Bugün emperyalist Batı, kendisine düşman olarak İslam medeniyetini, İslam dünyasını ve bu dünyadaki millî devletleri koymuştur. Bütün planlar, çalışmalar buna dönüktür. İçerdeki gafiller de bunlara bilerek veya bilmeyerek truva atı olarak hizmet ediyorlar. Liberaller, Türk düşmanı etnik ırkçılar ve gafil ılımlı İslamcılar, küresel emperyalist derin dünya devleti ile ele ele, kafa kafaya vermişler, İslam dünyasının millî devletler yapısını parçalayıp kabileler, mezhepler, ırklar çatışmasına dayalı bir kargaşa ortamına doğru sürüklüyorlar.
Bugün için Türk terimi, biyolojik anlamda etnik bir kimlik adı değil sosyolojik anlamda bir millet bütünlüğünü ifade eder. Etnik bir kabile adı olarak görüp onun dışında başka etnik gruplar da vardır, şeklindeki bir söylem, millet bütünlüğünü parçalamaya götürür. Türkiyede siyasî ve idarî anlamda millet bütünlüğünü korumak ve devam ettirmek sorumluluğu taşıyan bir kişi, her gittiği yerde olur olmaz Türkiyede 36 etnik kimlik var deyip bunları tek tek sayamaz. Bunun yerine tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek dil ilkesine uygun olarak hukukî, kültürel ve sosyolojik anlamda Türkiyede tek millet vardır o da Türk milletidir der. Türkiyede yaşayan herkesi tek bir millet yapısı altında perçinlemeye çalışır. O milletin adı da Türk milletidir. Türk milletini yönetme sorumluluğu bu duyarlılığı gerektirir.
Millî Güvenlik Kurulunun anayasal bir kurum olmaktan çıkarılmak istenmesini bir iyi niyet teşebbüsü olarak göremeyiz. Ülkemize yönelen iç ve dış tehditlerin görüşüldüğü, strateji ve politikaların belirlendiği bu kurul, tamamen yok edilerek Türk milletinin kendi millî varlığını savunma refleksleri, tedbir alma kanalları tıkanmak istenmiştir.
Amerika ve Avrupa Birliği kaynaklı bazı odakların Yeni Osmanlıcılık, ılımlı İslam, demokrasi gibi söylemlerinin amacı Türkiyeyi Türksüzleştirmektir. Atatürkün kurduğu tam bağımsız ve bağlantısız millî Türk devleti, emperyalist batıyı başından beri rahatsız etmiş ve binbir türlü hile ve planlarla bu yapıyı yıkmaya çalışmışlardır. Avrupa Birliği Atatürkün kurduğu bu devleti, suni bir devlet olarak görmüştür. Çünkü batıya rağmen kurulmuş bir devlettir. Dış odaklar Sevr planından vazgeçmiş değillerdir. Değişik ad ve kılıflar altında onu hayata geçirme mücadelesine devam ediyorlar.
Türkiyeyi Türksüzleştirme, Anayasayı Türklük ruhundan soyutlama çabaları, Osmanlının son zamanlarındaki Prens Sabahattinin Ahrar Fırkasının, Hürriyet ve İtilaf Partisinin Yeni Osmanlıcılık politikasının devamıdır. Yeni bir şey değildir. Osmanlıcılık fikrinin esası şuydu: Osmanlı Devleti birbirinden ayrı özellikte farklı milletlerden, unsurlardan, kavimlerden oluşmaktadır. Her kavme istedikleri her şeyi verme ve adem-i merkeziyetçilikle merkezden değil; yerinden yönetimle federatif bir yapıyı kurma. Birbirinden iyice ayrıştırılmış kavimlerin biz hepimiz kardeşiz, Osmanlıyız, aynı devletin unsurlarıyız demelerini bekleme. Fakat ne hazindir ki saf Türkten başka Osmanlıyız diyen olmamış, herkes ben Arnavudum, Ben Bulgarım, ben Rumum, ben Ermeniyim, ben bilmem neyim diye kendi millî kimliğini ve varlığını güçlendirerek ayrı devlet olma yoluna düşmüş.
Şimdinin Yeni Osmanlıcıları da benzer bir yaklaşım içindeler. Bugün Yeni Osmanlıcılık fikri daha çok Amerika ve Avrupa Birliği kaynaklı odaklardan seslendiriliyor, içerdeki sözcüleri de onları sadece tekrar ediyor. Emperyalizm Türk millî varlık ve bütünlüğünü Yeni Osmanlıcılık aldatmacasıyla yıkıp parçalamak, millî Türkiye Cumhuriyeti Devletini tasfiye etmek istiyor. Nitekim 2003 yılında Amerika Birleşik Devletlerinin İstinyede bulunan başkonsolosluğunda Yeni Osmanlıcılık konusunda bir seminer düzenlenmiş, buna 10 gazeteci de katılmıştır. Bu seminerin amacı da Türkiye ile Amerikanın ortak çıkarlarını birleştirmekti.
ABDnin eski dışişleri bakan yardımcısı Richard Holbrook şöyle demiş: 11 Eylülden beri ABD dünyanın her yerinde ılımlı İslam demokrasiler istiyor.
Batılı şer odakların istedikleri Türkiye ve diğer İslam ülkelerine dayattıkları ılımlı İslam projesinin özü şudur: Müslümanlar, hak din olarak sadece İslamı bilmesinler. Yahudilik ve Hıristiyanlık de semavî din olarak, hak din olarak kabul edilmeli. Bunun için İbrahimî dinler adı altında dinlerarası diyaloga önem verilmeli. Yani hak din olarak bu üç din kabul edilecek, bunlar arasında diyalog olacak. Böylece İslamın tek hak din olduğu gerçeği ortadan kaldırılmış olacak. Diğer yandan ılımlı İslam anlayışına göre Müslümanların batı kaynaklı sömürü sistemlerine itiraz edilmeyecek, küresel emperyalist güçlerin Müslümanlar üzerindeki zulüm ve sömürüleri meşru görülecek, onaylanacak, en azından ses çıkarılmayacak. Onların istediği ılımlı Müslüman, kendisini sömürene, zulmedene ses çıkarmayan mülayim Müslüman tipidir. Yani Amerika Irakı işgal etmişse, orada milyonlarca Müslümanın ölümüne, yaralanmasına, işsiz, evsiz kalmasına, perişan olmasına sebep olmuşsa buna ses çıkarılmayacak.
Prof. Dr. Nurullah Çetin
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle