BÜTÜN LEŞ KARGALARI İLE TÜRK KARTALLARI ARASINDA TERCİH SINAVI

Yazıya bir masalla başlayalım. Vaktiyle bir eşkıya başı, bir köyü işgal edip ele geçirmiş. Köyün tarlalarına, hayvanlarına, suyuna havasına, madenlerine; her şeyine el koymuş. Köylüyü de hizmetçileri, köleleri, marabası haline getirmiş. Başlarına da yerli halktan bazı kâhyalar, çavuşlar dikmiş. Eşkıya başının keyfi yerindeymiş. Fakat bir gün hiç beklemediği bir şekilde köyü kartallar basmış, eşkıya başına ve menfaatlerine korkunç darbeler indirmeye başlamışlar. Eşkıya başı, dahilî bedhah olan yerli işbirlikçisi adamlarıyla birlikte önce kartalları tek tek öldürmeye başlamışlar. Fakat baş edememişler. Kartallar bir ölüp bin diriliyormuş. 

Düşünmüşler taşınmışlar, şöyle bir çare üretmişler. 6 tane kartal yakalamışlar. Üçünü kesip etlerini doğramışlar, canlı bıraktıkları diğer üçünün önüne koyup yedirmişler. Bu 3 kartal, hemcinslerinin etlerini pek beğenmişler. Daha sonra üçer beşer kartal daha yakalayıp onları da kesip yedirmişler. Zamanla kendi cinslerinden olan kartalların etlerini yemeye alışan bu 3 kartalı köye salıvermişler. Bir süre sonra köyde kartal kalmamış. Eşkıya başı da kartalı kartala yedirerek bu dertten kurtulmuş.

Bu hikâyeyi Türk milletinin yakın tarihî sürecine uyarlarsak şöyle bir eşleştirme yapabiliyoruz. 

Köyü işgal eden eşkıya başı, genelde Haçlı-Siyonist Batı, özelde ise Amerika yöneticilerinin karşılığı, köy de genelde İslam dünyasının özelde ise Türkiye'nin. Emperyalist Batı, özellikle Atatürk'ün ölümünden sonra bugüne kadar Türkiye'nin yer altı ve yer üstü bütün zenginliklerini, madenlerini, kaynaklarını işgal etmiş, talan etmiş ve ele geçirmiştir. Türkiye'nin idaresine doğrudan veya dolaylı bir şekilde yönlendirerek hâkim olmuş. Türk-İslam kültür ve medeniyet değerlerini itibarsızlaştırıp içini boşaltarak yok etmiş, yerine batının batıl değerlerini yerleştirmeye çalışmıştır. Eşkıya başının işbirlikçi olarak ayarladığı kâhyalar ise Türkiye'de ve diğer İslam ülkelerinde Amerika, Avrupa ve İsrail adına iş gören, onların menfaatlerinin bekçiliğini, kumpaslarının, tezgâh ve entrikalarının uygulama memurluğunu yapan dahilî bedhahlardır. Bunlar bazen sivil ve demokratik görünümlü siyasi partilerdir, bazen Atatürk'ün subayı olmayı reddedip NATO generali olmayı kendine en büyük rütbe bilen, Atatürk ve Türk milletinden emir almak yerine Amerika'dan emir alan darbeciler, bazen ılımlı İslamcı cemaatçiler, bazen siyasi İslamcılar, bazen liberaller, bazen PKK eşkıyasıdır. 

Kartallar ise haricî ve dahilî bedhahlara, eşkıyalara, emperyalist Haçlı Siyonist işgal ve istila çetelerine karşı Türk ve diğer İslam milletlerinin menfaatlerini koruyan yerli, millî, İslamî değerlere bağlı istiklâlci Türk beyleridir. 

Eşkıya başı olan Haçlı Batı, Millî Mücadele döneminde istiklalci Türk kartallarını önce silahla tek tek öldürmeye başladı ama baş edemedi. Kuva-yı Milliye fedaileri bir ölüp bin dirildiler ve köylerini, vatanlarını baş kartal Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde işgalci emperyalist Batı eşkiyasından kurtarıp tam bağımsız millî Türk devletini kurdular.

Bu sefer Haçlı Siyonist Batı, eşkıya başı Amerika'nın liderliğinde yeni bir kumpas kurdu. Buna göre kartal iken bir takım menfaatler karşılığı leş kargasına dönüştürülen bazı mankurt Türk vatandaşlarını ayarladı ve kendisine bağladı. Bunlara partiler, dernekler, gazeteler, vakıflar kurdurdu, fonlar, büyük paralar, imkânlar, makamlar, mevkiler, projeler, ödüller verdi. Leş kargasına dönüştürülen, kartallık vasfını tamamen kaybetmiş bu mankurt vatandaşlara yerli, millî ve İslamî değerlerini korumak için direnen istiklalci Türkler ve madenlerinden kültürüne, dilinden, edebiyatından, geleneklerinden, âdetlerinden dinine kadar bütün Türk varlığı yedirildi, yedirilmeye devam ediyor. Bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu kargaşa budur. 

Bir tarafta Amerika ve diğer Haçlı-Siyonist dünyanın kâhyalığını, sözcülüğünü, menfaatlerinin bekçiliğini yapan, menfaat vaadi karşılığı dönüşüme uğratılmış leş kargaları var. Bunlar, hem menfaat paylaşımı kavgasında bazen birbirlerini yiyorlar, hem de vatanını, milletini, bayrağını, devletini, Türklüğünü ve Müslümanlığını seven istiklalci Türkleri, PKK eşkıyasına karşı vatanı ve milleti kahramanca savunan Türk askerini, Türk millî varlığını savunan istiklalci Türk aydınlarını yemeye devam ediyorlar. Çünkü kendi milletinin etini yemeye alıştırıldılar.

Öbür tarafta da leş kargası mankurt, cibilliyetsiz, milliyetsiz, ruhunu ve bedenini gâvura satmış, menfaatleri önünde eğilmekten yamulmuş, bu haysiyetsiz dahilî bedhah olan güruha ve haricî bedhah olan emperyalist Batıya karşı ruhunun, kalbinin, dininin, milliyetinin, vatanının, bayrağının, devletinin istiklali için mücadele eden soylu Türk kartalları var. 

Bu mücadeleden ya leş kargaları veya Türk kartalları galip çıkacaktır. Karar Türk milletinin. Türk milleti, bir bütün olarak kendi varlığının savunucusu olan serdengeçti Türk kartallarının yanında safını belli eder ve gereğini yaparsa kendi vatanında, kendi devletinde, kendi bayrağının altında özgürce ve efendice yaşayacaktır. Yok eğer bazı insanlarımız hâlâ emperyalist, işgalci, eşkıya Batının ve onların içerdeki kâhyalarının yanında yer almaya devam ederse korkarım ki kahrolası bir zillet içinde yok olup gideceklerdir. 

Ya soylu bir var oluş, ya soysuzca yok oluş. Üçüncü bir seçenek yok. Atatürk bunu "ya istiklâl, ya ölüm" diye ifade etmişti.