Din karşıtı düşünce ve dindarı tanımlama, baskı altında tutma anlayışı 1968'den itibaren bütün dünyada felsefî ve siyasî temellerini kaybetti. Modern anlatının sıkı eleştirisi modern önyargıların ve yanılgıların elenmesini beraberinde getirdi. Yeni bir döneme ve insan tipine eşlik eden bu süreçte din, düşüncenin bir konusu olmaktan daha çok siyasetin parçası oldu. Düşüncenin ve yaşantının bir unsuru olarak değil de ötekine karşı bir siyasî tutum olarak ikame edilen din, din karşıtı temayüllerin bütün özelliklerini bünyesine taşıdı. Bu kez, kendi gibi düşünmeyeni, siyaseti dinî unsurlarla dillendirmeyen herkesi din düşmanı olarak damgalama dönemi başladı.
Süreç belirtilen sınırda kalmadı. Liberal-kapitalist sistemle izdivaca giren din, her türlü gücü elde etme ve ötekine karşı kullanmanın aracı oldu. Yeni durumun en kaba, en biçimsiz ve en merhametsiz biçimi ülkemizde sahnelendi. Ülkemizde liberal-kapitalist sistem-din izdivacı ruhani otorite-mürit ilişkisini üretti. 1970'lerde başlayan 1980'den sonra tahkim edilen,1990'larda dolaylı tutumla baskı altına alındığı izlenimi verilip toplumun din algısı tahrik edilerek büyütülen ve beslenen, 2000'li yıllarda uygulamaya konulan bu anlayış, hem klasik dünya görüşünün hiyerarşik dilini hem de liberal-kapitalist sistemin gücü yücelten ve ötekine karşı insafsızca kullanan özelliğini bünyesine taşıyarak ruhanî otoriter sistemi kurmuştur.
Bu ruhani otoriter sistemin aktörleri, herkesi mürit / şakirt görmektedir. Siyasî iktidarın dilini paylaşmayan, ister yanlış ister doğru olsun siyasî uygulamalarını benimsemeyen, savunmayan, hayatının parçası yapmayan herkes bu anlayışa göre mürit ya da şakirt olmanın kurallarına aykırı hareket etmektedir. Terbiye edilmeye müstahaktır. Bu siyasi bünyeye uyum gösteren her hangi bir kişinin veya kurumun yaptığı yanlış, doğrudur. Çünkü "o bizdendir." Bakınız, Deniz Feneri e.V örneği. Her hangi bir muhalifin yaptığı doğru olsa bile yanlıştır. Çünkü "o bizden değildir." "Bizden olmayanı tanımlamak, aşağılamak ve bunun için şartlara ve duruma uygun bir ağ icat etmek" gücü korumanın ve derinleştirmenin bir yoludur.
Dinimize ve imânımıza el koyan bu fırsatçı siyasetin dilinde İslâm, siyasî bir işlev icra ettiği müddetçe anlamlıdır. Hayatı imân ve salih amelle (barışa, iyiliğe götüren eylem) ihya etmek söz konusu anlayışın uzağına düşer. Zira İslâm, emperyalist güçlerin geleceğe dönük siyasî ve stratejik hamlelerinin bir aracı olarak kullanılmakta ve siyasî iktidarda bunun bir parçası olduğunu açıkça ifade etmektedir. "Dindar gençlik yetiştireceğiz" sözü belirtilen ağa hizmet edecek kadro yetiştireceğiz karşılığında kullanılmaktadır. Emin olun ki bu sesi duyan ABD, "ortaklarımızın sayısı artıyor" diyerek mutlu olmakta, "gelecek yüzyılın aktörü yine benim" diye sevinmektedir. Çünkü işgali, demokrasi diye yutturacak böyle bir ortak bulmak zordur!
Nadim Macit - ORTADOĞU
Kaynak: ORTADOĞU GAZETESİ http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?id=10377
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle