En Sıcak Konular

ŞARK MESELESİNDE TARİHİN TEKERRÜRÜNÜ GÖRMEK

5 Aralık 2012 16:44 tsi
ŞARK MESELESİNDE TARİHİN TEKERRÜRÜNÜ GÖRMEK Haçlı-Siyon emperyalizminin Türk devlet ve millet varlığını yok etmek için özellikle Tanzimat'tan bu güne "şark sorunu" genel başlığı altında içimize soktuğu öne çıkan iki fitne vardır.

Şark Meselesinde tarihin tekerrürünü görmek

Haçlı-Siyon emperyalizminin Türk devlet ve millet varlığını yok etmek için özellikle Tanzimat'tan bu güne "şark sorunu" genel başlığı altında içimize soktuğu öne çıkan iki fitne vardır. Önce "Ermeni meselesi", şimdi de "Kürt sorunu". Her iki sorun da değişik tarihsel dönemlerde servis edilmiş, ama mahiyetleri tıpa tıp aynı. Yani tarihin tekerrür etmekte olduğunu görüyor ve idrak ediyoruz. Her iki "sorun"un birbirine ne kadar benzediğini karşılaştırmalı olarak ortaya koyalım. Böylece Türk milleti tarafından kendilerine Türk devletini idare etme yetkisi verilen "Türkiyeli!..." siyaset esnafı, bu konuyu iyi düşünsün ve tedbirlerini ona göre alsınlar. 
Haçlı-Siyon emperyalizminin uyguladığı taktik şudur: Türk devletini ve milletini önce siyasî, ekonomik, kültürel ve askerî alanlarda zayıf düşürmek, sonra Türk millet birliğini oluşturan etnik, mezhepsel, kültürel ve coğrafî farklılıkları kaşıyarak bu unsurları devlete isyan ettirmek ve böylece bölüp parçalamak. Eskiden "Ermeni meselesi"nin, bugün de "Kürt sorunu"nun nasıl birbirine benzer şekilde tezgâhlandığını karşılaştırmalı olarak görelim. Buraya aldığım tarihî bilgiler, İlhan Bardakçı'nın Tuğraların Ağıtı (Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul 2004) adlı kaynaktan derlenmiştir. Aynı bilgiler, pek çok tarihî kaynakta mevcuttur. 
1877'de 93 Harbi de denilen Türk-Rus savaşında Ermeni asıllı Rus ordusu komutanı Loriş Nelikoff, işgal ettiği Kars, Ardahan bölgesinde Ermeni ruhban okulları açar, Ermenistan için bayrak ve vatan marşları besteletir ve Ermenistan haritası çizdirir. Bugün PKK'nın faaliyet alanları içinde de bu gibi çalışmalar vardır. 
1876'da ilan edilen Birinci Meşrutiyet zamanında Mecliste Rum ve Ermeni milletvekilleri, azınlık dillerinin de resmî dil olmasını istediler. Bugün de PKK talepleri bu yöndedir ve hem PKK partisi, hem de iri iki parti, demokrasi adına ufak tefek değişikliklerle bu taleplere uygun yasal düzenlemeler peşindedirler. 
Osmanlı Yüce Devleti, 1877'deki 93 Harbi denilen savaşta Ruslara yenildi. O sıralarda Ermeni Patriği Narses, Rus komutanı Grandük Nikola'dan şu talepte bulundu: "Ya bağımsız bir Ermeni vatanı ve özerkliği… veya Rus devletine bağlı bir Anadolu Ermenistan'ı federe devleti". Bugün PKK'nın talepleri de bu yöndedir ve bu talepler, kelime oyunlarıyla biraz değiştirilerek "Türkiyeli!.." siyaset esnafı tarafından müzakere ediliyor. 
1894'te İngilizler ve Ruslar, Van bölgesindeki "millet-i sâdıka" olarak bilinen Ermeni vatandaşların önemli bir kısmını kışkırtıp isyan ettirir. İsyancılar, devletten şunları istemişlerdir: Vergi vermeyecekler, serbestçe silahlanacaklar ve jandarmalar Ermenilerden seçilecek. 4000 kişinin ölümüne sebep olan Harpasum Boyacıyan adlı terörist, İkinci Meşrutiyet meclisinde karşımıza milletvekili olarak çıkar. 1895'te de Berlin Antlaşması gereğince 6 ilimizde Ermeniler lehine ıslahat yapılması hükmü yer alır. Burada da istekler yine aynıdır: Ermeniler kendi valilerini seçecek, jandarmalar Ermeni olacak, vergilerini kendileri toplayacak. İkinci Abdülhamit Han, "Ölürüm fakat topraklarımda bu ıslahatı yaptırtmam" diye diretir. Ama bugün onun yolundan gittiğini iddia eden bir kısım İslamcı siyaset esnafı, cennetmekân Abdülhamid Han'ın tam tersi bir tutum sergilemektedirler. Nitekim aynı durumun günümüzde de tıpatıp tekrar edildiğini görüyoruz ve yaşıyoruz. Dışardan Haçlı-Siyon emperyalizmi tarafından her türlü destek verilen PKK siyasetçileri de aynı şeyleri istiyorlar. Onlar da vergilerimizi biz kendimiz toplayacağız, istediğimiz silahları alacağız ve öz savunma güçleri adı altında kendi jandarmamızı, kendi polisimizi, kendi ordumuzu kuracağız, diyorlar. Dağda devlete karşı silahlı eşkiyalık yapmış bir kısım adamların ve kadınların sonra düz ovada siyaset yaptıklarını ve mecliste Türk siyasî iradesini âdeta esir alırcasına yönlendirişlerini acı bir şekilde görüyoruz. 
