En Sıcak Konular

TÜRK İSLAM MEDENİYETİNİN OLUŞUM VE YAŞAMA ZEMİNİ:MEK

18 Eylül 2013 22:45 tsi
TÜRK İSLAM MEDENİYETİNİN OLUŞUM VE YAŞAMA ZEMİNİ:MEK İçinde yaşadığımız mekânın güzelliği, onun bütün planıyla, şekliyle, mimarisiyle, görünüşüyle gözümüze hoş gelecek bir yapı arz etmesinin yanında ayrıca, kullanımı açısından da işlevsel olmasına bağlıdır.

Türk-İslam medeniyetinin oluşum ve yaşama zemini: Mek

İçinde yaşadığımız mekânın güzelliği, onun bütün planıyla, şekliyle, mimarisiyle, görünüşüyle gözümüze hoş gelecek bir yapı arz etmesinin yanında ayrıca, kullanımı açısından da işlevsel olmasına bağlıdır. İslâm bir estetik dinidir. Bunun mekâna yansıması ise somut olarak tarihî zamanlarda; özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ortaya konmuştu. Bugün resimlerde gördüğümüz geleneksel Türk–İslam ev ve şehirleri bize özgü yerli, millî ve İslamî manada bir mekân estetiğinin en güzel örnekleri olarak karşımızda duruyor.
Bugün içinde yaşadığımız evlerin, sokakların, mahallelerin, köylerin, kasabaların, şehirlerin mekân düzenlemesi son derece kaba saba, plansız programsız bir anlayışa bağlı olarak, abur cubur bir yığma görüntüsü arz ediyor. Batılı ülkelerde gördüğümüz bina ve şehircilik sistemindeki güzellik ve işlevsellik insanın içini ferahlatıyor, gözünü gönlünü açıyor. 
İslam ülkelerini dolaştığımızda ise tamamen karmaşanın hâkim olduğunu, mekân düzenlemesi fikrinin ve zevkinin hiç olmadığını görüyoruz. Yollar, sokaklar, caddeler eğri büğrü. Binalar çarpık çurpuk, karmakarışık bir şekilde yerleştirilmiş. Kim nerede bir boşluk bulmuşsa oraya eve benzeyen bir yapı konduruvermiş. Evlerin biri uzun biri kısa, biri başka tarzda diğeri bambaşka bir havada, kimi düzgün kimi eğri büğrü, kimi boyalı kimi kırık dökük. Şehirlerde gönle ferahlık veren büyük meydanlar yok, ağaçlandırma neredeyse hiç yok. Nefes alacak, dinlenecek hiçbir alan yok. Şehirler boğucu, sıkıcı, bunaltıcı, tamamen karamsarlık aşılayıcı bir hapishane havasında. Yol, cadde, sokak düzeni yok. 
Neresinden bakılırsa bakılsın İslam ülkelerinde özel ve genel mekân düzenlemesi, mimarî estetik fikri hiç gelişmemiş. Güzellik dininin çocukları, kendi elleriyle oluşturdukları bir cehennem ortamında yaşıyorlar. 
Tanzimat dönemi şairi Ziya Paşa’nın ta o zamanlarda söylediği:
“Diyâr–ı küfrü gezdim beldeler, kâşâneler gördüm 
Dolaştım mülk–i İslâm’ı bütün vîrâneler gördüm” 
(Avrupa ülkelerini gezdim, gelişmiş, imar edilmiş güzel beldeler, kâşâneler gördüm. İslam ülkelerini de dolaştım, oralarda da yıkık dökük yerler gördüm.) beyti güncelliğini maalesef bugün de koruyor.
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Türk–İslam ruh ve şuuruna göre inşa edilmiş bina ve şehirlerde sadelik, sakinlik, dinginlik, huzur, ferahlık, mahremiyete saygı, genişlik ve tabiatla aynîleşme vardı. Mekân âdeta tabiatın içinde ve onun bir devamı şeklinde tasarlanmıştı. Modernleşme ve batıcılaşarak batıllaşma süreciyle birlikte mekân inşa anlayışımız, ne geleneksel Türk–İslam ruhuna göre oldu, ne de tamamen batılılar gibi oldu. 
İkisinden de farklı tam bir zevksizlik ve kabalık örneği olarak ortaya çıktı. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, dostluk, saygı, sevgi, güven, iyilik, kardeşlik, akrabalık ruhunun şekillendirdiği bir mahalle ve şehir algısı vardı. Modernleşme sürecinde ise bencillik, bireycilik, kendinden başka kimseyi tanımayış, benmerkezcilik anlayışının somutlaştığı yalıtılmış kutu mekânlara hapsoldu insanlar.
Geleneksel Türk–İslam şehircilik anlayışında bir medîne–i fâzıla yani faziletli şehir kurma hayali ve rüyası vardı. Yani insanlararası ilişkilerin tamamen müslümanca bir inanışa ve Türk gibi yaşayışa bağlı olduğu, bütün olumlu değerlerin hâkim olduğu erdemli bir medeniyet şehri inşa etme derdi vardı. Bugün idrak ettiğimiz modernleşme döneminde ise streslerle, gürültülerle, bencilliklerle dolu, maddi zenginliklerin gösteriş ve rekabet olarak sergilendiği, kalabalık, boğucu, bunaltıcı, sıkıcı bir cehennem şehir algısı ortaya çıktı.
Huzurlu bir hayat için, İslam estetiğine uygun bir anlayışla evimizden şehrimize kadar bütün mekânlarımızı yeniden tamamen Türk–İslam ruhuna göre inşa etmeliyiz. Kentsel dönüşüm denilen şey bu bağlamda olmalıdır.

Prof. Dr. Nurullah Çetin - Yeni Mesaj

 

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12007164/turkislam-medeniyetinin-olusum-ve-yasama-zemini-mek/prof-dr-nurullah-cetin


Bu haber 866 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,474 µs