En Sıcak Konular

TÜRKÖNE BU KEZ ''MİLLİ GÖRÜŞ''ÇÜLERİ KIZDIRDI

6 Mart 2012 14:53 tsi
TÜRKÖNE BU KEZ ''MİLLİ GÖRÜŞ''ÇÜLERİ KIZDIRDI İçinden çıktığı Milliyetçi Camia'nın tepkisini çeken yazılara imza atan Zaman Gazetesi yazarı Mümtaz'er Türköne'ye bu kez Milli Gazete yazarı veryansında bulundu.İşte o yazı:

Mümtazer Türköne'ye açık mektup!

'Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış' misali hedefe hep Erbakan Hoca'yı koymaya yeltendiler. "Hırsızın hiç mi suçu yok" sorusunu özenle pas geçip millet nezdinde Erbakan Hoca'yı tek suçlu ilan etmeye kalkıştılar.

Uzun yıllar gerçekleri itirafta ise direndiler.

Erbakan Hoca'mızın Fatih Camii'nde kılınan cenaze namazında kimseye nasip olamayacak o müthiş fotoğraf, sürecin bütün aktörlerini topyekün yerle bir ediverdi.

Bugün itiraflar havada uçuşuyor. Tam bir 28 ŞUBAT İÇ SAVAŞI yaşanıyor.

Tezgahlar, çirkinlikler, pislikler ekranlardan, gazete sütunlarından taşıyor. Her şey tek tek deşifre oluyor.

Yıllarca çuvala sığdırılmak istenen mızrak, pislik çuvalını 15 yıl sonra deşiverdi.

Mızrak çuvala sığmadı anlayacağınız.

Nadiren de olsa garabetlerde ısrar yok değil. Yeni dönemin 'mümtaz' ve de 'seçkin' gözdelerinden bir yazar, mızrağı yeniden çuvallamaya çalışmış. Ama kendisi çuvalladığının farkında bile değil.

Mümtazer Türköne'nin 2 Mart'ta Zaman'da yayımlanan yazısından bahsediyorum.

Dert edinmiş, görev bilmiş Erbakan Hoca'nın sözüm ona 28 Şubat kararlarını imzaladığını ispatlamaya ahdetmiş. Sürecin bütün hakikatlerini artık sağır sultanın bile duyduğu, kör sultanın bile gördüğü, vicdansız vicdanların bile kabul ettiği şu günlerde yazılmış maksatlı bir yazı belli ki.

Tuhaf bir rahatsızlık kokuyor satır aralarında.

Mümtaz bir yazı olmadığı kesin.

Er'ce yazılmadığı da kesin.

Yazmakla kalmamış, bir de kendi ayıbına Milli Gazete'yi ortak etmeye, şahit tutmaya kalkışmış.

Neymiş efendim, Başbakan Erbakan 28 Şubat kararlarını imzalamış. Hem de iki kere imzalamış.

Neymiş efendim, 28 Şubat medyasını kale almayan Rahmetli Hoca'nın mirasını takip edenler; inanmıyorlarsa Refah Partisi'nin yayın organı olan Milli Gazete'ye bakacaklarmış. Mesela 14 Mart 1997 tarihli Milli Gazete'nin "Her konuda tam mutabakat" manşetini okuyacaklarmış.

Tavsiyesini dinledik hazretlerinin ve o manşeti arşivden çıkarttık. Okuyunca, mümtaz yazarın, manşetin spotlarından ve haber metninden neden yazısına bir şey taşımadığına dair merakımız da son buldu. Zira haberde çarpıtılacak, cımbızlanacak cümle yok. Başbakan Erbakan, Bakanlar Kurulu toplantısı öncesinde MGK kararlarının Anayasal sürecine ilişkin teknik-hukuki bilgiler aktarmış. Anayasa gereği Bakanlar Kurulu'nun gündeminin 1. maddesinin MGK kararlarının müzakeresi olduğunu açıklamış. Aslında manşet, hükümet üzerine yoğunlaştırılmak istenen psikolojik savaşa karşı Bakanlar Kurulu'nun mutabakatına vurgu yapmak istiyor. Herşeye rağmen birlik ve beraberlik gösterisi. Başbakan Erbakan'ın açıklamaları da, Milli Gazete'nin bakış açısı da, psikolojik teknikler ve kaba baskılarla kabinenin DYP kanadının ayartılıp, Hükümette çatlak oluşturmaya dönük uğraşlara karşı bir mesaj vermeye dönük.

Bu teknik konularla boğmak istemiyorum kimseyi. Mümtaz yazara tavsiyem; Milli Gazete'nin daha önceki 28 Şubat yıl dönümlerinde ilgili belgede sadece dönemin MGK Genel Sekreterinin imzasının bulunduğunu gösteren belgeyle ilgili manşetlerine bakmasını tavsiye ediyorum. Kendi kendinizi inandırmaya çalıştığınız, murad ettiğiniz, maksat güttüğünüz her neyse o hezeyanlara Milli Gazete'yi ortak etmeye kalkışmaya, şahit tutmaya hakkınız yoktur.

"Geçmişle hesaplaşmak için en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyin 'gerçekler' olduğunda ısrarlıyım" demiş Zaman'ın mümtaz er kişisi. Niyetim maksadı aşmak, birilerine had bildirmek asla değil. Sanırım Mümtazer Türköne, 'geçmişle hesaplaşma' tavsiyesi adı altında Erbakan Hoca ile hesaplaşma hadsizliği yerine, Ahmet Hakan Coşkun'un 28 Şubat sürecinde cemaatin tutumuyla ilgili yazısına cevap vermeyi denese daha yerinde olurdu.

Geçmişle hesaplaşmak için en çok ihtiyaç duyduğunuz şeyin 'gerçekler' olduğunda madem bu kadar çok ısrarlısınız, öyleyse buyurun verin Ahmet Hakan'a cevabınızı. Ama verilecek cevap yoksa, hedef saptırmaya kalkışmak hem 'iki kere çuvallamak', hem de şark kurnazlığı anlamına gelir. Madem arşivleri karıştırıp dönemin manşetlerini yokladınız, yazarı olduğunuz gazetenin de manşetlerine bir göz atsaydınız, ısrar ettiğiniz gerçekle aynada yüzleşirdiniz.

Türköne merakımı mazur görsün; 28 Şubat itiraflarının, anlatılanların, deşifre olan gerçeklerin, pişmanlıkların Erbakan'ı bir kez daha haklı çıkarmasından mı rahatsızlık duydunuz?

Birilerinin hasımlığını hadi anlayalım da, sizin bu Erbakan fobisi nerden geliyor anlamış değilim.

Yazının son cümlesi bile fobiden öte hasımlık kokuyor.

Allahaşkına, 28 Şubatçıları aklamak Mümtazer Türköne'ye mi kaldı? Dönemin Başbakanını her şeyin mesulü gösterme cüretinde bulunarak, BÇG'leri, Çevik Bir'leri mi unutturmaya, saklamaya çalışıyorsunuz? Derdiniz ne? Erbakan'la alıp veremediğiniz ne? Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu üyeliğine atandığınızda buna Erbakan mı mani oldu? Herkes size saldırırken Milli Gazete de sizin yanınızda durduysa, buna kimseyi pişman etmeyin.

Yaptığınız ne mümtazlığa yakışır, ne de er'liğe. Ayıptır.

Böyle bir yazının manşetleriyle, haberleriyle ve yorumlarıyla disiplinli bir bütünlük arz eden gazetelerden olan Zaman'da yayımlanması ise bir başka fecaat. Oysa, Erbakan Hoca, bir gazetecinin "Fethullah Gülen ile görüşüyor musunuz" sorusuna verdiği "biz beş vakit görüşüyoruz" cevabı hala hafızalarda. O, hiçbir şekilde yönü kıbleye yönelmiş insanlardan gelen yanlış, haksız ve maksatlı hiçbir eleştiriye cevap vermemiştir. Kendisi adına başkasının da cevap vermesini istememiştir. Bu durum; verilecek cevabın olmayışından değil, buna lüzum görmediğinden. Bu kesimlerden gelen haksızlıklara karşı en güçlü cevabı hep sessizlik olmuş, hiçbir zaman polemik oluşturulmasına meydan vermemiştir.

O'nun adına bir cevap yazacak da değiliz. Ama kendi adıma Mümtazer Türköne'ye 'gerçeklerle yüzleşme' konusunda yardımcı olmayı da doğrusu gerekli görüyorum. Bu çirkin tutum birkaç cümleyi hak ediyor çünkü.

Gerçekleri mi istiyorsunuz sayın Türköne.. Öyleyse 16 Nisan 1997 günü Kanal D'de Yalçın Doğan'a konuşan Fethullah Gülen Hoca  lütfen bir kez daha dinleyin. Askerin ve Demirel'in Refah'a ve Erbakan Hoca'ya karşı tutumuna, demokrasiye, İmam Hatipler Liseleri ve kesintisiz 8 yıllık eğitime dair söylenenleri dikkatlice not edin. Geçmişle yüzleşmek adına aradığınızı bulacaksınız. Arşivlerde bulmakta zorlanırsanız eğer, isteyin yazılı metin olarak zat-ı alinize gönderilecektir.

Konuşmanın detaylarına girip asla maksadı aşmak niyetinde değilim.

Bir camiayı, hizmet insanlarını rencide edecek küstahlıkta da bulunacak değilim.

Biliriz ki, küstahlık bizde asla şık durmaz.

Eminim, maruzatım anlaşılmıştır. (MUSTAFA KURDAŞ-MİLLİ GAZETE) [1] 

*** 

Kurdaş'ın köşesine taşımaktan imtina ettiği  Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 16 Nisan 1997 günü Kanal D'de Yalçın Doğan'la yaptığı konuşmanın içeriğini Yeni Mesaj yazarları Muharrem Bayraktar ile Sabahattin Önkibar köşelerine taşıdılar.İşte yazılar:

Hocaefendi'ye göre 28 Şubat sevapmış!

28 Şubat'ın yıldönümünde bazı saklı gerçeklerin bir bir ortaya çıkması insanı hayli keyiflendiriyor. Özelikle bugün "katıksız" bir darbe karşıtı olan Fethullah Gülen'in, 28 Şubat post-modern darbesine duyduğu derin sempatiyi bir kez daha hatırlatmak isteriz. 

1. Fethullah Gülen, 28 Şubat kararları açıklandığında Erbakan'a karşı açıkça "hükümetten çekil"  çağrısı yaptı. "Ben Erbakan gibi değilim daha hoşgörülüyüm" dedi. 

2. Fethullah Hoca 28 Şubat'ın soğuk günlerinde "liderlerle ilgili yeni bir yapılanma ile seçime gidilmesinin daha hayırlı olacağını" söyledi. 

3.  28 Şubat'ın en çok tartışılan kesintisiz eğitim uygulaması ile ilgili Hocaefendi'nin sözleri şöyleydi: "Ben başkalarının gördüğü gibi kesintisiz 8 senelik eğitimi çok da tehlikeli görmedim. Öyle bir kaynağın kurutulması şeklinde almadım, algılamadım." 

4. Refahyol hükümeti devrilip yeni hükümet kurulduğunda Zaman gazetesi "Hayırlı olsun. İşte kardeş kavgasına son verecek hükümet" diye manşet atmıştı. Yeni yapılanma gerçekleşmişti! 

5.Yalçın Doğan'ın "laiklik hiç bu kadar tehlike altında mıydı?"  sorusuna Fethullah Gülen'in cevabı: "Demokrasinin, Cumhuriyet'in laikliğin muhafızı konumunda kendisini görenler tarafından mesele öyle algılanıyorsa haklıdır. Sorumluluk taşıyanlar bu mevzuda tavırlarını ortaya koymalıdırlar. Çünkü konumları bunun böyle olmasını gerektirmektedir." 

Yani Hocaefendi açıkça "28 Şubatı yapanlar laiklik tehlikededir diyorlarsa haklıdırlar, tavırlarını ortaya koymalıdırlar" diyor! 

6. Fethullah Gülen,  post-modern darbeyi yapan askerlerin MGK'da başlayan müdahalesi ile ilgili şu ilginç yorumu da yapıyor: "Müdahale etmediğimiz zaman tarih önünde suçlu oluruz' mülahazası ile hareket ediyorlarsa, meseleyi böyle algılıyorlarsa, bana göre onlar masumdurlar." 

(YANİ HOCAFENDİ'YE GÖRE 28 ŞUBATÇILAR MASUMDUR!) 

7. Ve en şok edici sözü: "Eğer işin içinde bir hata varsa, bu içtihat hatasıdır. Hatta meseleye fakihlerin mülahazası ile de yaklaşılabilir. İçtihattaki hatalar bir sevap kazandırır; eğer isabet olursa iki sevap kazandırır mülahazası."   

Nasılmış? MGK kararlarını dayatanlar demek ki hata yaparlarsa bir sevap yapmazlarsa iki sevap kazanmış oluyorlar. 

Her halükarda sevap işlemiş oluyorlar! 

Hocaefendi'nin "demokrasi havarisi" medya grubuna duyurulur.(MUHARREM BAYRAKTAR - YENİ MESAJ) [2]

Aydın Doğan öyle peki ya Fethullah Gülen?

AKP ile yandaşı çevrelerin hedefinde bu aralar Aydın Doğan var. 

Gerekçe Doğan'ın 28 Şubat sürecinde başrol oynaması ve medya gücünü tabanca misali kullanmasıdır. 

Aydın Bey'i tanırım. 

Onun Posta Gazetesinde Ankara Temsilciliği ve yazarlık yaptım. 

Bizim de Aydın Bey'le paylaştığımız bazı şeyler var ki oradan hareketle Can Ataklı'nın söylediklerinde gerçeklik payı olabileceği kanaatindeyim. 

Velev ki iddiaların merkezinde olan Bahattin Yücel'in üç gün içinde yaptığı farklı açıklamalar da aslında iddiaların teyididir. 

Önce bir tespit yapalım. 

90'lı yıllarda Aydın Doğan gerçek bir medya baronuydu ve güçsüz iktidarları sallayabiliyordu. 

Sadece siyasi iktidarları değil, örneğin 28 Şubat'ın en karanlık günlerinde, kendine Taha Akyol'u kov diyen Orgeneral Çevik Bir'e bile direnebilecek durumdaydı. 

Hülasa 90'lı yıların ikinci yarısında Aydın Bey İstanbul dükalığının astığı astık olan sivil generaliydi. 

Benim bu tartışma süreçlerinde anlayamadığım Aydın Doğan'daki panik halidir. 

Ardı ardına televizyon kanallarına bağlanması ve kendi genel yayın müdürünü bile "Yaptı ise şerefsizdir" diye anında harcaması, içene düştüğü panik halinin yansımasıdır… 

Peki, ama bu panik niye? 

Tutuklanma korkusu mu yoksa hala kapatılamayan ve masada olan vergi cezaları pazarlığının aksama endişesi mi? 

Aydın Doğan cephesini bu şekilde özetledikten sonra gelelim madalyonun diğer yüzüne. 

Doğan'ın o dönem seyri ve misyonu ortada ve haklı olarak sorgulanıyor ama aynı şey Fethullah Gülen için neden yapılmıyor? 

Öyle ya Gülen, Aydın Doğan'ın tersine İslami imajlı bir isim ve Refah partili hükümete yakın olması gerekiyor. 

 Oysa Fethullah Gülen 17 Nisan 1997'de Kanal D'ye bizzat çıkarak 28 Şubat muhtırası, Erbakanlı hükümet ve asker için şu mesajları veriyor: 

-28 Şubat muhtırasını verenler sevaba girmişlerdir. 

-Askerler sivillerden daha demokrat! 

-Erbakan beceremedi, istifa etmeli. 

-Laiklik hiçbir zaman şimdiki gibi tehlikeye girmemişti. 

Evet, Gülen'in ekranda ettiği sözlerin özeti budur ve isteyen internetten bunlara erişebilir. 

Şimdi soralım Aydın Doğan darbe tetikçisi idi ise Fethullah Gülen nedir? 

Tablo bu ise Aydın Doğan'a kin kusanlar bir söz olsun Fethullah Gülen'e niye etmezler, böyle çifte standart olur mu? 

Bir başka boyut, Ergenekon bağlamında demokrasi havariliği yapan F Tipi Cemaat bu durumu nasıl yorumluyor acaba? 

Susmasınlar eğer 28 Şubat ile bugünkü demokrasi cengaverliği pozları ile çifte standardı izah edemezlerse birileri de çıkar ve onlara "Siz şimdi ABD adına hareket ediyor ve onların operasyonlarına figüranlık yapıyorsunuz" der ise haklı olmaz mı? 

Ey akıl, ey vicdan, ey iman neredesin? (SABAHATTİN ÖNKİBAR-YENİ MESAJ) [3]

 

Kaynak: 

[1] MİLLİ GAZETE http://www.milligazete.com.tr/makale/makale-231929.htm

[2] YENİ MESAJ GAZETESİ http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12000777/hocaefendi-ye-gore-28-subat-sevapmis/muharrem-bayraktar

[3] YENİ MESAJ GAZETESİ http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12000787/aydin-dogan-oyle-peki-ya-fethullah-gulen/sabahattin-onkibar

 



Bu haber 873 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,699 µs