En Sıcak Konular

ANAYASAL DÜZEYDE EGEMENLİĞİMİZE ORTAK İSTEMİYORUZ

23 Ocak 2013 23:14 tsi
ANAYASAL DÜZEYDE EGEMENLİĞİMİZE ORTAK İSTEMİYORUZ Anayasa bir sosyal sözleşmedir. Egemenlik çoğunluğun değil, milletindir.

Anayasal düzeyde egemenliğimize ortak istemiyoruz

Ülkemizde şu anda en önemli mesele, yeni anayasa yapma çalışmalarıdır. Bütün kavga gürültünün, PKK meselesinin temelinde bu yatıyor. Dışarıdan Avrupa, Amerika ve İsrail üçlüsünün, içerden de onların yerli işbirlikçisi ve sözcülerinin temel hedefi, Atatürk'ün emperyalist Haçlı sürülerine karşı Millî Mücadeleyle, savaşarak, kan dökerek kurduğu millî Türk devletini demokrasiyle, politika ve para oyunlarıyla yıkmaktır. Haçlı işgalcileri, silahla hayata geçiremedikleri Sevr paçavrasını alavere dalavere ile, milletimizi aldatarak, masumane haklar öne sürerek gerçekleştirmek istiyorlar. Bunlar, millî Türk devletini kozmopolit bir sömürge birimine dönüştürmek ve sosyolojik olarak ortak değerlerde buluşturularak tek bir millet haline gelmiş Türk millet birliği yapısını paramparça ederek kavimlere, etnik gruplara ayırmak yani bölüp parçalamak istiyorlar. Yeni anayasa çalışmalarının arkasında bu niyet vardır. 
Emperyalizmin talimatları doğrultusunda yeni anayasa yapıcıları, mevcut anayasamızın 66. maddesinde yer alan "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" ifadesi yerine "Türkiye vatandaşıdır" şeklinde yeniden düzenleme getirmek istiyorlar. Buradaki "Türk" kelimesi, klasik anlamda bir kavmî aidiyeti, etnik kimliği ifade etmez. Bu sosyolojik, hukuki ve kültürel anlamda bir millet ismini ve vatandaşlık bağını ifade eder. Atatürk milliyetçiliği de dil, din, ırk farkını temel almayan bir milliyetçiliktir. 
Yeni anayasa yapıcılara göre "Türk" kelimesi etnik bir grubun adı olarak değerlendiriliyor. Ya da bilerek, planlı projeli bir propaganda faaliyeti olarak Türklüğü etnik bir gruba indirgemek istiyorlar. Nitekim Türk milletinin oylarıyla kendilerine Türk devletini yönetme görevi verilenler, ikide birde her yerde "Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi" diye konuşmaya başlıyorlar. Sorumlu bir devlet yöneticisi, tek bir milletten bahseder, o milletin adı da "Türk milleti"dir. "Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi" diye ayrıştırıcı, bölücü bir yaklaşımla insanlara kavmî aidiyetlerini hatırlatıp durmaz. 
Bu yeni anayasa yapıcıları, "kavim" ile "millet" farkını bilmiyorlar, ya da bilerek çarpıtıyorlar. Kavim, etnik bir yapıdır; yani serbest seçime ve tercihe bağlı bir iradeye tabi olmadan kişiye Allah tarafından verilen verili kimliktir. Kavim ve etnisite bu demektir. Millet ise, hangi kavme ve etnik gruba mensup olursa olsun insanların ortak sosyolojik, hukuki ve kültürel değerlerde birleşerek oluşturduğu toplumsal yapının adıdır. Yani millet kapsayıcı, toparlayıcı bir toplumsal yapının adıdır. "Türk milleti" ifadesi de Türkiye'de yaşayan herkesi kucaklayan bir millet adıdır. Dolayısıyla anayasamızda yer alan "Türk" kavramından kimsenin rahatsız olmaması lazım. Bir millet kimliği olarak her vatandaşın benimsemesi gereken bir kavramdır. Zira bu ülkede yaşayan insanlar, üç beş sene önce bir yerlerden gelmiş yabancı ya da misafir kişiler değildir. Bu ülkedeki insanlar, yüzyıllar boyunca bir arada yaşayan, İslamî ve millî değerlerde birleşip buluşarak millet olmuş yani Türk milleti olmuş kişilerdir. Batılılar, kendi tarihlerinde bile bütün Müslümanlara Türk derler. Demek ki Türklük, tarihî bir süreçte kazanılmış geniş, kapsamlı bir toplumsal yapının adıdır. 
Yeni anayasa yapıcılarının bir hedefi de 6. maddede yer alan "Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz." Anlayışını yıkmaktır. Bunun yerine egemenliğe etnik grupları, farklı mezhep gruplarını ortak etmek istiyorlar. Bu da devleti ve milleti paramparça etmek demektir. Millî devlette bireylerin eşit hakları vardır, ama ister mezhep ister etnik grup, ister aile, ister başka bir grup için imtiyazlı grup ve topluluk hakları olmaz. 
Anayasa bir sosyal sözleşmedir. Egemenlik çoğunluğun değil, milletindir. 
Eğitimi ve resmî işlemleri tamamen anasının dilinde yaparsanız o zaman millet olmaz. Eğitim dili ve resmî dil, anasının dilinde değil, anadilde olur. Anadil yani temel, esas dil de Türkçedir.  Herkese anasının dilinde eğitim ve resmî dil verirseniz, o zaman birbirini anlamayan, diyalog kuramayan, anlaşamayan, bilgi ve kültür aktarımı ve etkileşimi olmayan, birbirinden kopuk adacıklardan oluşan kozmopolit bir kalabalık yığına döneriz. Emperyalistlerin, Türk düşmanı etnik ırkçıların, PKK'lıların istediği de zaten budur. 
Yeni anayasa yapma çalışmalarının itici gücü, PKK'yı tatmin etme niyetidir. Bu en tehlikeli olanıdır. Zira PKK, bir cinayet, eşkiyalık, haraç toplama, uyuşturucu ticareti, gasp ve terör örgütüdür. Böyle bir yasadışı örgütün keyfi için anayasa yapmaya kalkmak, bütün bir Türk milletine hakarettir, büyük Türk milletinin saygınlığını, şerefini ayaklar altına almaktır. 
Yeni anayasa yapma çalışmalarının arkasında yabancı güçler vardır. İçerdeki işgüzarları da sadece onların uygulama memurları olmaya heves edenlerdir. 
Mesela Tel Aviv Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ofra Bengio, PKK meselesi için "aslında anayasadaki değişikliklerle bu hallolabilir!(…) Anayasanın değiştirilmesi lazım ve ikinci bir dil olması, inanın hiçbir problem yaratmaz. Çok kültürlü bir toplumda yaşıyoruz. Ulus-devlet düşüncesi artık değişti, işe yaramıyor! Çok kültürlü, çok dilli bir ülke ancak gerçek bir  demokrasiden bahsedebilir." (Akşam Gazetesi, 28 Ekim 2011) diye bize çözüm öneriyor. 
Bu ve buna benzer görüşler, baştan beri söylediğimiz millî Türk devletini ve uyumlu, insicamlı, kaynaşmış Türk millet bütünlüğünü paramparça etmeye dönük sözlerdir. Bu İsrailli kişinin sözlerini içerden Türkiyeli bir takım milliyetsiz kişiler de tekrarlayarak yeni anayasa yapmaya çalışıyorlar. 
Anayasal düzeyde gerçekleştirilecek federasyon, özerklik çalışmaları da bu bağlamda parçalayıcı bir eylemdir. Yerel yönetimlere verilecek idarî, kültürel ve siyasi özerklik hiçbir millî devletin kabul edeceği bir şey değildir. 
Türk milleti, kendi vatanının, devletinin, kimliğinin, milliyetinin, kültürünün, geleceğinin tapusu olan millî Türk Devleti anayasasına sahip çıkmalıdır. 

Prof. Dr. Nurullah Çetin - Yeni Mesaj

 

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ  http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12004426/anayasal-duzeyde-egemenligimize-ortak-istemiyoruz/prof-dr-nurullah-cetin


Bu haber 610 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,954 µs