En Sıcak Konular

ÖLÜMÜN DOĞURDUĞU MUHAMMED ALİ

7 Haziran 2016 14:42 tsi
ÖLÜMÜN DOĞURDUĞU MUHAMMED ALİ Bir kişiydi, kişilikliydi! Tek başınaydı ama bir karakter ordusuydu! Kendisini ve soyunu aşağılayan, hakir gören beyazlara kafa tutmaktan öte beyazların Dünya Devleti olan ABD’ye de başkaldırıyordu!

Ölümün doğurduğu Muhammed Ali
 
 “Gesi Bağları’nda bir top gülüm var,
Hey Allah’tan korkmaz! Sana, bana ölüm var.
Ölüm var da, şu dünya da zûlüm var!
Gel otur yanıma hallerimi söyleyim,
Halimden bilmiyor, ben bu yâri n’eyleyim?”

Bu anonim halk türküsünü bilmeyen var mıdır acep?
Bu türküyü dinlediğinde, ölümün varlığını hatırlamayan ama ölümü hep kızdıklarına, sevmediklerine hatırlatmak için ona yönlendirmeyen var mıdır?
“Sana, bana ölüm var” ama -yine de- “... şu dünyada zûlüm var!” diye hayret etmeyen ama hayretini belli edebilen kaç kişi vardır?
Yusuf Has Hâcib’in bin yıl önce Kutatgu Bilig’de yazarak tarih kaydı ile insanlığa emanet ettiği; “İnsanların dillerinden düşmeyen iki türlü ismi vardır; biri iyi, biri kötüdür. İkisi de unutulmaz. İyiyi överler, kötüye söverler” ikazını, uyarısını, kaç kişi hatırlar?
Hatırlayanlar, hatırlayıp ne yaparlar?
Muhammed Ali öldü, Allah rahmet eylesin...
Hatırladınız mı Muhammed Ali’yi?
1960’lı yıllarda, Amerika’da bir efsane doğuyordu!
Sabahın ilk ışıklarına kadar bekleyip siyah-beyaz tv’lerden O’nu izlemek ayrıcalığı yaşanıyordu!
Aşağılanan, insandan sayılmayan, lokanta ve kafelere sokulmayan, zenci diye horlanan, yüz yılların kölelerinden Cassius Marcellus Clay diye bir siyahî; bütün ırkçı beyaz tutum ve söylemlere başkaldırıyor, bütün teamülleşmiş yanlışları ters yüz ediyordu!
Bir kişiydi, kişilikliydi!
Tek başınaydı ama bir karakter ordusuydu!
Kendisini ve soyunu aşağılayan, hakir gören beyazlara kafa tutmaktan öte beyazların Dünya Devleti olan ABD’ye de başkaldırıyordu! 
ABD’nin 1960’lı yıllarda da, bugün olduğu gibi hürriyet ve demokrasi götürmek bahanesiyle Vietnam’a saldırdığında silah altına almak istedikleri zaman; “Benim Vietnamlılarla bir alıp veremediğim yok, hem onlar beni hiç aşağılamadılar!” diyerek, askere gitmeyi reddediyor ve Afro-Amerikalıların devleti tarafından vatan haini ilan ediliyor, bütün madalya ve ünvanları alınıyor ve uyduruk bir trafik suçuyla cezaevine koyuluyordu!
Afro-Amerikalılar, Devlete ve teamüllerine kafa tutan bir asi zenciyi, yok ettiklerini zannederken bütün dünyada, özellikle İslâm Âlemi’nde bir efsane, bir Destan Kahramanı icad ettiklerini anladıklarında, geç kaldıklarını bile, geç anlıyorlardı!
Çünkü boks lisansı iptal edilmiş, bütün madalyaları ve ünvanları elinden alınmış olan bu siyahî asi, ülkeyi dolaşmaya, ülkenin ezilenlerini İslâm’a davete başlamıştı!
Bazıları; “Keşke boksta devam etseydi, bir iki maç sonrası silinir giderdi” düşüncesiyle 1967’de lisansını iade ederek yeniden ringe çıkmasına izin veriyorlardı...
Ve o tek kişilik ordu; önce bir köle olan Cassius Marcellus Clay’i öldürüyor, onun bedeninde, onun yerine Muhammed Ali’yi oturtuyordu.
“Tahammülümü Muhammed (s.a.a.)’den, gücümü Ali (a.s.)’den alıyorum” diyordu, vuruyordu vuruyordu!
1967’de ringde Ernie Terrel’e; “Benim adım ne ahmak?” diye sorarken ve onu nakavt edip bütün salona; “Benim adım ne?” diye sorduğunda, aslında bütün dünya zalimlerine ve mazlumlarına; “Muhammed Ali” adını ezberletiyordu.
Her vuruşunda, toprağı çapalayan rençber misali mazlum gönülleri aralıyor, araladığı gönüllere bağımsızlık karakteri aşılıyordu.
Ve artık bu efsâne fiziken yok!
Çünkü var olan ölüm, onu da buldu ve onu da aldı ama “İyiyi överler, kötüye söverler” değişmez gerçeği ile ölümsüzler kervanına katıldı.
Aslında Muhammed Ali, öldüğü gün doğdu!
Fikir dünyamıza, mücadele saflarımıza Hoş geldin Muhammed Ali!...
Seninle buluşmak zor oldu ama seninle ve senli olarak konuşmak çok kolay olacak bugünden sonra!
Bugünden sonra -şahsen- fikirdaşımsın, yol arkadaşımsın, gönüldaşımsın, mücadele yoldaşımsın!
Sen yine ringde bir kişilere birer yumruk vururken biz; onlarca, yüzlerce -inşallah binlerce- kişiye sözlerimizle toplu olarak dokunacağız!
Senin Afro-Amerikalıları ayıktırdığın gibi biz de sarhoş Türk Milletini ayıktırmaya uğraşacağız..
Ta ki ölüm, gelip bizi de buluncaya kadar. Çünkü; “Biz dünyayı ahiretimiz için yaşarız” diyen Baştürk’le seferdeyiz..
Zoru halledeceğiz, imkânsızla biraz uğraşacağız...
“BE HEY ZÂLİM; SANA, BANA ÖLÜM VAR.”
Selâm, sevgi, duâ...

Mustafa Aslan - Yeni Mesaj 

Kaynak. YENİ MESAJ GAZETESİ http://www.yenimesaj.com.tr/olumun-dogurdugu-muhammed-ali-makale,12017267.html



Bu haber 603 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,766 µs