EVLİYANIN ÖKÜZÜ
7 Ekim 2012 17:22 tsi
Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevinin bir öküzü varmış...
Evliyanın öküzü
Efendim, bildiğiniz konudur, Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi'nin bir öküzü varmış, bugün size ondan bahsedeceğim.
Malum, Hoca Ahmet Yesevi 900 yıldan fazla zamandır Türk dünyasının manevî hayatında tasarrufu olan, yetiştirdiği 99 bin irşat ehli müridi ile Çin'den Hindistan'a, İdil Boylarından Tuna'ya kadar mührünü vuran, ekolünden nasiplenmiş kendisi gibi Hz. Ali (K.V.) soyundan Hacı Bektaşi Veli gibi evliyaları ile bu toprakların Türkleşmesinde çok büyük harcı olan bir Allah (c.c.) dostu.
Kitaplara göre
Evliya Çelebi de O'nun soyundan.
Ayrıca Anadolu Evliyalarından:
Deliorman'daki Demirci Baba
Niyazabad'daki Avşar Baba
Merzifon'daki Pir Dede
Karadeniz kenarında Batova'daki Akyazılı
Bursa'daki Geyikli Baba
Abdal Musa
İstanbul Unkapanı'ndaki Horoz Dede
Yozgat'taki Emir Çin Osman
Tokat merkezindeki Gaj-Gaj Dede
Rumeli fatihi Sarı Saltık
Zile'deki Şeyh Nusret Evliya Çelebi'nin tespit ettiği Yesevi dervişleridir.
Gelelim, Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi'nin öküzüne
Efendim, Yesevi hazretleri gününü 3'e bölermiş. Bir bölümünde yalnızca Allah'a ibadet edermiş. Günün diğer bölümünü de halkı irşada ayırırmış. İşte dünyanın dört bir yanına saldığı İslâm Mücahidi 99 bin müridi bu irşat halkalarında yetiştirmiş.
Günün kalan bölümünde ise geçimini sağlamak için çalışırmış.
Hazretin mesleği, oymacılıkmış.
Ağaçlardan kepçe oyar, kaşık oyar satarmış. Satmasına satarmış amma kendisi pazara çıkmazmış. Bir öküzü varmış, öküzün sırtına bir heybe asar, yaptığı kaşık ve kepçeleri heybenin iki gözüne doldurur, cüzi fiyatlarını da üzerine yazar, öküzü pazara salarmış. Halk da bu öküzün Evliyanın öküzü, kaşık ve kepçelerin de evliyanın yaptığı kaşık ve kepçeler olduğunu bilir, ihtiyacı olan kaşığını, kepçesini alır, parasını da heybenin gözüne koyarmış
Bazı uyanıklar mı diyelim, haylazlar mı diyelim, kepçeyi, kaşığı alır amma parasını heybeye koymadan uzaklaşmak istermiş.. Lâkin ne mümkün, Yesevi hazretlerinin öküzü onu önüne katar, kafa ve boynuz darbeleri ile parasını alana kadar kovalarmış.
Kepçe ve kaşıklar bitip paralar tahsil edilince Ahmet Yesevi'nin öküzü dergâha döner, emaneti teslim eder, başını yulara uzatırmış
Bu kardeşiniz bu Yesevi gerçeğini dinlediğinde, "Vay be!" deyip geçmedi; düşündü ve şu sonuçlara vardı:
Demek ki
1. Adamına düşer ve hakkıyla teslim olursan öküz olsan nasibini alırsın
2. Şeyh, sana bir şey emanet ettiğinde, onu taşımak ve ihtiyaç sahibine ulaştırmak için pazara yani halkın içine çıktığında işi ciddi tutacaksın ve ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş, dönüp dolaşıp dergâha geleceksin.
3. Şeyhe kafa gözü ile bakarsan, "ağaçtan kaşık ve kepçe oyan" zanaatkâr Ahmet Efendiden başka bir şey görmez, etrafındakilere, "Salaklar bunda ne buluyorlar" diye günaha girer, Ebu Cehil durumuna düşersin.
4. Akıl ve gönül gözü ile bakarsan Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi'yi görür; Sıddıykleşir, Hz. Ebubekir (r.a.) olursun.
Kaynak: YENİ MESAJ http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12003214/evliyanin-okuzu8230/hasan-demir
Bu haber 799 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle