MİLLİ BİRLİĞE GİDEN YOL
5 Ekim 2012 21:45 tsi
Özellikle bin yıllık bir birlikteliğin sağladığı kaynaşma, tarihin hiçbir döneminde günümüzdeki kadar zedelenmemiştir.
MİLLÎ BİRLİĞE GİDEN YOL
Kuşakkaya Gazetesi'nde 24 Ağustos 2009 tarihinde yazdığım "Demokratik Açılım Üzerine" başlıklı yazımı şöyle bitirmiştim: "Kültürel değerlendirme Türk-Kürt birlikteliğini zorunlu kılmaktadır. Öte yandan ortak çıkar ve uygarlığın sağladığı konfor açısından da bölünmenin bir felaket olacağı gerçeğini herkes kabul etmektedir. Bu ülkenin batırılan milyar dolarlarının hesabını kimse veremeyecektir. Ülkeyi bölmeye kalkışanlar hatalarını anlamış, üniter yapının korunması gerçeğini savunmaya başlamışlardır. Aklın yolu birdir çünkü. Birlikten güç ve konfor doğacaktır."
O tarihten bu yana yaşanan gelişmeler, açılımın ülkeye yarardan çok zarar verdiği yönündedir. Ülkeyi yönetenler bu girişimin "millî birlik projesi" olduğunu vurgulayarak kendilerini savunmaktadırlar. Ama ortaya çıkan sonuç millî birliği güçlendirme yönünde değil Türk-Kürt birlikteliğini ayrıştırma doğrultusundadır. Özellikle bin yıllık bir birlikteliğin sağladığı kaynaşma tarihin hiçbir döneminde günümüzdeki kadar zedelenmemiştir. Süreç nerdeyse bir sosyal travma aşamasındadır. Ülkeyi bu tehlikeli gidişten yine süreci başlatanlar kurtarmalıdır. Bunun yol haritasının şifreleri yukarıya aldığımız alıntıda belirtilmiştir.
Ana hedefi ülkeyi bölmek olan örgüt ve onun güdümündeki parti bölücü eylemlere çanak tutarken, aynı kesimden oy almakla övünen iktidar partisi ve onun Kürt kökenli milletvekilleri, bakanları sessiz sedasız bölücü ve ülkeyi tahrip edici eylemleri seyretmektedir. Neden millî birliğimizi destekleyen beyanlar vermiyor, millî birlik mitingleri düzenlemiyorlar? Nerde anlı şanlı eski Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik? Nerde M. D. Fırat? Nerde Mehdi Eker? Bunları seçenlerin ülkenin birliğinden yana oldukları kesin. Çünkü bölge halkı kültürel birlikteliğin farkındadır. Bölgeden yükselen sivil toplum kuruluşlarını sesleri bunu gösteriyor.
Ülkeyi yönetenlerin üzerinde duracağı ikinci millî birlik dayanağı ortak çıkarlar gerçeğidir. Bölgedeki hızlı nüfus artışının ortaya çıkardığı ihtiyaçları, o bölgenin kaynaklarının karşılaması mümkün değildir. Bölge insanları, bölgenin üretime katkısıyla değil, Türkiye'nin imkânlarıyla karınlarını doyurmaktadır. Bir ayrışma durumunda bölgedeki sefalet ve işsizlik tam bir felaket doğuracaktır. Ülkeyi yönettiğini sananlar bu gerçeği mitinglerle bölge halkına anlatmak için bir an önce harekete geçmelidirler. Ayrıca ülkeye hiçbir fayda sağlamayan dalgalandırıcı haberlerle herkesi tedirgin etmek yerine ülkenin her yöresinden yükselen geçim sıkıntısı feryatlarını duymalı, yeni yatırımlara girişilmeli, halkın geçim düzeyi yükseltilmelidir.
Üç yıl önce dile getirdiğimiz ve AKP'yi göreve davet ettiğimiz bu yazıdaki görüşler, son AKP Kongresi'nde Başbakan tarafından değişik biçimde dile getirildi. Başbakan, özetle Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan halkın milli birlikten yana tavır takınmasını ve sesini yükseltmesini istedi. Ancak bu eylemin gerçekleşmesi için asıl işin kendilerine düştüğünün farkında değil. Bir kere önce bölgede devlet otoritesini tam sağlamak, bölücü örgüt baskısını tamamen ortadan kaldırmak zorundadır. Bunun için müzakere yolunu değil, tam bir milli mücadele yolunu seçmelidir. Sonra da bölgeden kabinede görev alan bakanları ve bölge milletvekillerini, halkın sesini yükseltmesi için görevlendirmelidir.
Ülke çatır çatır bölünmeye süreklenirken "yan gelip yatan" milletvekillerine Başbakan, "aldığınız maaşların hakkını verin!" demedikten sonra Kongre'de yaptığı çağrı boşlukta kalacaktır.
Dr. Hüseyin Yeniçeri / Ortadoğu
Kaynak: ORTADOĞU GAZETESİ http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?id=11716
Bu haber 587 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle