TÜRKEŞ'İN DİNİ SİYASETE ALET ETMEME HASSASİYETİ
9 Nisan 2012 14:49 tsi
AlparslanTürkeş'e yakın olanların iyi bildiği,siyasi rakiplerinin ise yıllarca istismar ettiği dini ve ibadeti siyasete alet etmekten uzak olan tutumu...
Ölümünün 15. Yılında TÜRKEŞ'TEN ANILAR
Türkeş'le ilk karşılaşmamız 1968 yılı Ekim'inde oldu. Gümüşhane Öğretmen Okulu'nda
öğrenciydim. Türkeş'in Gümüşhane'ye geleceğini haber almıştık. Akşamleyin Doğu Oteli'nde yerimizi aldık. Türkeş, konuşma yapacaktı. Konuşmasında dış politika ve Kıbrıs konusunu ele ald. Özellikle Kıbrıs'la ilgili söyledikleri dikkatimi çekmişti. Kıbrıs konusu orta okuldayken de ilgimi yoğunlaştırdığım bir meseleydi. Bir gün tarih dersinde bir öğrenci, "Rumlar istediği gibi at oynatıyorlar; ama bizimkiler uyuyor." demişti. Sinirlerim alt üst olmuş, Tarih hocamız Fikriye Akdağ'dan söz istemiş ve şöyle demiştim: " Türk Devleti'nin uyumadığını günü gelecek bu arkadaşımız görecektir." Şimdi Türkeş'in bu konuyu gündeme getirmesi beni rahatlatmıştı. O nedenle can kulağı ile dinliyordum Türkeş'i.
Türkeş bu konuşmasında ana çizgileri ile şunları söyledi: Kıbrıs'ta yaşanan Türk kıyımı er geç önlenecektir. Türkiye Kıbrıs'a müdaheleye mecburdur. Ancak kesin çözüm için Ada'nın tümü mutlaka işgal edilmelidir. Eğer Ada'nın tümü işgal edilmezse çözüm uzar. Ada'nın tümü işgal edilirse Rumların çoğunlukta olduğu bölgeler, barış masasında onlara bırakılır. Onlar bunu kazanım olarak algılar. Böylece Türklerin çoğunlukta olduğu bölgeler kıyımdan kurtulur, güvenlikte olurlar. Bu konuşma beni çok etkilemiş, mutlu etmişti. Konuşmadan sonra coşkunca alkışladık ve yanına gittik. Sıra ile elini öptük. Gümüşhane'de iki yılım geçmişti. İlk defa o gece rahat bir uyku uyuduğumu hatırlıyorum. Barış Harekâtı'ndan sonra 38 yıl geçti. Hala bir çözüme ulaşılamadı. Türkeş 44 yıl önce bu çözümsüzlüğü görmüş ve formülü önermişti. Şimdi ülkemizi 15 gün sonrasını göremeyenler yönetiyor. Bir bunlara bakıyorum, bir de o siyaset dehasına... Neden Türkeş'in başbuğ sıfatına layık görüldüğünü böylece daha iyi anlıyorum.
Türkeş'le ikinci karşılaşmamız iki yıl sonra gerçekleşti. Partisinin adı CKMP'den MHP'ye çevrilmişti. Ben de Yüksek Öğretmen Okulu'nda okuyordum. Bir yandan da Türk Ülkücüler Teşkilatı Şiran Şubesi'nin başkanlığını yürütüyordum. Yaz tatili dolaysıyla Şiran'da bulunuyordum. Türkeş'in Gümüşhane'ye geleceğini bana bildirdiler. Alucra'dan geliyordu. Şiran'dan geçecekti. Şimdi MHP Ankara Milletvekili olan kardeşim Özcan Yeniçeri'yi yanıma alarak Türkeş'i karşılamaya gittim. Yarım saatlik bir bekleyişten sonra geldi. Eski Belediye Binası önünde duran arabasından indi. Özcan'la ben hoş geldiniz dedik. Öğle vakti bir saat kadar geçmişti. İlk söz olarak namaz kılmak istediğini söyledi. "Cami yakın, buyurun!" dedim. "Cami olmaz!" dedi. Şaşkınlıkla yüzüne baktım. Durumu açıkladı: "Namaz vakti geçmişken camiye gidersem yanlış değerlendirmeler olur. İnanç sömürüsü yapıyor derler. Sen iyisi mi bir seccade getirt, Belediye'de kılayım." dedi. Özcan'a döndüm, eve gidip seccade getirmesini istedim. O koştu, hemen seccadeyi getirdi. Çıktı Belediye'nin birinci katında namazını kıldı. Sonra Gümüşhane'ye doğru hareket ettiler. Türkeş'in dini ve ibadeti siyasete alet etmekten uzak olan bu tutumu ona olan saygımı kat kat artırmıştı. Sonraları kasabaya gelen birçok siyasetçinin soluğu camilerde aldıklarını görünce hep bu yaşadığım olayı ve rahmetli Osman Bölükbaşı'nın şu sözlerini hatırlarım: Hayatım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim, en kârlısının din ticareti olduğunu gördüm.
Üçüncü anımın mekânı Ankara'da Bahçelievler'de MHP Genel Merkezi oldu. 1972'de Yüksek Öğretmen Okulu'nda okurken DTCF'de milliyetçiler olarak Öğrenci Teşkilatı seçimlerine girerek seçimi kazanmıştık. Bir yandan da DTCF'de okuyan Yüksek Öğretmenli milliyetçi öğrencilere başkanlık ediyordum. Hemen bütün yurtlarda, ocaklarda, öğretmen kuruluşlarında milliyetçiliği anlatmak, vatansever, ülkücü gençler yetiştirmek görevi verilen öğrencilerden biriydim. Bir gün Alparsan Türkeş'in MHP Genel Merkezi'ne beni çağırdığını ve parti seminerlerinde görevlendirildiğimi haber verdiler. Genel Merkez'e gittiğimde konferans salonunun tıklım tıklım dolu olduğunu gördüm. Konuyu bildirmişlerdi. Konumuz Ziya Gökalp'ti. İki saat boyunca Gökalp'i ve düşüncelerini anlattım. Arkasından soru-cevap bölümünü de tamamladım. Çıkacakken bir görevli Türkeş'in benimle konuşmak istediğini söyledi. Huzuruna çıktım. Konuşmamı baştan sonuna kadar dinlediğini ve çok beğendiğini söyledi. Beni kutladı ve gözlerimden öptü. Sizin gibi gençleri gördükçe yüce Türk Milleti'nin sahipsiz kalmayacağına daha çok inanıyorum, dedi. Sık sık kendisini ziyaret edebileceğimi, bundan sonra parti seminerlerinin bir bölümünü sürekli vermemi istedi. Büyük bir memnuniyetle kabul ettiğimi söyledim ve izin alarak huzurdan çıktım.
Bütün ömrünü Türk Milleti'nin huzur ve saadeti için mücadele ile geçirmiş bir büyük insanın takdirine mazhar olmak beni hayli sevindirmişti. Ölümünün 15. Yılında kendisini rahmetle anıyorum.
Dr. Hüseyin Yeniçeri - Ortadoğu
Kaynak: ORTADOĞU GAZETESİ http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?id=10612
Bu haber 823 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle