NE VEREYİM MUHAFAZAKARIMA!
10 Aralık 2013 18:26 tsi
Türkiye için çok sık kullanılan ama yanlış olan bir tabir vardır, yüzde 99u Müslüman diye.
Ne vereyim muhafazakârıma!
Türkiye için çok sık kullanılan ama yanlış olan bir tabir vardır, yüzde 99'u Müslüman diye. Halbuki, istatistiki olarak, yani nüfusun gerçekten de yüzde 99'u Müslüman olsa bile, Müslümanlık algısını ve bilincini kabullenmeyen, içselleştirmemiş ve dahi yansıtmayan hayli kalabalık bir kitle olduğu da malumdur. "Müslüman bir ülke" tanımlaması yerindedir, ancak bunu yüzdeye dökmenin gerçekte bir karşılığı yoktur.
Çünkü, Türk toplumu, her geçen gün ve giderek de hızla İslami hassasiyetlerini kaybetmekte, İslami niteliğini üzerinden yavaşça da olsa sıyırıp atmaktadır. Üstüne üstlük, bütün bu İslami manadaki geriye gidiş, kendisini muhafazakar olarak tanımlayan bir idarenin döneminde (küresel sisteme her anlamda entegre olmanın neticesi olarak) daha da hızlanmaktadır.
Bu İslami manadaki geriye gidişin gerekçesi olarak artan dünyevileşme bir sebep olarak görülebilir. İslamın inanç kuralları ve ahlak anlayışından uzaklaşma neticesinde, dünyevi nimetlere, güce, iktidara, gösterişe tamah etmeye başlayan Müslümanlar için kullanılan "Süslüman" ifadesi bile başlı başına bir hilkat garibesidir aslında. Bu dünyevileşme, İslami hassasiyete sahip olan insanların temel hasletlerinin de silinmesini beraberinde getiriyor. Aza kanaat etme, elindekine şükretme, gösterişe, caka satmaya meyletmeme, "lüks"ten yani ihtiyacından fazlasından uzak durma, israf etmeme, "tüketmek için yaşama" değil de "yaşamak için tüketme" gibi özellikler, ki temel hasletlerdir, git gide bulunmaz oluyor insanlarda.
Önceden, eleştirilen müesses nizama (ki dünyadaki küresel sömürü ve zulüm düzeni diyelim genel olarak) karşı eleştiriler getiren, alternatif olmaya çalışan ve eleştirilen sistemin defolarından ve sakıncalı taraflarından uzak duran Müslümanlar, artık öyle bir noktadalar ki, eleştirdiklerinin hepsini bire bir uyguluyorlar. Bazen daha da fazlasını da yapıyorlar tabii. Güç ve otoriteyi ele geçirince, Hz. Ömer'in adil idaresine dair kıssaların hepsi tuz buz oluyor, günün gerçekleri veya konjonktür denilerek her türden yanlış savunulabiliyor.
Önceleri İslam davası merkezli düşünen ve hareket eden insanlar, bugün en ala kapitalist ve en dünyevi insan gibi düşünüyor, konuşuyor, oturup kalkıyorsa, sorun gerçekten de çok büyük demektir. Öyle olduğu da meydanda. Güce sahip olanın kendini haklı sayması ve kendinden olmayanı ezmesi, Müslümanlar eliyle de yapılıyor artık. Hangi meşrepten veya dinden veya gruptan olursa olsun, mazlumun yanında yer alma yerine, haklıdan yana olma konuyor. Güçlü olana haklı olma durumu da atfediliyor.
İslami hassasiyetler yerini güncel kaygılara, en güzel, en gösterişli, en fiyakalı olma kaygılarına bırakıyor. Tesettür bile modaya uyduruluyor. Dünyevi bir hayat yaşamakla eleştirilen zümrelerle kendini İslami addeden bazı insanlar arasında içki içip içmemek dışında neredeyse bir fark kalmayacak artık. Gösterişse gösteriş, lükse lüks, fiyakaysa fiyaka, tüketmekse tüketmek; hepsi tastamam aynı. Eleştirdiğine benzeyen Müslüman, küresel sömürü ve zulüm düzenine de entegre olmuş oluyor. Dolayısıyla iddiasını, idealini ve davasını da kapıda bırakıyor.
Artık Müslümanlar da saray yavrusu evlerde, şatafatlı ve Osmanlıcadan çakma isimli sitelerde oturup, araba fiyatına mobilyalarla döşenmiş evlerinde ziyafetler verebiliyor. En nadide İslami (!) butiklerden, en cafcaflı ve gösterişli tesettür (!) kıyafetlerini giyerek, lüks jipleriyle İslami (!) sosyetenin uğrak yeri lokantalarda veya nargile dükkanlarında bir ailenin 1 haftalık mutfak masrafından hallice hesapları ödüyorlar. Ne de olsa kafa, "Biraz da Müslümanlar sürsün sefasını!" kafası.
Bir hipermarketin, yılbaşı için "muhafazakarlara" yönelik bir hizmetiyle (!) bitirelim. Sözkonusu hipermarket, önceki yıllarda sadece içkili olarak hazırladığı "yılbaşı sepeti"ne bu sene içkisiz bir seçenek daha eklemiş. Bu içkisiz seçenekte, yılbaşı eğlencesinde kullanılmak (!) üzere alkolsüz çeşitli içecekler (meyve suyu, enerji içeceği, şalgam suyu vs) ile çerez tarzı şeyler koymuş. İçkili sepete ek olarak böyle bir ilginçliğin çıkış noktası olarak, muhafazakarlaşan Türkiye'yi görmek yanlış olmayacaktır. Demek ki, böyle bir talep oluştu ve söz konusu hipermarket de buna cevap verdi.
Gelinen nokta, bir zamanlar eleştirilenlere öykünmenin ve bu gidişle onların tüm olumsuz özelliklerini alıp daha da ileri götürmekle sonuçlanacaktır. Günümüz muhafazakarı (!), küresel sömürü ve zulüm sistemine karşı olmayı bırakıp, sistemin sunduğu hizmetlerin keyfini çıkarmakla meşguldür. İyi eğlenceler!
Burak Kıllıoğlu - Milli Gazete
Kaynak: MİLLİ GAZETE http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Ne_vereyim_muhafazakrima/17733#.Uqc8idJdWqg
Bu haber 778 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle