ANITKABİR ATATÜRKÇÜLÜĞÜ

Bazı "Atatürkçü" yazarlar, Anıtkabir'deki günlük ziyaretçi sayısının Genelkurmay'ın sitesine konulmamasından dolayı veryansın ediyorlar. "Nasıl olur da Anıtkabir'deki ziyaretçi sayısı gizlenirmiş!" 

Türkiye'de Atatürkçülüğün sonunda Anıtkabir'i ziyaret eden kişi sayısına endekslenmesi ve bu sayının azlığı veya fazlalığından sevinme veya üzülme havasına girmeleri hiç de hoş değil. Birileri de çıkar "Mevlana Celaleddin'in türbesine gelen ziyaretçilerin sayısını ortaya atar" ve al sana kim daha fazla ziyaret ediliyor tartışması! 

Bunların Atatürkçülükten anladığı bu. 

Anıtkabir'e kaç kişi geldi, kaç kişi gitti? 

Atatürk'ü sevmek, Atatürkçülük adı altında yapılanlar hattı zatında ülkeye büyük zararlar verdi. Bu tablodan en fazla yararlananlar da "Atatürk düşmanları!" 

O halde kendilerini Atatürkçü ilan eden kişiler evvela Atatürkçülüğü Anıtkabir yollarına giden insan sayısı olarak görmesin. 

Kendilerine katkı olsun diye "Attila İlhan'la Sohbet" kitabımdan bir bölüm aktarayım: 

"Benim 'Hangi Atatürk' adlı kitabımda 'İnönü Atatürkçülüğü' diye bir bölüm vardı. İnönü'den itibaren Atatürkçülük muhtevasından boşaltılmış şekle sokulmuştur. Atatürkçülük demek sadece laiklik sorunu demektir. Ondan sonra mesele buna mukabil ulusal kültür sorunu ortadan kalkmıştır. O zamana kadar Türk kültürü, Türk tarihi üzerine olan lise tahsili birden bire Yunan- Latin eğitimine dönmüştür. Bu dönüş yeni yetişecek öğrencileri Batılı heves ve heyecanlarına kaptırmaya başladı. Mustafa Kemal'in öz soy operası diye kurmaya kalkıştığı, Türk musikisini bildiği için Ahmet Adnan Bey'e özellikle emanet ettiği teşebbüs, İsmet Paşa zamanında tamamen değiştirilmiştir. Almanya'dan bir adam getirtilip devlet operasının ve tiyatrosunun başına konmuş ve ilk temsil de bir Çek bestekârının temsili olmuştur. Şimdi büyük bir değişme var. Hatta çok büyük bir hatta zıtlaşma var. İnsan merak edip kurcaladıkça -ki roman yazarken bunlar gerekiyor- şunu da görüyorsun; Bu zıtlaşma aslında bizdeki gazetelerin, bizdeki politikacıların söylediklerinin aksine, Mustafa Kemal Paşa ile İnönü arasında yeni yahut ölümünden sonra ortaya çıkmış bir şey değil. Bu zıtlaşma eskiden beri var. Yani İsmet Paşa ile Atatürk öyle çok ta can ciğer kuzu sarması değiller. Aralarında sürekli sorun çıkıyor. Bunu da, özellikle çok etraflı bir şekilde yazmış olan birisi var. O da Riyaseti Cumhur Kâtibi Umumisi Hasan Rıza Bey'dir. Hasan Rıza Bey, Gazi'nin yanında bu işleri yapmış, beraber çalışmış bir adam. O hatıralarını yazdı. Bunun hatıraları Cumhuriyetin 75. Yıldönümüne kadar çıkmadı! 75. Yıldönümü dolayısıyla bir banka bastı bu hatıraları, iki cilt olarak yayınlandı. Bunu okuduğunuz zaman şayanı hayret şeylerle karşılaşıyorsunuz. Gazi'yle İsmet Paşa çok ciddi ihtilaflar halindeler. Bu ihtilaflar kavga mertebesine kadar varıyor bazı hallerde. Özellikle Hatay Meselesi'nde birbirlerine girmişler, birçok defalar. İsmet Paşa CHP Tüzüğü'nü hazırlarken faşist İtalya ve Almanya'yı örnek alıyor: 

Bir tanesi de Cumhuriyet Halk Partisi'nin yeni yapılan tüzüğü meselesinden dolayı oluyor. O tüzük, 1935-36 yıllarındaki tüzüktür. Cumhuriyet Halk Fırkası için yeni bir tüzük yapılacak. İsmet Paşa, parti genel sekreterine "Git Avrupa'da etüt yap" diyor bu mesele üzerinde. İki ülkeye gönderiyor. Birisi Almanya, birisi İtalya. Bu ülkelerin ikisi de faşist! Gidiyor bu iki ülkede etüt yapıyor, çalışıyor. Ondan sonra geliyor Recep Bey bir tüzük hazırlıyor, bir program hazırlıyor. Bunu İsmet Paşa da imzalıyor. 

Bu tüzüğü ondan sonra Mustafa Kemal Paşa'ya götürüyorlar, veriyorlar. Daha doğrusu Hasan Rıza Bey alıyor tüzüğü, Mustafa Kemal Paşa'ya takdim ediyor. Diyor ki "Tüzük bu, efendim. Siz bakacakmışsınız." 

Hasan Rıza Bey diyor ki: "Ben gittim, ertesi sabah geldiğimde Gazi banyodan yeni çıkmıştı. Bornozla oturmuş elinde onları okuyordu. Ben içeri girer girmez, "Kim bu zorbalar" dedi. 

"Hangi zorbalar?" deyince "Burada" diyor, "Zorbalık var." 

Çünkü ne yapmışlar? Büyük Millet Meclisi'ne, hükümetin dışında bir yüksek konsey kuruluyor. Yeni tüzüğe göre Türkiye Cumhuriyeti'nde ve Türkiye Cumhuriyeti'nde uygulanacak kanunlarının nihai onayını o veriyor. 

Bu İtalya'daki faşist konseyinin aynısı. Gaziyi isyan ettiren bu. Derhal İsmet Paşa'yı ve Recep Bey'i çağırttırıyor. İkisi birden geliyorlar. İsmet Paşa "Ben görmeden imzaladım" diyor. "Ben okumadan imzaladım" diyor. 

Neticede 6 ay sonra Recep Peker Bey, 1 sene sonra da İsmet Paşa görevden alınmıştır. Bu Cumhuriyet tarihinde çok önemli bir olaydır. Ama es geçiliyor. İsmet Paşa keyfinden gitmedi. Gazi Onu görevden aldı. Almasının sebebi de bu. 

Ama İsmet Paşa Türkiye'nin rotasını değiştiriyor." 

Bugünün CHP'si Atatürkçülüğü Anıtkabir'e endeksli hale getirenlerin başında geliyor ama Atatürk olsa bu Atatürkçülerin hepsini kovardı.  

Kaynak: MİLLİ GAZETE http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12001385/anitkabir-ataturkculugu/muharrem-bayraktar