En Sıcak Konular

HÜRMÜZ BOĞAZI RESTLEŞMESİ

12 Ocak 2012 18:23 tsi
HÜRMÜZ BOĞAZI RESTLEŞMESİ Hürmüz'de henüz bir savaş olmasa bile bölgedeki tehlikeli ve kritik durum, ciddiyetini korumaktadır.Batı'nın yapmaya çalıştığı yeni bir kollektif sömürgecilik girişimidir.

Hürmüz Boğazı restleşmesi

Belli özellikler

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alan, onları ayıran ama iki körfezi de birleştiren bir boğazdır. Bu körfezler, Umman ve Basra körfezleridir. Bu boğazın en büyük özelliği, dünya tanker trafiğinin @'ının buradan geçmesi ve dünya petrol ihtiyacının 1/5'inin buradan karşılanıyor olmasıdır.

Hürmüz boğazı yaklaşık 200-250 km uzunluğundadır ama genişliği çok değildir, en dar noktası 54 km kadardır. Gemilerin geçmesine izin verebilecek derinlikteki alan ise sadece 9 km olup, ancak bu dar şerit içinde derinlik 100 metreyi bulmaktadır. Bu da su altı derinliği 12 metreye ulaşan tankerlerin geçebilmesi için çok önemli bir şarttır.
Böyle bir boğaz trafiğe kapatılabilir mi? Bugünlerde en çok konuşulan mevzuu bu olup, karşılıklı restleşmelerin merkezinde de bu husus yatmaktadır.
Hürmüz boğazının trafiğe kapanabilmesi için 4 şey yapılabilir:
Mayınlama yöntemi kullanılabilir.
Denizaltılardan ve su üstü gemilerinden atılan torpidolarla bu sağlanabilir.
Boğazın en derin noktasında büyük tonajlı bir gemi (kendi gemisi veya dışardan gelen bir gemi) batırılarak, büyük tonajlı gemilerin geçmesi tamamen önlenebilir,
Karadan uzun menzilli füzeler atılmak sureti ile gemilerin geçişi önlenebilir.
Hangisi kullanılırsa kullanılsın sonuçları bütün dünyayı etkileyecek ve petrol fiyatlarını yükseltecek niteliktedir. Büyük bir ihtimalle de bölgesel hatta küresel bir çekişmeyi de beraberinde getirmesi kuvvetle muhtemeldir. Diğer bir deyişle rahatça bir genel savaşın çıkması beklenebilir.
Hürmüz boğazının hukuki statüsü:
Hürmüzün açık kalması için bazı hukuki şartlar ve gerekçeler de mevcuttur. 1982 tarihinde imzalanmış olan bir Birleşmiş Milletler sözleşmesi gereği Hürmüz Boğazı uluslararası bir boğaz olarak kabul edilmiş olup, her şart altında trafiğe açık tutulması konusunda genel bir mütabakata varılmıştır.

Restleşmenin sebepleri ve gelişmeler:
İran , bilindiği gibi nükleer santraller üstünde çalışmakta ve nükleer kapasitesini geliştirmektedir. Şu aşamada sağlık ve enerji ihtiyaçlarını karşılayacak kadar nükleer enerji üreten İran'ın, kısa bir süre sonra bomba yapımını sağlayacak bir kapasiteye ulaşması da beklenmektedir. Tesisleri, Uluslararası Atom Enerjisi kontrol müessesesinin teftişlerine açıktır ve onların araştırmaları serbestçe yapılabilmektedir. Son 6 ay içinde de, İran'ın en yüksek dini otoritesi, "öldürmek için atom bombası yapmayacaklarını" resmi olarak ilan etmiştir. Bunu daha önce de birçok defa ifade etmişlerdir.

ABD, 1979 Humeyni devriminden bu yana, İran üzerindeki kontrolünü kaybetmiş ve oradaki enerji kaynaklaklarını rahatça kullanma hakkı elinden kaçmıştır. Aynen İkinci Dünya savaşı sonrasında İngilizlerin mecburen İran'dan çekilmek zorunda kalmaları gibi. Bu her iki devletin de İran'la bitiremedikleri hesap esasta "enerji kaynaklarının kontrolünü elinde tutma" mücadelesine dayanmaktadır. Bir de 1979'da Tahran'daki ABD elçiliğini ele geçiren İranlıların tüm gizli evrakları okuyarak, Amerikalıların ve Avrupalıların planlarına vakıf olmaları da olayın etkisini arttırmış bulunmaktadır.
İran'ın nükleer çalışmalarından ABD ve en çok da İsrail rahatsız olmaktadır. İsrail, sürekli olarak ABD ve Avrupa devletlerini bu konuda kışkırtmakta ve onları gelecekte olabilecek bir çatışmada İran'ın güçlü olabileceği konusunda uyarmaktadır. Bu kadarla da yetinmeyip, durduk yerde İran'a ambargo koymadığı için Türkiye aleyhine de kampanya başlatmış bulunmaktadır.

ABD ve Avrupa ülkeleri özellikle Birleşmiş Milletleri (BM) kullanarak, İran'a karşı yaptırımları arttırmaya çalışmaktadırlar. Geçen seneki BM Genel Kurul toplantısında yine genel bir suçlama ve karar aldırtma girişiminde bulunan ABD ve İsrail'e karşı bir çok devlet karşı çıkmış ve bu girişimler başarıya ulaşamamıştır. Türkiye ve Brezilya delegelerinin çalışmaları bunda etkili olmuştur.
Diğer bir gelişme açısından, Füze Kalkan projesinin geliştirilmesi ve bu kalkanların Malatya'nın Kürecik beldesine yerleştirilmesi, Türkiye'yi hayli sıkıntılı bir duruma düşürmüştür. NATO üyesi olması hasebi ile başta ABD olmak üzere NATO üyelerinin baskısı ile bu Füze Kalkanı'nı kabul etmek zorunda kalan Türkiye, diğer taraftan hem İslam dünyasına , hem İran'a ve hem de Rusya'ya karşı mahcup durumda kalmıştır. 
Rusya, tüm bu manevranın ve füzelerin sonuçta Batı'nın kendisine karşı dolaylı bir şekilde uygulamaya çalıştığı bir "çevreleme/ kutulama hareketi" olarak görmüş ve tepki vermiştir. İyi ilişkilerde olduğu Türkiye, arada kalmıştır.

Aynı şekilde, bizzat ABD ve Batı'nın ifadesi ile Füze Kalkanı, İran'a karşı yerleştirilmiş olup, İran'la enerji, ticaret, lojistik ve güvenlik gibi pek çok konuda çalışmak zorunda olan Türkiye'yi son derece zor bir durumda bırakmıştır. Bu gelişmelerden en kârlı çıkan, yine İsrail olmuştur.
Bunca yaptırım ve gelişmeyle yetinmeyen ABD ve Batı, yeni yaptırımlar koymak üzere harekete geçmiş ve bu sefer de İran Merkez Bankası'nı hedef alan kararlara yönelmiştir. Buna karşı da İran, kendine karşı yapılan bu "boğma hareketine" karşı, gerekirse Hürmüz boğazı geçişlerini yavaşlatarak, cevap vereceğini ifade etmiştir. Ondan sonra da gelişmeler hızlanmıştır. Bu ABD ve AB baskısı tamamen BM kararları dışında gelişen olaylardır. (bunun uluslararası hukuk yönünden ne kadar geçerli olduğu da ayrı bir münakaşa konusudur.)
ABD, bunca tehdit karşısında 29/12/2011 tarihinde USS John Stennis uçak gemisini ve USS Mobile Bay kruvazörünü, Hürmüz boğazı yakınlarına göndermiş ve olayı yakından takibe almıştır. Buna karşılık, İran derhal o civarda bir askeri kara ve deniz tatbikatı geliştirmiş ve sonra da Cumhurbaşkanı yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi, "ABD bu şekilde bizim ticaret ve mali faaliyetlerimizi engellerse, biz de Hürmüz boğazından tüm geçişleri önleriz" diyerek çıtayı yükseltmiştir. Buna karşılık ABD 5. Filosunun sözcüsü bir general de, "Trafiğin kesilmesine asla müsaade edilmeyeceğini" beyan etmiştir. Kısacası, olaylar kısa bir süre içinde hızlı bir tırmanışa geçmiş bulunmaktadır.

Bu arada İngiliz ve Fransızlar da hemen 1982 uluslararası anlaşmaları hatırlatarak, herkesin bu anlaşmalara saygılı olmaları gerektiğini beyan edip, olaya karışmışlardır.
Türkiye, bu arada her iki tarafı da itidale davet ederek, gerginlik ve restleşme yerine diyoloğun daha yararlı olacağını vurgulamıştır. Sn. A. Davutoğlu yeni yılın ilk günlerinde İran'a giderek, tarafları "ılımlı olmaya", "diyolog yolu ile çözüm bulmaya" ve karşılıklı tehdit çıtalarını yükselteceklerine yeniden müzakere masasına dönmelerini" sağlamaya çalışmıştır. Olumlu bir cevap da almış bulunmaktadır.

Sonuç:

· Hürmüz boğazı üzerinde her iki taraf, hatta tüm partiler gayet tehditkar ifadeler kullansalar bile, henüz kimse buradan geçecek gemiler üzerinden birbiri ile savaşa girmeye hazır değildir.

· ABD, İran'a çok kızmasına rağmen, sırf İsrail'in teşviki ile İranla bir savaş içinde olmaya razı değildir.

· ABD'de seçim yılı olması dolayısı ile başkan Obama, "kuvvetli ve muktedir bir başkan" imajı çizmek zorundadır. Dolayısı ile senato ve kongreden gelen güçlü taleplere cevap olarak İran Merkez Bankası aleyhine bir kanun çıkartmış ve geçen Cumartesi (7/1/2012) bunu imzalamıştır. Lakin:

- Bu İran'la iş yapan herkesi bağlamayan bir kanundur.
- Kendi müttefikleri bile, kendi "milli çıkarları doğrultusunda" farklı davranacaklardır.{mesela Türkiye, doğalgaz, petrol, birçok ticari madde ve özellikle de PKK'ya karşı istihbarat paylaşımı dolayısı ile olaya katılmayacağını anlatmış ve ABD bunları kabul etmiştir}
- Avrupa ülkeleri arasında buna uymayanlar çoktur.

· ABD iş sahaları açmak için silah satışlarını arttırmıştır. Hem Körfez ülkelerine bir yığın silah satarak onları silahlandırmış, hem de kendi ticaretini arttırmıştır.

· Sudi Arabistan'a yeni uçaklar satmış ve Irak'a 11 milyar dolarlık silah satışı yapmıştır. ABD ekonomisinde işsizlik rakkamlarında düşüş yaşanmıştır.

· Eski sömürgeci huyları depreşmiş olan İngiltere ve Fransa, ABD'yi adım adım takip etmektedirler. Avrupa'nın içine girdiği ekonomik kriz de bunu teşvik etmektedir. Fırsat bulsalar, İran'a saldırmaya hazırdırlar.

· Türkiye, Ortadoğu'da bir yangının daha başlamaması için çalışmalar yapmaktadır.

· Lakin, bunun başarısı pekçok uluslararası faktörün etkisine de bağlıdır.

· Hürmüz'de henüz bir savaş olmasa bile bölgedeki tehlikeli ve kritik durum, ciddiyetini korumaktadır.

· Batı'nın yapmaya çalıştığı yeni bir kollektif sömürgecilik girişimidir.

 

 Prof. Dr. Oya Akgönenç - Milli Gazete



Kaynak: MİLLİ GAZETE http://www.milligazete.com.tr/makale/hurmuz-bogazi-restlesmesi-226858.htm


Bu haber 733 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,199 µs