En Sıcak Konular

KURAN ÇEVİRİLERİ ÜZERİNE MÜNAZARA

16 Şubat 2013 11:50 tsi
KURAN ÇEVİRİLERİ ÜZERİNE MÜNAZARA Konusu “Kuran Meallerindeki Çeviri Hataları” olan bu seminer, İhsan Eliaçık’ın moderatörlüğünde 13 Şubat 2013 Çarşamba günü saat 20.00’de Fatih’teki İnşa Kültürevi’nde yapıldı.

İhsan Eliaçık-Edip Yüksel'den Kur'an çevirileri üzerine münazara

 "Kur'an ölüler kitabı haline getirildi"

Konusu "Kuran Meallerindeki Çeviri Hataları" olan münazara, İhsan Eliaçık'ın moderatörlüğünde 13 Şubat 2013 Çarşamba günü saat 20.00'de Fatih'teki İnşa Kültürevi'nde yapıldı. Konuşmacılar; kendilerini "muvahhid" olarak tanımlayan İhsan Eliaçık ve Edip Yüksel'di.

Edip Yüksel'le tanışıklığının seksen öncesine kadar gittiğini söyleyen İhsan Eliaçık yaptığı açılış konuşmasında, "Hem Edip Yüksel'le hem de kardeşi Metin Yüksel'le seksen öncesinde Akıncılar teşkilatında beraberdik. Metin ve Edip İstanbul, biz Kayseri Akıncılarındandık. Metin Kayseri'ye geldiğinde duvarlara 'Sınırsız ve sınıfsız İslam toplumuna doğru' diye yazılar yazar, İran devrimi afişleri yapardı. Edip'in yazdığı 'Yolunda İslam'ın Kardeşler Olalım' adlı marşları söylerdik. Kendisini takdir ediyor, çalışmalarını önemsiyorum. Linçe uğrayıp ötekileştirildiği bir zamanda yan yana fotoğraf vermekten çekinmiyorum, vefanın gereği olarak görüyorum. Edip Yüksel'le seminere gelmeden önce gündüz Süleymaniye Vakfı'nda üçlü bir zirveye katıldık. Edip, ben ve Abdülaziz Bayındır. Şimdi,  Edip'le yirmi beşer dakikalık birer konuşma yapacağız, ardından münazara, soru-cevap şeklinde sürecek" dedi. 

Yaklaşık 40 dakika süren konuşmasında Edip Yüksel ağırlıklı olarak; 1986'da Reşat Halife ile tanışma serüvenini, bu tanışma sonrasında yaşadığı fikri dönüşümü  ve Türkiye İslamcıları tarafından dışlanmasını ve nihayet Amerika'ya kaçış öyküsünü anlattı:

"Seksen öncesinde ateşli bir Sünni idim. Hatta 1980'de İran'a gittim, orada dini liderlerle görüştüm. Küfe'den geri döndüm, diyebilirim. 1986'da bir tesadüf eseri Reşat Halife ile tanıştım. Kuran bana o gün nazil oldu. O günden sonra hadis ve sünneti reddettim. Bana o gün kızanlar şimdi Buhari'nin ne kadarı sahih diye komisyon kuruyorlar. Beni değiştiren temel sebep Kuran'ın matematiksel mucizesi oldu. Benim 'Din nakil dini değil akıl dinidir!' diye bir sloganım var. Matematik insanı rasyonel düşünmeye iter. Reşat Halife ile 1986'da İslam Gençlik Konferansı'nda tanışmıştım. 19 mucizesinin mucidi Reşat Halife'dir. 1989'da Amerika'ya göçtüm. Galile, matematik evrenin lisanıdır, der. Pisagor, evrende her şeyin özünün sayılar olduğunu, söyler. Ben her zaman biraz şüpheciyimdir. Seksende içeri girdim. İçerde Akıncılar davasından yatan arkadaşlarla beraberdik. Onları çalışma gruplarına ayırıp Kuran'daki harfleri saydırdım. Elifler Kuran'a sonradan konduğu için onları saymadık tabi. Bu mucizeye kendim de bizzat şahit oldum. Bizde maalesef kritik düşünme geleneği yok. Kuran'ı anlamak için iki şey lazım: bir, akıllı olmak; iki, Kuran yeterlidir, demek. Mufassal (tafsilatlı) ve mübin (açık) olduğunu Kuran kendisi söylüyor. Katıldığım bir sempozyumda, Kuran anlaşılmaz, diye iddiada bulundular. Tefsir, hadis, siyer, kelam beynimizi kemiren birer Truva atı virüsüdür. Geçende bir ateist Facebook'ta bir ayet paylaştı. Dedikoduyu kesin, diyen bir ayeti adam mealinde, dedikodu yapanları kesin, diye çevirmiş. Felaket! Ateistler çok yararlı böyle durumlarda. Tabi aralarında lümpen ateistler de var. Aziz Nesin onlardan biridir mesela. Kuran hocası dövdü diye herif ateist olmuş. Fakat Turan Dursun, entelektüel bir ateisttir. Özellikle kadınlarla ilgili ve cezalarla ilgili ayetlerde çok fazla tahrifat var. 4:34 ayeti bir çok mealde hatalı çevrilmiş Türkçe'ye. Ben yüzde yetmiş feministim. Yüzde yüz feminizm aileyi parçalıyor maalesef. Amerika'da feministler çalışma uğruna çocuk sahibi olamıyorlar. Türkçe'ye 'kadınları dövün' diye çevrilen ayette geçen 'darabe' sözcüğünün başka bir sürü anlamı var, getirip bunu kullanıyorlar. Erkek egemen bir toplumuz ya… Kafamız hemen ona çalışıyor. Bu çeviriyi çok münafıkça buluyorum ben. Yine 'dört kadınla evlenebilirsiniz' ayetinde de aynı durum var. Orada dul kadınlardan dört tane alabilirsiniz, diyor. Bakire kız alabilirsiniz, demiyor. Tabi ki; koruma, yer temin etme, kadının çocuklarını babasız bırakmama gibi nedenlerle… Afganistan'da dedesi yaşındaki adamlar sekiz-on yaşındaki kızlarla evleniyorlar. Böyle tipler kendilerini misvakla, sarıkla Müslüman zannediyorlar. Madem sünnete inanıyorsunuz Muhammed Peygamber gibi 6 yaşındaki kadınla nikâhlanın o zaman. Huruf-u mukattalarda da hatalar var. Onlar harf değil harf-rakam, yani rakam. Araplar o dönemde, özellikle tüccarlar, ebcet hesabı kullanıyorlardı. Ebcet hesabına göre her harfin bir sayısal değeri var. Reşat Halife, bilgisayarına Kuran'ı yükleyip harflerin frekanslarını araştırırken 1974'te 19 mucizesini keşfediyor. Huruf-u mukatta harfleri Kuran'a 19 mucizesini sağlamak için konmuş harflerdir, bağımsız ayet değildir. Kuran, Tanrı'nın keyfi bir dille matematiği iç içe geçirdiği bir mucizedir."

Edip Yüksel'den sonra konuşma sırası kendine gelen İhsan Eliaçık, kendi mealini "yaşayan Kuran" perspektifiyle yazdığını söyledi ve birkaç örnek verdi:

"Kuran meallerinde Allah'ın 'And olsun ki!' şeklinde Güneş'e, yıldıza, tan yerine ve kendini kınayan nefse yemin ettiğini görürsünüz. Oysa yemin bir üst makamın tanıklığının çağırılmasıdır. Böyle çevirince 'Güneş'e and olsun ki!' derken, haşa, Allah, Güneş'i yüceltmiş oluyor. Ben bunları 'dile gelsin ki' diye çevirdim. Bence Allah bu ayetlerde 'intak' sanatını uygulamış. Elbette matematiksel çabayı (on dokuz mucizesini) önemsiyorum, meraklısına delil, hüccet olabilir. Ama Kuran'da her şey vardır, demek bence yanlış. Sonuçta Kuran'ın tarihi değil, mesajı önemlidir, nihai noktada mesajından/manasından hesaba çekileceğiz. Bu nedenle mesajı örten Kur'an çalışmalarının esas meseleyi ıskalama tehlikesi vardır. Ben Kuran'daki 'ibadet' kelimelerini 'kulluk' olarak çevirmedim. Arapçada müthiş bir gırtlak fonetiği var. İbadet, kulun yaptığı ettiği şeyler, demektir. İş ve değer üretmektir. Namaz, oruç, hac anlamına gelmez. Bu saydığımız şeylere ibadet demiyor Kuran, nüsuk, diyor. Tekrarlanan hareketler demek. Din bir inanç mıdır, yaşam mıdır? Bu soruya mevzu anlaşılsın diye tek şıklı cevap vereceksek, esasen din bir inanç değil; yaşamdır. Aydınlanma dini bir vicdan/inanç işi olarak tarif etti. Yaygın olan tanım bu ve bana göre yanlış. İnanç ve ritüeller yaşamı besler, böyle bir yaşamı kurmada teyid idici manevi dinamik olur ama ibadet kelimesini karşılamaz. İbadet yaşamın içinde yapılır. Ben inanıyorum, diyen biri cennete giremez, ancak inancı pratiğe dönüşürse girer. İmanını yaşamında göstereceksin. Mekke'de inanç ve ritüel tartışması yoktu. Bütün savaşlar mülk yüzünden oldu. Maalesef Kuran meallerinde maço bir bakış açısı var. Zenginler Kuran'a müdahale etmişler, tevil ve tefsirle Kuran'ın sinirleri alınmış. Kuran'daki cehennem tehditleri bir öfkeyi anlatıyor, diptekilerin, açların ve ezilmişlerin öfkesini… Fussilet Suresi 10. ayette, eşitçe paylaşın, diyor. Bazıları bana, bunu böyle çevirirsen komünizm olur, diyor. Gelirse gelsin. Gerçi Kuran sosyalist değildir, onunki kendine hastır. Bu ayetten maksadın hayvanlar olduğunu söylüyorlar. Hayvanlar için eşitçe diyormuş! 'Sâilin' ne anlama geliyor Kur'an'da bir araştır… Bakara 219'da da, neyi infak edeceğini soruyorlar, de ki: 'ihtiyaç fazlasını.' Arabistan'daki kralı rahatsız edecek bu ayeti adam bakın nasıl çevirmiş: Sana iyilik olarak ne yapacağını, soruyorlar. De ki: 'İnsanları affedin.' Alın size en kral meal! Bu ayeti böyle çevirenlerden Hayrettin Karaman Hoca bize ayar çekip iki üç tane yazı yazdı. Gerçi o düzeltmiş, hakkını yemeyelim ama piyasada hala öyle olanlar var… Tevbe suresi 34 ve 35. ayetler Müslümanların ikbal ve rant zamanlarında inmiştir. Peygamberimiz bu ayetler inince mescitte 'Kahrolsun para!' (altın, gümüş) diye bağırır. Bu ayetin de bizimle ilgili olmadığını söylüyorlar. Mülk, kenz ve infak ile ilgili ayetlerin çoğu ya nesholmuş, ya çeviri yoluyla manasızlaştırılmış ya da tefsir yoluyla sinirleri alınmış vaziyette. Bir tv programında beni tarihsellikle suçlayan bir arkadaş, tuttu bu ayetin Yahudilerle ilgili olduğunu söyledi. Bizimle ilgili değilmiş. Ne oldu, tarihselcilik değil mi şimdi bu? En azından tutarlı olmak lazım."

Söyleşide daha sonra soru cevap bölümüne geçildi.

"Tevbe suresinde, 'Müşrikleri tuttuğunuz yerde öldürün!' diye bir ayet var, ne diyeceksiniz?"

Edip Yüksel-Kuran'ı harekesiz okuyunca o anlam çıkmaz ama yine de şüphe içerisindeyim.

İhsan Eliaçık-Kuran öldürme konusunda hassastır. O ayet savaş ortamı için söylenmiştir. Savaş ortamında düşmana çiçek verecek değilsiniz herhalde. Keza katl etkisiz hale getirmek anlamında da kullanılır Kur'an'da, "Nefislerinizi katledin" der mesela. Etkisiz hale getirmek demektir. O şekilde de anlaşılabilir.     

"Bir ayette, Alah'tan başka şefaatçi yoktur, diyor; bir başka ayette de, şunlar şunlar şefaatçidir, diyor. Bir çelişki yok mu?"

İhsan Eliaçık- Müşrikler Lat'ın, Uzza'nın ve Menat'ın şefaat edeceğine inanıyorlar, bunlar bizim şefaatçilerimiz diyorlardı. Bu ne demek? Tahtadan taştan putların şefaat edeceğini söylemiyorlar, bilakis onlarla ifade edilen anlamların kendilerine aracı olacağını söylüyorlar. Yani otorite (Lat), güç (Uzza) ve para (Menat) bu dünyada her kapıyı açtığı gibi, öbür dünyada da cennetin kapısını açacak, bunların yüzü suyu hürmetine şefaat edileceğiz, diyorlar. Kur'an bunu reddediyor. Hiçbir siyasi ve dini otorite (peygamber dahil), hiçbir güç ve hiçbir para, altın servet vs. orada işe yaramayacak. Söz (kavl), karar (emr) ve tüm sahiplik (mülk) Allah'ın olacak diyor. Ancak kendisinden razı olunan ve doğruluk üzere olan kişi müstesna, demek kişinin kendisi, başka birisi değil. Yani kendi doğruluk, dürüstlük ve Allah'ı razı eden amelleriniz size şefaatçi olabilir, şefaatçileriniz ancak ve sadece kendinizin doğruluğu ve dürüstlüğü olabilir, başka hiç kimse sizi kurtaramaz demek istiyor. Burada yanlış olan "razı olunan ve doğruluk üzere olan kimse hariç" derken kişinin kendisinden başkasının (peygamber, veli) kastedildiğinin sanılmasıdır. Oysa istisna "kişinin bizzat kendisinin razı olunmuş bir hayat sürmesi, doğruluk amellerini bizzat kendisinin göstermiş olması hariç" manasındadır.

"Edip Bey, on dokuz mucizesiyle nereye varmak istiyorsunuz?"

Edip Yüksel-Bazıları işlerine gelmeyen ayetleri birbiri ile neshettiler. 19 mucizesi bunu bitiren bir mucizedir. Matematiğin, aklın ve bilgisayarın zirvede olduğu bir zamanda Allah, gizlediği bu mucizesini meydana çıkardı, bu kadar. 19 mucizesi Kuran'ı koruyan bir sayısal koddur.

"Kuran Allah kelamı mı?"

İhsan Eliaçık- Evet, ama olmasa da yine Kuran'ı okurdum. Kuran'ın sosyal içeriği önemli benim için. Bakın duvarlarda İncil'den de ayetler var. Biz Allah'ın kitapları arasında ayrım yapmıyoruz. Eğer bir gün; otorite (Lat) güç (Uzza) ve parayı (Menat) öven bir ayet görürsem-ki yok- Kuran okumayı bırakırım.

"İhsan Bey, Müddesir Suresi 19. ayetteki çevirinizi çok fantastik buldum."

İhsan Eliaçık- 19 ayeti Müddesir suresinde geçer. Müddesir suresinin konusu, Mekke'nin en büyük zengini olan Velid bin Muğire'nin isim verilmeden eleştirilmesidir. 11-13. ayette, "Önüne uzayıp giden mallar ve oğullar verdiğim o adamı bana bırak" denir, 42-44 ayette "Onlara sizi ateşe atan nedir, denince salat etmezdik ve yoksulu doyurmazdık derler" denir. Bu ayetler Müddesir suresinde geçer. Bunları göz ardı edip 30. ayette geçen 19 rakamına takılmayı doğru bulmuyorum. Esas meseleyi ıskalarız o zaman. Müşrikler ateşe atılacaklarını duyunca alaya alıp bizim adamlarımız daha çok, tutar o 19 bekçiyi biz ateşe atarız diye katıla katılı güldüler, onlara söyleniyor. Onlar için imtihan vesilesidir,  kalplerinde hastalık olanlar sayılara takılır böyle deniliyor. 19 kelimesi çokluk belirtir. Arap mitolojisinde 19, 7, 40 çokluktan kinaye olarak kullanılıyordu. Kuran'ın tarihi açısından durum böyle… Oradaki 19'u alıp bir matematiksel diziliş mucizesi çıkarılıyorsa, surenin esas konusunu arka plana atmamak kaydıyla bugün için yararlı olabilir, ona da pek soğuk bakmam. Ama bu 19 işi, Kur'an'ın esas konusu olan Lehu'l mulkü örterse karşı çıkarım, desteklerse olumlu bulurum.

