En Sıcak Konular

DIŞ POLİTİKANIN AÇMAZI

13 Ağustos 2013 17:48 tsi
DIŞ POLİTİKANIN AÇMAZI Türkiye, dış politikada hem çok temel hem de çok ciddi bir açmazı yaşıyor ne zamandır.

Dış politikanın açmazı

Türkiye, dış politikada hem çok temel hem de çok ciddi bir açmazı yaşıyor ne zamandır. 1948 Marshall Yardımıyla gönlü hoş edilen ve akabinde Sovyet tehdidine karşı ABD öncülüğündeki Kuzey Atlantik Paktı'na (NATO) meyleden Türkiye, 65 senelik bir süreçte ABD'ye yakın durma tutumundan vazgeçmedi. İktidarlar değişti, farklı ideolojilere sahip partiler hükümet etti, ancak (Refahyol haricinde) hepsi dış politikada ABD'yi merkeze koyarak bir hareket tarzı belirledi. "Bana ne Amerika'dan" diyemedi bir türlü.

Türk dış politikasının yaşadığı bu hem çok temel hem de çok ciddi açmazın adı ABD'dir. Daha doğrusu kendini ABD'ye göre pozisyon alma mecburiyetinde hissetme durumudur. ABD'nin müttefiki olmayı çok matah bir şeymiş gibi yıllarca bir övünç vesilesi sayan iktidarlar, farklı ideolojilere yerlerini bıraksalar da değişen sadece ABD'nin yanındaki pozisyonumuz oldu. "Müttefiklik" gitti "stratejik ortaklık" geldi, o gitti "model ortaklık" geldi. Baki kalan ise belirleyici hususun ABD olması kaldı geriye.

Ortadoğu'da, BOP çerçevesinde gelişen ve İslam alemini tarumar eden gelişmelerde Türkiye'nin tarafı ve politikası net de olamadı, bir istikamet dahilinde kararlı da. Sanki dış politikamız çok büyük stratejik tahliller neticesinde hareket ediyormuş gibi her olayda farklı bir Türkiye gördük. Afganistan'a da, Irak'a da, Libya'ya da, Suriye'ye de ve Mısır'a da aynı net ve istikamet sahibi tepkiyi veren Türkiye'yi göremedik. Konjonktüre ve birtakım hesaplara göre hareket etti Türk dış politikası.

Afganistan ve Irak işgallerine karşı durmadığı, kınamadığı gibi özellikle Irak işgalinde ABD'nin yardımına koşabilmek için (tezkere meselesi) çok uğraştı. Bir bakıma işgale lojistik destek vermeye çalıştı, işgalcilere "duacı" bile oldu. Irak'ta katledilen 1.5-2 milyon insanı nadiren hatırlasa da "stratejik müttefiki" olan ABD'nin başına hiç kakmadı. Bu vesileyle, ABD'ye yakınlık besleyen Türkiye'deki bazı İslami grupların tek bir gün bile Amerikan işgaline ve zulmüne ses etmemelerini de unutmamak gerekiyor.

İzlenen dış politika ile Batı'nın dümen suyunda gidilmesi bir yana, İslam dünyası içinde birlik oluşturmaya yönelik herhangi bir adım da söz konusu olmadı. Libya'daki işgal için "NATO'nun ne işi var Libya'da?" dedikten 3 gün sonra Batı'nın işgal kuvvetlerine katılmak, olsa olsa küresel sistemi memnun ediyordu.

Suriye meselesini İslam dünyasının bir iç meselesi olarak değerlendirmekten kaçınıp ABD ve Avrupa ile birlikte çözmeye çalışmak, herhalde üstümüze geçirilmiş olan "model ortaklık"la örtüşür bir politikaydı. Türkiye, İran'la bir araya gelerek "bu bizim meselemiz" tavrını koymadığından mıdır, yoksa ABD'nin "model ortak" gazına geldiğinden midir bilinmez, Suriye'deki iç savaşı destekler duruma düştü. İki zalimden birini seçmenin mecbur olduğu zannına kapıldı. Halbuki, Türkiye'nin tavrı "mazlum halktan" yana olmak olmalıydı.

Mısır'da yapılan darbeye sadece kuru kınamalarla tepki veren Türkiye, bir açmazı da burada yaşıyor. Dış politikadaki en büyük destekçisi ve ortağı ABD'nin "darbe" bile dememesi, Türkiye'nin güvenilirliğini de sarsıyor. Dışarıdan bakılınca Türk dış politikası, muhtemelen tek başına bir anlam ihtiva etmiyor ve ABD'nin takındığı tavır ne yaparsak yapalım "müttefiki" olarak bizi de bağlıyor. Herkes biliyor ki, Türk dış politikası ABD'nin onayı olmaksızın yanı başındaki Kuzey Irak'a bile giremezken, Mısır gibi bir konuda küresel sistemle de çelişmeyecektir. ABD'den gelen istihbarat olmadan düşen uçağı bile bulamamıştık geçen sene. 

Bu çelişik durum, Türkiye'nin itibarını ve güvenilirliğini sarstığı gibi çok önemli meselelerde de resmen insanları oyalıyor. Türk dış politikası, konjonktürel kurnazlıklar ve küresel nizama uygun dengelere göre hareket etme hesapçılığından kurtulup "Bana ne Amerika'dan, Avrupa'dan" tercihini yapmadan, içinde bulunduğu çelişkili durumdan kurutulacak gibi durmuyor. Stratejik derinlik vs demeden önce "tutarlılık" ve "istikamet sahibi" olmayı öne almak gerekiyor.

Burak Kıllıoğlu - Milli Gazete

 

Kaynak: MİLLİ GAZETE http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Dis_politikanin_acmazi/16124#.UgoIfNLxrao


Bu haber 570 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,978 µs