En Sıcak Konular

''TÜRK'ÜM'' DEMENİN FATURASI

5 Temmuz 2012 10:52 tsi
''TÜRK'ÜM'' DEMENİN FATURASI Bugün Türkiye'de Türk'üm demek, bu ülkedeki tek millete mensubiyeti ifade eder. Ama bunun dışında "ben başka bir kavme mensubum" demek ve bunu kutsal bir dava haline getirmek kavmiyetçilik olur.

"Türk'üm" demenin faturası

30 Haziran 2012 günlü basın yayın organlarında çıkan bir habere göre bir televizyon programına bazı "Türkiyeli!..." vatandaşları çıkarmışlar, "Ben kimim?" sorusuna cevap aramışlar. Tesettürlü bir kızcağız da konuşması sırasında "Kendimi hiçbir zaman Türk olarak tanımlamadım, kimliğim sorulduğu zaman asla Türk'üm demem" demiş. Bu sözlerini de İslam adına yaptığını belirtiyor, ümmetçilikten filan bahsediyor. 
Yukarıdaki haberde örneği verilen Türkiyeli vatandaş kız, münferit bir hadise değildir. Onun bakış açısına sahip geniş bir kitle var. Özellikle asıl kaynaklara bağlı sahih İslam geleneğinden sapmaların uç verdiği bazı radikal İslamcı gruplar ve Türk düşmanı bazı kavmiyetçi yapılar ve odaklar, yoğun biçimde Türk'e Türk düşmanlığı propagandası yaparak Türk'ün Türklüğünü silme çalışmaları yapıyorlar. Bu propaganda kapsamında Türk'üm demenin ırkçılık; ama başka bir kavme mensubum demenin de demokrasi olduğunu pompalıyorlar. Bunları da İslam adına yapıyorlar. Liberal faşistlerle ılımlı ve radikal İslamcılar, bu konuda ittifak halindeler. 
Bir kere İslam'da, Kur'an'da kişinin kendi milletinin adını söylemesinin, bir millete mensubiyetin belirtilmesinin günah olduğuna dair bir ifade yoktur. 
İslam'da yasak olan ırkçılık ve kavmiyetçiliktir. Kişinin doğuştan getirdiği verili biyolojik kimliği olan kavmî aidiyetini, ırkî mensubiyetini kutsallaştırması, kendi kavmini ya da ırkını üstün, diğerlerini aşağı görmesi günahtır, İslam bunu yasaklamıştır. Ama ortak sosyolojik, kültürel, hukukî, siyasi değerlerde buluşarak iradî olarak oluşan toplumsal yapının adı olan "millet"e mensubiyet ve bunu ifade etmek İslam'a ters değildir. Bu anlamda bugün hangi kavme ve ırka mensup olursa olsun Türkiye'de yaşayan herkesin sosyolojik, kültürel ve hukukî anlamda oluşturduğu ortak toplumsal yapının adı "Türk milleti"dir. Bu bağlamda biz hepimiz Türk'üz. Bu ırkçılık ya da kavmiyetçilik değildir. Zira Türklük en başlarda bir kavim olarak ortaya çıkmışsa da zamanla ve bugün itibariyle farklı kavimleri de içine alan bir millet adı olmuştur. Hatta batılılar, Türk adını, bütün Müslümanları kapsayan bir terim olarak kullanmışlardır. 
Bugün Türkiye'de Türk'üm demek, bu ülkedeki tek millete mensubiyeti ifade eder. Ama bunun dışında "ben başka bir kavme mensubum" demek ve bunu kutsal bir dava haline getirmek kavmiyetçilik olur. Nitekim PKK fikriyatı yörüngesindeki Türk düşmanı bütün kesimlerin yaptığı ırkçılıktır, kavmiyetçiliktir. 
Bugün dünyanın her yerinde, her ülkede, her kişi mensup olduğu milletin adını bir onur, şeref ve övünç kaynağı olarak söyler. Alman ben Almanım, İngiliz ben İngilizim, Arap ben Arabım demekten utanmaz. Tam tersine herkes milliyetini gururla söyler. Ama bir tek Türkiye'de insanlarımızın Türklük ruh ve şuuru yok edilmeye çalışılıyor. 
Ortak kimlik olan Türklük yok edilirse bu ülkede emperyalistlerin istediği kavimler kargaşası doğacaktır. Ortak millî kimlik olan Türklüğe mensubiyet yok edilirse o zaman insanlar paramparça olacak, darmadağınık bir şekilde herkes kendine ayrı bir kimlik, ayrı bir mensubiyet arayacak; bu da ayrı devlet arayışı demektir. Türk milliyeti ruhu yok edilirse insanlar, dayanışmacı bir millet değil, kozmopolit bir bireye dönüşecek bu birey de salt kişisel menfaatlerinin ve biyolojik anlamda iyi imkânlar içinde yaşamanın ötesinde, mensup olduğu milletini kalkındırmak, geliştirmek, ilerletmek, maddi ve manevi değerlerini korumak ve geliştirmek gibi bir kaygısı olmayacaktır. Yani şuurlu millet yapısı çözülürse, bencil bireylerden oluşan bir sürü ortaya çıkacaktır. Yani Türk'üm dememenin faturası ağırdır. Amerika'nın ve Avrupa Birliğinin istediği şey de budur. 
Türk milletinin Türklük ruh ve şuuru yok edilirse dünyanın her yerine dağılmış olan Türkler arasında millî bağ yok edilecek ve Türklerin en büyük siyasi hedefi olan büyük Türk birliğinin kurulması engellenecektir. Türk'e diş bileyen emperyalist odakların amacı da budur. Türk dünyasının merkezi olan Türkiye'nin Türklük yani milliyet bilinci yok edilirse, başka bölgelerdeki Türkler de boy mensubiyetlerini millî mensubiyet zannedecek ve dolayısıyla dünya Türk birliği ruhu yok olacaktır. Bu durumda Özbek, Kırgız, Kazak, Türkmen, Azeri gibi boylar kendilerini ayrı bir millet olarak algılayacaktır. Nitekim yıllarca Ruslar, bu kardeşlerimizi kendilerinin Türk değil; ayrı birer millet olduklarına inandırmaya çalıştılar. Bugün de Batı, aynı oyunu oynamaya devam ediyor. Dolayısıyla bütün milletler, kendi millî birliklerini kurarken, Türklerin birliği dinamitlenmiş olacaktır. 
İslam adına söylenen "ben asla Türk'üm demem" ifadesinin İslam'la bir alakası yoktur. Her şeyden önce Kur'an'da şöyle bir ayet var: "Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır." (Hucurât, 13). 
Allah bizi Hz. Âdem ve Havva'dan çoğalttı ama boylar ve kabileler halinde ayırdı. Bu boy ve kabilelerden biri de "Türk"tür. Dolayısıyla bir Türk'ün "ben Türk'üm" demesinin İslam'a, Kur'an'a ters bir tarafı olmadığı gibi; "ben asla Türk'üm demem" dediği zaman, boy ve kabile realitesini reddederek Allah'ın yukarıdaki ayetine aykırı davranmış olur. Bir kişinin kendi milletine mensubiyetini ifade etmesi günah değildir. Günah olan, ayette belirtildiği gibi kendi milletini diğer milletlerden soyca, yaratılışça üstün olduğunu belirtmektir. Üstünlük, biyolojik ve ırkî özellikler ile değil; ancak Allah'ın emir ve yasaklarına uyup uymama konusunda yani takva konusunda olur. 
Hem sonra Allah Kur'an'da bu kabile adlarının bazılarını da söylemiştir. Mesela "Göçebe Arapların özür bahane edenleri kendilerine izin verilmesi için geldiler" (Tevbe, 90) gibi ayetlerde Araplardan bahsetmiştir. 
"Biz hiçbir peygamberi kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, emrolunduklarını onlara ap açık anlatsınlar" (İbrahim, 4) ayetinde Hz. Muhammed'in Arap kavminden oluşunun zikredilmesi gayet normalse, bir Türk'ün "ben Türk'üm" demesi de o kadar normaldir. Yukarıdaki ayette vurgulandığı gibi Allah, insanları kavimlere ayırdığını söylüyorsa bu kavimlerin bir de adı olmalı herhalde.   
Bir kere şunu vurgulamak lazım. Ülkemizde özellikle Tanzimat'tan bu yana Batı emperyalizmi ve içerdeki sözcüleri, yandaşları, temsilcileri ve işbirlikçileri, Müslüman Türk milletinin hem dini hem de milliyeti üzerinde yoğun bir itibarsızlaştırma, yok etme ve tasfiye etme faaliyeti içindeler. Çok planlı, programlı, organize bir faaliyettir bu. Bu bağlamda Türk'ün hem dinî hem de millî kimliğini yok edebilirlerse, sadece Türkiye'ye değil; aynı zamanda bu coğrafyaya, İslam dünyasına kolayca hâkim olabilecekler, bu coğrafyayı kolayca sömürge yapabilecekler ve bu coğrafyanın hem yer altı ve yer üstü zenginliklerini kolayca yağmalayabilecekler, hem de bu coğrafyayı kolayca Hristiyanlaştırabileceklerdir. Unutulmamalı ki bir topluluğun vatanını, kültürünü, devletini, dinini, bütün değerlerini koruma güdüsü, milliyet ve din duygusu kaynaklıdır. 
Emperyalizmin bu coğrafyadaki siyasi, dinî, kültürel ve ekonomik anlamdaki projelerinin önündeki en önemli engel, "Müslüman Türk" varlığıdır. Türk'ün Müslümanlığı ve Türklüğü yok edilirse, önlerinde hiçbir engel kalmayacaktır. 
Türk'ün Türk kimliğini yok edip başka kavimlerin kavmî aidiyetlerini demokrasi adına kutsallaştırma çalışmaları yeni değildir. Tanzimat'tan sonraki süreçte bu faaliyetlere bolca örnek bulabiliriz. Bunun sonucu olarak Osmanlı Devleti kolayca parçalanıp içinden bir sürü millet ve devlet çıkarılmıştır. Bugün Türkiye'de de Türklüğü silme, ama öbür taraftan diğer kavimleri kemikleştirme, kurumsal değerler etrafında milletleştirme oyunu oynanıyor. Cumhuriyet'ten önce Osmanlının son dönemlerinde oynanan bu oyunlara şu örnekleri verebiliriz: 
Ahmet Vefik Paşa (1825-1891), Bursa valiliği sırasında (1880) ilçeleri dolaşırken bazı vatandaşlara milliyetlerini sorar. Kimisi Çerkezim, kimisi Gürcüyüm, kimisi şuyum, kimisi buyum der. Yaşlı bir Türk de utana utana: "Ben Türk'üm efendim" der. Bunun üzerine Paşa, "Niçin sıkılıyorsun? Türk olmak kabahat mi? Bak ben de Türk'üm" der. O zaman ihtiyar şaşkın bir vaziyette: "Sahi sen de Türk müsün? Demek Türk'ten Paşa da oluyormuş, padişah da Türk, Padişah" diye bağırır. Demek ki o zaman Türk'e "sakın Türk'üm deme, günah olur" denilmiş, başkalarına da kendi kavim adı ayet gibi belletilmiş. Bunun adı da hürriyet, uhuvvet (kardeşlik), müsâvât (eşitlik), meşrûtiyet (demokrasi), Osmanlılık olmuş. Bugün de aynı oyunun adı kardeşlik, barış, özgürlük, insan hakları, demokrasi, Türkiyeliliktir. Değişen bir şey yok yani. 
Yine Cumhuriyetten önce bir dergide şu ifadelere rastlanır: "Bizim Türklüğümüz sembolizmden başka bir şey değildir. Bizler, yani Türkler Müslümanlık içinde erimişizdir. Türk falan değil, sadece Müslümanız" (Mecmua-i Ebuzziya, 1913, S. 94) 
"Türk falan değil, sadece Müslümanız" lafı, sadece Türklere söylenmiş; başka etnik gruplara zinhar bu laf öğretilmemiş. Onlara da el altından sürekli etnik bilinçlerini geliştirmeleri telkin edilmiş. Nasıl olsa Türk saftır, kolay kandırılır diye düşünmüşler. Bugün de her gün Türk'ün kafasına vurula vurula aynı çorap örülüyor. Gazete ve televizyonlara bakan ve görmek isteyen kişi, bu şaklabanlığı ve Türk düşmanlığına dayalı etnik alavere dalavereyi ayan beyan görür. 
Ahmet Naim adında Türk düşmanı bir etnikçi, bir eserinde şöyle der: "Fakat daima (Türk'e) -evet bundan gaflet etmeyiniz- daima kendisine "ey Türk" diyecek yerde "ey Müslüman" diye hitap ediniz. Kendisine daima Müslümanlığından bahsediniz. Türklüğünden bahsetmeyiniz. Gayretini gıdıklamak istediğiniz vakit Türklük adına değil Müslümanlık adına gıdıklayınız. Türk'ün tarihini İslam tarihinden ayırmayınız." (İslam'da Dava-i Kavmiyet, 1332/1913) 
Demek ki Müslümanlık adına Türk'ün Türklüğünü yok etmeye çalışmanın tarihsel bir arka planı var. Özellikle Tanzimat'tan beri emperyalist odaklar, içerde Türk düşmanı başka kavimden olan insanları Türk'ün milliyetini yok etmek için çok iyi kullanmışlardır. Ama kabahatin büyüğü de bizdedir, milliyetimize sahip çıkmıyoruz. O zaman son sözümüz şu olsun: Dinimiz "Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah!", milliyetimiz, "Ne mutlu Türk'üm diyene." 

Prof. Dr. Nurullah Çetin - Yeni Mesaj

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12002204/turk-um-demenin-faturasi/prof-dr-nurullah-cetin


Bu haber 722 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,622 µs