En Sıcak Konular

HAYDAR BAŞ: İFTİRA İFTİRA YİNE İFTİRA

19 Ocak 2013 22:17 tsi
HAYDAR BAŞ: İFTİRA İFTİRA YİNE İFTİRA ''Bugün askerin yanımızda olduğunu yazanlar vardır, dün de devletin bize karşı olduğunu gündem edenlere rastlamıştık.''

İftira, iftira yine iftira

Ehl-i Beyt açılımımız ile bizleri gönüllerindeki tahta oturtan aziz milletimiz, Milli Kahramanlarımızı anma programlarımız ile de Türkiye'nin kurtuluşunda yüklendiğimiz yüce vazifeyi görmektedir. Lozan'ın devre dışı bırakılmak istendiği süreç ancak tam bağımsızlık üzerine kurulu projelerimiz ile aşılabilir. 
Hayatımızın her döneminde devlet-millet, bayrak-vatan diyen bizler, Şii-Sünni kardeşliği ile de üzerimizdeki fitne tohumlarını ekilmeden bertaraf etmeyi başardık. 
Bugün geldiğimiz nokta devletin ve milletin devamında etkilidir ve bu sebeple önümüz kesilmeye çalışılıyor. Her devirde karşılaştığımız iftiralar günümüzde de farklı şekillerde halkımıza servis edilmekte… 
Olayları feraset gözlüğü ile değerlendiren yüce milletimizin bu iftiralara kanmayacağına ve bunları yapacak kadar alçalanlara gerekli cevabı vereceklerine inancımız sonsuzdur. 
İktidara yakınlığı ile bilinen Yeni Şafak gazetesi, 15 Ocak 2013 tarihli baskısında geçmiş olaylardan yola çıkarak bir senaryoya yer vermiş ve dün ile bugünü birleştirerek bize Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın sahip çıktığı yalanını yazmıştır. 
Bugün askerin yanımızda olduğunu yazanlar vardır, dün de devletin bize karşı olduğunu gündem edenlere rastlamıştık. 
Yeni Şafak, MİT tarafından gönderildiği iddia edilen faili meçhul mektuplara dayanarak verdiği haberde, "Ak Parti aleyhine faaliyet gösteren cemaatlerin, özellikle Haydar Baş'ın öncülüğündeki cemaatin gerçekleştirdiği kara propagandaların desteklenmesi gerektiği dile getirildi" denilerek, güya Özel Harp Dairesi'nin, askerin bizi desteklediğini yazmıştır. 
Fakat bundan 6 sene evvel, Mustafa Balbay, Cumhuriyet gazetesinin 30 Kasım 2006 tarihli nüshasında devletin bize bakışı ile ilgili olarak tam tersi açıklamalara yer vermişti. 
Cumhuriyet gazetesi, "Güvenlik birimlerinin kayıtlarında Haydar Baş ve grubu için "…Temel amacı devletin sosyal, siyasi, iktisadi ve hukuki temel düzenini dini esaslar ve inançlara göre düzenlemek" demişti. 
Aynı tarihlerde Ergun Poyraz'ın kaleme aldığı "Tarikat, Siyaset, Ticaret ve Cinayet" kitabında Balbay'ın yazdıkları ile aynı ifadeler yer almıştı: 
"Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı "irticai örgütlerin tehdit değerlendirmesi" başlığı altında irticai unsurların 2001-2002 dönemine ait değerlendirmelerinde Haydar Baş ve kadrosundan, "Amaçları, devletin sosyal, siyasi, iktisadi ve hukuki temel nizamlarını dini esas ve inançlara göre düzenlemektir" şeklinde bir rapor yer almıştı. 
Bu nasıl bir devlet ki, bir dönem bizi devleti dini esaslara göre düzenlemekle mimliyor, bir dönem iktidara karşı söylemlerimizin arkasında duruyor. Milli birliğin, tam bağımsızlığın, ayakları üzerinde durabilen bir ekonominin, milletin kaynaklarının yabancıların eline geçmemesinin ve bayrağın gönderde dalgalanmasının çabasındaki bizler elbette ki, ülkemiz üzerinde hesabı olanlar tarafından takip edileceğiz, bunların iftiralarına uğrayacağız. 
2010 senesinde internet sitelerinde "darbecilerin ekonomi programı Haydar Baş'tan" şeklinde bir haber yer aldı. 
Bu yalan habere göre, Balyoz Davası CD'lerinde darbe sonrası kurulacak "milli mutabakat" hükümetinin ekonomi programı, benim 2005 senesinde yaptığım Milli Ekonomi Kongresi kapanış konuşmadan alıntılar içermekte idi. 
Ancak enteresan olan, Haydar Baş ismi, darbecilerin hazırladığı, "İstanbul ilinde gözaltına alınacak irticai grup liderleri" listesinde 10. sırada yer almaktadır. 
Yani bendeniz bir yandan darbecilerin ekonomi programını yönlendirirken, bir yandan da onlar tarafından "irticacı görülerek" gözaltına alınacak ilk 10 kişiden biriyim. 
Bu durum, davayı takip eden avukatlar arasında dahi şaşkınlık yaratmıştı. 
Allah'ın takdiri, bendenizin şahsen tanıdığı tek bir asker veya komutan olmadığı gibi bu çevrelerle aynı ortamlarda dahi bulunmuşluğum yoktur. 
Zaten, dikkat edilirse somut bir delile dayanarak ortaya konan bir hakikatten bahsedilmemekte, aynı odakların servis ettiği benzer ithamlar ile halkımız kandırılmak istenmektedir. 
Malum çevreler, o günün şartları nasıl konuşulması gerektiriyorsa, bizi bazen devletin ve askerin adamı yapmışlar, bazen de devletin "irticacıdır" diyerek fişlediğini yaymışlardır. 
Dolayısı ile bunların tamamı yalan ve iftiradır. 
Konferanslarımız, binlerce makalemiz, kırkı aşkın eserimiz ve sohbetlerimiz ortadadır. 
Hayatımız aile, ordu ve devlet kurumları ile ayakta duran milletimize ve bu kurumların ilelebet devamına adanmıştır. 
Ne devlete karşı bir provoke, ne de devleti dine karşı ayaklandırma söz konusu olmamıştır, olamaz. 
Üçüncüsünü Pazar günü Bolu'da yapacağımız Milli Kahramanlarımızı anma programında, binlerce insanımızın katılımı ile salonlar dolup taşmakta, Atatürk dönemindeki Kuvay-ı Milliye ruhu ile şahlanan milli güç ortaya çıkmaktadır. 
Yazılanlar ve yazılmaya çalışılan, bu güçten duyulan korkudur. 
Birlik mayası, beraberlik hareketi tutmuştur. Her dönemde bunun önünü kesmeye çalışacaklardır. 
Yapanların maksadı, fitne çıkarıp toplumu birbirine düşürmektir. 
Bu fitneciler, Mustafa Kemal döneminde de olmuştur, O'nun izinden giden bizim dönemimizde olacaktır. 
O dönemde, "şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit edenler, Atatürk tarafından, "gaflet, dalalet ve hatta hıyanetle" suçlanmıştı. 
Eğer bugün yaşasa idi, hiç şüpheniz olmasın, hakkımızda atılan iftiraları yazanlar için de aynılarını söylerdi. 
Aziz milletimiz, üzerimize oynanan bu oyunu bizlerle beraber olarak, önümüzdeki seçimlerde bizi destekleyerek sizler bozacaksınız. 
Yarın "28 Şubat'ın gerçek mağduru kimdir?" bunun izahını yapacağız. [1] 

28 Şubat'ın gerçek mağduru kim?

Devlet ve millet adına yaptığımız çalışmalarda dönem dönem askerin adamı olduğumuzdan ve devletin bizi koruduğundan bahsedilmiş, bazen de "irticai faaliyetleri sebebiyle devamlı izleniyor" şeklinde haberler halkın arasında yayılmıştır. 
28 Şubat olaylarında şahsımız ve bizimle bağlantısı olduğu düşünülen kurumlar ciddi bir baskı gördük. 
Buna rağmen, hakkımıza "28 Şubat'ın koruduğu kişi" şeklinde iddialar da bulunulmuştur. 
28 Şubat'ın "dindar ve muhafazakâr kişilere ve gruplara karşı sindirme ve ezme operasyonlarında Prof. Dr. Haydar Baş'a hiç dokunulmadı. Hiçbir arkadaşı takibata uğramadı. O'nun işyerlerine kamu kurumlarına zarar verilmedi" şeklinde iddialar ortaya atılmıştır. 
Burada maksat, "o derin devletin adamıdır" imajını yayarak,  halkın nazarında bizi karalamaktı. 
Oysa 28 Şubat sürecinde şahsı, işyerleri ve hatta ilişkisi olduğu düşünülen kurumlara yapılan zulüm dikkate alındığında bizim kadar hukuk dışı baskıları yaşayan ikinci bir kişi bulunamaz. 
Yapılanlar, milli duruş sahibi, vatan millet sevdalısı bizleri ve bizi takip edenleri yıldırma operasyonundan başka bir şey değildi. 
28 Şubat'ın birkaç ay sonrasında Akçaabat Savcılığına suç duyurusunda bulunulur. Suç duyurusunu o dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz yapar. 
Benim, profesörlük ünvanımı Türkiye'de kullanamayacağımı iddia etmektedir. 
Akçaabat Asliye Ceza Hâkimliği 1999/196 nolu kararıyla konunun kendilerini ilgilendirmediğini ifade eder. Dosya, İstanbul Bakırköy Asliye Ceza Hâkimliği'ne havale edilir. 
YÖK Başkanı aynı konuda, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne de ihbarda bulunarak aynı gerekçe ile dava açılmasını ister. 
Ankara DGM Başsavcılığı konuyu inceler, 2002/45 nolu kararı ile görevsizlik kararı alarak evrakı Ankara Cumhuriyet Savcılığına gönderir. 
YÖK işin peşini bırakmadı. Ankara Nöbetçi Cumhuriyet Savcılığına aynı ihbarı yineler. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2002/32283 nolu kararı ile bu iddialar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. 
YÖK'ün başlattığı bu mücadele, İçişleri Bakanlığı müfettişlerinde de devam edecek, bizim profesörlüğümüz hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır. 
Bir tarafta İçişleri Bakanlığı, diğer yanda YÖK ve bir başka tarafta DGM, bir yanda da yerel mahkeme... 
Bizim profesörlük ünvanımızı dört taraftan geniş bir tahkikata aldılar. 
Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir akademik ünvan tahkikatıdır bu… 
Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesi 1999/1380 kararında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kararı "benim profesörlük ünvanımı kullanmamın çok doğal bir yasal hak olduğuna hükmeder."
28 Şubat'ın akabinde, dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in talimatı ile başlayan tahkikat süreci de çok sancılı bir dönemdi. 
Ecevit'in imzası ile başlayan tahkikatlar de dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ın imzası da vardı. 
Gerekçe: "Ülke genelinde faaliyet gösteren Haydar Baş grubunun mal ve para hareketlerinin takibi ile grupla irtibatlı olan vakıf, dernek, şirket vb. kuruluşların incelenmesi" talimatıdır. 
1998 senesinde Baş-çelik, İlmi Araştırma Vakfı ve Meltem Kolejlerini hedef alan incelemeler, daha sonra yüzlerce şirketi, binlerce kişiyi içine alacaktır. 
1 Nisan 1998'de, benim de ortakları arasında yer aldığım Baş-San tesislerinin Akçaabat'taki fabrikasına hesap uzmanlarınca baskın düzenlenir. 
Aramalar Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 1998/25 nolu kararına dayanılarak yapılsa da şirket merkezi Akçaabat'ta olduğu için arama kararının da Akçaabat mahkemelerinden alınması gerekiyordu. 
Aramalar ilk andan itibaren usulsüzce ve yasalara aykırı bir şekilde başladı. 
Sadece Akçaabat'taki fabrika ile de sınırlı kalınmamış, şirket ile alakası olmayan birçok yere baskınlar düzenlenmiştir. 
Bu usulsüz aramaların ve baskınların, Trabzon Vergi Mahkemesinin 1999/399 sayılı kararı ile yasalara aykırı olduğu tescillenmiştir. 
Mülkiye başmüfettişi, Vakıflar Genel Müdürlüğü başmüfettişi, polis başmüfettişi ve vergi denetmenlerinden oluşan ekip ve bunların ekipleri, Türkiye'nin her vilayetinde bizimle ilgili gördükleri kurum ve şahısları incelemeye alırlar. 
