En Sıcak Konular

PIERRE LOTI TARTIŞMASI

20 Haziran 2012 11:54 tsi
PIERRE LOTI TARTIŞMASI Pierre Loti ismi oraya Türk dostu zannedilerek verilmiştir ama o Türk dostu değildir.

Pierre Loti tartışması

Son günlerde İstanbul'un simge mekânlarından biri olan Eyüp'teki Pierre Loti tepesinin adının değiştirilmesi konusunda tartışmalar yaşandı. AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler bu ismin kaldırılıp yerine "İdris-i Bitlisi" isminin verilmesi gerektiğini ileri sürdü. 
Kişi, yer, kurum vs. isimleri önemlidir. İsim bir kimliğin, bir düşüncenin, bir yaklaşım ve anlayışın simgesidir. İstanbul, Türk-İslam ruhunun somut kurumlara ve değerlere dönüştüğü bir medeniyet kentidir. İstanbul demek Türk-İslam tarihinin, kültürünün, sanatının, mimarlığının, şehir yapılanmasının, geleneğinin sembolü demektir. 
Eyüp'teki bir mekâna verilen Pierre Loti ismi de yanlıştır, onun yerine teklif edilen İdris-i Bitlisi ismi de yanlıştır. Zira İdris-i Bitlisi ismi de bazı kesimler için yanlış çağrışımların kaynağıdır. Oraya verilmesi gereken en uygun, en kucaklayıcı ve en yakışan isim, "Eyüp Sultan" olmalıdır. 
Pierre Loti ismi oraya Türk dostu zannedilerek verilmiştir ama o Türk dostu değildir. 
Pierre Loti Türk dostu gibi görünmüş ama aslında oryantalist bir yaklaşımla Türkleri kültürel değerleriyle, diniyle, kimliğiyle aşağılamış, siyaseten de Türkiye'yi Fransız sömürgesi yapmak için çalışmış bir ajandır. Türkleri sevdiği falan yoktur. Sever gibi davranmış ama aslında usturuplu bir şekilde Türk düşmanlığı yapmıştır. Pierre Loti (1850-1923) İstanbul'a 1876-1913 yılları arasında 7 kez gelmiş, Türkçe öğrenmiş, Türk sosyal hayatına katılmış, bizzat Türk yaşama biçimini biçimsel de olsa uygulamaya çalışmıştır. Türkiye'yle ilgili 2 önemli roman yazdı: Aziyadé (1879) ve Les Désenchanteés (Mutsuz Kadınlar-1906). 
Pierre Loti, Osmanlı Devletinin dağılış dönemlerinde siyasal bir kişilik de kazanmıştır. Bu yüzden pek çok kişi, onu Türkiye'nin Batı dünyasında elçisi gibi görmüştür. Millî Mücadele döneminde Loti'nin Fransa'da sansüre rağmen el ilânları bastırıp el altından dağıttığı haberlerine heyecanlanan Türk aydınları, 1919'un son günlerinde Matbuat Cemiyetinde toplanarak Veliahd Abdülmecid Efendi himayesinde ve Abdülhak Hâmid'in fahrî başkanlığında 'Pierre Loti Cemiyeti' adında bir cemiyet kurarlar. 
Cemiyetin ilk işi bir 'Pierre Loti Günü' düzenlemek olur. 23 Ocak 1920'de Zeynep Hanım Konağında bulunan Darülfünun Konferans salonunda yapılması kararlaştırılan toplantı gazetelerde geniş bir biçimde duyurulur. 
İşgalciler bu toplantının Pierre Loti'nin Türk sevgisine bir karşılık olacağını tahmin ettikleri için izin vermişlerdir. Pierre Loti bu toplantıda Türk dostu olarak övülür. 
Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı, Fransa'da düzenlenen bir müzayedede Loti'nin mektuplarını satın aldı. Araştırmacı yazar Erdoğan Alkan, Loti'nin günlüklerini inceleyerek onun bir Türk dostu değil, savaş yıllarında bölgede Fransız çıkarlarını korumakla görevli bir ajan olduğunu ortaya koydu. Loti'nin 1915 tarihli günlüğünde şu ifadeler yer alıyor: "Bir anlaşma sağlanması, İstanbul'un teslimi ve düşmanlıkların son bulması için, Cenevre'deki Türkiye Konsolosluğu aracılığıyla Fransız Hükûmeti ve Türkiye arasında gizli entrikalara girişiyorum." 
Loti'nin ajan olduğunun bir başka kanıtı ise askerlik ve diplomasi arşivi alanında yetkili olan Alain Quella'nin "General Gallieni'nin de onayıyla Pierre Loti Türkiye'nin Üçlü İttifak'a katılması için haftalarca en yüksek düzeyde pazarlıklar yaptı" notudur. 
*Loti'nin Türkiye'yi Fransız Sömürgesi Yapma Niyet ve Amaçları: 
Loti, yazdığı yazılar ve kitaplarla Avrupa'da Türkleri tanıtmaya çalışmış, çoğunlukla da Türkler lehine kanaatler belirtmiştir. O, bu yazılarında Fransızların Türkler hakkındaki yanlış bilgilerini tashih etmeye ve Türklerin Fransız düşmanı olmadığını ispat etmeye çalışmıştır. Fransızların boşu boşuna Türkleri karşılarına almamalarını istemiş, onlara yakın durarak daha kolay sömürge yapılabileceği ümidi içinde çalışmalarını yürütmüştür. 
Onun, Türkleri öven, yücelten yazılarındaki amacı, bizim millî gururumuzu okşayarak daha kolay ve sorunsuz bir sömürge olabilmemizin zeminini hazırlamaktı. Nitekim Loti'nin şu sözleri, onun ve Fransa'nın amacı ve çıkarının Türkiye'yi Fransa sömürgesi yapmak olduğunu ayan beyan ortaya koyuyor: "Yazık ki benim mütevazi sesim, İstanbul'da kuvvetli ve dost bir Türkiye bulundurmanın, bizim için temel çıkar olduğunu duyurmaktan başka hiçbir şey yapamaz." 
Loti, beceriksiz Fransız politikacıların yanlış tutumları sayesinde Türkiye'nin neden bir Fransız sömürgesi olamadığını acı acı şöyle haykırıyor: "Her şeye rağmen eğer, asırlık müttefikimiz olan zavallı Türkiye'ye, daha az zalim davranabilseydik, bize eskiden sahip olduğumuz imtiyazları geri verirdi. Türkiye'yi yıkmakta ısrar ederek anlamıyoruz ki biz aynı zamanda Doğudaki yüzyıllardır süregelen üstünlüğümüzü de yıkıyoruz. Fark edemiyoruz ki orada bizim yerimize geçmek için çabalayan büyük rakiplerimizin ekmeğine yağ sürüyoruz ve düşünmüyoruz ki böyle yaparak Ortadoğu'da yıllık iki milyarlık bir gelirden kendimizi yoksun bırakmış oluyoruz." (…) 
"Manş ötesi asırlık rakibimizin uzun zamandır plânlanan ve büyük bir sabırla önceleri Hindistan'da ve daha sonra Mısır'da uyguladığı ve bizim Türkiye'deki diplomatlarımızın beceriksizliği ile, rakibimizin beklemediği bir biçimde kolaylaştırdıkları programa çok büyük hayranlık duyuyorum. Savaştan sonra ve savaşa rağmen, mütareke zamanında Türkler sadece Fransa'yı tanıyorlardı ve yüksek sesle Fransız mandasını kabul edebileceklerini söylüyorlardı. Fransız korumasını istiyorlardı. Oradaki resmî temsilcilerimiz bunu yeteri kadar ifade ettiler. Kendi arzularını Paris'e bildirdiler ama kimse onları dinlemek istemedi. Bunun sebebi, maalesef ki hükûmette büyük patronun yanındaki, Türkiye'ye kişisel hınç besleyen nüfuzlu bir politikacıdır. Türklerin bizde kötü algılanmasında başrolü oynayan kişilerden biridir ve böylece ülkemiz için çok büyük bir zarara neden olmuştur. Bizi her zaman seven ve bize hiç itirazsız diğer Avrupa ülkeleri arasında ilk sırayı veren bu Türkleri biz çok hayal kırıklığına uğrattık ve onlara o kadar hakaret ettik ki yüzyıllardır büyük çaba sarf ederek elde ettiğimiz büyük üstünlüğümüzü kaybetmekle kalmadık, ayrıca kendimizden nefret ettirdik. İzmir'e Yunan saldırısı itibarımıza vurulan en son darbeydi. 
Ne yazık! Yunanlıların kötü emellerine hizmet etmek için kendi çıkarlarımızı feda ettirecek ne büyük bir yanılgıya girdik. (…) İşte politikamızın ilk sonuçları. Şu günlerde Türkiye'de konaklamakta olan Amerika Soruşturma Komisyonu önünde Türkler açıkça bir İngiliz veya Amerikan mandasını istediklerini belirttiler. Fakat Fransız mandasını kesinlikle reddettiler.! Türkiye'de her geçen gün kendine üyeler ekleyen bir İngiliz dostu toplum oluşuyor. 
Loti, Fransa'nın dış politika üretenlerine akıl veren bir adamdır. Avrupa'nın 19. yüzyılda Doğu Sorunu kapsamı içinde Osmanlı Devletini paylaşma yarışı içinde Fransa'nın geri kalmaması için çalışmış, Fransız politikacıların bu konuda yaptığı yanlışları eleştirmiştir. Meselâ Fransa Balkan Savaşları sırasında Türklere karşı Bulgarları tutmuştur. İtalya'nın Trablusgarb'a saldırmasına izin vermiştir. Dünya savaşı sırasında Türkiye'yi suçlamıştır. Bütün bunlar, Loti'ye göre Türkiye'nin Fransız sömürgesi olması imkânının önündeki engellerdi. 
Pierre Loti, Fransız politikacıların yanlış politikalarla Türkleri kendilerinden uzaklaştırmalarına, hatta düşman etmelerine ve dolayısıyla Türkiye'yi Fransa'nın bir sömürgesi yapamayışlarına üzülür ve hayıflanır. Onun bu konudaki eleştirileri kendi ifadeleriyle şu noktalarda toplanıyor: 
*Diplomatik Beceriksizlikler: "Türkler nezdindeki diplomasimizin sayısız öngörüsüzlük ve beceriksizliklerini de sıralamak, burada adalete uygun düşer." 
*Türk-Rus Savaşını Körükleyerek Türkleri Fransa'ya Mecbur Etmek: Fransa'nın ve Loti'nin politik stratejisi, Türkleri Ruslara karşı kışkırtmak, Türk-Rus savaşı ve düşmanlığını körüklemek ve Türkleri Fransızların müttefiki yaparak kolayca sömürge olabilecek bir kıvama getirmektir. Onun şu sözleri bu bakımdan açıklayıcıdır: 
"Bugün amacım, sadece içimizde kendini bilgilendirmek zahmetine katlananlar için, Türklerin hiçbir zaman düşmanımız olmadığına dair geçmişin herkesçe bilinen gerçeğini bir kez daha kesin olarak söylemektir. Peki ya Rusların? İşte buna kuşku götürmez bir şekilde evet! Onların düşmanıdırlar... Onların savaş ilân ettikleri biz değiliz, Ruslardır.... Türklerin bize ne borçları vardı ki zaten? Kırım seferinden bu yana, onların düşmanlarıyla birlikte hareket etmekten vazgeçmedik. Son olarak ülkelerinde bize gösterdikleri sıcak misafirperverliğe teşekkür etmek için hiç kuşkusuz, Balkan Savaşı sırasında hemen hemen tüm gazetelerimizde onlara ardı arkası kesilmeden çirkin bir şekilde hakaret ettik... Bu durumun umutsuzluğu içinde, Ruslar tarafından ezilmekten kurtulmak için kendilerini nefret edilen Almanya'nın kollarına attılar." 
*Türklere Hakaret ve Düşmanlığın Aptalca Bir Tutum Olduğu:  "Son olarak ben, bir Paris gazetesinde şu iğrenç olduğu kadar aptal cümleleri okumadım mı? 
'Bütün düşmanlarımız arasında Türkler sadece en fazla nefret etmemiz gereken değil, ama en fazla hakir görmemiz gereken millettir.' 
Demek ki Pierre Loti, Türk dostu değilmiş. Fransa'nın ülkemiz üzerindeki menfur emellerine hizmet eden bir ajanmış. İstanbul'da bir mekâna onun adı yakışmıyor, hemen silinmelidir.[1] 

 

Pierre Loti Türk'ü aşağılayan bir oryantalisttir

Loti Kimlik ve Kişiliği: Loti kişiliğini ve kimliğini eserlerinden yola çıkarak belirlemeye çalışalım. Loti kimdir? Onun kim olduğunu kendisi, kendi ifadeleriyle ortaya koyuyor. Okuyacağımız bu satırlarda onun ahlâkî seviyesini, hayata nihilistçe bakışını, dünyayı ve insanları sadece tensel hazlarını tatmin için kendilerinden sonuna kadar yararlanılacak birer araç olarak algıladığını, adeta dünyaya yağmacı bir yaklaşımla baktığını görüyoruz. Loti, kendi kişiliği hakkında şu açıklamaları yapıyor: 

"Sevgili dostum bana inanın ki, zaman ile zevk ve macera iki büyük devadır. Sonunda kalp katılaşır ve o zaman insan acı çekmez. Bu yeni bir gerçek değildir ve eminim Alfred de Musset sizi buna daha iyi alıştırabilirdi. Fakat insanların kuşaktan kuşağa birbirlerine bıraktıkları bütün eski masallar arasında bu en geçerli ve gerçek olanlardan biridir. Düşlediğiniz o saf aşk da dostluk gibi bir masaldır. Sevdiğiniz kadını, düşmüş bir kadın uğruna unutun. Kafanızdaki o ideal kadına sahip olamıyor musunuz, o hâlde biçimli bir cambazhane kızına âşık olunuz. 

Allah yoktur, ahlâk yoktur, kendilerine inanmak ve saygı duymak üzere bize öğretilen değerlerden hiçbiri yoktur. Sonu korkunç ölüme giden bir hayat vardır ki, bundan mümkün olan en fazla zevki almak hakkımızdır. 

Hastalıklar, çirkinlikler ve yaşlılık gerçek sefaletlerdir. Ne siz, ne de ben bu sefaletlere uğramamış bulunuyoruz, daha sayısız metreslere sahip olabilir ve yaşamdan zevk alabiliriz. 

Size kalbimi açacak, inançlarımı ve sırlarımı anlatacağım. Her türlü ahlâk ve sosyal kurallara rağmen her istediğim şeyi yapmak benim kuralımdır. Hiçbir şeye ve hiç kimseye inanmam, hiç kimseyi ve hiçbir şeyi sevmem, ne inancım ne de ümidim vardır." (Aziyade, s.33-34) 

Eserlerinden hareketle tespit edebildiğimiz Pierre Loti kişiliğinin en belirgin özellikleri ana hatlarıyla şöyledir: 

*Oryantalist Bakış Açısının Tipik Bir Temsilcisidir: Pierre Loti, tipik bir oryantalisttir. Türk toplumuna ve Türk kadınına da bu bakış açısıyla yaklaşmıştır. Oryantalizm (Doğuculuk), 18. yüzyıldan beri Batının genelde Doğuya, daha özelde ise İslâm dünyasına nesnel bir şekilde tarafsız olarak değil; belli niyet, amaç ve maksatların arkasından öznel bir bakış açısıyla yaklaşmasıdır. Batının Doğuya öznel bakış açısının temelinde kendini bilgili, medenî, güçlü ve efendi kimliğiyle üstün görme duygusu, mutlak bir iktidar kurma düşüncesi, Haçlı seferleriyle birlikte başlayan tarihsel intikam dürtüsü gibi etmenler önemli rol oynar.  *Harem Hayatına İlgi Duyar: Batılı Oryantalist bakışın önemli yönlerinden biri, harem hayatına meraktır. Tipik bir Oryantalist olan Loti de Türk harem hayatını çok merak eder ve Abeddin Efendi'nin dört karısından biri olan Aziyade'den bu konuda geniş bilgi alır. Aziyade, ona ailesinde neler olup bittiğini uzun uzun anlatır. Bu dört kadından biri olan Ayşe, başka bir sevgilisini gizlice haremine almaktadır. Loti de buna heveslenir ve Aziyade'nin Fatih'teki haremine gizlice girmeye can atar. Evde canı sıkılan kadınlar, Abeddin Efendi'nin haremini bir fuhuş yuvası hâline getirmişlerdir. 

*Doğuyu Şehvet ve Vahşetle Özdeşleştirir: Loti'nin Doğuya özgü giyim ve ev eşyalarına olan düşkünlüğü gerçekten bu dünyayı samimî olarak sevdiğinden ve benimsediğinden değildir. Doğuya özgü olan her şeyi şehvetle ve silâhla özdeşleştirmesinin, Doğuyu salt şehvet ve vahşetten ibaret görmesinin en önemli göstergesini şu ifadelerinde buluyoruz: 

"Çoğunun manzarası ilkel bir renge sahiptir. Evin tüm lüksünü sağlayan kalın halılar ve örtüler altında zemin kaybolmakta ve bunları kirletmemek için Türk âdetlerine uyarak eve girerken ayakkabılar çıkarılmaktadır. Oldukça alçak bir sedirle yerlere atılmış yastıklar, Doğu insanlarının şehvet hisleriyle dolu rehavetini yansıtıyor ve hemen hemen evin bütün eşyasını bunlar oluşturuyor. Duvarlara eski süs eşyaları ve silâhlar asılmış, her tarafta çiçeklere ve acayip hayvan şekillerine karışmış Kur'an âyetleri yerleştirilmiştir." (Aziyade, s. 45) 

*Türk İnsanını Gönüllü Aptal Köleler Olarak Görür: Loti, Türk kızlarını kullanılıp atılacak birer metres olarak gördüğü gibi, Türk oğlanlarını da maddî karşılık beklemeyen gönüllü birer uşak olarak gören sömürgeci bir haçlı şövalyesidir. Güya gönüllü kul ve cariye olan metres Aziyade, ona ölümüne âşık ve bağlıdır. Türk oğlu Ahmet de fedakâr bir köledir. Loti'nin İstanbul'dan ayrılmaması için Ahmet, Aziyade ile malının yarısıyla atlarından birini ona verme plânları yapmışlar. Loti gülümseyerek bu teklifi reddettiği için Ahmet ona: "Sen çok şeytan Loti!.. Seni anlamadım!" der. İlgili bölüm romanda şöyle devam eder: 

"Bu olaydan sonra kendisini daha fazla içtenlikle sevdim. 

Sevgili küçük Aziyade! Mantığını ve gözyaşlarını beni İstanbul'da tutabilmek için harcamıştı, gidişimin önceden tahmin edilen anı, mutluluğumun üstünden siyah bir bulut gibi geçiyordu. 

Ve bütün yolları denedikten sonra: 

-Benim can senin, Loti. Ruhum senindir. Sen benim Tanrım, kardeşim, dostum, sevgilimsin Loti. Gittiğinde Aziyade için her şey bitecek, gözleri kapanacak, Aziyade ölecek. Şimdi ne istiyorsan onu yap. Sen, sen biliyorsun dedi." (Aziyade, s. 56) 

Yazar, Ahmet'in kişiliğinde tamamen şahsiyetsiz, milliyetsiz, dinsiz, medeniyetsiz, ilkel, salak bir Türk tipi çizer. Bu, onun gördüğü gerçek Türk tipi değil; görmek istediği, olmasını arzu ettiği, gönlünden geçen bir Türk tipidir. Loti'ye tanrı gibi tapan, onun için yaşayan, ondan hiçbir şey beklemeden tamamen ona her şeyi veren, ruhu boşaltılmış zavallı bir köle. Bu, tamamen iğdiş edilmiş, adi, gönüllü Fransız sömürgesi bir Türk tipi arzu ve hayallerinin ifadesidir. Loti, Doğu ve Doğulu karşısında kendisini her zaman "Sahip", Ahmet gibileri de "Cuma" olarak görmüştür. Ahmet şöyle der: 

"Sen gittiğin zaman ne yapacağımı iyi biliyorum. Neşeli bir yaşam süreceğim ve her gün sarhoş olacağım. Bir laternacı sabahtan akşama kadar benimle dolaşacak ve laternasını çalacak. Paralarımı yiyeceğim ama bunun benim için hiç önemi yok. Ben de Aziyade gibiyim, sen gittikten sonra Ahmet'in de işi bitecek, dedi. Bunun üzerine akıllı davranması için ona yemin ettirdim ama hiç kolay olmadı. Bana: 

-Sen de bana bir yemin etmek ister misin Loti? Evlenip zengin olduğun zaman gelip beni arayacaksın ve orada senin uşağın olacağım. İstanbul'daki gibi orada da bana para vermezsin ama senin yanında kalırım, bu bana yeter, dedi. Çatım altında ona yer vereceğime ve küçük çocuklarımı ona emanet edeceğime söz verdim." (Aziyade, s. 83-84) 

Buradaki ifadelerden Loti'nin sadist ve küstah sömürgeci ruh hâlini okumak çok kolay. Loti Fransa'yı, Ahmet de Türkiye'yi temsil etmekte ve sömürge beyi efendi Loti, gönüllü köle Ahmet'e çatısı altında çocuklarının bakıcısı olarak yer verme lütfunda bulunmaktadır. Bu o dönem Fransa'sının Türkiye'ye biçtiği konumu göstermesi açısından son derece ilginç. 

*Türk Evlilik Anlayışını Eleştirir: Mutsuz Kadınlar romanında bu duruma şöyle yer verilir: Zahide (Cenan), 22 yaşında genç bir kız. Bir çok evlilik teklifini reddetmiş ama sonunda mutlaka biriyle evlenmek zorunda kalınca da son olarak Padişahın yaveri yüzbaşı Hamdi ile evliliğe razı olmuş. Ama bu evlilik, rızası dışındadır ve bundan memnun değildir. Şöyle der: 

"Madem ki bu seveceğim ve seçeceğim bir kimse olmayacak adının Mehmet veya Ahmet oluşunun ne önemi var! Böyle esirler gibi kocaya verilmeyi kabul etmek!.. Ve işte şimdi bizzat kendisi de böyle bir pazarlığa razı oluyordu ve bedeli ödemenin korkunç günü yarındı. Daima reddetmekten, daima mücadele etmekten bezgin, hiç değilse bir müddet için kendisini kurtaracak olan "hayır!" yerine ötekiler gibi kendini mahveden "evet"i söylemişti. Ve şimdi sözünü geri almak için vakit geçmişti, uçurumun ta yanından geliyordu: Yarındı. Şimdi her üçü de birlikte ağlıyorlardı; kocaya varanın gururuyla bir hayli güç tutulup hapsedilmiş olan gözyaşlarını döküyorlardı; sanki içlerinden biri ölecekmiş gibi büyük ayrılığın gözyaşlarını döküyorlardı.." (Mutsuz Kadınlar, s. 44-45) 

*Esrarengiz ve Ajan Bir Kişiliğe Sahiptir: Loti'nin esrarengiz, uyanık, zeki ve ajan kişiliğini Aziyade romanındaki Derviş Hasan Efendi'nin onunla ilgili şu izlenimlerinde bulmak mümkündür: 

"Sen her yaptığı tuhaf olan akıl ermez bir gençsin! Çok gençsin ya da öyle görünüyorsun ve o kadar bağımsızlık içinde yaşıyorsun ki, birçok yaşlı insan buna benzer bir özgürlüğe hiçbir zaman sahip olamaz. Nereden geldiğin ve nasıl geçindiğin hakkında hiçbir bilgimiz yok. Beş kıtanın her tarafını şimdiden gezmişsin, bizim bilginlerimizden daha çok ve geniş bilgiye sahipsin, bir çok şey görmüşsün, her konuda bilgin var. Yirmi veya yirmi iki yaşındasın ama sır dolu geçmişine akıl ermez. Beyoğlu'nun Avrupalı kesiminde ilk sırada yer alabilirdin, oysa serseri bir Yahudi gibi yaşamak için Eyüp'e geliyorsun." (Aziyade, s. 40-41) 

*Katil Kişiliğini Ötekine Yansıtma Kurnazlığı Taşır: Loti'nin Aziyade romanında tasvir ettiği İstanbul, akşam karanlık bastıktan sonra sokaklarda her türlü tehlikenin kol gezdiği, katillerin, soyguncuların cirit attığı korkunç bir yer. Gece bekçilerinin ve polisin kimseye hiçbir yardımı olmaz. Böylece Türkiye'yi katillerin, kötülerin, vahşilerin cirit attığı barbar bir ülke olarak tasvir eder. İlginç bir durumdur ki Loti'yi olanca serseriliğine ve yaramazlığına rağmen öldürmeye kalkan bir Türk olmamıştır ama o, kendisini öldürecek zannıyla sırf aptalca içgüdüleri yüzünden zavallı bir gece bekçisini acımadan denize itmiş ve onun boğularak ölmesine sebep olmuştur. Yavuz hırsız misali, bu tavrını hiç çekinmeden gayet normal bir olay gibi anlatıyor. Katil kişiliğini Türk milletine atfederek kendi kötülüklerini ötekine yansıtmayı kurnazlık zannediyor ve katil kişiliğini gizleyemeyecek kadar da aptal bir kişilik sergiliyor.[2]

Prof. Dr. Nurullah Çetin - Yeni Mesaj [*]


Kaynaklar: Beşir Ayvazoğlu, Bozgunda Fetih Rüyası, İstanbul 2001, s.296. 
Sabah gazetesi, 16.03.2000. 
Pierre Loti, Sevgili Fransa'mızın Doğudaki Ölümü, çev. Tuğrul Baykent, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2002, s.5. 
Pierre Loti, Sevgili Fransa'mızın Doğudaki Ölümü, çev. Tuğrul Baykent, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2002, s.3. 
Pierre Loti, Sevgili Fransa'mızın Doğudaki Ölümü, çev. Tuğrul Baykent, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2002, s.3. 
Pierre loti, Les Massacres d'Armenie, Paris, Calman-Levy,1918, s.3-8; Pierre Loti, Türkler Üzerine Makaleler, çev. Betil Önuçak, İstanbul, der yayınları, 1995, s.28-31. 
Pierre Loti, Sevgili Fransa'mızın Doğudaki Ölümü, çev. Tuğrul Baykent, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2002, s.3. 


[*] Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ

[1] http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12001987/pierre-loti-tartismasi/prof-dr-nurullah-cetin

[2] http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12002025/pierre-loti-turk-u-asagilayan-bir-oryantalisttir/prof-dr-nurullah-cetin  


Bu haber 1,874 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,405 µs