Ahmet Avni Konuk Yadedildi

Büyük mutasavvıf, şair, bestekar ve hukukçu Ahmet Avni Konuk vefatının 70. yılı münasebetiyle İBB Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Kültür Müdürlüğü’nce, Kültür A.Ş tarafından düzenlenen Anma Toplantısı ve Konser Programı ile bir kez daha yâdedildi.

31 Mart 2008 Pazartesi günü Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde düzenlenen açık oturumda ülkemizin çeşitli üniversitelerine mensup akademisyenleri konuşmacı olarak yer aldılar. Ahmet Avni Konuk’un mutasavvıf kimliğinin yansımış olduğu şerh, şiir ve bestelerinin derinlemesine irdelendiği açık oturum, hafta içi çalışma saatine denk gelmiş olmasına rağmen sevenlerinin yoğun ilgisine mazhar oldu.

Oturum başkanlığını Prof. Dr. Mustafa Tahralı’nın yaptığı toplantıda, her biri dalının uzmanı akademisyenler Konuk’un ruh dünyası ve eserleri üzerine şu değerlendirmelerde bulundular:

Dr. Safi Arpaguş:

Ahmet Avni Bey’in en hacimli ve en kapsamlı eseri Mesnevi Şerhi’dir. Şerhe 1929’da başlayıp, 1937’de tamamlamıştır. Bu eserin şerhinde kendinden önceki Türkçe ve Farsça eserlerden istifade etmiştir. İlk defa Mesnevi’nin tamamı, sonundaki peygamber hikayesi ile beraber şerh edilmiştir. Hint alt kıtasındaki yirmi kadar eserden de istifade edilmiştir.

Prof. Dr. Mehmet Demirci:

Ahmet Avni Konuk tekkelerin kapandığı ve bu kurum mensuplarının büyük bir travma ile karşı karşıya kaldıkları, tam anlamı ile “Fetret Devri” olarak nitelendirilebilecek bir zamanda, hayırlı bilgili ve tefekkür dünyası çok geniş bir şahsiyet olarak yapılanlara küsmemiş, memuriyeti onun bir hayli zamanını almasına rağmen günde 4-5 saatini Mevlevilik hizmetine hasretmiştir. O’na göre zamanın sahibi Allah’tır. “Hele biz bir üzerimize düşeni yapalım” diyerek kendi zamanındaki pek çok kimseye kuvve-i manevi olmuştur.

Prof. Dr. Osman Türer:

Ahmet Avni Konuk’un şairlik yönü çok fazla gündeme getirilmemiş, bu yönü üzerinde durulmamıştır. Fakat O, kendine ait müstakil bir divanı olmadığı halde yazmış olduğu manzum eserler ile şairliğini adeta konuşturmuştur. “Gülşen-i Raz” eserini çok zor olmasına rağmen nazman tercüme etmiştir. Diğer bir nazım eseri Tevfik Fikret’in “Tarih-i Kadim’e Zeyl” adlı eserine vermiş olduğu reddiye mahiyetindeki manzum eserdir. Bu cevabi eserde Tevfik Fikret ile aynı ölçüyü kullanmıştır.

Prof. Dr. Dilaver Gürer:

Sufilik düşüncesinde 2 boyut vardır. Yatay boyutta sufi sıradan bir insandır. Yer, içer, uyur. Dikey boyutta ise varlığı hakkın nazarı ile değerlendirir. O’na yaratıcıdan dolayı kıymet verir ve üzerine titrer. “Fusûsu’l Hikem” varlığı dikey boyutta inceleyen bir eserdir. Mesnevi ise varlığı hem dikey hem yatay boyutta ele almıştır. Osmanlı dini sisteminin iki önemli ayağı olan sunni zahiri taraf ile tasavvufi derinlik toplumun hem sosyal yapısını hem düşünce yapısını derinden etkilemiştir.

Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç:

Ahmet Avni Bey’in “Tedbîrât-ı İlahîye” şerhi, İbn-i Arabi’nin “İnsani Memleket Üzerinde İlahi Tedbirler” kitabının motomot bir tercümesidir. Hal böyle olduğu için bazı zevksizliklere rastlansa da A.Konuk, metin ile fazla oynayarak bozmaktan korkmuş ve bu yöntemi tercih etmiştir. O tekke şeyhi olmadan, sufi düşüncesini, entelektüel bir duruş ile temsil etmiştir.

Açık oturumun ardından Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda saat: 20.00’de Ahmet Avni Konuk’un kendi icadı olan Dilkeşide makamında bestelediği Mevlevi Ayin-i Şerifi ilk defa icra edildi. Tuğrul İnançer yönetimindeki Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk

Müziği Topluluğu’nun gerçekleştirdiği ayinde yoğun katılımla salonu dolduran müzikseverlere adeta manevi bir ziyafet sunuldu.

Kaynak:kultursanat.org