BİR ÜLKE BATIŞA GİDERKEN SAPTIRILAN GERÇEKLER

Gerçeklerin bu kadar saptırıldığı, karanın ak gösterildiği, yalan dolan medya haberleriyle iktidar yanlısı şakşakçı vaveylaların havada uçuştuğu dönemlerin sonu maalesef pek hazin olmuştur. 

Ülke, Cumhuriyet tarihinin en büyük borç batağına batırılmış, dünya rekoru kıran ve başlı başına bir iflas verisi olan cari açığı bile "başarı hanesine" yazmış, PKK liderleriyle yapılan pazarlıkları kasıla kasıla açıklamış, çıkardığı yasalarla Güneydoğu'da açıkça federatif yapının temelini atmış, hapishaneleri gazeteci ve subaylarla tıka basa doldurmuş, bu ülkeye ait Eşek Adası ve Bulamaç Adası'nın Yunanistan tarafından işgal edilmesine göz yummuş, Kıbrıs'taki haklarından vazgeçmiş, bölünme anayasasını çıkarmak için düğmeye basmış, komşumuz Suriye'deki isyana burnunu sokarak ülkeyi felaketin eşiğine getirmiş bir hükümet ve bu hükümetin her yaptığına "Bravoo! Harika! Helal sana! Her şey çok mükemmel!" diye manşet atan bir medya.  Balkan Savaşları'nın yüzüncü yıldönümündeyiz. Balkanların elimizden çıkmasının üzerinden 100 yıl geçmiş. Şu sıralar elimde Kırımlı bir Tatar Türkü olan Fatih Kerimi'nin 'İstanbul Hatıraları' isimli kitabı var. Tam 100 yıl önce kaleme alınmış. Balkan Savaşı devam ederken Osmanlı'da olup bitenleri yerinde görüp yazmak üzere Kırım'dan kalkıp Türkiye'ye gelmiş. Gördüklerini, yaşadıklarını kaleme almış. 

Balkan toprakları hatta daha önce Trablusgarp elimizden bir bir çıkarken dönemin yandaş medyasının 'her şey güllük gülistanlık' kabilinden attığı manşetlere acı içinde tanık olmuş. 

İşte size 'batışa giden Osmanlı'nın durumunu ters yüz eden medyanın 100 yıl önce yazdıklarına dair Fatih Kerimi'den ibretlik tespitler: 

"Şunu da söylemeliyim. Çatalca'ya kadar çekilmiş olan Türk askerinin saldıracak gücü yoktur. Bir kaç gün içinde Anadolu'dan takviye asker gelerek kuvvet kazanılması mümkünse de öbür taraftan Bulgar, Sırp, Yunan askerlerinin birleşerek Çatalca'ya hücum etme ihtimali çok yüksektir. Manastır gitti. Selanik'in geri alınma ihtimali yok. Edirne'nin ne kadar dayanabileceği belli değil. Bu durum karşısında Türklerin yüreğinin titremesi lazımdı. Halbuki burada hiç de öyle değil. Halkın çoğu kendini yanıltan gazetelerin yazdığına inanıyor. 'İnşallah hayırlı olur, Bulgarlar kendi sınırlarına çekilir' diyorlar. Fazla kaygı, heyecan, galeyan yok. Türk gazetelerinin doğru sözlü olanları kapatılmış. Kalanlarıysa şimdiki idarecilere bağlı, umumiyetle gerçeklerin dışında şeyler yazıyorlar. Halkın hoşuna gitmese de gerçekleri yazalım demiyorlar. 

(…) 

15 Kasım Perşembe günü Türk ordusunun Başkumandanı Nazım paşa, Bahçeköy'de Bulgar Başkomutanı Savof ve Bulgar vekillerle buluştu. Barış şartları görüşüldü. İki heyet tarafından kabul edilen maddeler şöyleydi: 

1. Edirne Türkiye'nin elinde kalacak, fakat orada istihkâm kurma hakkına sahip olmayacak. 

2. Kırkkilise Bulgarlara bırakılacak. 

3. Dedeağaç limanı Bulgarlara kalacak. 

4. Yanya ve İşkodra'daki Tük ordusu buraları boşaltacak. 

5. Arnavutluk'a istiklal verilecek. 

Bu anlaşma böyle olduğu halde akşamleyin çıkan Alemdar gazetesi bugünkü nüshasında bunu manşetten 'Müjde! Statüko değişmeyecek! Eski hudutlar korunacak. Avrupa'da iki cereyan vardı, biri hudutları değiştirme taraftarı diğeri koruma taraftarı. Elhamdülillah ikincisi galip geldi' şeklinde verdi. 

Bu kadarı artık cinayettir. Düşman payitahtın eşiğine gelmiş, her yandan kuşatılmış, barış istemeye mecbur etmiş, Türk gazeteleri hala 'muzafferiyatı mütevaliyei osmaniye' den bahsediyordu. Kahvehaneleri dolduran Türkler bu müjdeli haberleri okuyup 'elhamdülillah' diyerek nargilenin birinin ardından diğerini içiyorlar." 

Evet, sevgili okurlar, 100 yıl önce Balkan toprakları elimizden çıkarken, Osmanlı adım adım cihan harbine ve bölünmeye doğru sürüklenirken 'padişah yanlısı' medya tam tersini yazıyor, tam tersini haber yapıyordu. Halk açıkça uyutuluyordu. 

İstanbul dahi adım adım işgale giderken 'dönemin yandaş medyası' ülkenin ne büyük huzur içinde olduğunu, Osmanlının ne büyük zaferler kazandığını anlatıyordu. 

Bugünün dünden farkı yok. 

Bugün de her yönden tel tel dökülen, tamamen sahte haberlerle 'dünya devi' gösterilen bir ülke haline geldik. Ülke topraklarında Patriotuyla, füze rampasıyla, yabancı askeriyle, bölünme anayasasıyla, Kürdistan'ıyla, batan ekonomisiyle tam bir işgal hâkim. 

Ama yandaş medya tarihsel misyonunu icra edip bu hazin tablodan kahramanlar çıkarmaya devam ediyor.  

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12004196/bir-ulke-batisa-giderken-saptirilan-gercekler/muharrem-bayraktar