O zamanlar bir kısım Ermeniler, Osmanlı devletine karşı isyan amacıyla Hınçak ve Taşnak adlı terör örgütleri kurdular. Bugün de bunların yerine PKK terör örgütü vardır. 
4 Şubat 1902 günü Jön Türkler ve Ahrâr-ı Osmanî Paris'te bir kongre düzenlerler ve şu kararı alırlar: "Berlin Antlaşması'nın Doğuda Ermenistan özerk yapısını öngören kararı uygulanmalıdır. Osmanlı ülkesinin her tarafında yerel, bölgesel idareler kurulmalıdır. Millî özerklikler verilmelidir." 
Bu durumun bugün de tekrar edildiğini görüyoruz. O günün Ahrâr-ı Osmanîsi ve Jön Türkleri bugünün liberali, İkinci Cumhuriyetçisi, PKK'cısı, Amerikancısı, Avrupa Birlikçisi, şusu busudur. Bu çevreler de bugün federasyona, eyalet sistemine, özerk bölge sistemine geçmek için olağanüstü bir çaba içindeler. Son çıkan Büyükşehir Yasası bu bağlamda idarî federalizmi sonuç verecek bir düzenlemedir. Valileri de seçimle getirerek siyasî federalizmi tamamlayacaklar. 
1909'da Adana bölgesinde bir kısım Ermeniler, dışarıdan bol miktarda silah temin edip isyan çıkarmışlar. Türk evlerini basmışlar. Posta müdürü Ferit Sami Beyi çarmıha gerercesine duvara çakmışlar. Kargaşa sırasında 3950 vatandaş ölmüş. Adana valisi Cemal Paşa harp divanı kurmuş ve İstanbul'a şu telgrafı çekmiş: "Ermenilerin isyanını bastırdım. Sanıkları yakaladım. Cezalandırıp infaz ettim. Bir Ermeni'ye karşılık, içlerinde Bahçe ilçesi müftüsü de bulunan 46 Türk'ü astırdım." Talat Paşa, hatıralarının 96. sayfasında bu durumu şöyle izah etmiş: "Bu şekilde yabancı baskıya engel olunmak istendi. Bakanlarım bu idam kararını onaylamak istemediler. Üzerlerinde baskı kurarak kararı tasdik ettirdim." 
Bugün de dağda gezen PKK eşkiyasını dağa çıkaran düz ovadaki siyasetçi sorumlulara uygulanan muamele ile vatanı ve devleti için PKK ile mücadele edenlere uygulanan muamelenin ne olduğunu karşılaştırmayı okuyucularıma bırakıyorum. 
26 Şubat 1919 günü Erzurum Ruslar tarafından işgal edilir. Antranik Paşa adındaki Ermeni, burada 16 bin Türk'ü katleder. Bu durumu Harput Koleji öğretmeni Miss Jayson Smith şöyle açıklar: "Antranik'in ruh yapısı, sokakta bir Türk'le karşılaşmış olsa onu öldürmeye meyyaldi." PKK eşkiyası da bugün aynı ruh halindedir. 
27 Ekim 1918 günü Halep elimizden çıkar. Halep Bayındırlık Müdürlüğü mühendislerinden Kirkor Fesciyan adında bir Ermeni, İttihat ve Terakki Kulübü'nü basarak oradan başlıklı bir kâğıt alır ve 15 Nisan 1915 tarihli Talat Paşa'nın ağzından sahte bir mektup yazar ve bunu İngilizler kanalıyla dünyaya yayar. Bu mektupta güya Talat Paşa, "bütün Ermenilerin ayırım yapılmadan imha edilmesini" emretmiştir. Bugün de PKK, benzeri bir propaganda yayıyor. PKK yörüngesindeki bir yakım yazar, çizer, televizyoncu, romancı, akademisyen, siyasetçi ünvanlı kişiler, yalan yanlış iftiralarla alçakça tüm dünyaya, Türk subaylarının ayırım yapmadan bütün Kürtleri öldürdüğünü, kestiğini, asit kuyularına attığını propaganda ediyorlar. 
Nihayet 1919'da destansı Kuva-yı Milliye mücadelesi başlar ve 1922'de Türk, kendi vatanında kendi bağımsız siyasî iradesini hâkim kılacak bir büyük kurtuluşu gerçekleştirir. Tam bağımsız millî Türk devletini kurar. Böylece emperyalizmin bütün dayatmalarını, baskılarını ve sıkıştırmalarını bertaraf eder ve 1950 yılına kadar Emeni meselesi diye bir şey duyulmaz. 1950'den günümüze ise Amerikan emperyalizmine ram olmuş gafil siyasetçiler yüzünden milletimiz, vatanımız ve devletimiz emperyalizmin "şark sorunu" projesinin her iki ayağıyla da yani Ermeni meselesi ve PKK meselesiyle uğraşıp duruyor. Bu meseleyi demokrasici, özgürlükçü, insan haklarıcı siyaset esnafımız, Haçlı-Siyon emperyalizminin insafına ve vicdanına; hatta emirlerine ve dayatmalarına sığınarak çözmeye çalışıyor. Ama battıkça batıyorlar. Bu mesele, böyle çözülmez. Aslında olmayan, ama emperyalist kumpas tarafından varmış gibi yapay bir biçimde pompalanan bu mesele, Atatürk'ün yöntemiyle çözülür. Yani haricî bedhâh olan batılı emperyalistlere ve onların yerli işbirlikçilerine anladıkları dilden ve tamamen yerli, millî ve tam istiklâlci yöntemlerle. 

Prof. Dr. Nurullah Çetin -Yeni Mesaj 

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ  http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12003816/sark-meselesinde-tarihin-tekerrurunu-gormek/prof-dr-nurullah-cetin



Bu haber 702 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,732 µs