En Sıcak Konular

TÜRK'ÜN KORKU VE SEVGİ İLE SINANMASI

15 Ekim 2012 17:25 tsi
TÜRK'ÜN KORKU VE SEVGİ İLE SINANMASI İnsan olarak iki temel duygumuz vardır: Korku ve sevgi. Bunları zavallı fanilere yönelterek israf etmek gibi büyük bir kayıp yoktur.

Türk'ün korku ve sevgiyle sınanması

İnsan olarak iki temel duygumuz vardır: Korku ve sevgi. Bunları zavallı fanilere yönelterek israf etmek gibi büyük bir kayıp yoktur. Korkularımızı ve sevgimizi sonsuz derecede sadece Allah'a yönelik olarak seferber edebilirsek o oranda özgürleşebilir ve gerçek imana ulaşabiliriz.   
İnsandan korkan, kendi kendisini küflü bir bidona hapseden adamdır. İnsan, insanı kutsayıcı bir sevgiyle sevmeyerek sonsuz bir özgürlük alanına kavuşabilir ancak. Tapınılası bir sevgiyle insana bağlanan adam, acınası bir tutsaktır. 
İnsan insanı yücelttiği oranda küçülür. İnsanın böcekleşmesi, kendi dengi olan insanı kutsallaştırmasındandır. İnsanı yüce görmek boş laftır. İnsanın bütün kutsallığı, Allah'ın onun üzerinde sergilediği olağanüstü yaratıcılık sanatındadır. Kutsal olan insan değil; insan üzerinde görünen ilahî sanatkârlıktır.   
İnsanı sevmek, insan üzerinde tecelli eden ilahî özellikleri sevmektir. İnsanın hayır da olsa şer de olsa ameli kendinde başlar, kendinde biter. Takvalı adam zannıyla insana tapan, güçlüdür diye insandan korkan zavallılar kadar acınacak hâlde olan yoktur.   
İnsanı güç sahibi vehmederek ondan korkan adamın böcekliği tiksindirici bir şey. Güç sadece Allah'ta vardır ve sadece O'ndan korkulur. Müslüman, imanını korkusu ve sevgisiyle test edebilir ancak. Beşeri kutsallaştıracak kadar sevenle beşerden ödü kopacak derecede korkan adamın imanı ya yoktur ya pamuk ipliğine bağlıdır.   
"Gerçek mü'minler, birtakım kimseler kendilerine gelip, 'Düşmanlarınız sizin için kuvvetlerini topladılar; onlardan korkmalısınız' dedikleri zaman, bu haber o mü'minlerin imanlarını daha da arttırır ve, 'Allah'ın yardımı bize kâfidir; O, ne güzel muhafızdır!' derler." (Al-i İmran, 173). 
Manzara ortada. Gerçek müminlere birileri gelip düşmanlarınız çok güçlü, işiniz bitti, diye güya alaylı bir şekilde tehdit ediyorlar. Ama o asil adamlar, kıllarını bile kıpırdatmadan, tam bir metanet abidesi olarak, granitten bir duruş sergileyerek kalplerine zerre korku düşmeden erkekçe bir tavır ortaya koyuyorlar.   
Ne kadar güçlü olursa olsunlar düşmanlarından korkmuyorlar. Düşmanın gücü denilen şey aslî değil, arızî ve tebeîdir. Aslî olan Allah'ın gücüdür. İnsandaki sevilesi şeyler de arızîdir. Aslî olan sevilesi değerler, sadece Allah'ta vardır. Sadece Allah'tan korkmak ve yalnızca Allah'ı sevmek böyle bir şey. 
Asr-ı Saadet müslümanları Allah'tan başkasından korkmuyorlar, Allah'tan başkasını sevmiyorlardı. Biz Müslüman Türkler olarak bizler de aşağı yukarı on dokuzuncu asra kadar sadece Allah'tan korkan ve sadece Allah'ı seven yürekli ve gök çadır, güneş bayrak diyecek kadar özgür bir millettik.   
Tek özelliğimiz buydu. Bu iki değerimizle soylu ve şerefli bir hayat yaşadık. Yeryüzünde sadece Allah'tan korkarak ve yalnızca Allah'ı severek özgürce dolaştık ve yayıldık. Böylece hava boşluğuna destansı bir millî Müslüman Türk hayatı resmettik.   
Korkumuzun ve sevgimizin hedefi sapınca şaşkına döndük. Korkulmayacak şeylerden korkan, sevilmeyecek şeyleri seven bir şaşkınlar sürüsüne dönünce ortalıkta hortlaklar gibi dolaşmaya başladık. Hâlâ o hâldeyiz. Dramımız budur ve büyüktür.   
Amerika'dan korkuyoruz, Avrupa'dan korkuyoruz, Çin'den korkuyoruz, aç kalmaktan korkuyoruz, daha fazla tüketememekten korkuyoruz, daha çok israf edememekten korkuyoruz, daha az yemekten korkuyoruz, daha cicili bicili şeyler giyememekten korkuyoruz, dijital oyuncakları elimizden kaçırmaktan korkuyoruz. Şundan korkuyoruz bundan korkuyoruz.  Efendi edindiğimiz düşmanlarımızın bizi affetmesini, hoş görmesini, idare etmesini seviyoruz. Cife içinde debelenen böcekler gibi ufunetli modernizm boyalarını yüzümüze gözümüze bulaştırmayı seviyoruz. Günahlarımızı seviyoruz, helaya akıtacağımız kazuratımızı seviyoruz, bizi uyutacak ve uyuşturacak, hapsedip esir edecek konforumuzu seviyoruz. Emperyalist sömürgenlerin ayakları altında çelik çomak oynamayı seviyoruz. Zillet ki ne zillet! 
Zirveden çukura düştük ve orada geberinceye kadar öylece kalabilmeyi başarı sayıyoruz. Ufkumuz karardı.   
Yeniden uyanış ve dinamik bir diriliş, istikametimizi doğru bir biçimde tayindedir. Müslüman Türk, özgürleşmelidir. İçinde debelendiği modernizm cifesinden doğrulup silkinmelidir. Müslüman Türk, kendi benliğine, kendi kimliğine, kendi tarihine, kendi karakterine, kendi doğasına dönerek özgürleşecektir.   
Müslüman Türk, ne Amerika'dan, ne Avrupa'dan, ne Rusya'dan, ne Çin'den, ne şundan ne bundan değil; sadece Allah'tan korkarak özgürleşecektir. "Ey Müslümanlar! Allah'tan nasıl korkmak lazımsa öylece korkunuz…" (Al-i İmran, 102). 
Müslüman Türk, modernizmin bütün uyuşturucularından nefret ederek, sadece Allah'ı severek özgürleşecektir. Zira Müslüman Türk, lüks yaşama, pahalı eşyalar kullanma, çok fazla tüketme, israf ederek toplumsal üst konum kazanma, markalarla seçkinleşme, zevk, sefa, fuhuş, gösteriş içinde yaşama çukuru içinde esir alınmıştır. 
Müslüman Türk, bencilliği, bireyciliği değil, bütün Müslüman Türk kardeşlerini severek, onlarla tam bir bütünleşme, dayanışma, yardımlaşma içinde olarak özgürleşecektir. Zira, Batı emperyalizmi, Müslüman Türk'ü individüalizm (bireycilik, bencillik), günlük yaşama, geleceğe dair hiç plan yapmama çukuru içinde esir almıştır.   
Özgür tercih sonucu yapılan işler, ne kadar ağır görünürse görünsün, o kişi için çok hafiftir. Burada teklif ettiğimiz özgürleşme projesi zordur ve ağırdır. Fedakârlık, vazgeçme, dayanma, direnme, kararlılık, sabır, sebat istiyor. Müslüman Türk'ün her türlü emperyalizme karşı direnişi, böyle bir özgürleşme çabasına bağlıdır.   
Bugün sevdiğimiz ve korktuğumuz şeylerin tamamı atalarımızın bize bıraktığı mirasa taban tabana zıttır. Zira bugün gâvurun sevin dediği şeyleri seviyor, korkun dediği şeylerden korkuyoruz. Atalarının canları karşılığı bıraktıkları kutsal mirası, eliyle gâvura teslim edenin ihaneti kadar dramatik bir manzara tasavvur edilemez.  

Prof. Dr. Nurullah Çetin - Yeni Mesaj

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12003303/turk-un-korku-ve-sevgiyle-sinanmasi/prof-dr-nurullah-cetin


Bu haber 889 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,887 µs