En Sıcak Konular

PADİŞAH TORUNU VE ATATÜRK

24 Şubat 2014 23:40 tsi
PADİŞAH TORUNU VE ATATÜRK Neticede, hatası, kusuru, günahı sevabıyla kök de, gövde de, meyveler de bu bahçenin ya… Asıl önemli olan bu değil mi?

Padişah torunu ve Atatürk!

Atatürk'ü din düşmanlığı ile suçlayan ve güya "Osmanlı'ya ihanet etti" iddiasıyla yerden yere vuranlara 2. Abdülhamid'in torunu Nilhan Osmanoğlu'nun bakışını örnek almalarını ne kadar isterdik.
Nilhan Hanım, "Atatürk bir Osmanlı paşası. Osmanlı'nın iyisiyle kötüsüyle her şeyini benimsediğimiz için ona karşı bir kinimiz yok. O zaman öyle gerekiyormuş demek ki. Şu yanlış yapılmış, bu doğru yapılmış demek şimdi doğru değil. Her dönemin kendi şartları var. Ne gerektiriyor bilemediğimiz için, doğru veya yanlış diyemem hiçbir şeye."
Ve ilave ediyor:
"-Sultan Vahdettin dahi Atatürk hakkında tek kötü kelime söyletmemişken bizim haddimize değil!"
Gelelim Atatürk'ün "din düşmanlığı" safsatasına.
Elin gâvuru Lord Kinross "Atatürk" kitabında şu ilginç bilgiye yer verir: "Bütün türbeler kapatıldı, tapınak ve adak yerleri olarak kullanılmaları yasak edildi. Bu yasak Meclis'te itirazlar doğurdu. Dostlarından biri de (Hamdullah Suphi Tanrıöver) aleyhte konuşunca, onu bir kenara çekti ve alçak sesle:
"-Karara karşı gelme" dedi "on yıl sonra hepsini tekrar açarsın!"
Yani bu kapatmanın niyeti bozulan ve çürüyen, artık tamir tutmaz hale gelen, tevekkülü yanlış anlayan bu merkezlerin bir müddet kapatılıp selim aklın rüc'una zemin hazırlamak, yeni ve fonksiyonel olanını inşa edebilmek için çürüyen binayı yıkmak gibi bir şeydi. Ve bugün millet olarak bedelini çok daha ağır ödediğimiz dinin siyasete alet edilmesinin önüne geçmekti.
Kinross da bunu görmüş ve "(Atatürk'ün)… bütün elde etmek istediği şey dini yüzyıllardan beri alışılageldiği gibi, bir siyaset aracı olmaktan kurtarmaktı. (Age.s,625)
Zaten Atatürk dinin gerekliliği hakkında ne söylenecekse söylemiş bir "kurucu lider"di
"Din insanların gıdasıdır" diyordu, "Dinsiz adam boş bir eve benzer. İnsana hüzün verir. Mutlaka bir şeye inanacağız. Bu, dinlerin en sonuncusu elbette en mükemmeli İslâm dîni hepsinden üstündür."
Peygamberimiz için ise:
"-O'nun Hak Peygamber olduğundan şüphe edenler şu haritaya baksınlar ve Bedir Destanı'nı okusunlar Hz. Muhammed'in bir avuç imânlı Müslüman'la mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir Meydan Muharebesi'nde kazandığı zafer, fâni insanların kârı değildir.
O'nun peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır. Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp vicdanından söküp alamamıştır ve alamaz da. Nasıl ki her konuda yüksek meslek ve uzmanlık sahipleri yetiştirmek gerekliyse, dînimizin felsefî hakikatlerini inceleyecek, anlayacak, öğrenecek ilim ve fenne sahip olacak seçkin ve hakiki yüce bilginleri yetiştirecek o kurumlara sahip olmalıyız."(Abdurrahman Kasapoğlu, Atatürk'ün Kur'an Kültürü).
Hilafetin Abdülmecit'ten alınması ve ülke dışına çıkartılması da çok tartışılan bir konudur. İslam tarihinin 102'inci Halifesi olan Abdülmecit'in siyasi faaliyetleri hilafetin değiştirilmesi için Ankara'yı adeta zorlamıştır. Abdülmecid'i Türkiye Büyük Millet Meclisi Halife tayin etmiştir. Abdülmecit ise Halife olur olmaz Ankara'ya çektiği mesajda Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ve kendisini Hilafet makamına oturtan Meclis'e rest çekmek olan bir üslup kullanmış Sultanlığın yanında Saltanatın da varisi olduğunu iddia eden bir üslubu tercih etmiştir.
Onun bu tercihi ve daha başka davranışları Hilafetin kendisinden alınıp TBMM'nin mânevi şahsiyetine tevdii neticesini doğurmuştur. Kurucu iradenin bundan kastı diğer İslâm ülkeleri sükûn bulduğunda Hilafetin münavebeli olarak icrası içindir ve Atatürk bunun böyle olacağını açıkça ifade etmiştir.
Kaldı ki…
"Halife" demek, "Yaptırım gücü olan" demektir. Hem Abdülmecid'in hem o günkü Türkiye Cumhuriyeti'nin veya herhangi bir İslâm ülkesinin o mevcut şartlar altında diğer İslâm ülkeleri üzerinde bir "yaptırım gücü" yoktu. Yaptırım gücü olmayan Hilafet makamı ve Halife demek o makamın İslâm ülkeleri ve karşısındaki güçler nezdinde itibar yitirmesinden başka bir şey de değildi… Meclis'in kararı işte bu yıpranmanın önüne geçmiştir.
Neyse efendim, Padişah Torunu Nilhan Osmanoğlu'nun Atatürk aleyhinde söz söylememesinden, söyletmemesinden, 'O da bir Osmanlı Paşasıydı" diye sahiplenmesinden yola çıktık, buralara geldik… Neticede, hatası, kusuru, günahı sevabıyla kök de, gövde de, meyveler de bu bahçenin ya… Asıl önemli olan bu değil mi?

 

Hasan Demir - Yeni Mesaj


Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12008932/padisah-torunu-ve-ataturk/hasan-demir



Bu haber 965 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,579 µs