul caddelerinde açikça öldürüldü ve faili meçhuller artmaya basladi. Sultan Abdülhamid, Mesrutiyen geregi icraya karismiyor ve sadece temsil vazifesini görüyordu. Devlete daha çok hakim olmayi isteyen Ittahadcilar, yabanci devletler tarafindan  Abddülhamid’e karsi bir seyler yapmaya zorlaniyorlardi. Onlar için tek hedef, gölgesinden dahi korktuklari Sultan Abdülhamid idi.

B) Osmanli Devleti’ni yikma planlarinin yapildigi Meclis’teki vekillerin degismesi için, millet tam manasiyla kayniyordu. Ermenistan ve Rum Pontus tartismalariyla ugrasan Meclis’teki vekillerden halk rahatsizdi.

C) Icradan uzak tutularak kösesine çekilmeye mecbur  edilen Sultan Abdülhamid’in yeniden devlet ve millet lehine harekete geçmesini arzu edenler vardi. Çünkü Itihadcilar, Ingilizlerin masasi gibi, onu tahttan indirmek için mesgullerdi.

D) Asker siyasete karismisti. Aldigi askeri ve dini terbiyeye aykiri isler yapmaya baslamisti. Mesela Selanik ve Manastir’dan Istanbul’a getirilen III. Orduya ait subaylari fiyakasindan halk ve diger ordu mensuplari yaka silkmeye baslamislardi. Bununla kalmayip Ittihadcilar, Istanbul’u korumakla görevli I. Orduyu tahkir ederek, III.Ordunun Selanik’teki tümeninden nigahbân-i hürriyet ve muhâfiz-i mesrutiyet adiyla avci taburlarini Istanbul’a sevk ettiler.

E) Hasan Fehmi Bey basta olmak üzere, faili meçhul olaylarin artmasi milleti tedirgin ediyordu.

F) Ittihadçilar kendilerine muhalif gördükleri subaylari ve hatta askerleri kadro disi ediyorlardi; açikça bir tasfiye hareketi baslamisti. Bu durum da ciddi bir gerginlik sebebiydi.

G) Hürriyet adi altinda her türlü ahlaksizlik serbest hale gelmisti. Açikça Þer-i serife aykiri isleri yapan Ittihadcilara karsi, halkta ve özellikle de sagini solundan ayiramayan Dervis Vahdet gibi bazi dindarlarda, idareye karsi bir nefret olusmaya baslamisti.

Bütün bu sebeplerin bulundugu bir ortamda, özellikle 24 Temmuz 1908-14 Nisan 1909 tarihleri arasinda, her iki tarafa ait gazeteler, gerginligi artirici yayinlar yapiyorlardi. Partiler, sanki bir iç savas olacak gibi fedai yazmaya baslayan cemiyetler kurmaya basladilar. Ittihadcilar, zafer sarhosluguyla baski ve zorbaliklarini daha da artirmaya basladilar. Sinirsiz hürriyet anlayisi, askerlere kadar asilandi ve erler subaylara itaat etmez hale geldiler. Dine ve ahlaka aykiri bazi seyler, askerlere telkin edilmeye baslandi. Orduda itaat ve ahlak bozulmaya baslayinca, dinde hassas ama muhakeme-i akliyede eksik olan bazi nâdânlar, iyilik yapiyorum zanniyla bazi fitne tohumlarini ekmeye basladilar. Hürriyetin yanlis anlasilmasi ve tatbik edilmesi sonucunda, devletin idaresi cahillerin elinde kaldi ve herkes kendi basina hareket eder hale geldi. Istanbul serseri mayinlarla dolu bir hale gelmisti.

Iste Ingiliz Gizli Servisi’nin tahrikleriyle hareket eden Ittihad ve Terakkiciler, 31 Mart 1325 günü yani 14 Nisan 1909 tarihinde, gergin durumu firsat bilerek tertiplerini fiiliyata dökmeye karar verdiler ve III.  Ordudan getirdikleri avci taburlarina mensup neferlerin fisegini patlattilar. Baslarinda tek bir subayin dahi bulunmadigi ve sadece basçavus ve çavuslarin komuta ettigi bu erler, “Þeri’at isterüz” deyü isyan ettiler. Ayasofya ve Sultanahmed Camii önlerinden toplanan kalabalik, Sadrazam Hüseyin Hilmi Pasa ile Meclis-i Meb’usan Reisi Ahmet Riza Bey’in azlini ve bütün Ittihadcilarin sürgün edilmelerini istiyorlardi. Yukarida zikredilen sebeplerden dolayi, isyan eden askerlere, basta hamallar olmak üzere her çesit insan karismisti.

Görünürde  Ittihadcilara karsi, seriati ve onun teminati olan Abdülhamid’i kurtarmak için yapilmis bir isyandi. Ancak tamamen Ittihadcilarin ve Ingiliz Gizli Servisi’nin, Abdülhamid’i tahttan indirmek ve bu arada dindar halki da ezerek gözdagi verilmek için yapilmis bir tertipti. Bu serseri mayin gibi isyan eden askerler, Ittihadcilarin ileri  gelenlerinden Ahmet Riza Bey zannederek Adliye Nâziri Nâzim Pasa’yi ve Gazeteci Hüseyin Cahid zanniyla da Milletvekili Emir Þekib Arslan Bey’i öldürdüler. Sultan Hamid, II. Tümen kumandanini çagirarak âsileri dagitmasini istedi; ancak Padisah’in talimatini dinlemeyen komutan Ordu Komutanindan emir almadigini söyleyecek kadar alçalmisti. Maalesef Ittihadci olan ve sonradan bu haline çok pisman olan Mahmud Muhtar Pasa ise, emir vermemekte direndi. Daha sonra isyan eden bu cahil askerlere, kendileri gibi cahil olan hamallar ve de sagini solundan fark edemeyecek kadar ahmak olan bazi dindarlar da katildi. Zaten Ittihadcilarin muhalifleri de böyle bir firsat bekliyordu. Onlar da akilli hareket edemediler. Is, çigirindan çikmisti. Bediüzzaman basta olmak üzere, bir kisim akilli Islam alimleri, askerlere ve hamallara, bunun bir oyun oldugunu ve oyuna gelmemeleri gerektigini ikaz ettiler. Hatta Bediüzzaman, bir nutuk ile sekiz taburu itaata getirmisti.

Ittihadcilar, Ingilizlerin aleti olmuslar ve bütün Müslümanlarin ümidi haline gelen Abdülhamid’i indirmekten baska gaye gütmemislerdir. Bu olayi kendileri tertip etmelerine ragmen, israrla bir irtica olayi oldugunu ifade etmeleri, günümüze kadar gelen devlet ile milletin arasini açmak adetinin kötü bir baslangici oldu.

Firsati ganimet bilen Ittihadcilar, olaylar büyüyünce, Selanik’ten Hareket Ordusu adini verdikleri kuvvetleri, Padisah’i kurtarmak gibi yalanci bir sloganla Istanbul’a sevk etmeye basladilar. Bu hareket ordusunun sadece kumandani olan Mahmut Þevket Pasa Müslüman ve Türk’tü. Askerlerin çogu, yagmaci ve Müslüman katili olan Makedonyalilardi. Tam bir çapulcu ordusuydu. Olayin vahametini anlayan Istanbul’daki generaller ve özellikle I. Ordu Komutani Nazim Pasa, Sultan Abdülhamid’e müdahele etmeleri gerektigini anlattilarsa da, Müslümani Müslümana kirdirmayacagini söyleyen Padisah, onlara gerekli talimati vermedi. I. Ordu Kumandani Nazim Pasa’ya, Hareket Ordusu’na silah çekmemeleri için yemin bile ettirdi. 25 Nisan’da Hareket Ordusu, Yunan ordusu gibi davrandi ve Yildiz Sarayi’ni yagmaladi. Kütüphane disinda Padisah’in altin arabasini bile parçalayip götürdüler. Daha sonra da 27 Nisan 1909’da Meclis-i Umumi’yi toplayarak Abdülhamid’i hal’ kararini silah zoruyla çikardilar. En önemli ithamlari, 31 Mart Vak’asi’ni tertip etmekle suçlamak idi. Halbuki bu tamamen yalandi. I. Orduya talimat vermemekte direnen Padisah, Müslümani Müslümana kirdirmakla itham ediliyordu.

Kisaca 31 Mart Olayi, Ittihadcilarin tertipledikleri bir fitneydi; ancak muhalifleri olan Kâmil Pasa-zâde Said Pasa, Ismail Kemal Bey, muhalif gazetecilerden Mizanci Murad ve Volkan Gazetesi bas yazari Dervis Vahdeti gibi bazi safdiller de durumdan pasta çikarmak ugruna atese körükle gittiler ve fitne atesini söndürmek yerine  daha da alevlendirdiler. Neticede düsmanlar kâr etti; devlet, millet ve din zarar etti. Çünkü kurulan Divan-i Harb-i Örfî çok masumlari idam sehpalarinda sallandirdi. Din düsmani kesimlerin eline de tam bir irtica sermayesi verilmis oldu. Bediüzzaman gibi allâmeler bile, 31 Mart  Olayi ile suçlandilar; ama beraat ettiler.1

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz

Dipnot:

1- Kur’an, Ahmed Bedevi, Inkilap Tarihi  ve Jön Türkler, sh. 276 vd.; Osman Nuri,   Abdülhamid-i Sâni ve Devr-i Saltanat, c. I, sh. 111; Danismand, Osmanli Tarihi Kronolojisi, c. II; Öztuna, Osmanli Devleti Tarihi, c.I, sh. 616-619; Bediüzzaman Said Nursi, Âsâr-i Bedî’iyye, sh. 309, 316-317, 324, 395-396, 441; Mektûbât, sh. 429; Badilli, Tarihçe-i Hayat I, sh. 235-260
 “Tarihçiler bu olayin, kendi zulümlerini örtmek isteyen Ittihadcilarin, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesini temin etmek için, Ingiliz Gizli Servisi’nin yardimi ile ve Ingilizlerin aleti olarak tertipledikleri bir hadise oldugunda ittifak etmislerdir.” 

Kaynak: Yeni Dünya Dergisi

 

 



Bu haber 594 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,950 µs