En Sıcak Konular

TAYYİP'ÇE DÜŞÜNCE

24 Aralık 2012 21:22 tsi
TAYYİP'ÇE DÜŞÜNCE Başbakan Erdoğan için "onu en iyi tanıyan, adeta beynini okuyan kişiyim" diyen Milli Gazete Yazarı Ekrem Şema,eski yol arkadaşının "beyninden geçen düşüncelerini aktarmaya" devam ediyor.

Tayyip'ce düşünce

Biliyorum, yazacak o kadar konu varken Sayın Başbakan hakkında neden bu kadar zaman ayırdığıma hayret edenler var. Ama ne yapalım, ne zaman başka konu yazayım desem, öyle şeyler oluyor ki, yine bu konuya dönmem gerekiyor.

Bu sefer de aynen öyle oldu.  Bu hafta Sarıkamış Faciası'nı yazacaktım. Hazırlığımı yaptım, ama Sayın Başbakan Konya'da yine öyle bir söz söyledi ki, o konuyu atlayamazdım. Cümle şu:

"Merhum hocamız, eski başbakanlarımızdan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın şehri olan Konya'ya hizmetkar olmak bizim için gurur vesilesidir."

Gazete ve televizyonlarda cevaplar verildi ama, ben yine bundan önceki yazılarımdaki gibi yaklaşacağım. Hep diyorum ya, onu en iyi tanıyan, adeta beynini okuyan kişiyim. Bu yazımda da, bu cümle ile ifade etmek istediğini ve beyninden geçen düşüncelerini aktarmaya gayret edeceğim.

Bilirim, çaresizliklere düşünce,

Beyni üretiyor şöyle bir düşünce:

"Bir zamanlar ben Milli Görüş'ün bir il başkanıydım, Erbakan da lideriydi. Gözümde çok büyük bir lider idi. Onun kara tırnağı bile olamayacağımı düşünür ve ifade ederdim. Her konuşmamda bu düşüncemi pekiştirir ve dile getirirdim.

Ne zaman ki İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı seçildim, o zaman kendimin farkına varmaya başladım. Çünkü içerden ve dışarıdan etkili ve yetkili kişiler yanıma gelir benim kendimde taşıdığım liderlik vasıflarını bana hatırlatırlardı. Erbakan'ın asla beni yükseltmeyeceğini, ayrı bir parti kurmam gerektiğini telkin ederlerdi. Bunlara yabancı misyon şefleri de dahil oldu. Hatta bu konularda sohbet düzeyini bazen ileri geçer belli formüller de üretirdik.

Kafamdaki liderlik imajları değişmeye başlarken, etrafımdaki insan halkası da değişiyordu. Yani değiştiriyordum.

28 Şubat olayından sonra Lider'in o kararları imzaladığı kulağıma fısılfandı. İlk bayrağı o zaman açmıştım. İlk defa cüretkar sözlerle Erbakan'ın karşısına çıkmıştım. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Senaryolar gerçekleşmeye başladı. Onu belediye binasına sokmamayı dahi müzakere ettik. Gittiğimiz yerlerde açıktan eleştiri başlattım. Mahkeme ve hapishane sürecini halkın beni tanıyıp kabullenmesi için bir fırsat olarak önüme geldi. Hapishanede ziyarete gelenlerle, çıkınca da kurduğum bürolarda artık hareketin şekillenmeye başladığını görüyordum. Eski liderim nasihat heyetleri ve ilim adamlarını bana gönderiyordu ama kararlıydım. Hepsini uygun cümlelerle geri çeviriyordum. İnsan kaynakları ve maddi sorunları kolayca aştım. Sonunda parti kuruldu ve seçimlerde iktidar olduk. Artık açıkça her yerde ilan ediyorduk ki, Erbakan'ı tarihe gömdük ve üstüne de beton döktük. Televizyonlarda da açıkça onun aleyhinde söylemlerde bulunuyordum. Adam bulamadıklarından beni il başkanı yaptıklarını falan...

Değişim söylemi geliştirdim. Milli Görüş Gömleği'ni çıkardığımı ilan ettim. Ettim ama, bazı şeyler istediğim gibi gitmiyordu.

Benim verdiğim sözlerden daha çoğunu ve tehlikelisini bana yaptırıyorlardı. Afganistan'da, Irak'ta katliamlar yapılıyordu. Ben saflığımdan dolayı bu katliamcılara destek verdim, dua ettim. Havaalanlarını, limanları, demiryollarını açtım. Hava koridorları tahsis ettim. Üsleri emirlerine tahsis ettirdim. Çok insan öldü. Kıbrıs'ta büyük yanlışlıklar yaptırdılar. Büyük Ortadoğu Projesi için eşbaşkanlık verdiler. Ama bu proje de dedikleri gibi masum çıkmadı. İnsiyatifi asla bana vermediler. Bana bin yıl önceki Haçlı seferlerini bile masum birer medeniyet ilişkisi gibi göstermem için telkinde bulundular. Kilise, manastır, havra inşaatları ve açılışları gerçekleştirdim. Ama geriye dönüp baktığımda asla onlara yaranamadım. Sonra biraz tarih okudum baktım ki, Mustafa Reşit Paşa ve Mithat Paşa gibi sadrazamlar da batılılar için aynı şeyleri yapmışlar ve asla yaranamamışlar. Hatta onlar Osmanlı bayrağına Haç koyacak kadar ileri gitmişler ama nafile.

İstemediğim ve bunu kesin bir dille ilan ettiğim halde Libya'daki katliama destek verdirdiler. Doğuda herhangi bir düşmanımız olmadığı açıklayarak karşı çıktığım halde, füze savunma sistemleri getirdiler, yurdumun orta yerine kurdular. Bütün komşularımızla ilişkilerimiz bozuldu. Yüzlerce yabancı asker geldi, yurduma girdi. Bu askeri güçlerin topraklarımıza kabulü için TBMM kararı bile aldırtmadılar. Bütün bunları yaptım. Şaşılacak şeydir ki, millete karşı bir şaşırtmaca gündem maddesi ortaya atıyorum, herkes onunla meşgulken bunları yapıyorum. Kontrol ettiğim medya olmasa bunları zor yapardım.

Nihayet kongre öncesi büyük bir pişmanlık içindeydim. Bütün bu hatalarıma ortak olurlar veya varsa çözümleri, bana yardımcı olurlar diye gömleğini çıkardığım Milli Görüş'e el attım. Bazı transferler gerçekleştirdim ama, benim derdim Erbakan soyadında idi. Aileye el attım. Gördüm ki rahmetli çok sağlam bir aile yapısı bıraktığından çivi bile sökemedim.

Şimdi tam bir tuzak içinde debeleniyorum. Katledilen milyonlarca Müslüman, ırzına geçilen yüzbinlerce kadın, kız, çocuk, sönen yüzbinlerce aile, sömürülen trilyonlarca servetler... Rahmetli Erbakan demişti, öldürülen bir tek çocuğun bile hesabını yedi göbek sülaleniz veremez diye. Ben nasıl bir hesabın içine düşürüldüm?

Suriye ile savaşa zorluyorlar beni. Bu maksatla uçağımızı düşürdüler, köylerimizi bombaladılar, tahriklerde bulunuyorlar. Şu ana kadar dayandım ama, artık bir şeyler yapmak zamanıdır. Ne yapabilirim diye düşündüm, yine Milli Görüş'ün çözümlerinden başka çıkar yol olmadığını anladım. Erbakan'a ve harekete haksızlıklar yapmıştım. Pişmanım ama dönüş ne mümkün? Tuzağı sağlam kurmuşlar, çıkamıyorum.

"Koalisyon ortaklığı"mızı geliştirip "stratejik ortaklığa" çevirdiğimiz, Obama'nın yeniden seçilmesiyle de, "model ortaklığı"na yükselterek jest yaptığımız ilişkilerimize rağmen, İsrail'in son Gazze katliamında gördüm ki ABD bizi ciddiye bile almıyor. Bu beni ürküttü. İslam birliğinden başka çıkar yol olmadığını anladım.

Rahmetli Erbakan'ın kurduğu ve benim pasifize ettiğim D-8'i canlandırmak aklıma geldi. Tamam iyi fikir diyerek, hemen açıklamamı yapıp yollara düştüm. Ben D-8 ile uğraşırken, iradem dışında patriot bataryaları senaryosunu devreye soktular. Bu da nerden çıktı diyerek, önce şiddetle reddettim, ama dinletemedim. Şimdi şu kadar bin yabancı askerle beraber patriotları getiriyorlar. D-8 atağımı boşa çıkardılar. Millet pek bir şey anlamamış gözükse de, şimdi korkunç şeyler söyleniyor. Bu patriotlarla 3. Dünya Savaşı çıkarılabilirmiş. Komşular bu yönde açıklamalar yapıp, ilişkilerimizi geriletiyorlar. Sorunsuz komşu kalmadı böylece. Hep bu Haçlılar yüzünden...

Ah bu Haçlılar. Hatırlıyorum, 1991 yılında NATO askeri tatbikatları sırasında bu Amerika'nın Saratoga gemisinden sarhoş bir asker bir füzeyi ateşlemiş ve Muavenet gemimizi tahrip etmiş, mürettebatı da şehit etmişti. Sarhoşlukla böyle bir şeyin olmasının mümkünatı bulunmadığı bilindiği halde, Türkiye o sene bunu yutmasa bile gargara yapmak zorunda kalmıştı. Şimdi gene bir sarhoş Haçlı askeri bir patriotu yanlışlıkla ateşleyip, savaşı başlatırsa ne olacak? Millete dediğimiz gibi değil ki, ateşleme mekanizması onların elinde. Aman Allah'ım savaşı başlatan lider olarak tarih beni sorumlu tutacak! İnsanların gözünde bunun sorumluluğunu Milli Görüş'e ve eski lidere atmalıyım. Milli Görüş'ün politikalarını yürüttüğümü zannetmeliler. Böylece belki tek sorumlu olmaktan kurtulmuş olurum. Önce açılışını yaptığım barajlardan birisine Milli Görüş partilerinde genel başkanlık yapmış ve hâlâ saygın olan Eski Bakan Recai Kutan'ın ismini vermekle başlayabilirim. Nasılsa bunun için sözlü bir emir vermem yeterli olur.

İşte Konya programları bana yeni bir fırsat veriyor. Madem ki, Konya'da açılışlar yapacağım ve Mevlana törenlerine katılacağım. Büyük kongrede ilk sinyallerini verdiğim gibi, Konya'da eski lider Erbakan'ın yolunda olduğumu sanacakları sözler söylemeliyim. Onun siyasetini yürüttüğümü sansınlar. Böylece tarihin kahrından belki kurtulurum. Gerçi Allah'ı kandırmam mümkün değil ama, insanlar bana çok inanıyorlar. Hele kontrolümdeki medya, neredeyse beni bile inandıracak sorumluluğum olmadığına.."

Sayın Başbakan'ın beyni bence bu düşünceleri üreterek Erbakan'la ilgili o cümleleri söylemiştir. O cümleyi söylerken de şu dörtlükteki düşünce beynini işgal etmiş olmalıdır:

Hocam, kara tırnağın bile değildim,

Milli Görüş Eri'ydim, sen de Lider'din;

Hırsıma yenildim, Haçlı'ya eğildim,

Beni görseydin şimdi sen, "deli" derdin!..

 

Ekrem Şama - Milli Gazete

 

Kaynak: MİLLİ GAZETE http://www.milligazete.com.tr/makale/tayyip-ce-dusunce-259168.htm



Bu haber 942 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    10,329 µs