En Sıcak Konular

BAHÇELİ: ''MAZİMİZDE PİŞMANLIK YOKTUR''

18 Temmuz 2012 23:33 tsi
BAHÇELİ: ''MAZİMİZDE PİŞMANLIK YOKTUR'' Bahçeli,''Bir defa katillik gibi kabul edilemez bir hakaret ve suçlamayla ülkücüleri yan yana getirmeye çalışanlar önce sicillerine bakmalı ve kanına girdikleri milliyetçilerin vebalini ödemelidir'' dedi.

 Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ, Türkiye'nin son gündem konularına yönelik basın toplantısı düzenledi.

MHP Lideri, özellikle 3. Yargı Paketi'nin yürürlüğe girmesiyle 12 Eylül öncesindeki olaylardan dolayı cezaevinde tutulurken tahliyelerine karar verilen bazı ülkücülerin maruz kaldıkları muameleler ve hakaretlere çok sert ifadelerle cevap verdi.

İşte Bahçeli'nin yaptığı açıklamalardaki o bölüm: 

"Özellikle üçüncü yargı paketinin yürürlüğe girmesiyle 12 Eylül öncesindeki olaylardan dolayı cezaevinde tutulurken tahliyelerine karar verilen bazı ülkücülerin maruz kaldıkları muameleler ve hakaretler bu çevrelerin nasıl haddi ve seviyeyi aştıklarını gayet net olarak göstermiştir.

Bu kapsamda adaletin sağlanmasına ve hukuktaki eşitlik ilkesinin hayata geçirilmesine tahammül edemeyen malum mihrakların, geçmişin kabuk bağlamış yaralarını kaşıyarak tekraren ideolojik saflaşmayı teşvik etmeye çalıştıklarını kaygıyla izlemekteyiz.

Öz ve özet olarak, 12 Eylül öncesinde Marksist ve bölücü kesimin sayısız cinayetleri anayasal düzene karşı işlenen tek suç kategorisine sokularak yalnızca bir cezaya çarptırılması, buna karşılık ülkücülerin suçlanmasına neden olan her olayın adli suç kapsamına alınarak ayrı ayrı değerlendirilmesi geçmişte haksız ve eşitsiz bir uygulamanın ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Bu adaletsizliğin ve eşitsizliğin düzeltilmesi için Meclis'te saygı duyulması gereken bir karar alınmış ve bu doğrultuda irade tecelli etmiştir.

Ve geçmişteki üzücü hadiselerden dolayı demir parmaklıklar ardında tutulan bazı kişilerin cezalarının infazı durdurularak serbest kalmaları mümkün olmuştur.

Ne var ki bu gelişme karşısında birden bire tartışma ve eleştiriler zirve yapmıştır.

Eski tüfekler, anamuhalefet CHP'nin sözcüleri, medya ve değişik sivil toplum kuruluşlarına yuvalanmış 12 Eylül öncesinin aşırı uçları hezeyan içinde ortalığı velveleye vermiş ve ayağa kaldırmıştır.

Özellikle CHP'nin bölücülük konusunda heyecanlı ve istekli bir genel başkan yardımcısının, Meclis'i sözüm ona katilleri kurtarma yeri olarak göstermeye çabalaması asıl ve gizli çarpık anlayışını deşifre etmesi bakımından anlamlı olmuştur.

Bu kapsamda nefret dehlizinde insanlıklarını kaybeden güruh, ülkücülerin ne katilliğini ne de faşistliğini bırakmıştır.

Manşetler Bahçelievler'deki yedi TİP'linin öldürülmesini tekrar ısıtmış, bunun üzerinden ülkücü düşmanlığı yeniden hortlatılmak istenmiştir.

Klasikleşmiş ve klişe haline gelmiş bu bayat taktiklerin, ajitasyona dayalı bu tahrik kampanyasının milletimizin gönlünde makes bulması elbette mümkün değildir.

Bu itibarla bizim içimiz rahat, vicdanımız müsterihtir.

Ancak yıllardan beridir devamlı surette 12 Eylül'den önce Marksistlerin, devrimcilerin ve bölücülerin mağdur, milliyetçi-ülkücü hareketin ise saldırganlığın adresi olduğu tezi ve iftirası gündemde tutulmuştur.

Sanki devrimciler sütten çıkmış ak kaşık gibi takdim edilmiştir.

Bu hayâsız, vicdansız ve insafsız propaganda medyada hasbelkader yer bulmuş eski militanlar tarafından sürekli servis edilmiştir.

Milliyetçi-ülkücü hareket yargısız infazlarla her fırsatta yüz yüze kalmış ve sınanmıştır.

Son günlerdeki bazı gazete ve ekranlardaki yayınların muhteviyatına bakıldığında ne demek istediğimiz kolaylıkla anlaşılabilecektir.

Nitekim kısaca belirtmek gerekirse;

√       Katilleri kurtarıyorlar, Aydınlık, 11 Temmuz 2012

√       Hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Milliyet, 11 Temmuz 2012

√       Katliamcılar dışarıda, Sözcü, 11 Temmuz 2012

√       Katiller özel reformla serbest, Taraf, 11 Temmuz 2012

√       Katiller demokrasisi, Yurt, 12 Temmuz 2012

Gibi söz ya da başlıklar bazı gazete sütunlarında yer bulmuştur.

Bir defa katillik gibi kabul edilemez bir hakaret ve suçlamayla ülkücüleri yan yana getirmeye çalışanlar önce sicillerine bakmalı ve kanına girdikleri milliyetçilerin vebalini ödemelidir.

Bahçelievler olayının üzerinde tezgâh kurarak ülkücü avına çıkan ahlaksızlar, 1980 öncesinde binlerce milliyetçi-ülkücüye nasıl kıyıldığını insanlıkları az da olsa iflas etmemişse hatırlamaya çalışmalıdır.

Meydana çıkan şu çelişki abidesine bakınız ki, Bahçelievler'deki yedi TİP'linin ölümünü istismar ederek bitmeyen bir husumetin temsilciliğine soyunanlar, mesela 18 Eylül 1979 tarihinde Adana Endüstri Meslek Lisesi Lojmanlarında altı ülkücü öğretmen kardeşimizin canice katledilmesini nedense hiç ağızlarına almamışlardır.

Ayrıca 15 Mart 1978 tarihinde Ümraniye'de, beş ülkücü işçiye insanlık dışı yol ve yöntemlerle canavarca düzenlenen saldıranları kimse ikrar etmemiş ve bunu da kınamamıştır.

Bu hunhar olayların failleri hukukun yanlış yorum ve değerlendirmesinden dolayı idam ve müebbet cezası almadan belli bir süre cezaevinde kaldıktan sonra salıverilmişlerdir.

Bu aşamada sormak lazımdır ki, Bahçelievler'de ölenler insandır da, Adana, Ümraniye ve daha bir çok yerde canları alınan dava arkadaşlarımız önemsiz ve değersiz varlıklar mıdır?

Ölümde bile taraf tutan, kinlerini dökülen kanlarla bileyen merhametsiz ve sevimsizler üzülerek görüyorum ki her fırsatı değerlendirerek milliyetçi-ülkücü hazımsızlığı zinde ve diri tutmaktadırlar.

Bunlar için 30 bin kişinin katili İmralı canisi bile özgürlük ve hak mücadelesi veren ve serbest kalması gereken birisidir; ama geçmişte yalnızca meşru müdafaasını yapan ülkücüler katildir.

Aslına bakarsanız çifte standartçı bu bakışın Türkiye'deki demokrasi ve özgürlük konularını dillendirmesi, bu alanlardaki geriliğimizin ve yetersizliğimizin önemli nedenlerinden bir kısmı olarak karşımızdadır.

Bahçelievler edebiyatının çığırtkanlığını yapanların, nedense Adana ve Ümraniye'de yaşanan dramları ve katliamları en azından insanlık adına bile itiraf edememeleri kendileri adına utanç vesikasıdır.

Etnik temeldeki bölücülük hızla mesafe alırken, tesis edilen sosyal barışın, hoşgörü zemininin ve karşılıklı toleransın tekrar bozulmaya gayret edilmesi hiç kimseye bir fayda sağlamayacaktır.

12 Eylül öncesindeki hadiselerden belli bir süre sonra bölücü ve yıkıcı militanlar zaman aşımından yararlanarak serbest kalırken, hukuki yaptırıma uğramış olan dava arkadaşlarım yıllardan beri cezaevinde kalmak durumunda kalmışlar ve cezalarını çekmişlerdir.

Bundan sonra bu kişilere hala katil yaftası vurulması büyük bir izansızlık ve vicdansızlıktır.

Bu marazi, sakil ve sefil bakışın yanlılığı demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin tahrip edilmesine de ortam hazırlamıştır.

Hükümetin ideolojik nakille monte edilmiş bir bakanın serbest kalanlar için dile getirdiği; "vicdan azabı çekiyorum" ifadeleri gerçekten de samimiyse, bu şahsın gereğini yapıp görevinden istifa etmesi erdemli ve makul bir davranış olarak değerlendirilecektir.

Şayet geçmişin acı hadiseleri üzerindeki kapakların kaldırılması konusunda ısrar ve niyet varsa muhataplarına çağrım şu olacaktır:

1960 sonrasında meydana gelen tüm olaylar neden ve sonuçlarıyla masaya yatırılmalı ve tarafsızca ele alınmalıdır.

Kimin şiddet yanlısı, kimin saldırı meraklısı ve kimin elinde silahlarla olayların başlatıcısı olduğu tespit edilmelidir.

Sosyal ve siyasal nitelikli suçların, hangi ideolojik mahzenlerde mayalandırıldığı, bunun karşılığında hangi amaç ve emellerin izlendiği belirlenmelidir.

Gerekirse Meclis'te kurulacak bir komisyon marifetiyle 1980 öncesinin tüm olayları incelemeye tabi tutulmalıdır.

Biz geçmişin muhasebesini ve kapsamlı analizini yıllardan beri yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz.

Bu itibarla lazım gelen sonuç ve dersleri çıkardığımızı herkes bir kez daha anlamalıdır.

Şu da unutmamalıdır ki, bizim mazimizde pişmanlıklarımız değil, bir davaya inanmışlığın ve adanmışlığın aziz hatıraları vardır.

Bunun için malum hiç kimse bize, kendi tortulu ve küflü akıllarınca yol göstermeye, suçlamaya ve itham etmeye kalkışmamalıdır.

Böyle bir niyetleri varsa kendilerine bakmalı, geçmişi bugüne taşıyarak yeni düşmanlık tohumları ekmekten uzak durmalıdırlar.

Ancak bunda da ısrarlı olurlarsa bu kendi bilecekleri bir şeydir ve milliyetçi-ülkücü hareketin herhangi bir şeyden korkması ve çekinmesi hiçbir şart altında söz konusu olmayacaktır.

 

Devlet BAHÇELİ'nin yaptığı basın toplantısının tam metni için tıklayınız http://www.mirhaber.com/haber.php?haber_id=43862



Kaynak: mhp.org.tr http://goo.gl/1COzv


Bu haber 833 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,666 µs