İlmi Araştırmalar Vakfı'nın Türkiye genelindeki şubelerinin tamamına baskınlar düzenlenir. 
Bu vakıf, benim konuşmacı olarak katıldığım, birlik ve beraberliğin temel unsurları isimli konferansları düzenleyen vakıftı. 
Vakıf binalarında Kur'an tespit edildiği, ibadet yapanlara rastlanıldığı, kömür deposunun bulunmadığı gibi isnatlar suç unsuru olarak dosyalarda yer almıştı. 
Vakıflarda yapılan aramalardan sonra Rize Valiliği, bu vakıflar milli birlik ve beraberliği temin için kuruldu" diyerek tokat gibi bir cevap vermiştir. 
Çanakkale Valiliği, yasa dışı faaliyetlerin olmadığını, Denizli Valiliği, suç unsuruna rastlanmadığını, birliği temin için kurulduğunu, İstanbul Valiliği yasa dışı bir durumun olmadığını karar altına aldı. 
Karacaören Kaymakamlığı, vakfın her şeyinin yasalara uygun olduğunu açıklamıştır. 
Bu dönemde bizim kurucusu olduğumuz, Milli Eğitim Bakanlığı'nın istediği her şart yerine getirilerek açılan Meltem Kolejleri de saldırılardan nasibini aldı. 
Kolejleri kapatmak için ellerinden geleni yaptılar. Merdivenlerin dar olduğundan, ezan sesinin okula geldiğinden, okulda Yeni Mesaj gazetesinin bulunduğundan bahisle bu okulların kapatılması istenmiştir. 
Sadece İstanbul'da 5 kolej kapatılmış, binlerce öğrenci, öğretmen ve veli mağdur edilmiştir. 
Bizi karalamaya, halkın nazarında küçük düşürmeye çalışanlar, sadece akademik ünvanım ve kurumlarım ile uğraşmamıştır. 
Para ile tutulan bir kaleme, yazdırdıkları son derece seviyesiz ve basit bir kitabı da bizi küçük düşürmek için basmaya kalkmışlardır. 
Uydurma olaylarla hakaret, küfür ve iftiraların yer aldığı bu kitap müsveddesini yazan kişi, 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2002/678 nolu kararında ve İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesinde, şantaj suçlamaları ile mahkûm edilmiştir. 
Bu uydurma kitap, Milliyet gazetesinde de bölümleri ile yayınlanacaktı. Doğan Grubu'nun yayın organı olan Milliyet gazetesinin iftira dolu yayınları hakkında da Bağcılar Asliye Hukuk Mahkemesi yayını durdurma kararı verecektir. 
Aynı süreçte BTP Ankara İl Başkanı İzzet Yaşar gece baskını ile evinden alınmış, işkencelere maruz bırakılmıştı. 
Serbest Sanayici ve İş Adamları Derneği, Mühendisler Cemiyeti, Tıbbiyeliler Cemiyeti baskına uğradı. 
Tıbbiyeliler Cemiyeti'nin Şirinevler'deki merkezinde, ilaç kutuları dahi aranmıştı. 
Sanayici ve İşadamları Derneği hakkında hazırlanan raporda, bu derneğin kurucuları arasında Mesaj TV'ye ortak olanların ve Yeni Mesaj gazetesinde yönetici olanların yer aldığı suç unsuru gibi gösterilmiştir. 
Askerin adamı olan bizlere bir araştırma da askerden gelmiştir. 
Bu nasıl sahiplenme ki, hiçbir seçimde bizi desteklemezler, hakkımızda her türlü tahkikatı yaparlar, anlayamadık? 
Ankara İl Jandarma Komutanlığının Ankara Ticaret Odası Başkanlığına gönderdiği 8 Kasım 2006 tarihli belgede, "Ankara İl Jandarma Komutanlığı'nca yapılmakta olan bir tahkikata esas olmak üzere ekli listede bulunan şirket ve firmaların sahip ortak ve kimlik bilgileri ile şirket sicil kayıtları" istenmiştir. 
Bu şirketlerin bir kısmında bendeniz ortağım diğerleri de bizimle iş yapan firmalardı. 
Buraya tamamını almaya imkân olmayan 30 bin sayfalık dava dosyalarının hepsinden elhamdülillah beraat ettik veya soruşturmaya yer olmadığına hükmedildi. 
Hayatında tek bir an bile hukuk dışına çıkmamış bizler, tek kelime yasa dışı bir ifade de kullanmış değiliz. 
Ömrümüzü yüce Türk milletinin birlik ve beraberliğine, tam bağımsızlığına ve ilelebet payidar kalmasına adadık. 
Bu güne kadar hakkımızda ortaya atılan iddialar çıktığımız yoldaki haklılığımızın ve başarımızın göstergesidir. 
Önce Allah'a sonra yüce Türk milletine güveniyoruz. Gerisi de boştur…[2]

Prof. Dr. Haydar Baş - Yeni Mesaj

 

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ

[1] http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12004358/iftira-iftira-yine-iftira/prof-dr-haydar-bas

[2] http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12004373/28-subat-in-gercek-magduru-kim/prof-dr-haydar-bas 



Bu haber 2,607 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,118 µs