En Sıcak Konular

ERMENİ MESELESİNİN FARKLI BOYUTLARI

29 Ocak 2012 17:12 tsi
ERMENİ MESELESİNİN FARKLI BOYUTLARI Herkes Ermeni meselesinin farklı boyutları olduğu bilir, ama bunların neler olduğu konusunda yeterli bir bilgi sahibi değildir.

Ermeni meselesinin farklı boyutları

Herkes Ermeni meselesinin farklı boyutları olduğu bilir, ama bunların neler olduğu konusunda yeterli bir bilgi sahibi değildir. Özellikle de tembel akademisyenlerle ilgisiz Hariciye mensupları... Bu konuda bazı monşerler 70'li yıllar boyunca kendi meslektaşlarını, Büyükelçileri öldüren Asala mensuplarının ne maksatla bu cinayetleri işlediklerini bile bilmezler.

Lozan'da bu konu hiç konuşulmadığı için Türk kamuoyu meselenin farkında değildir. Çünkü Kazım Karabekir'in Ermenistan Ordusu'na karşı kazandığı üç zaferden sonra imzalanan ve o dönemde Moskova tarafından da tanınan Kars Anlaşması ile sınırlar belirlenmiştir.
Bu sınırları tanımayanların amacı, Türkiye'yi tazminat ödetmek için karar aldırmaktır.
Ermeni Soykırımı iddiası, Ermeni Tehciri'nden 50 yıl sonra, yani 1965 yılında yeniden gündeme geliyor. Konuyla ilgili iddialar yanında, Fransa gibi ülkelerin Ermeni taraftarı tavırlarıyla Hrant Dink gibi duyarlı insanların öldürülmesine gösterilen tepkiler durumu karartıyor. 

İstiklâl Savaşı'nda Ermeniler
Türkiye'nin içe kapanık bir siyasetle Osmanlı topraklarında yeni bir millet meydana getirebilmek için yeni kurulan devleti toplum mühendisliğine yönlendirmesi sonucu, maalesef yakın tarihimiz doğru yazılmadı. Hatta İstiklâl Savaşı bile tuhaf bir projenin parçası olarak eksik anlatıldı ve toplum mühendisliğinin başarılı olması için geçmiş yeniden kurgulandı. Bu politika yüzünden İstiklâl Savaşı'nda Ermenilerin durumu yeterince bilinmiyor ve halk şaşkın.

Eğer ayrıntılara boğulmamış bir ansiklopedi maddesi olarak İstiklâl veya Kurtuluş Savaşı'nı gözden geçirirsek, 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarakesi ile başlayan işgalden 30 Kasım 1922'deki Doğu Trakya'nın bize teslimine kadar süren dört yıllık dönem içinde Kuva-yı Milliye'nın doğrudan savaştığı iki devlet olduğunu görürüz: Biri Yunanistan, diğeri de Ermenistan... İşgal Kuvvetleri de yerli Hıristiyan halkın menfaatlerini korudular...
İki topluluğu da büyük devlet idealleri için bizimle savaşa sokan İngiltere ile Fransa, Birinci Dünya Savaşı boyunca onlara çok zayiat verdiren ve Çanakkale'de durduran Türkleri cezalandırmak için cesaretlendirmiş, kendileri adına bizimle savaşmaya memur etmişlerdir. Bu hayale İngilizlerle birlikte kapılarak Anadolu'nun bazı bölgelerini işgale kalkan Fransızlarla İtalyanlar karşılaştıkları sert direnişlerden ders alarak kısa sürede bu fikirden vazgeçmişler, Ermenilerin kendi üniformalarını giyerek savaşmalarından da hiç memnun olmamışlardır.

1921 Ağustos'undaki Sakarya Savaşı ile 1922 Ağustos'undaki Büyük Taarruz'un başarıyla sonuçlanması ve bir Meydan Muharebesi kazanan Başkomutan olarak Mustafa Kemal ile Genel Kurmay Başkanı olarak Fevzi Çakmak Paşaların müşir (=mareşal) unvanını almalarının öncesinde çok önemli bir başarının olduğunu iyi bilmek gerekiyor. Bu başarının arkasında, İnönü Tepesi'nde iki kere "Türkün mâkus talihini yenen" komutan olarak anılan İsmet Paşa'nın zaferi değil, ondan aylarca önce Ermenileri Doğu Anadolu'da yenerek silahlı birlikleri Batı Anadolu'ya sevk etmeye imkân sağlayan Kazım Karabekir'in başarısı vardır.

Meclis, 1920 yılının Eylül ayında Kazım Karabekir'e Doğu Anadolu'da harekât izni verir ve onun komutasındaki birlikler 29 Eyül'de Sarıkamış'ı, 30 Ekim'de Kars'ı ve 6-7 Kasım'da Gümrü'de Ermenileri mütarekeye zorlar ve 2 Aralık'ta Gümrü Anlaşması imzalanır... 
Bir yıl sonra, 13 Ekim 1921 yılında Kars Anlaşması imzalanarak bugünkü Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan sınırları da belirlendi. İşte bugün Ermeniler bunu kabul etmiyorlar.
Bu tarihler iyi bilinmeden İstiklâl Savaşı'ndaki Ermenilerin durumu, çete savaşları yüzünden Tehcire mahkum olmaları ve Osmanlı ordusuna karşı üç kere savaşmalarının sonuçları anlaşılamaz tabii. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus üniforması giyerek Doğu Anadolu'nun Rus işgali sırasındaki katliam çabaları, İstiklal Savaşı sırasında da Güney Anadolu'da Fransız üniforması giyerek ikinci katliama girişmeleri ve sonunda Ermenistan ordusu üniforması ile bize saldırarak mağlup olmalarının bir anlamı yok gibi davranıyorlar. O yüzden de Gümrü ve Kars anlaşmalarını kabul etmediklerini söyleyebiliyor ve her şeyi Tehcir odaklı tartışıyorlar.

İşte biz bu olaylar dizisini iyi bilmez ve Kazım Karabekir Paşa'ya karşı resmî ideolojinin yok gibi davranarak onu "ademe mahkum etme" çabasına uyarsak, elbette her şeyi Batı Anadolu'daki savaşlar çerçevesinde düşünür ve Ermenilerin tuzağına böyle düşmüş oluruz...

Burada açık bir yakın tarih aldatmacası yaşadığımızı kısaca ifade etmek istiyorum: 
İstiklal Savaşı'nda ilk zaferi İsmet Paşa'nın kazandığını sürekli tekrarlar durur ve onun sonraki yıllarda İkinci Adam sayılmasını tabii görürsek, ister istemez Ermenistan Ordusu'na karşı Kazım Karabekir'in kazandığı savaşları ve bunlara bağlı olarak 1920 ve 1921 yıllarında imzalanan ve sonuçları önemli Gümrü ve Kars Anlaşmalarını biz de önemsememiş oluruz... 
Böyle yapınca Ermeni tuzağına düşmüş oluyoruz ve Doğu Anadolu'da şehit düşenlerimiz de boşa ölmüş oluyor maalesef. Bu anlaşma yüzünden Lozan'da konuşulmayan konular 50 yıl sonra Ermenilerin lehine tartışılmış oluyor. Bütün dünya devletleri de böyle aldatılıyor.
Halbuki Tehcir sırasında ölenlerin hesabı İstanbul Hükümeti'nin mahkemelerinde sorulmuş ve suçlu görülenler cezalandırılmıştır. İstanbul'un işgal edildiği dönemde de bu konu yeniden Malta'da İngiliz Mahkemesi'nde ele alınmış ve önceki kararlar yerinde bulunmuştur.

Şimdi sormak lazım: İstiklal Savaşı'nda Kazım Karabekir'e hak ettiği itibarı vermemek için Ermenilere hak etmediği itibarı vermek ve milletimizi soykırımcı ilan eden zihniyetle ona hak veren Osmanlıca bilmeyen aydınlarımıza söylenebilecek ne tür bir sıfat var, bilemiyorum.

Ermeni Meselesi'nin Çözümü 
Üzerinde durduğum husus iyi anlaşılmadan Ermeni Meselesi'nin konuşulduğu yanlış zemin hiçbir şekilde kavranamaz ve milletimize atılan iftiraların dünya önünde tartışılması mümkün olmaz. Ermeniler'in 1895-1920 arasında, 25 yıl bağımsız Büyük Ermenistan hayali için neler yaptıkları, ne türden katliamlara giriştikleri konuşulmadan Tehcir'i gerekli kılan şartlar anlaşılmaz ve sadece bu Tehcir sırasında soykırım oldu mu olmadı mı tartışmasına odaklanacak tarih tartışmalarından da olumlu bir sonuç çıkmaz. Çünkü Tehcir'in öncesi ve sonrası dikkate alınmadan Ermeni Meselesi'nin anlaşılması ve çözülmesinde hiçbir mesafe alınamaz.

Eğer biz Ermenilerle, Yunanlılarla ve Araplarla iyi komşuluk münasebeti kurmak istiyorsak, önce yakın tarihimizle tam bir yüzleşmeyi göze almak ve yakın tarihin kahramanlarına hakkını teslim etmek zorundayız. Ondan sonra bu komşularla barış gerekir. Bununla birlikte açık olan arşivler ışığında hem milleti, hem de dünyayı bilgilendirmek lazımdır. Yoksa "devletin âli menfaatleri için" saklanan lüzumsuz sırlarla millet de dünya da ikna edilemez...
Ermenistan ve Yunanistan bize karşı yenildi, Fransız, İtalyan ve İngiliz İşgal Kuvvetleri de ülkemizi terk ettiler. Ankara hükümeti adına Lozan'a giden Türk heyetinin eli güçlendi. 
Bilindiği gibi, esasen İşgal Kuvvetleri yerli Hıristiyan halkın menfaatlerini korumak için Anadolu'yu işgal ettiler... Ermenilerle Rumlar rezil katliamlara girişince, işgalciler onları koruyamaz oldular. Fakat Doğu ve Batı Anadolu'da kazanılan zaferler de ayrıca bizim milletimizin istiklal iradesini ortaya koyduğu için, İşgal Kuvvetleri daha çabuk ülkeyi terk ettiler.

Batı Anadolu'da Yunanlılarla Rumlara karşı kazanılan zaferlerin sonucu yapılan Lozan Anlaşması bu kadar çok konuşulduğu halde, neden Doğu Anadolu'da kazanılan zaferler sonucu yapılan Kars Anlaşması hiç konuşulmuyor? Halbuki Ermeni Meselesi'nin bu zeminde konuşulması gerekir. Biz Kars Anlaşması hiç üzerinde durmadığımız için Ermenistan da onu tanımıyor ve biz kazandığımız zaferle yaptığımız barışın sonuçlarından yararlanamıyoruz.

Ermeni Meselesi'nin çözümü, elbette tarihçilerin soykırım iddialarına odaklanmış var-yok tartışmalarıyla çözülemeyeceği gibi, politik tartışmalarla da çözülemez. Bunu çözecek şeylerin en önemlisi, insanî yaklaşımlardır ve bu topraklarda 800 yıl barış içinde yaşayan Türk ve Ermeni halklarının dayandığı insanî zemindir. Bu da ancak ortak hikâyeler, teröristleri ve askeri çözümleri dışarıda tutacak insanî ve estetik yaklaşımlarla mümkün olabilir. Tabii müzik, edebiyat ve tiyatro gibi çeşitli alanlarda barış elçilerinin öne çıkması bir çözüm yolu açabilir, ama bütün bunlar 25 yıllık mücadele ortaya konmadan, tarih bilinmeden imkansızdır.

 

Mustafa Miyasoğlu - Milli Gazete


Kaynak: MİLLİ GAZETE http://www.milligazete.com.tr/makale/ermeni-meselesinin-farkli-boyutlari-228652.htm


Bu haber 980 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,306 µs