En Sıcak Konular

ACI GERÇEKLER

13 Nisan 2013 22:09 tsi
ACI GERÇEKLER Hem hiç bir şey olmayacakmış gibi çalışmak veya iş yapmak, hem de yarın kriz çıkacakmış gibi tedbirli olmak, içinde bulunduğumuz koşullarda mümkün olamıyor.

Acı gerçekler!..

Hem hiç bir şey olmayacakmış gibi çalışmak veya iş yapmak, hem de yarın kriz çıkacakmış gibi tedbirli olmak, içinde bulunduğumuz koşullarda mümkün olamıyor. Ya alışılageldiği gibi iş yapmaktan ya da tedbirli olmaktan vazgeçmek gerekiyor. Bu durum sorunları hızlanan bir şekilde ağırlaştıran bir kısır döngü yaratıyor. Tedbirli olma eğilimi ön plana çıkmaya başladığında küresel ekonomi daralmaya başlıyor ve herkesi tersini yapmak üzere baştan çıkarmak için tüm imkanlar seferber ediliyor; tam aksi olduğunda ise rekabet koşulları hızlanan bir şekilde olumsuzlaşıyor ve sorunlar ağırlaşıyor. Orta yol bulunamıyor, hareket yeteneği daralıyor, insanlık kendi yarattığı ve yozlaşmasını önleyemediği sistemin kölesi haline geliyor. Sürdürülebilir olmayan bu durumu belirsizlik ve kırılganlığın arttığı başka bir deyişle sistemik riskin büyüdüğü, iş yapmaya çalışmanın hileli masada kumar oynamaya dönüştüğü şeklinde ifade ediyoruz. Nefisler akıllara hükmetmeye başladığında neler olacağını bir kez daha yaşayarak öğrenmek zorunda kalacağımız bir süreç yaşıyoruz.

Son bir ay içinde Güney Kıbrıs'ta yaşananlar aslında herkes için bir ibret dersi olması gerekiyor; fakat etkili ve yetkili kesimler bu dersin alınmasını, insanlığın uyanmaya başlamasını istemiyor, aksi taktirde gücünü ve kendi çıkarlarını koruyamayacağını biliyor!.. Güney Kıbrıs'ta iş yapmaya, kazanmaya çalışan herkes kaybetti; en az kaybedenler ise tedbirli olmaya çalışıp kazanmaktan vazgeçenler oldu. Kolay kazanılan paralar geldiğinden daha hızlı gitti, saadet zinciri kopunca içeride uzun sürecek bir hesaplaşma dönemi ile tanışmak zorunda kalındı. Birşeyler satmaya çalışanlar artık satamıyor, böyle olunca da borcunu ödeyemiyor. Elinde başka ne varsa elden çıkarmaya çalışıyor, menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerlerindeki çöküşe rağmen alıcı çıkmıyor. Zira bankacılık sektörü bitik vaziyette ve artık çarklar dönmüyor. Bankalar kredi vermiyor, hesapta parası olanlar çok sınırlı bir kısmın gerisini çekemiyor, 100 bin Avro'nun üzerinde hesabı olanlar ise ne zaman ve ne kadarını kurtarabileceğini bilmiyor. Varlık değerleri eridikçe görece sağlam olan bilançoların da batık hale gelmesi önlenemiyor... Kötüye gidişi görüp borçlarını kapatıp iş yapmaktan vazgeçen ve kalan birikimini fiziki altına yatıranlar nispeten rahat, diğerleri perişan...

Aslında benzer durumlar Arap Baharı olarak tanımlanan fırtınaya yakalanan Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde de yaşanıyor. Fakat bu yaşananlardan geri kalanın ders alması, tedbirli olması istenmiyor. Böyle olduğu için detaya inilmiyor, herşey amaca uygun olarak farklılaştırılarak aktarılıyor veya hiç dile gelmiyor. İnsanları risk almaya ikna etmek ve nefislerinin köpeği haline getirerek kullaştırmak adına ne gerekir ise her şey yapılıyor, aklın ön plana çıkması ve iyiye kullanılması ne pahasına olursa olsun engelleniyor. İnsani değerler, birlikte yaşamayı mümkün kılan temel ilkeler tüketiliyor, bozuk süreçte önümüze konulan olumsuz seçenekler arasında daha az olumsuz olanı seçmek de zorlaşıyor, zira hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını hissetmek zor olmuyor...

Güney Kıbrıs'ta yaşanan sıkıntı daha çok banka kurtarmada ortaya çıkan yeni şablondan kaynaklandı. Para basarak kurtarmak orta vadede çözüm değil, zira hem rekabet koşulları bozuluyor hem de adalet kavramı çöküyor ve yanlışlar teşvik edilmiş oluyor; orta vadede sorunlu hale gelen banka sayısının artması için ne gerekir ise yapılmış oluyor. Güney Kıbrıs'taki gibi ileride iç hesaplaşmaya dönüşecek şekilde mevduat sahiplerine fatura çıkarmaya çalışır iseniz ortalık karışıyor. Etkili ve yetkili kesimler ise kısa vadede günün kurtarılmasına yardım ettiği ve insanlığın uyanmasını engellediği için daha az olumsuz bularak tercih ediyor...

Herşeyden habersiz iş yaparak nafakasını çıkarmaya çalışanlar ise bu süreçte telef oluyor. Yazının başında da belirttiğimiz gibi hiç bir şey olmayacakmış gibi çalışmak mecburiyeti tedbirsizliği kitleselleştiriyor, eğilimler sürdürülebilir olmadığı için yıkım da büyük oluyor. Herşey açığa çıktığında ise bir şeyleri düzeltmek için çok geç oluyor ve öfke nöbetlerini kontrol altında tutmak pek mümkün olamıyor... Bu koşullarda pek çok şeyin eskisi gibi olmaya devam etmesi ve zamanla düzelmesi beklenebilir mi?..

Uğur Civelek - Mİlli Gazete 

Kaynak: MİLLİ GAZETE http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Aci_gercekler/14505#.UWmtGKLxqCk


Bu haber 599 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,783 µs