KARAKOLA KARŞI ÇIKMAK BÖLGEDEN DEVLET ÇEKİLSİN DEMEKTİR

Devletin başta gelen görevlerinden birisinin sınırlarına hakim olması, sınırlarını dış tehlikelere ve kanun dışı giriş-çıkışlara kapatması olduğuna sıkça dikkat çekiyor, yıllardan beri ülkemizin terör örgütünün saldırılarına maruz kalışını devletin bu görevini tam olarak yapmayışı/yapamayışına bağlıyorum. Hatta, Barış Süreci gündeme geldiğinde bundan böylede sınırlarımız yol geçen hanı olmaya devam edecekse teröristlerin Türkiye'yi terk etmelerinin fazla bir anlamı olmayacağını, birileri istediği an yine 100-150 kişilik gruplar halinde sınırdan girecek, belli hedeflere saldırabileceklerini hatırlattım. Böyle olunca da barışın devamı terör örgütünün insafına kalacaktır, diyerek sınır güvenliğine dikkat çekmeye çalışıyorum.

Geçmiş dönemlerde sınır karakollarımıza yapılan saldırıların ardından sınır güvenliği sıkça gündeme gelmiş, sonunda da sınırlarımızda karakolların yenilenmesi, saldırılara karşı güvenli hale getirilmesi için devlet harekete geçmişti. Ancak, barış süreci ile birlikte sanıyorum bu karakol meselesi unutulmaya terk edildi. Zaten BDP'liler de yaptıkları açıklamalarda yeni karakol yapımına karşı çıkarak sınır güvenliğinin sağlanmasına tepki gösteriyorlar. Lafı hiç evirip çevirmeye gerek yok. Türkiye'nin başı terör ile belada olmasa bile devletin sınırlarına hakim olması gerekir. Bunun için yapılması gerekenler, buna yeni karakol yapımı da dahil her şey yapılmalıdır. Eğer barış sürecinin devamı şartlarından birisi olarak yeni karakol yapımının durdurulması gibi bir şart ileri sürülmüşse, böyle bir şartın kabul edilmesi barış  sürecine katkı yapmayacağı gibi, devletin çekilerek bölgenin teröristlere terk edilmesi anlamına gelecektir. Lice'de yapılmakta olan karakola yönelik saldırı ve tahribatın ardından çatışma çıkması, bir gencin hayatını kaybetmesi ve yaralananlar olmasının ardından AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in yaptığı açıklamada, "Yeni karakol değil eskisi yenileniyor" demesi barış süreci pazarlığı sırasında sanki yeni karakol yapılmayacağı sözü verilmiş intibaı uyandırıyor.

Yeni karakol yapılması için birilerinden devlet izin mi alacaktır? Sınır güvenliğinin sağlanması için yeni karakol yapımı dâhil gerekirse betondan duvarlar çekilebilir. Bundan da kanundışı bir takım faaliyetlerin içinde olmayanların rahatsız olmasına hiç gerek yoktur.

Gelinen noktada daha öncede belirttiğim gibi taraflar arasında bir güvensizlik olduğu gözleniyor. Terör örgütü yandaşlarının zaman zaman yaptıkları açıklamalarda devlete meydan okumak anlamına gelen sözler etmeleri, Lice'deki olaylardan hesabının sorulacağı şeklindeki açıklamalar bize göre sürecin daha başlamadan son bulduğunu gösteriyor. Bu hususta ilk net bilgiler Başbakan Erdoğan'ın terör örgütü militanlarının sadece yüzde 15'inin çekildiği açıklaması ile ortaya çıktı. Ardından BDP kanadından yapılan açıklamada Başbakan'ın bu değerlendirmesini doğrular nitelikteydi. Böyle olunca da belli ki barış hususunda verilmiş ortada kesin bir karar yok, olsa bile atılan her adıma karşılık terör örgütü Hükumetten yeni bir şeyler istiyor ve bekliyor.

Sürecin başından itibaren barışa karşı çıkanların olacağı biliniyordu. Ben buradan bunun farkında olduğuma göre sürecin içinde olanların bu gerçeği bilmemesi mümkün olabilir mi? Böyle olunca da sürecin sona ermesi yeniden çatışmaların başlaması için birilerinin harekete geçmesi beklenen bir durum idi. Çünkü hâlâ asker kaçırma, karakollara ve şantiyelere saldırı devam ettiğine göre aslında ortada bir barış süreci olduğunu, böyle bir sürecin işlediğini söylemek tarafların birbirini kandırmakta olduğunu göstermez mi? Bunu söylerken barış sürecinin sürmesine karşı olduğum gibi bir anlam çıkarılmasına üzülürüm. Bugün halk bazında barış sürecini istemeyen kimse yoktur. Herkes barıştan yana. Ama terör nasıl halk desteği ile başlamamış ve sürmemiş ise sürecin devam edip etmemesinin sebebi de halk desteği olmayacaktır. Bunu bilerek hareket etmekte yarar var.