En Sıcak Konular

BİR ETNİK TEZGAH: ''TÜRKİYELİLİK''

18 Nisan 2012 19:23 tsi
BİR ETNİK TEZGAH: ''TÜRKİYELİLİK'' Yeni anayasa yapma teşebbüslerinin temel amacı, mevcut anayasanın ilk dört ve 66. maddesini değiştirerek milletimizin “Türk” adını yok etmektir.

Bir etnik tezgah: Türkiyelilik

Son günlerde Türkiye gündemini işgal eden meselelerden biri, yeni anayasa yapma işgüzarlığı kapsamında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin millî bir Türk devleti olma vasfını ve milletimizin kimlik adı olan "Türk" kelimesini yok etme çalışmalarıdır. Avrupa Birliği ve Amerika kaynaklı emperyalizmin talimatlarıyla böyle bir etnikçi tezgâh uygulamaya konulmuştur. Yeni anayasa yapma teşebbüslerinin temel amacı, mevcut anayasanın ilk dört ve 66. maddesini değiştirerek milletimizin "Türk" adını yok etmektir. 
Bu bağlamda mevcut anayasamızda yer alan "Türk vatandaşlığı" yerine "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı" ve "Türkiyelilik" gibi ucube kavramları ikame etmek istiyorlar. 
Dünyada her devletin bir milleti ve o milletin de bir adı vardır. Fransa'da Fransız milletinin esasını teşkil eden Frank kavmi, üçte bir oranındadır ama orada yaşayan insanlara sosyolojik, hukukî ve kültürel anlamda bir millet adı olarak "Fransız" denir. Almanya'da "Alman"dır. İtalya'da "İtalyan"dır. Türkiye'de yaşayan insanlarımız da "Türk"tür. Bugün itibariyle Türk, Türkiye'de bir kavmin adı olmaktan daha ileri bir aşamaya gelmiş ve bir milletin adı olmuştur. "Türk milleti" kavramı da biyolojik anlamda etnik bir aidiyetin değil, sosyolojik anlamda bir toplumsal birlikteliğin karşılığıdır. 
Avrupa Birliği ve Amerika kaynaklı şer odakları tarafından Türk millet birliği etnik unsurlara ayrıştırılarak paramparça olmuş bir kavimler kargaşalığına sürüklenmek ve bunun hukuki zemini de anayasa değişikliği ile perçinlenmek isteniyor. Bugün emperyalizmin talimatlarıyla yeni anayasa yapmak için uğraşanlar, özellikle Kürt ırkçılarının etnikçi, kavmiyetçi politikalarının yörüngesine girmişlerdir. Milletimizin adının "Türk" değil; "Türkiyeli" olsun teklifi, Türklüğün silinip yerine Kürtçülüğün hâkim kılınması amacını taşımaktadır. Sinsi Türk düşmanlarının yoğun propagandaları ile öyle bir hava oluşturuluyor ki Türklükten bahsederseniz ırkçı, Kürtçülükten bahsederseniz demokrat oluyorsunuz. 
"Türkiyelilik" bir oyundur, bir tezgâhtır, şeytanca bir düzendir, Türk'ü silme tuzağıdır. Bu tezgâh yeni değildir. Özellikle 1908 sonrası İkinci Meşrutiyet dönemi sürecinde buna benzer bir emperyalist proje sahneye konmuştu. Buna göre emperyalist Batı, Osmanlı milletler birliğini önce milletlere, sonra kavimlere çözüp ayrıştırmak için yeni, kozmopolit, ne idüğü belirsiz, ucube bir ittihâd-ı anâsır-ı Osmaniye (Osmanlı unsurlarının birliği) kavramını öne sürdüler. Buna göre "Osmanlılık" fikri telkin ediliyordu. Yani kimse ben Arabım, Arnavudum, Rumum, Bulgarım, Ermeniyim, Türküm, şuyum buyum demeyecek; herkes "Osmanlıyım" diyecek ve böylece yekpare bir Osmanlı milleti oluşacaktı. Osmanlı millet birliğini böyle ucube bir kavramla sağlamayı umuyorlardı. 
Fakat ilginç bir durum ortaya çıktı. Bu Osmanlılık kimliğini bazı saf Türklerden başka kimse kabul etmedi. Herkes kendi kavmî adını kullanarak ve onun etrafında kenetlenip kemikleşerek kendi millî devletlerini kurdular. 1912 Balkan Savaşlarıyla Balkan milletleri, 1914 Birinci Dünya Paylaşım Savaşları sonucu Arap milleti ayrıldılar. 
Nitekim Ömer Seyfeddin, 1913 yılında Türk Yurdu dergisinde "Hürriyet Bayrakları" adında bir hikâye yazar. Bu hikâyede "Osmanlılık" lafının ne kadar saçma bir hayal olduğu anlatılır. 
