En Sıcak Konular

'AKARSULARIMIZDAN KİRLİLİK AKIYOR'

13 Şubat 2008 12:12 tsi
'AKARSULARIMIZDAN KİRLİLİK AKIYOR' Sanayiden kaynaklı atık suların yüzde 66'sına hiçbir arıtma işlemi uygulanmayan Türkiye'de önemli akarsuların büyük kısmının ''Kirli'' ve ''Çok kirlenmiş'' olarak nitelendirildiği bildirildi.

BURSA - Sanayiden kaynaklı atık suların yüzde 66'sına hiçbir arıtma işlemi uygulanmayan Türkiye'de önemli akarsuların büyük kısmının ''Kirli'' ve ''Çok kirlenmiş'' olarak nitelendirildiği bildirildi.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odasından alınan bilgiye göre, 31 Aralık 2004 tarihli Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'nde yüksek kaliteli su 1. sınıf, az kirlenmiş su 2. sınıf, kirli su 3. sınıf, çok kirlenmiş su ise 4. sınıf olarak yer alıyor.

DSİ tarafından havza bazında yürütülen kirlilik gözlem ve tespit araştırmalarının sonuçlarının da bu kalite sınıflaması göz önüne alındığında, pek iç açıcı bir görünüm sergilemediği kaydedildi.

Buna göre, Türkiye'nin sulanabilir nitelikteki topraklarının yüzde 45'inin bulunduğu İç Anadolu Bölgesi'nin en önemli akarsuyu olan ve Karadeniz'e dökülen Kızılırmak'ın Sivas'ın Hafik ilçesinden sonraki coğrafyada sulama suyu olarak bile kullanılamadığı iddia edildi.

Evsel, tarımsal ve endüstriyel atıklar, Türkiye'nin en önemli akarsu havzaları olan Sakarya ve Seyhan havzalarını da tehdit ediyor.

Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nde faaliyet gösteren tesislerin büyük çoğunluğunun atık suları, Ergene Nehri'nin bir kolu olan Çorlu Deresi'ne deşarj ediliyor. Bu bölgede yapılan araştırmalar, Çorlu Deresi'nin ''Olağanüstü kirli'' durumda olduğunu gösteriyor.

Bölgede faaliyet gösteren birçok endüstrinin deşarjlarını toplayan Meriç Nehri ise endişe verici bir kirlenme karakteri sergiliyor. Bir kesimi 4. sınıf kategorisinde olan Meriç'te tarımsal faaliyetlerden kaynaklı kirlenme de önemli bir etken. Havzada tarımsal ilaç ve gübre kullanım miktarlarına ilişkin veriler bulunmadığından dolayı, kirliliğe ilişkin net bir sonuç elde edilemiyor.

Susurluk havzası, Güney Marmara'nın tüm evsel, endüstriyel ve tarımsal atık sularının ulaştığı bir su ağı olarak dikkat çekiyor.

Güney Marmara'nın üç önemli akarsuyunu ve bu akarsuların drenaj alanlarını kapsayan Susurluk havzasında yer alan Nilüfer Çayı, hem organik hem de ağır metal açısından aşırı derecede kirlenmiş durumda bulunuyor.

Nilüfer Çayı'nın diğer bir kolu olan Soğanlıdere ve Ayvalı derelerinin su kalitesi de 4. sınıf kategorisinde yer alıyor.

Bor, kağıt ve şeker fabrikalarının atık sularını alan Simav Çayı'nın kalitesi ise 3. ve 4. sınıf arasında değişiyor.

Kalitesi genelde 2. sınıf olan Emet Çayı, bor ve arsenik konsantrasyonu açısından tarımsal sulama ve içme suyu temini yönünden oldukça sakıncalı durumda bulunuyor. Bu durum, suyun kalitesinin 4. sınıfa düşmesine neden oluyor.

Özellikle evsel atık su ve tarımsal faaliyetlerden kaynaklı kirlenmenin ön plana çıktığı Gediz havzasında bulunan Demirci, Selendi ve Gediz çaylarının su kalitesi, 3. ve 4. sınıf kategorisinde yer alıyor.

Aynı su kalitesine sahip ve yöredeki maden yataklarından kaynaklı cıva, kurşun ve bor değerleri de oldukça yüksek olan havzadaki Nif, Alaşehir ve Tabak çayları ise endüstriyel ve bakteriyolojik kirlilik açısından dikkat çekiyor.

Kuzey Ege, Yeşilırmak ve Büyük Menderes havzaları da endüstriyel ve tarımsal kirlenme açısından kötü durumda bulunuyor.

 

ARITILMAYAN SULAR YA DENİZE YA AKARSULARA
Çevre Mühendisleri Odası Genel Sekreteri Burçak Karaman Uysal, akarsuların kendi doğal döngüsü içinde tolere edebileceği düzeyde kirlilik sınır değerleri aşıldığında suda aşırı kirlenme başladığını belirtti.

Belediyelerin yüzde 69'unda kanalizasyon şebekesi bulunmasına rağmen sadece yüzde 10'una atık su arıtma tesisi hizmeti verildiğine işaret eden Uysal, aktif durumdaki 107 organize sanayi bölgesinden ise sadece 33'ünde arıtma tesisi bulunduğuna dikkati çekti.

Uysal, sanayiden kaynaklı atık suların yüzde 66'sına, hiçbir arıtma işlemi uygulanmadığını, bu arıtılmayan atık suların yüzde 91'inin ise deniz ve akarsulara deşarj edildiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

''Arıtılarak deşarj edilen yüzde 34'lük oran için de yanıtlanması gereken sorular, bu konuda da içimizin rahat olamayacağını göstermektedir. Farklı sektörlerden ağır metaller, tehlikeli kimyasallar da dahil çok farklı içeriğe sahip olan sanayi kaynaklı atık suların, nasıl bir arıtma işleminden geçtiği, ileri arıtma, doğru arıtma tekniklerinin kullanılıp kullanılmadığı, arıtılan atık suların çıkış sularının içeriği, bu çıkış sularının uluslararası deşarj standartlarını sağlayıp sağlamadığı, arıtma tesislerinin kesintisiz, sürekli işletilip işletilmediği, bu konuda Çevre ve Orman Bakanlığı ve ilgili kuruluşlar tarafından yeterli denetimlerin yapılıp yapılmadığı, gerekli cezai yaptırımların uygulanıp uygulanmadığı tartışmalıdır.''

 

''AKARSULARIMIZ İÇLER ACISI DURUMDA''

Türkiye'nin 26 akarsu havzasına ayrıldığını fakat tüm akarsulara ait yeterli gözlem verisi bulunmadığı için kirlilik haritalarının ülke bütününü sağlıklı şekilde yansıtamadığını belirten Uysal, şöyle devam etti:

''Elde edilen veriler ve sonuçlar, en önemli doğal varlıklarımız olan akarsularımızın içler acısı durumda olduğunu göstermektedir. Su yönetimiyle ilgili tüm politikalar, toplumun tamamının su kaynaklarına ulaşım hakkı olduğu ve su kaynaklarının kamu yararına uygun kullanımı temelinde oluşturulmalıdır. Herkesin ücretsiz, temiz su hakkı, güvence altına alınmalıdır.''

 

NELER YAPMALI?

Uysal, yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:

''Yapılması gereken, öncelikle kirliliğin kaynağında bertaraf edilmesi ve alıcı ortam kirlilik denetiminin siyasi iktidarlar ve yerel yönetimlerce kararlı bir şekilde uygulanmasıdır. Gerek kamu gerekse özel sektöre bağlı sanayi kuruluşlarında çevre denetimi, çevre yönetimi, atık su arıtma tesislerinin kurulması ve işletilmesi gibi çevre mühendisliği uzmanlık alanına giren faaliyetler çevre mühendisleri eliyle gerçekleştirilmelidir.

Akarsuların korunmasına, iyileştirilmesine ve geliştirilmesine yönelik, ulusal ve yerel ölçekte, kamucu bir su politikası oluşturulmalıdır. Akarsuların kirlilik düzeylerini gözlemleyecek sağlıklı verilerin oluşturulması sağlanmalıdır.

Akarsuların, evsel ve endüstriyel atık sular, katı atıklar, tarımsal ilaç ve gübre kullanımı ile kirlenmesinin önüne geçilmeli, bu alanda proje ve yatırımlar öncelikle tesis edilmelidir.

İller Bankası ve DSİ Genel Müdürlüğü gibi kurumların, su politikaları ve su yönetimi alanındaki görev ve sorumlulukları yeniden tanımlanmalı, havza yönetimi temelinde yetkileri genişletilmelidir.

Yeterli denetim ve yaptırım mekanizmaları geliştirilmelidir. Tüm bunlar için ise öncelikle, bütünleşik bir çevre politikasına bu kapsam da da kamusal bir su politikasına ihtiyaç vardır.''




Bu haber 368 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,279 µs