"Edip Bey, siz İhsan Bey'in yaptığı ibadet-nüsuk ayrımına katılıyor musunuz?"

Edip Yüksel-İbadeti ritüele indirgemek bidattır, ama ritüel de gereklidir diye düşünüyorum.

"Maide 51'le Bakara 62 çelişiyor mu?"

Edip Yüksel-Ayetleri bağlamından koparırsanız çelişir tabi. O ayetleri başka ayetlerle beraber düşündüğümüzde çelişmez.

"Kuran'da bir ayette, mirastan erkek çocuğuna bir pay, kız çocuğuna yarım pay verin, diyor. Bu bir çelişki midir, yoksa çeviri hatası mı?"

İhsan Eliaçık-Kuran altı yerde de kadınlara pozitif ayrımcılık yapıyor, onu niye görmüyorsunuz? O ayet indiğinde ilk defa kadına mirastan pay verildiğini unutmayalım. O zamanın koşullarında bu bir devrimdi. Bugün için ihtiyacı olana göre taksim edilmesi gerekir.

Edip Yüksel-Ben İhsan'a katılmıyorum. Allah burada net bir oran koymuştur. Ve bence de adil bir orandır. Bir defa erkekler evlenirken kadına başlık parası veriyorlar, ikincisi erkek evin geçiminden sorumlu. Dolayısıyla bu oran adil… Bu ayetin bence hikmeti budur.

İhsan Eliaçık- Allah'ı bırakıp Kuran'a tapmamak gerekir. Kuran'ın metnini fetişleştirmeyiniz. Aslolan mesajıdır. Büyük olan Allah'tır, doğadır. Kuran olmasa da insanlık doğru yolu bulurdu. İnsanlık vicdanı büyük kriz anlarında kendi yolunu bulabilecek kabiliyette yaratılmıştır. Nitekim Kur'an da böylesi bir kriz anında ortaya çıkmıştı.

Edip Yüksel-Böyle yaklaşırsanız Kuran hükmünü yitirir. Kur'an metni matematiksel dizilişle korunmuştur. Bunu yabana atamayız.

"Kur'an ölüler kitabı haline getirildi?"

İhsan Eliaçık-İstatistiklere göre Türkiye'de insanların yüzde biri anlayarak, yüzde doksan dokuzu da anlamayarak Kuran okuyormuş. O yüzde bir de, Allah bilir, gayrimüslimlerdir. Çünkü gayrı Müslimler okursa ölülerinin arkasından Tevrat, İncil okur. Kur'an'ı da anlamak için okur.  Kur'an'ı ölüler kitabı olmaktan bir kurtarabilirsek çok güzel gelişmeler olacak inşallah. Söyleşimizi burada bitiriyoruz, ayağınıza sağlık. Bu türden söyleşilere devam etmek istiyoruz, başka bir münazarada görüşmek üzere…

Haber: Osman Akyol/14 Şubat 2013-İSTANBUL

Not: Bu haber İhsan Eliaçık tarafından düzeltilmiş olup videosu çok yakında adilmedya.com sitesinde yayınlanacaktır…

[Mir Haber'in notu: Seminerde katılımcıların -özellikle Edip Yüksel'in- kullandığı bazı ifadelerin çok rahatsız edici olduğunun farkındayız.Haberi sansür uygulamadan yayımlama sebebimiz hem haberi yapan sayın Osman Akyol'un emeğine saygı göstermek, hem de İslami  camiada farklı söylemlerle tanınan katılımcıların fikriyatını okuyucularımızla paylaşmaktır.] 

Haber: Osman Akyol



Bu haber 1,374 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,751 µs