En Sıcak Konular

28 ŞUBAT'IN HÜKÜMET ORTAKLARI BİRBİRLERİNİ SUÇLADI

19 Nisan 2012 20:41 tsi
28 ŞUBAT'IN HÜKÜMET ORTAKLARI BİRBİRLERİNİ SUÇLADI Milliyet'ten Fikret Bila "28 Şubat Süreci"nde koalisyonu oluşturan ortakların ağır toplarıyla konuştu: RP'li Recai Kutan’ın "ortağımız çürük çıktı" sözlerine DYP'liler; "28 Şubat’a karşı Çiller RP’den dik durdu'' diyerek tepki gösterdi.İşte o aç

28 ŞUBAT'IN EN YAKIN TANIKLARINDAN RECAİ KUTAN, TANSU ÇİLLER'İ SUÇLADI:

'Ortağımız çürük çıktı'

'Erbakan 28 Şubat'a direnmedi, istifa etti' eleştirilerine şöyle yanıt verdi: Koalisyon protokolüne göre 6-7 ay sonra Başbakanlık Çiller'e devredilecekti. Çiller, 'Siz istifa ederseniz ben Başbakanlığı devralırım böyle devam ederiz' diye konuştu Erbakan, Çiller'e, 'Cumhurbaşkanı ya görevi sana vermezse?' diye sordu. Çiller, 'Demirel görevi bana vereceğini söyledi' dedi. Hoca, bu cevabı alınca istifa kararı aldı. Ancak Demirel, Tansu Çiller yerine hükümeti kurmakla Mesut Yılmaz'ı görevlendirdi

Recai Kutan, Fikret Bila'ya 28 Şubat sürecinde yaşananları anlatırken, Necmettin Erbakan'a yönelik eleştirilere de yanıt verdi.

Necmettin Erbakan Hoca'nın en çok güvendiği isimlerden biri, belki de en başta geleni Recai Kutan'dır. O kadar ki, Erbakan Hoca ne zaman siyaset dışında kalsa partiyi Kutan'a emanet etmiştir. RP'nin kapatılmasından sonra Fazilet Partisi'nin de, onun kapatılmasıyla kurulan Saadet Partisi'nin de Genel Başkanı Recai Kutan'dır. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde başlayan bu dostluk ve güven ilişkisi Erbakan'ın vefatına kadar sürmüştür.
Recai Kutan, siyasette devlet adamlığını hep ön planda tutan, saygın bir yere sahipti. Saadet Partisi Genel Başkanlığı'nı bıraktıktan sonra, gençliğinden beri çok emek verdiği Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi'nin (ESAM) başkanlığını yürütüyor. Siyasette ve devletteki deneyimleriyle ESAM'ın düşünce ve proje üretmesine katkıda bulunuyor.
Kutan'ın başkanlığındaki ESAM'ın son projesi yeni anayasayla ilgili. Geçtiğimiz ekim ayında gerçekleştirdikleri, "Milli Anayasa Şzrası"ndan sonra şimdi 80 sayfalık bir, "Hak ve Özgürlükler Beyannamesi" üzerinde çalışıyorlar.
Recai Kutan ve ESAM'daki çalışma arkadaşları, dün Milliyet'in Ankara bürosunu ziyaret ettiler. Kutan, yeni anayasayla ilgili görüşlerini açıkladı.
Kutan, 28 Şubat sürecinde Refahyol Hükümeti'nde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'ydı. Bir özelliği de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'le yine İTÜ yıllarına dayanan dostluğuydu. Kutan, bu dostluk nedeniyle 28 Şubat sürecinde Erbakan'la Demirel arasında köprü görevi de gördü. 28 Şubat'ı önlemek için Çankaya'yı sık sık ziyaret etti.
Kutan'la yeni anayasa önerileri dışında 28 Şubat sürecini de konuştum.

"Ortağımız çürüktü"
"Sayın Kutan" dedim, "Erbakan Hoca, 28 Şubat'a neden direnmedi, neden istifa etti, diye eleştiriliyor. Neden istifa etti, size göre?"
- Rahmetli Erbakan Hoca'nın ve benim teşhisim, tek cümleyle şudur: Ortağımız çürük çıktı.

"Tansu Hanım önerdi"
Erbakan Hoca, ortağından nasıl bir duruş bekliyordu? Tansu Çiller'le konuşmadı mı?
- Elbette konuştu. Fakat istifasını Tansu Hanım önerdi. Bizim, koalisyon kurarken imzaladığımız bir protokol vardı. Buna göre, dönüşümlü Başbakanlık olacaktı. İki yıl Erbakan, iki yıl da Çiller Başbakan olacaktı. Zaten 6-7 ay sonra Başbakanlığı Çiller'e devredecekti. Çiller, bunu öne almamızı önerdi. Erbakan'a, 'siz istifa ederseniz ben Başbakanlığı devralırım böyle devam ederiz' dedi.
Erbakan da kabul etti
- Şöyle oldu: Erbakan Hoca, Tansu Hanım'a dedi ki, 'peki ben istifa ettikten sonra Cumhurbaşkanı görevi sana verecek mi, ya vermezse?' Tansu Hanım da dedi ki, 'ben Cumhurbaşkanı Demirel'le görüştüm, Başbakanlık görevini bana verecek'. Hoca, bu cevabı alınca istifa kararı aldı ve biliyorsunuz imzalar topladık, güvenoyu sayısından fazla; bu imzalarla istifa etti ama Demirel görevi Tansu Hanım'a değil, Mesut Yılmaz Bey'e verdi.

"Yılmaz nazik davranmadı"
Erbakan Hoca, 28 Şubat'a karşı muhalefet partilerini de ziyaret etmişti. Muhalefetten destek veren oldu mu?
- Hayır olmadı. Erbakan Hoca, siyasete müdahale karşısında parlamentonun ortak bir ses vermesi gerektiğini düşünüyordu. Bu amaçla muhalefet liderlerini ziyaret edip, 'gelin hep beraber bu müdahaleye karşı parlamento olarak bir deklarasyon yayımlayalım' dedi. Ama bunu muhalefet liderlerinin hiçbiri kabul etmedi. Hatta Mesut Yılmaz Bey, pek de nazik olmayan sözlerle Erbakan Hoca'yı üzdü. Mesut Bey, 'Hocam' dedi, "Arabayı duvara tosladıktan sonra geliyorsunuz'. Bu söz üzerine Erbakan Hoca, ayağa kalktı ve görüşme bitti.

"28 Şubat'ın iki nedeni vardır"
Sizce 28 Şubat'ın nedenleri neydi? Bu süreç atlatılamaz mıydı?
- Erbakan Hoca'nın da bizim de teşhisimize göre, 28 Şubat'ın iki temel nedeni vardır. Birincisi dış politikada "D-8 olayı", ikincisi de ekonomideki "havuz uygulaması"dır.
Bu nedenleri biraz açar mısınız?
- Erbakan Hoca'nın bir projesi vardı: "D-160 projesi". Hoca, 160 ülkeyi bir araya getirmeyi ve dünyada yeni bir denge kurmayı hedefliyordu. İlk aşamada 60 Müslüman ülkeyi bir araya getirmeyi düşünüyordu. Sonra bu halkaya Müslüman olmayan diğer ülkeleri de katacaktı. Nitekim Başbakan olunca bu 160 ülkenin dışişleri bakanlarını davet etti, toplantı yaptı. Orada gördük ki, 160 ülkeyle toplanmak zor, kiminin uygun olduğu gün bir başkası olmuyor. Bunun üzerine Hoca, ilk çember olarak nüfusu 60 milyonu aşan 8 Müslüman ülkeyi bir araya getirdi ve buna "D-8 projesi" adını verdi. Ve D-8 kuruldu. Hâlâ da mevcuttur ama aktif olarak işletilmiyor. Anlaşmaları yapılmıştı. Amacı bu ülkelerin dayanışmasıydı, ekonomilerinin canlanması, ortak sanayi üretimlerinin yapılması ve Batı'ya bağımlılıktan kurtulmalarıydı. Tabii bu Batı'daki ittifaklara karşı bir alternatif de değildi hem Batı'ya hem D-8'e üye olmak mümkündü. Erbakan Hoca'nın D-8 projesi, 28 Şubat'ın önemli nedenlerinden biridir. Çünkü bu oluşum, ABD'yi ve İsrail'i rahatsız etti. Hoca'nın bu girişiminden, D-8'e Türkiye'nin liderlik etmesinden çekindiler.
İkincisi ise, ekonomide aldığımız kararlardı. Erbakan Hoca, bir 'havuz projesi' başlattı. Kamu paralarını tek havuzda topladı, 'ihtiyacı olan kamu kurumu bu havuzdan para alacak' dedi. 28 Şubat'ın ikinci nedeni de budur. Biz, kamuda mali sıkıntıya çözüm bulmuştuk, iç borçlanmayı ciddi ölçüde azaltacak bir formüldü. O dönem bu havuzda 10 milyar dolar topladık. Kamu bankaları, paralarını yurtdışında tutuyordu. Kamu kurumunun birinde ihtiyaçtan fazla para varken diğeri yüksek faizlerle borçlanarak para buluyordu. Erbakan Hoca, havuz uygulamasıyla bu sorunu çözdü. İşte havuz uygulaması da o zaman bankaların, büyük sermayenin işine gelmedi. İkinci neden de havuz uygulamasıydı. Yoksa, yok Başbakanlık'ta iftar yemeği, cami yapımı gibi tartışmalar değildi. Onlar müdahale için vesile yapılan şeylerdi. Yani 28 Şubat'a gerekçe olsun diye öne sürülen göstermelik örneklerdi, asıl neden benim söylediğim iki nedendi.

Küfreden general
Kutan, Erbakan Hoca'nın bir generalin kendisine hakaretamiz, küfürlü sözler sarf ettiğini de duyduğunu (dönemin Erzurum Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Osman Özbek'in sözlerini kastediyor) ancak inanmak istemediğini belirterek, şöyle konuştu:
- Erbakan Hoca'ya bir generalin Erzurum'da kötü sözler sarf ettiği iletildi. Erbakan Hoca, her zamanki devlet adamlığı ve hoşgörüsüyle, 'söylememiştir herhalde, zannetmiyorum' diye karşılık verdi. Arkadaşlar da ısrar ettiler ve bir ceza verilmesi gerektiğini de söylediler. Israr üzerine Erbakan Hoca, 'Şimdi bir densizlik için ordu ile milleti karşı karşıya getirmek istemiyorum. Kem söz sahibine aittir' karşılığını verdi. Bildiğiniz gibi Erbakan Hoca, her zaman devletle milleti karşı karşıya getirmekten kaçınan bir devlet adamlığı anlayışına sahipti.
 
'Müdahil olmayacağım'
12 Eylül davası başladı. Şimdi de 28 Şubat soruşturması. Siz 28 Şubat'la ilgili suç duyurusunda bulunmadınız. HAS Parti bulundu. Kişisel olarak müdahil olmayı düşünüyor musunuz?
- Hayır düşünmüyorum. Saadet Partisi de suç duyurusunda bulunmadığı gibi müdahillik konusunda da bir karar almadı. Böyle bir eğilim yok. Ben de kişisel olarak müdahil olmayı düşünmüyorum. Bizim üslubumuz farklı.

Yeni anayasa
Recai Kutan, ESAM'ın çalışmaları sonucu yeni anayasa konusunda belirledikleri ilkeleri de şöyle özetledi:
"Bizim bütün anayasalarımız Batı referanslarıyla hazırlanmıştır. Bizim milli değerlerimizi, kültürümüzü içermezler. Biz, bu nedenle Milli Anayasa Şzrası dedik, Buradaki 'milli' nitelemesi Batı'daki nasyonalisizm anlamında değildir; bizim değerlerimiz, kültürümüz anlamındadır. Yeni anayasa esas itibarıyla Allah'ın insanlara doğuştan bahşettiği insan hakları ve özgürlükleri esas almalıdır. Bu eksiksiz olmalıdır. Bu anlamda inanç özgürlüğü de yeni anayasanın esas alacağı bir prensip olmalıdır. Dış politikamız ve ekonomimiz de bağımlı olmamalı, milli değerlerimize ve milli çıkarlarımıza dayalı olmalıdır. Yeni anayasa, ırk temelli de olmamalıdır. Türkiye, Osmanlı'dan sonra birçok coğrafyadan gelen insanların kaynaştığı bir ülkedir. Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu birçok yerden gelen insanlar bir arada kaynaşmıştır. Bu itibarla etnik esaslı bir anayasa olamaz. Türk kavramı bu anlamda bir üst kimliktir. Türklük, kültür, tarih, değer ve ideal birliğini ifade eder." [1]

DYP'NİN AĞIR TOPLARI 28 ŞUBAT DÖNEMİNDE ERBAKAN'IN TAVRINI ELEŞTİRDİ:

'Çiller, Karadayı'yı emekli edecekti, Erbakan istemedi

Recai Kutan'ın 28 Şubat'la ilgili olarak 'Ortağımız çürük çıktı' diye Tansu Çiller'i işaret etmesi üzerine Çiller'in ağır toplarından dönemin Devlet Bakanı Ercan, dönemin DYP Genel Başkanvekili Ekinci ve Grup Başkanvekili Turhan Güven tepki gösterdi
DYP'nin ağır topları 28 Şubat'la ilgili şu açıklamayı yaptı: "28 Şubat'a karşı Çiller RP'den dik durdu ve Erbakan'a 'Genelkurmay Başkanı Karadayı, kuvvet komutanları ve Çevik Bir'i emekliye sevk edelim' dedi. Ancak, Erbakan kabul etmedi."

Necmettin Erbakan'a en yakın isimlerden Recai Kutan'ın 28 Şubat'la ilgili olarak, "Erbakan Hoca'nın ve benim teşhisim tek cümleyle şu: Ortağımız çürük çıktı" şeklinde yaptığı değerlendirmeye Tansu Çiller'in ağır toplarından yanıt geldi.
Refahyol hükümetinde Devlet Bakanı olarak görev yapan Nevzat Ercan, dönemin DYP Genel Başkanvekili Hasan Ekinci ve Grup Başkanvekili Turhan Güven, Kutan'ın "çürük" nitelemesini kabul edilemez bulduklarını ifade ettiler. Üç isim de 28 Şubat'a karşı Çiller'in, RP'den dik durduğunu ve Başbakan Erbakan'a ilk önerisinin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, kuvvet komutanları ve İkinci Başkan Çevik Bir'i emekliye sevk etmek olduğunu, ancak Başbakan'ın kabul etmediğini belirttiler.

'Hemen emekli edelim'
Ekinci, Ercan ve Güven, Çiller'in Erbakan'a yaptığı öneriyi şöyle anlattılar: "28 Şubat, hükümeti devirmeye yönelik bir hareketti. Sayın Erbakan da Sayın Çiller de bunu gördüler. Sayın Çiller, Erbakan'a gitti. Yaptığı ilk öneri şudur: 28 Şubat hükümete, demokrasiye bir dayatmadır. Komutanları hemen emekliye sevk edelim ve seçime gidelim. Karadayı'yı da Çevik Bir'i de kuvvet komutanlarını de emekli etmeyi önerdi. Arkasından da seçime giderek 28 Şubat'ı boşa çıkarmayı düşünüyordu. Ama rahmetli Erbakan, Çiller'in bu önerisine karşı şu karşılığı verdi: Cumhurbaşkanı emeklilik işlemini onaylamaz. O zaman gerginlik daha da artar. Asker daha da gerilir. Ayrıca bu Meclis'ten seçim kararı da çıkaramayabiliriz."
Üç isim de bu öneriyi yapan Çiller'e ve DYP'ye, bu nedenle "çürük çıktılar" denemeyeceğini belirterek, "Asıl dik duran Çiller olmuştur, cesur adımlar atmak istedi ama Erbakan bunu kabul etmedi" vurgusunu yaptılar.

'13 Haziran'da konut zirvesi'
Dönemin DYP Genel Başkanvekili Hasan Ekinci, Erbakan'ın istifa edip başbakanlığı Çiller'in üstlenmesi önerisini ise 13 Haziran 1997 tarihinde Başbakanlık Konutu'nda yapılan zirvede gündeme getirdiğini kaydederek, şu bilgiyi verdi:
"Genelkurmay baskıyı artırmıştı. Demokratik otoriteyi zorluyordu. Nitekim Genelkurmay brifingleri başladı. 12 Haziran 1997 günü Genelkurmay'da yargıçlar dahil brifing verildi. 13 Haziran günü Sayın Çiller beni aradı, 'Erbakan Hoca konutta bekliyor, gidelim' dedi. Gittik. Erbakan Hoca masanın başında oturuyor, yanında Şevket Kazan ve Fehim Adak var. Biz de oturduk. Başbakan başladı icraat anlatmaya; şunu yapacağız, bunu yapacağız.
Ben söz aldım, dedim ki, 'Sayın Hocam, bunlar iyi de ciddi sıkıntı var. Genelkurmay brifingler veriyor, toplumda gerginlik var. Size karşı bir kampanya yürütülüyor. Komutanları emekli edemeyiz dediniz, seçim kararı da alamayız diyorsunuz. O zaman aramızdaki protokol gereği başbakanlık görevini değiştirelim, ortamı biraz rahatlatalım. Siz istifa edin, Tansu Hanım başbakanlık görevini alsın. Güvenoyunu sağlarız'. Erbakan biraz düşündü ve bize 'gereği yapılacaktır' dedi. Hatta toplantı sonrasında Şevket Kazan geldi beni kucakladı, 'iyi bir çözüm buldunuz' diye."

'Yılmaz 2. ANAYOL istedi'
Ercan ve Ekinci, Erbakan'ın istifası, ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın başbakan olarak görevlendirilmesi ve sonrasındaki gelişmeleri de şöyle aktardılar:
"Biz, 278 imzayı toplamıştık. Tansu Çiller'in kuracağı hükümetin güvenoyunu garantilemiştik. Cumhurbaşkanı da güvenoyu alabileceği görülen liderlere Başbakanlık görevini verir, teamül böyledir. Bu nedenle biz Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, görevi Çiller'e vereceğini bekliyorduk. Yoksa Çiller, Demirel'le görüşüp görevin kendisine verileceğine dair bir söz almamıştı. Sayın Kutan orayı doğru hatırlamıyor.
Erbakan'a da imzaların bulunduğunu söyledik, o da, 'Demirel ya görevi vermezse' dedi. Çiller de, 'biz güvenoyunu gösteriyoruz, Sayın Cumhurbaşkanı bu durumu değerlendirecektir' dedi. Ve Erbakan, 18 Haziran'da istifasını verdi. Ama Demirel, görevi Çiller'e değil, Mesut Yılmaz'a verdi.
Şimdi burada bilinmeyen bir gelişme vardır. Yılmaz, görevi alınca Çiller'e geldi ve ilk hükümet önerisini Çiller'e yaptı. Dedi ki, 'hükümeti bizim kurmamızı istiyorlar'. Bunu söylerken de kimin istediğini elini omzuna götürerek gösterdi. 'Askerler istiyor' demek istedi. Yani Yılmaz, 2. ANAYOL istiyorlar, diyordu. Ama Tansu Hanım, cevap olarak, 'Sayın Yılmaz, biz bunu denedik ve siz ANAYOL hükümetini yürütmediniz. O zaman arkamızda millet iradesi vardı. Ama şimdi sizin arkanızda millet iradesi yok, istiyorlar diyorsunuz. Biz arkasında milletin olmadığı hiçbir hükümet modelinin içinde olmayız, dışından da destek vermeyiz' dedi. Ondan sonra DYP'den istifalar hızlandırıldı ve ANAYOL-D hükümeti böyle kuruldu."

'Karadayı istemiyordu'
Ekinci, Erbakan Hoca'nın başbakan olmasına dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın başından beri karşı olduğunu belirterek, bir anısını şöyle anlattı:
"Aslında seçimden birinci parti çıkmasına rağmen Genelkurmay Başkanı Karadayı, Erbakan Hoca'nın Başbakan olmasını istemiyordu. Aslında muhalefet partileri de istemiyordu. Tansu Hanım, zaten RP'ye karşı çok sert bir seçim kampanyası yürütmüştü. Nitekim Erbakan Hoca, Başbakanlık görevini aldığında hükümet kuramadı, biz de koalisyona girmedik ve görevi iade etti.
Karadayı'yla bir anımı da anlatayım. Kara Kuvvetleri Komutanı değişmişti. Hikmet Köksal, kuvvet komutanı olmuştu, hemşerimdir. Biz de devir-teslim törenine gittik. Erbakan Hoca da oradaydı. Tören bitti, kokteyle geçildi. Erbakan, bir süre oturdu ama gördüğü muameleden pek memnun değildi ve erken ayrıldı.
Karadayı paşa, Erbakan'ı uğurladı sonra yine aramıza döndü. Biz de Hikmet Köksal, Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı Halis Burhan sohbet ediyoruz. Karadayı doğrudan yanıma geldi.
'Sayın Bakan', dedi:
- Bakıyorum, hemşeriniz komutan olunca geliyorsunuz.
Ben de cevap verdim:
- Sayın komutan, asker gel deyince geliyorum, git deyince gidiyorum.
Karadayı alındı:
- Bu konunun şakası bile bizi üzüyor.
"Evet" dedim:
- Zaten üzülesiniz diye söyledim.
Komutan devam etti:
- Erbakan'ı siz başbakan yaptınız, sorumlu sizsiniz.
Ben de dedim ki:
- Sayın komutan niye biz yapalım, millet yaptı, anayasa yaptı. Seçilmiş başbakandır. Gerekli saygıyı herkesin göstermesi gerekir. Sizin tavrınız da yanlıştır.
Komutan da şu cevabı verdi:
- Biz size Erbakan'ı başbakan yapın diye mi oy verdik, destek verdik.
Ben, tekrar Erbakan'ı millet başbakan yaptı deyince de diğer komutanlara döndü:
"Hikmet paşa" dedi:
- Kime oy verdin?
- Çiller'e...
- Ahmet paşa sen?
- Çiller'e...
Sonra da bana döndü, dedi ki:
- Gördünüz mü Sayın Bakan, Çiller'e oy vermişler ama herhalde Erbakan'ı başbakan yapın diye vermediler.
Yani, Karadayı başından beri Erbakan'ın başbakanlığına karşıydı. RP'li bir hükümet istemiyorlardı. Sonra ben bu diyaloğu Erbakan'a da anlattım."

Belimizi kırdılar büyük zarar verdi
Ekinci, 28 Şubat döneminde Çiller'in dik durduğunu, çürük ortağın DYP olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Biz, anlattığım gibi dik durduk. Çiller dik durdu. Çürük olan biz değil, RP kanadıydı ama bu gelişmeler sonrasında ikna odaları kurdular, şantajlar yapıldı ve DYP grubundan istifalar yaşandı. Esasen 28 Şubat'ta asıl mağdur olan Çiller ve DYP'dir. Çok büyük mağduriyet ise demokraside yaşanmıştır. DYP; Demokrat Parti, AP döneminden bu yana Türk demokrasisinin belini oluşturan bir akımdan geliyordu. Ama belimizi kırdılar. Merkez sağın omurgasını kırdılar. Türkiye'ye verilen en büyük zarar budur."

Refahyol döneminde DYP Grup Başkanvekili olan Turhan Güven, 28 Şubat dönemini, askerlerin, Erbakan'ın ve Çiller'in duruşlarını anlattı. 

Darbe korkusu ile sonuç aldılar
Turhan Güven de, Genelkurmay'ın darbe yapacağına inanmadığını ama darbe korkusu salarak sonuç almaya yöneldiklerini belirtti ve şöyle konuştu:

"Erbakan istifa etmese darbe yapacaklar mıydı? Erbakan hemen istifa etmedi ki, 4 ay daha görevde oldu. Ama darbe yapmadılar. Yapacak olsalar o 4 ayda yaparlardı. Bence darbe korkusu salarak sonuç almayı hedeflediler. Çünkü sonra milletvekilleri için ikna odaları kuruldu, vaatler yapıldı, baskı oluşturuldu, şantaj yapılanlar bile oldu." [2]

 

Fikret BİLA - Milliyet 



Kaynak: MİLLİYET GAZETESİ
[1] http://siyaset.milliyet.com.tr/-ortagimiz-curuk-cikti-/siyaset/siyasetyazardetay/18.04.2012/1529482/default.htm
[1] http://siyaset.milliyet.com.tr/-ciller-karadayi-yi-emekli-edecekti-erbakan-istemedi/siyaset/siyasetyazardetay/19.04.2012/1529944/default.htm


Bu haber 1,007 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,357 µs