En Sıcak Konular

MEDYA PATRONLARI 28 ŞUBAT'I ANLATTI

6 Ekim 2012 11:42 tsi
MEDYA PATRONLARI 28 ŞUBAT'I ANLATTI Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu dün gazete patronlarını dinledi.

Medya patronları 28 Şubat'ı anlattı

Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu dün gazete patronlarını dinledi. Komisyon üyeleri, 28 Şubat dönemini sordu, Dinç Bilgin, Aydın Doğan, Zafer Mutlu, Turgay Ciner ve Mehmet Emin Karamehmet anlattı...[1]

Erbakan da tankın üzerine çıksaydı...

Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan:

- DEMOKRASİ VE MEDYA HISIM DEĞİL: Medya, demokrasilerin vazgeçilmez unsurudur. Özgür medya yoksa, o ülkede demokrasi yok demektir, demokrasi yoksa özgür medya da yok demektir. Demokrasi ve medyayı hısım değil, birbirini besleyen, destekleyen iki grup olarak görüyorum. Demokrasi yoksa medya da olmaz. Benim varlığım, demokrasinin varlığıyla kaimdir. Demokrasi yoksa biz yokuz.

- MEDYANIN DA HATASI OLUR: Bana haklı olarak soracaksanız; "siyasilerin hatası olur da medyanın hatası olmaz mı?" Evet olur. Hem de çok olur. Medya zamanla yarışır, birbiriyle rekabet eder. Bazen haber kaynakları basını yanıltır, bazen gereken özen gösterilmez, haber ve yorumun kişiselleştiği meslek hataları da olmuştur. Bazen kurumlara haksızlık yapıldığı da olmuştur. Biz de hatalardan dersler çıkararak tekrarını önlemeye çalışıyoruz.

- AİLE ÖNEMLİDİR: Bir konu var ki hata kaldırmaz. O da aile değerleri. Aile benim için önemlidir. Kişileri eleştirirken ilgisi olmadığı halde eşlerin, çocukların katılmasını doğru bulmam ve yaptırmam. Zaman zaman takıntılı yorumların yapıldığı, lakap takma yanlışlıklarının yapıldığı gerçektir. Bu hatalar devam ederse tiraj kaygısı düşünmeden yolları ayırırım.

- ERDOĞAN İLE MEDENİ İLİŞKİLER İÇİNDEYİZ: (Başbakanla aranız nasıl?) Aramızda dostluk samimiyet arkadaşlık ilişkisi yok. Ama gayet medeni ilişkiler içindeyiz. Kendisini görünce derin saygı gösteririz. O da bize hal hatır eder. Bir sıkıntım yok. Başbakan'a gidecek bir meselem varsa da giderim. Birkaç yıl önce kamuoyuna yansıyan sertlikler şu anda yoktur.

- VEREMEYECEĞİM HESAP YOK (Siyasi iktidarlar ile medya arasında demokrasi dışı bir ilişkinin olup olmadığı sorusu üzerine): Mezar taşımda son kuruşuma kadar hesabımı vermeye hazırım babamdan başlayarak.

- ÇOCUKLARIM İSTEDİ ÇEKİLDİM (Gazetelerin künyesinden ismini siyasi baskı üzerine mi çıktığı sorusu üzerine): Ben o dönemde tüm grubumdaki şirketlerden ayrıldım ve kendimi onursal üye haline getirdim. Çocuklarım istedi "sen artık çekil biz yapacağız" dediler. En ufak siyasi bir baskı ve masaj yoktur. Nasıl olabilir ki? Grupları satmak ayrı bir şey, isim çıkartmak ayrı bir şey, siyasi bir şey aramayın.

- POAŞ'I İHALE İLE ALDIM: (AK Partili Cengiz Yavilioğlu'nun POAŞ'ın belli bir yüzdesini ihalesiz aldınız. Hükümetlere verdiğiniz destek ile bu şirketi almanız arasında bağlantı var mı? sorusu üzerine): Ben POAŞ'ı ihaleyle aldım. Halkın gözü önünde televizyonda oldu. Kamu bankalarından hiç para kullanmadım. Ben kamu bankalarının kapısından geçmem.

- GAZETE SAHİBİ ASKERLERLE GÖRÜŞEMEZ Mİ? (Dönemin İstanbul 1. ordu komutanı ile görüşüp görüşmedinin sorulması üzerine): Çevik paşa ile emekli olduktan sonra da, emekli olmadan önce görüştüm mü bilmiyorum. İstanbul'da 1. Ordu Komutanlarıyla mesleğim gereği resepsiyonlarda tanışırdım. 1. Ordudan gelenler de, Özkök, Karadayı, Çevik Bir, Başbuğ paşayla da görüşürdüm. Bu görüşmenin suç olduğu, gazete sahibi askerlerle görüşemez diye bir şey kabul etmiyorum.

- DYP'YE KARŞI OLDUĞUMUZ İÇİN MESUT BEY'Cİ GİBİ GÖZÜKTÜK (ANAP'ı desteklediniz mi? Siyasetin dizaynında rol aldınız mı?): Benim Mesut Bey'i, Tansu Hanım'ı desteklemem diye bir şey yok. Sabah Gazetesi o dönemde Tansu Hanım'ı desteklemeye başladı, bu arada bizimle rekabeti devam ettiriyor. Biz Tansu Hanım'ın ABD'deki mal varlığını yayınlamıştık. Karşı olduğumuz için değil, gazetecilik yaptık. O haberden sonra Tansu Hanım'la aramızda limoni bir gerilim oldu. Biz DYP'ye karşı olduğumuz için Mesut Bey'ci gibi gözüktük.

- ERBAKAN YELTSİN GİBİ YAPSA BÖYLE OLMAZDI: Eğer o zaman Erbakan, Yeltsin gibi tankın üzerine çıksaydı, askerler ileri gidemezlerdi. Tansu Hanım diyor ki 'O zaman için komutanları görevden alacaktık. Cumhurbaşkanı imzalamaz diye almadık'. Beni çok ilgilendirmez ama siz görevden alsaydınız, Cumhurbaşkanı imzalamadığında halka döner 'Bak siz seçtiniz biz yönetemiyoruz. Alın emanet sizde' derdiniz. 28 Şubat olağanüstü bir dönemdi. Sivil yönetenler zaafa düşünce işin doğrusu koalisyon kendi içinde de şeydeydi. Tansu Çiller'in danışmanının yazdığı kitaptan öğreniyor m ki, DYP bekliyor ki koalisyon yıkılsın beni askerler Başbakan yapar diyor. Olağanüstü dönemdi. Siyasiler yönetemediği için askerler öne çıktı.

- GÜREŞ'E 2. ATATÜRK YAPALIM İDDİASI KOMİK (Doğan grubunda çalışan Orhan Karabulut'un Güreş'e 'Saf değiştir, biz seni 2. Atatürk yapalım' dediği iddiasıyla ilgili olarak): Orhan Paşayı 60'tan beri tanırım. Böyle bir laf şehir efsanesi geldi. Bana komik geldi. Ama bunlar uyduruluyor.

- BEN NEYMİŞİM? (CHP'li Toptaş'ın 'Muhsin Yazıcıoğlu'na RTÜK Yasasını çıkarma konusunda destek ol. Sizi Türk dünyasının lideri yapayım' dediniz mi sorusu üzerine): Böyle bir mantık olur mu? Ne yetiştirilme kültürümde ne dünya görüşümde böyle bir şey yok. Ne güç varmış bende? Ben neymişim? Türk dünyası lideri mi yapacakmışım yok efendim tamamen şehir efsanesi. "

- ÇÖLAŞAN'I KOVDUM ÇÜNKÜ: (Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun'un Doğan grubundan ayrılmasıyla ilgili "Bu kişiler hırsızlık mı yapmıştı, işten çıkarılma gerekçeleri neydi?" sorusu üzerine) Emin Çölaşan'ı ben kovdum. Kızım ve genel yayın yönetmeni kovmamak için "Şöyle yapalım böyle yapalım" dediler, "İkiniz birden gidersiniz" dedim. Emin yönetilemez hale gelmişti. 'Bu gazetenin sahibinin de gücü bana yetmez' diyordu. Takıntılı hale gelmişti. İ. Melih, İ.Melih diye yazıyordu, her yazı için 10 bin lira öder hale gelmiştik. Ağzıma geleni söyledim. "Hükümetin aleyhine yazı yazma demiyorum, ama burası babanın çiftliği değil. Takıntı yapıp ona Tayyip buna İ. Melih deme hakkın yok" dedim. Çıkardığıma da memnunum. Her gün hala diyor ki, 'Ben orada mevzi tutmuştum'. Böyle şey olur mu? Ben kovdum. Herkese de bunun hesabını veririm

- BEKİR'E 'GİTME' DEDİM: Bekir'e (Coşkun) hakkımı helal etmeyeceğim. "Gitme" dedim. "İstanbul'da daire alalım" dedim. Emin her defasında bizden götürdü. 300 bin dolar. Bekir yapmadı. Çünkü Bekir'e çok para vermişler. Bir gün ona 'İyi ki varsın Bekir' demiştim. Sonradan yazdığım mektupta 'İyi ki yoksun Bekir' dedim. Ben kimseyi siyasi nedenlerle kovmadım. Ne Özal, ne Demirel, ne askerler, 'Bunları işten atacaksın' diye bir şey yapmadı. Telkinde bulundukları olmuştur sadece.

'411 el' ve 'Vay şerefsiz' hataydı

Doğan, üniversitelerde türbanı serbest bırakan anayasa değişikliğine ilişkin '411 el kaosa kalktı' manşeti için, "Ben de yanlış buldum, hataydı" dedi. Ahmet Kaya ile ilgili 'Vay şerefsiz' manşeti üzerine de şunları söyledi: "Bu manşeti tartıştım, niye attınız diye. Atanlar, 'Türkiye için kötü şeyler söyledi' dedi. Gene de doğru bulmuyorum keşke bu kadar sert olmasaydı." (LEVENT İÇGEN / VATAN ) [2]

Banka işi hataydı helale haram kattı

Sabah gazetesinin eski sahibi Dinç Bilgin:

- EMEKLİ GAZETE SAHİBİYİM: 2001'de tutuklandım. Hiç hüküm giymeden 11 ay tutuklu kaldım, çete suçundan. 2000'den sonra tüm mal varlığımı kaybettim. Şimdi emekli gazete sahibiyim.

- ZAFER MUTLU NASIL ZENGİNLEŞTİ: ("Siz fakirleşirken sizin yanınızda çalışan Zafer Mutlu nasıl zengin ve gazete patronu oldu?" sorusu üzerine) Ben iyi bir işverendim. Arkadaşlarıma büyük imkanlar sağladım. Benim fakirleşmem bir büyük talihsizlik. Sabah grubu olarak bir büyük suikaste maruz kaldık.

- KAZANDIĞIM PARA GAZETECİLİKTEN: (BDP'li Sırrı Süreyya Önder'in, "Ecevit'in yerine yapılan hesaplar neydi? Bu tür darbe durumlarında parayı takip edeceksiniz. Anlıyoruz ki sizin üzerinizden servet transferi yapılmış. Helale haram kattınız banka işiyle" sözleri üzerine) Rahşan Hanım Hüsamettin Özkan'ı önce sevdi, sonra sevmedi. Daha fazla söylersem adamlar bana dava açacak. Çok büyük gazetecilik faaliyetlerim vardı. Bu faaliyetler servete yetti. Yeni Asır'ın net satışı 120 bindi. Kazandığım paraların tamamını gazete işinden kazandım. Banka işi helale haram kattı. Ama gazetecilikte haram yoktu.

- BARLAS'IN MAAŞI 25 BİN DOLARDI: Barlas Ailesi'nin 28 Şubat süreci içinde işlerine son vermedim. Mehmet Barlas çok yüksek ücretli yazarımdı. Ücreti o tarihte 25 bin dolardı. Aynı zamanda bize rakip televizyonlarda programlar yapmaya başladı, aramızdaki itilaf ondan doğdu. Arkasında siyasi bir durum yok. Bir patron tasarrufu olarak işine son verilmesini Zafer Mutlu'ya söyledim, hatta Zafer 'Yapmayalım' dedi. 

- ÇEKİRGE 5 MİLYON DOLARA TRANSFER OLDU: Fatih Çekirge bizim Ankara temsilcimizdi, Uzanlara geçmek istedi. Geçmemesi için kendisine bir maddi imkan sunduk. Bizim sunduğumuzun çok üzerinde bir rakama transfer oldu. Benim duyduğum 5 milyon dolardı o tarihte. Uzanlara gelince. Uzanların gazetecilikle filan alakaları yoktu.

- BİR VE ÖZKASNAK'LA 20 DAKİKA: Ben Ankara'da sık sık siyasi lobi yapan bir gazete patronu değildim. İstanbulda biraz eğlenerek gazete yapıyordum. Askerle hiç ilişkim olmadı. Bir kere Genelkurmay'a, Karadayı'ya öğle yemeğine davet edildim. Ondan evvel bir odaya alındım. Çevik Bir ve Erol Özkasnak beni aldılar içeriye. Orada pek hoş olmayan 20 dakika geçirdim. Yazarlarla ilgili şikayetlerini söylediler. O tarihte Çetin Altan da Sabah'taydı. Tepki çekiyordu. Bana bir bülten gösterildi. Orada işte Altan şunu yazdı altında aslında şöyle deniliyor yazıyordu. Ben gazetenin keyifli okunması gerektiğini, belli rütbeli askerlerin okuduğunu anlayacağını söyledim. Bir ağız dalaşı oldu ben de onlara karşılık verdim. Daha sonra yemeğe geçildi ve bu yemekte Özkasnak yoktu. Havadan sudan konuşuldu.

- CAVİT BENİM UYKUMU KAÇIRMA: Etibank'la ilgili ihaleyi almak için Cavit Çağların baskı yapıp yapmadığını bilmiyorum, ama tahmin edilebilir, yapmış olabilir. Mesut Yılmaz'a beni ortak et diye bir yaklaşımım olmadı. Bir gece Cavit telefon açtı bana. O zamana kadar da aramız pek iyi değildi. Etibank'ı aldığını söyledi, 'Senin ortak olmanı istiyorum' dedi. 'Cavit uykumu kaçırma, benim öyle şey yapacak halim yok' dedim. Unuttum ertesi gün gazetede söyledim, 'Aman patron yapalım' dediler.

- BİR ANDA SIFIRA İNDİM: Etik olarak çok büyük yanlışlar vardı. Basının bu tür işlere girmemesi lazımdı, basının işinin salt gazetecilik olması lazımdı. Sabah'ın işi yalnız gazetecilik ve televizyonculukken çok başarılıydım sonra başka şeylere burnumu sokunca bir anda sıfıra indim.

- BANA MANŞET TELKİNİ YAPILMADI: Bana mektup filan yazılmadı, gazetecilerin işten atılması söylenmedi. Genellikle o tip telkinler Ankara büroları üzerinden yapılır, onlar da bazılarını eksiltip bazılarını katarak, İstanbul'a bildirirler, genel yayın yönetmenleri de patrona anlatır.

- ŞİMDİKİ BAŞBAKAN OLSAYDI: Türkiye koptu biz de koptuk gazeteciler olarak. O zamanki Türkiye başka bir Türkiye'ydi, Şimdiki Başbakan gibi başbakan şimdiki Meclis gibi Meclis olsaydı Türkiye'nin başına bunlar gelmezdi. Darbeleri araştıracak bir meclis var şimdi.

- UZLAŞMAK BASININ İŞİNE GELDİ: Yeter derecede demokrat cesur olmadığımız doğru o tarihte. Ama o zamanki Türkiye'yi hatırlayın. Genelkurmay başkanlarını bırakın üst düzey generallerin beyanatı ortalığı titretirdi. Öyle bir Türkiye'de genetiği pek sağlam olmayan bir basın, muhalefeti hep seçilmişlere karşı yapmış bir basın geleneği. Uzlaşmak basının işine geldi. Bozuk bir iklimdi. Yalnız asker değil bir de yargı vardı. O tarihteki savcıları başsavcıları hatırlayın.

- AYARI KAÇMIŞ BİR TÜRKİYE VARDI: Gerçekten tüm müesseseleriyle ayarı kaçmış bir Türkiye'ydi. Basın 4. güç olmaktan daha yukarıdaydı, neredeyse 3., 2. güç durumundaydı.

- BİZ DYP'YE, DOĞAN ANAVATAN'A DESTEK OLDU: Doğan Grubu ile benim grubum arasında inanılmaz rekabet vardı. Bu iş bir ara siyasi arenaya da yansıdı.Biz DYP'ye, Doğan grubu Anavatan Partisi'ne destek oldu o tarihte. Bir gazetenin dağıtımını yapmaktan vazgeçtiğimiz doğrudur. Mali sorumluluk altında olmamak için o yola başvurduk, siyasi sebep yoktu. Bu gazete Akşam Gazetesi'ydi. Akşam'ın televizyon promosyonu, nitekim iş sonunda adliyelik oldu.

Daha çok tekneye binebilmek için...

Bilgin, komisyonun "Sizi o dönemdeki davranışlarınıza ne itti?" sorusuna şu cevabı verdi: "Sizin komisyonun araştırdığı kuvvet o kuvvet. Basındaki birliktelik, rahat etmek, daha çok tekneye binebilmek, daha çok Avrupa'ya gidebilmek, tehditlerden uzak kalmak. Rahatlığın içinde o da var. Kendimle ilgili her yıl yat aldığım söyleniyor. Böyle değil. Dörder, beşer yıl aralıklarla aldım." (LEVENT İÇGEN / VATAN) [3]
Nazlı Ilıcak'ı oğlu attırdı
 
Show TV ve Akşam gazetesinin sahibi Mehmet Emin Karamehmet

- ÖZER ÇİLLER ARAYIP "ORTAK OL" DEDİ: Daha önce Sabah gazetesiyle dolaylı olarak bir ilişkimiz oldu. Yüzde 10 bir ortaklık oldu. Mehmet Ali Ilıcak'ın babası Kemal Ilıcak, yakın dostumuzdu. Vefat ettikten sonra Mehmet Ali Bey bizden gazeteye ortak olmamızı istedi. Biz de ortak olamayacağımızı söyledik, fakat bir miktar yardım yaptık. Bir müddet sonra Özer Çiller beni aradı. Erol Aksoy beyin bu gazeteyi aldığını, yarısına da bizim ortak olmamızı istedi. Biz o şekilde girdik. Sonra üzerimize kaldı. Daha sonra da televizyon almak mecburiyeti ortaya çıktı. Şahsen ben basın patronu gözükmeme rağmen gazeteyle pek fazla alakadar olmuyorum. Arkadaşlar idare ediyor. Günlük politikalarına falan hiç karıştığımız yok.

- ÖZKASNAK'LA VATAN MİLLET SAKARYA: Erol Özkasnak'la görüştüm. Ama bana davet Çevik Bir Bey'den geldi diye söylediler. Fakat onunla görüşemedim. Tam ne görüştüğümüzü kelime kelime hatırlamıyorum. Ama "şunu yapmayın bunu yapmayın" değil, daha ziyade vatan, millet Sakarya şeklinde görüşmeler oldu. 

- "BABAMI BATIRDI BURAYI DA BATIRACAK": Nazlı Hanım'ın ayrılmasına oğlu şey oldu. Oğlu Genel Müdürdü, o kendisi istemedi. Kelime kelime de söyleyebilirim: "Babamı batırdı burayı da batıracak" diyerek annesinin ayrılmasını oğlu istedi. Ama daha başka konuşuluyor.

- PAŞALARA ZİYARETLERİ: Aytaç Yalman ve Şener Eruygur Paşa'yı tayinlerinden sonra ziyaret ettim. Bu da Ankara'daki temsilcimiz, "Mutattır gitmek lazım" dediği içindi. Bir de Genelkurmay Başkanı'na aynı şekilde bir ziyaret yaptık. Bunların hepsi de kayıtlıdır herhalde. Onun haricinde bir ziyaretim yoktur.[4]

Medyaya zorla girdim

Sabah'ın eski sahibi, Habertürk'ün patronu Turgay Ciner:

- MEDYAYA ZORLA GİRDİM: Bir medya sahibi olarak değil bir işadamı olarak konuşacağım. Medyaya zorlanarak para kaptırarak girmek mecburiyetinde kaldım, isteyerek, arzu ederek girmiş biri değilim.

- MEDYA TERÖRÜNDEN EZİYET ÇEKTİM: (CHP'li Ali Rıza Öztürk'ün, "Sabah-atv, Dinç Bilgi'nin elinden TMSF eliyle alınıp, Turgay Ciner'e verildi deniliyor. Nasıl alınıp verildi? Teslim oldunuz mu ya da kimler size teslim oldu? Siyasi iktidarın işadamlarını dizayn etme girişimi oldu mu?" sorusu üzerine) 94 senesi kimi için et derdi kimi için can derdiydi. Kayıtlara bakarsanız 94'te sabah atv grubu batmıştı. Batışı 2000'e kadar sürdü. O zamanki medya terörünü hatırlarsanız. Medya terörünün ne olduğunu ben işadamı olarak iyi çektim. 2000'de Sabah atv grubundan alacaklarımıza karşılık belirli oranda hisse aldık. Ki o zaman halka açık bir şirketti. En azından parayı ödeyemedikleri için belirli bir hisse verdiler bize ama ne yönetimdeyiz ne de bir şeyiz. Sonradan da sistem rakip medya grubunun eline geçti, çeşitli olaylar oldu. Sonra 2002 senesinde bu arkadaşlar bizi tekrar çağırdılar, dediler ki 'Biz batıyoruz bu işe bir katkı verir misin?'. Bizim de belirli bir miktar paramız içeride batık olduğu için oturduk bu işin içine girdik.

- ELİNDEN BİR ÇÖP DAHİ ALINMADI: BDDK'nın veya TMSF'nin Dinç Bilgin'in elinden aldığı bir çöp dahi yok. Bana göre son olarak 1 milyar 100 milyon dolara satılan maldan Dinç Bilgin'e hayatının en büyük hediyesini yapmışlardır. Bütün borçlarını ödeyerek veya ödeyeceklerdi bilmiyorum nasıl yapacaklar. Cumhuriyet Gazetesi'yle alakamızın tamamı ticaridir. İdeolojik, siyasal hiçbir yanı yok.[5]

Yanlış işler oldu ama yanlış ilişkilerim olmadı
 
Dönemin Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, Vatan Gazetesi kurucusu Zafer Mutlu

- ASKER ERKLERDEN BİRİYDİ: (Çiller'in yalısındaki bir görüşmedeki tartışmayla ilgili soru üzerine) Bakın o dönem yanlış işler oldu. Asker, erklerden birisiydi, genel kabul buydu. Herkes öyle kabullenmişti. 'Savaşmaktan' kastım, taraf, takım tutar gibi siyasi partiyi tutup, öbürüne destek vermemektir. 1994 seçiminde diğer grup Mesut Bey'i, biz Çiller'i destekliyorduk, bu yanlıştı. Yapılan yanlışlardan kastım budur. Kendimizi bir tarafta bulduk diyorum. Yanlış, basın etiği açısından. Menfaat ilişkileri falan olarak demiyorum bunları. Çiller ve Mesut Bey ile arkadaş olarak hep konuştuk, şirket adına ilişkim olmadı. Bir şey istenecek, onlar olmadı.

- MASADA KAVGA OLMADI: Hasan Cemal'in dediğine gelince, Tansu Hanım beni, Çekirge ve Hasan Cemal'i davet etti. Benimle yalnız görüşmek istediğini söyledi. Tansu Hanım bana orada, "iktidarı alacağını, askerlerin kendisini desteklediğini" söyledi. "Sen benim dostumsun" dedi. Hala severim, sayarım, dostumdur. "Bence yanlış düşünüyorsunuz, öyle değil. Bizim aldığımız bilgiler, öyle hava yok" dedim. "Yanlış okuyorsun" dedi, "Ben sana sır veriyorum" dedi. Aşağıya indik, kahvaltıya. Kahvaltı sırasında, Çekirge'ye "Teybi kapat, bir şey söyleyeceğim" dedi. Bana dediklerini aynen söyledi. Aradan bir ay geçti Çekirge yazdı. Masada kavga falan olmadı. Beni ikna etmek için sesini yükseltti o kadar. Darbeyi basın yapmış gibi sanki... Buradan bakmak kolay, Ankara'ya gelince askerlerin estirdiği hava konuşuluyordu hep.

- TEKERLEK ORADA KIRILDI: (Baş'ın "Etibank yönetim kurulunda görev yaptığınız dönemde bankaya el konuldu ve devlet zarara uğratıldı. Sorumluluk hissediyor musunuz? Size takipsizlik veren Ercan Cengiz'in kızını da işe aldınız mı?" sorusu üzerine) Dinç Bilgin ihaleye girmedi. Cavit Çağlar girdi, bizim haberimiz bile olmadı. Çağlar aldı, Bilgin'e telefon açtı, "Ortak olur musun?" dedi. Dinç Bey ile konuştuk. Dinç Bey'in üzerinden hesap yaparak, Etibank'a el konuldu. Hazine'ye ortak olsaydı hiçbir şey olmazdı. Tekerlek orada kırıldı zaten. Etibank yönetim kurulu üyesi önce olmadım. Sonra Dinç Bey rica edince oldum. Herkes maaş alır, ben tek kuruş almadım. Bankadan kredi bile kullanmadım. 1 kuruş Etibank parası yemedim. Bu davadan da takipsizlik aldım. Kamu bankalarında operasyonel görevi olmayan, odası olmayan, üzerinden kredi işlemi gerçekleşmeyen herkes takipsizlik almıştı. Savcı Ercan Cengiz de şu anda milletvekili. Kızıyla bu olaydan 3 sene sonra çalıştım. Başka dost aracılığıyla kızının CV'si geldi. Kızını görmemişimdir.

- DEMOKRASİ OTOBÜSÜ VARDI DA BİZ Mİ BİNMEDİK?: (CHP'li Ali Rıza Öztürk'ün, "Siyaseti medyanın dizayn etme amacı ve siyasetin de medyayı dizayn etme amacı sizce nedir?" sorusuna) İnsan doğası galiba. O günkü ortamla düşünmek gerekir. 'At sahibine göre kişner' derler. Ülke sahibi TBMM. Hiç anlaşamayan 4 parti bugün askerin işinize karışmaması konusunda anlaşıyor. O zaman komik ve saçma bir dönemmiş. İbrahim Tatlıses'ın lafı var, 'Oxford vardı okumadık mı?' diye. 28 Şubat'ta da demokrasi otobüsü vardı da biz mi binmedik.

- YANLIŞ İLİŞKİLERE GİRMEDİM. (Askerle ilişkisinin ne düzeyde olduğuna dair bir soru ile "O dönem neden topluma korku verdiniz?" sorusu üzerine): Yanlış işler yaptım ama yanlış ilişkilere girmedim. Evet o dönem 'mış'lı 'miş'li ilişkiler vardı. Komutanlardan talimat alıyor muydunuz diye çok yazıldı çizildi. Şerefimle temin ederim, Çevik Bir ve Erol Özkasnak dışında hiçbir komutanı tanımam. Onları da nasıl tanıdığımı anlatayım; Hayatımda askerin davetine bile gitmedim. Sadece 28 Şubat'ın meşhur basın toplantısına gittim. Orada 'Gerekirse silah kullanırız' demişti Çevik Bir. Sonra temsilci Fatih Çekirge bana dedi ki, "Çevik Bir sizinle tanışmak istiyor". 15 dakika sürdü. Hasan Cemal ile gittik, Çekirge de vardı. Aşağıda söylediklerini söyledi, "gerekirse silah kullanırız" dedi odasında da, korktum.

- "BUNLAR TSK'YA ZARAR VERİYOR" DEDİ: Erol Özkasnak ise 3-4 kere beni aradı. O dönemde Sabah'ta ve Yeni Yüzyıl'da Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand, Ali Bayramoğlu, Mehmet Altan, Çetin Altan, meşhur bütün münafıklar, asker karşıtları bizde yazıyordu. Can Ataklı, Mehmet Barlas... Özkasnak, "Bunlar TSK'ya zarar veriyor" dedi. Beklentisi atılmalarıydı ama biz hepsini tuttuk. Barlas darbeden 5-6 ay sonra ayrıldı.

- EYVAH DEDİM: O dönemde adı daha sonra konulan andıç olayı var. Hürriyet ve bizim gazeteye geldi. PKK'nın 2 numaralı ismi Şemdin Sakık ifade vermiş. Birand ve Çandar'a para verildiğini söylüyor. "Eyvah" dedim. Çünkü ikisi de bizde. Kendinizi benim yerime koyun. Dehşet verici bir durum. Deli saçması bir şey ama sonuçta böyle deniyor. Ertuğrul Özkök'ü aradım. 'Allah aşkına girme' dedim 'Dur bakalım' dedi. Sonra benim yerime Ergun Babahan'ı aramış, "Uğur Dündar'a da gitti o veriyor" demiş. Akşam bangır bangır haber sunuldu. Tüm Türkiye "bakın hainlere" dedi. İki arkadaşımız PKK'dan para alıyor gibi algılandı. Cengiz Çandar akşam karısıyla eve geldi "Ne yapacağız" dedik. Cengiz'e "Birkaç gün yazma bakarız" dedim, "Kenara çekil" dedim. Dinç Bilgin, "Birand'ı yollayalım" dedi. Okay Gönensin'i aradım, Yeni Yüzyıl'a Birand'ı almasını rica ettim. "Tamam" dedi ama olmadı, beceremedik. Ortam çok gergindi. Cengiz'i korumak için Mehmet Ali'yi yollayalım dedik. Ben de utana sıkıla yolladım. Yanlıştı ama Cengiz'i korumak için yaptık. İnanmadık ama dolandırıldığımızı, belgenin sahte olduğunu sonra gördük.

- TÜRKİYE O DÖNEM KORKTU: Andıç olayı alçakça, onursuzcaydı. İnanmadık ama dolandırıldığımızı, belgenin sahte olduğunu sonra gördük. Ben askerle ilişki kurmadım. Bilgi Üniversitesi kurucusuyum Türbanla öğrenci alan o dönem tek üniversite. Çok baskı yedik. Bizim hükümet gitsin derdimiz olmaz. Başka bir dönemdi. Gazete satıyorsunuz, dengeleri koruyorsunuz. Bize yazdıran asker değildi. Türkiye o dönem korktu. Eskiden komünizm geliyor endişesi varken şimdi irtica geliyor oldu. "Gerekirse silah kullanırız" diyen asker vardı. Mevcut iktidarın lafları yok mu? Korktuk.

- HİÇ DÖVİZ ALMADIM (Nimet Baş'ın, "Başbakanlarla arkadaştınız. Devalüasyon kararı alınmadan önce bilgi alıp hesaplarınızda tasarruf yaptınız mı?" sorusu üzerine): Ne borsada kağıt sattım ne döviz bozdurdum. Hep hazine bonosuna yatırım yaptım. Fatih Çekirge Star'dayken benimle ilgili inanılmaz mal varlığı çıkarıldı, hepsini tekzip ettim. Ne borsada kağıt, ne de spekülasyonla hiç döviz almadım. Mal beyanımı her sene veririm.(Kıvanç EL / VATAN) [6]


Kaynak: GAZETEVATAN
[1] http://haber.gazetevatan.com/medya-patronlari-28-subati-anlatti/485440/1/G%C3%BCndem#.UG_l_phFVOQ
[2]http://haber.gazetevatan.com/Haber/485445/1/Gundem#.UG_moJhFVOQ
[3]http://haber.gazetevatan.com/Haber/485441/1/Gundem#.UG_uO5hFVOQ
[4]http://haber.gazetevatan.com/Haber/485444/1/Gundem#.UG_uY5hFVOQ
[5]http://haber.gazetevatan.com/Haber/485443/1/Gundem#.UG_umZhFVOQ
[6]http://haber.gazetevatan.com/Haber/485442/1/Gundem#.UG_uyZhFVOQ


Bu haber 1,094 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,868 µs