Hikâyenin içeriği kısaca şöyledir: İkinci Meşrutiyetin ilanının 2. yıldönümü kutlamaları sırasıdır. Yazar, bir teğmenle birlikte Bulgaristan'da Razlığa doğru birlikte bir yolculuğa çıkarlar. Osmanlılık fikrine safçasına inanmış bu genç teğmen meşrutiyet bayramını çok önemser, bunun "Arap, Arnavut, Rum, Bulgar, Sırp, Ulah, Yahudi, Ermeni, Türk gibi bütün Osmanlı milletinin millî bayramı" olduğunu söyler. Yazar ise bu unsurların dili, tarihi, geleneği, kültürü, idealleri birbirinden farklı ayrı milletler olduğunu, tek bir Osmanlı milleti olamayacağını belirtir. Ayrıca "Osmanlılık" kelimesinin devletlerarası bir tabirden başka bir şey olmadığını, Rumların, Bulgarların, Sırpların, Türklerden intikam almak istediklerini anlatır. Genç teğmen, bu kozmopolit Osmanlılık fikrine o kadar inanmış ki milliyet fikrini bir türlü kabul etmez. Teğmene göre eski ve yeni bütün hükûmetçi memurlardan oluşan o kadar büyük adamlar bunu kabul ettiğine, siyasi partiler bunu programlarına koyduğuna göre Osmanlılık fikri yanlış olamazdı. 
Bir süre birlikte böyle konuşa konuşa giderler. Uzaktan bir Bulgar köyü görünür. Teğmen, yazara parmağıyla köyde kırmızı kırmızı hürriyet bayraklarının sallandığını ve bunu Osmanlılığın şahidi olarak gösterir. Ona göre Bulgarlar da Meşrutiyet bayramını Osmanlı kimliğini benimsemiş bir halk olarak kutlamaktalar ve köylerine hürriyet bayraklarını asmışlardır. 
Şöyle der: "Osmanlıların birbirleriyle en samimi ve hakiki kardeş olduklarını dünyaya anlattıkları bu büyük ve mukaddes günü, On Temmuzu alkışlayan bu kırmızı bayrakları görmüyor musunuz? Şu dağ başında kaybolmuş Osmanlı-Bulgar köycüğü On Temmuz'u kutluyor. İnanmıyor musunuz? Onlar Osmanlı değil midir? Yarın Osmanlı vatanına düşmanlar hücum ettiği vakit sizden evvel onlar koşacaklar. Osmanlılık namına kanlar dökecekler, Osmanlılığı kanlarıyla kurtaracaklar. Bunlar en sadık Osmanlılardır. Komitacılarla hiç münasebetleri yoktur. On Temmuz'u en mukaddes bir gün bilirler. Fakat siz mutaassıpsınız, inanmazsınız. Medeniyetin, büyük yirminci asrın doğurduğu insanlık, kardeşlik, eşitlik fikirleriyle eğlenirsiniz. Bütün Osmanlıların kardeş olmalarını kabul edemezsiniz. İşte bakınız ufacık bir köy bugünü kırmızı bayraklarla kutluyor. Kimbilir akşam bu büyük günün şerefine nasıl eğlenecekler, nasıl içecekler ve "Yaşasın Osmanlılık, kahrolsun ayrılık" diye bağıracaklar." 
Sonunda o köye varırlar. Karşıdan kırmızı hürriyet bayrağı olarak görülen şeyin aslında kurumak üzere asılmış kırmızı biber dizileri olduğunu anlarlar. Teğmen bu durumu görünce çok şaşırır. İyi niyetinin, hayalinin boşa çıktığını görünce şok geçirir. Bulgar köylüsüne selam verir ama o "ben Türkçe bilmem" diye tersler ve işine bakar. Karısı bu iki Türk askerine hain gözlerle bakar. Köpekleri de mütemadiyen onlara havlar. 
Hikâyede anlatılan olay ve söylenen sözlerle günümüz arasında çok büyük bir benzerlik görülmektedir. Hikâyedeki Osmanlıcı teğmene benzer günümüzde kandırılmış çok vatandaşımız var. Oyun aynı oyundur. Amaç, Türk'ün milliyetini kozmopolit kavramlarla yok ederek kolayca güdülebilir bir sürüye dönüştürmektir. 
O zamanki "Osmanlılık" lafıyla şimdi bize yutturulmaya çalışılan "Türkiyelilik" lafı, aynı oyunun devam zinciridir. Şimdi de kandırılmış saf Türkler, güya başka kavimleri gücendiririz diye "Türk'üz" demekten çekiniyor, hatta böyle demeyi günah sayıyor; ama öbür taraftan Kürtçülükten bahsetmeyi demokrasi, insan hakları, kültürel haklar; hatta sevap olarak lanse ediyorlar. Milliyetini kaybetmiş mankurt Türk ahalinin aklı başına gelmezse, Müslüman görünüşlü etnik kavmiyetçi siyaset esnafının kandırmacalarını anlamakta gecikirse, sonumuz pek hayırlı olacağa benzemiyor. Türk, Müslümanlığına ve Türklüğüne sahip çıkacaktır. Yoksa dışarıdan emperyalist Batının, içerden onların işbirlikçisi olan PKK güdümlü Türk düşmanı etnik ırkçıların ayağı altında paspas olma tehlikesi var. Bizden uyarması. 

Prof. Dr. Nurullah Çetin - Yeni Mesaj

 

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12001265/bir-etnik-tezgah-turkiyelilik/prof-dr-nurullah-cetin


Bu haber 690 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,175 µs