En Sıcak Konular

FACEBOOK OKURYAZARI GENÇLİK

24 Mayıs 2011 09:25 tsi
FACEBOOK OKURYAZARI GENÇLİK Okur yazarlığı facebook seviyesine indirgenen bir genç topluluktan daha iyisini de beklemek doğru olur mu ki?

Facebook okuryazarı gençlik

Gençliğin git gide kötüye gittiği, şimdikilerin öncekilere kıyasla vurdumduymaz, umursamaz, düşüncesiz, bilgisiz ve de ilgisiz oldukları, eskiye yapılan bir nostaljik vurgu ile dillendirilir her kuşakta muhakkak. Her eskiyen kuşak, bir sonraki kuşağa daima kuşkucu ve beğenmeyen bir gözle bakar, özelde gençliğin, genelde ise insanlığın ve dünyanın hiç de iyi bir yöne gitmediğini söyler. Genel geçer bir kaide gibi her kuşakta tekrarlanan ve yeniler eskidikçe onların da giderek benzer kaygılara ve düşüncelere yöneldikleri bir döngüdür bu. İnsanlık tarihi, her kuşakta kendisini tekrarlar bir bakıma.

Artık yaşın ilerlemesi mi demeli, yoksa gerçekten de ters giden bir şeylerden mi şüphe etmeli, bilinmez ama bu sonu gelmeyen "gençliğin ahvali" meselesi de üzerinde durulmaya değer bir hal aldı. Pek bir nitelik kazandırmayan, düşünmeye, sorgulamaya değil de ezber etmeye, koşullanmaya şartlandıran bir eğitim sisteminin yoğurduğu genç zihinler, eğer ki kendileri de okumaya, öğrenmeye, gelişime, aklını kullanmaya pek meyyal değilseler, sonuçta ortaya çıkan sonuç niteliksiz, bilgisiz, yüzeysel, şekilci ve aklını kullanmayı bilmeyen bir nesil oluveriyor.

Türkiye'deki değişen toplumsal yapı, insan karakteri, ikili ilişkiler, gündelik yaşamın çürümesi gibi konular gündeme geldiğinde, unutmamak gereken bir şey varsa o da, Türkiye'nin '80 sonrası dönemde içine sokulduğu değişim ve dönüşüm sürecidir. Ki süreç, hem ekonomik, hem siyasi, hem de ahlaki deformasyonlara yol açmıştır. Birilerinin söylediği gibi, asfalt yol uzunluğu, televizyonu, telefonu olan hane sayısı artmıştır, insanların kılık kıyafeti düzelmiş, gökdelenler şehirleri kuşatmış, lüks markalara akıtılan para miktarı, dolar milyonerlerinin, milyarderlerinin sayısı da artmıştır, kabul. Ancak, en önemli değişim olarak insanların ve toplumun değerlerinde yozlaşmaya sebep olmuştur, ahlakını bozmuştur. O sürecin meyveleri bugün olgunlaşmıştır artık ve eğer ki gençlerin ilgisizliği, bilgisizliği, vurdumduymazlığı, yüzeysel oluşları gibi şeylerden bahsedilecekse, işin nereden nereye geldiğini de hatırlamak gerekir.

Türkiye, çok farklı koşullarda yaşamın devam ettiği ve insanların da birbirleriyle eşdeğer bir yaşam sürmedikleri, büyük şehirler haricinde birçok yerde en temel imkanların bile yokluk kategorisnde değerlendirildiği bir ülke. Çevremizdeki insanlara bakıp tüm toplumu öyle algılamak yanıltıcı oluyor. Mesela, askerliğimi yaptığım 2005 senesinde hâlâ okuma yazması olmayan insanlar vardı. Çarşı iznine çıkan askerlerden birisine "falanca gazeteyi alır mısın?" dediğimizde, 20'li yaşlardaki genç bize "Öyle bir gazete mi var?" demişti, ki o gazete en azından 50 senelikti ve buna rağmen ismini bile duymayan insanların da olduğunu öğrendik Elbette, o veya bu gazeteyi alıp almamak meseleis değil burada sözü eidlen, ismini bile duymamış olması. Aynı vatandaş, bizim o sorumuza "Hangi gazete?" diye değil de askerler arasında yaygın olan gazeteleri kastederek "Posta mı, Şok mu?" diye mukabele etmişti, ki o insanın dünyası buydu işte. Şimdi, bu adamı değerlendirirken kitabi ölçütleri veya kendi deneyimlerinizi devreye sokmanız bir anlam ifade etmeyecektir.

Bir haber bültenindeki muhabirin yaptığı sokak röportajlarına özel bir dikkat gösteriyorum mesela. Yukarıdaki örnek resmen canlanıyor karşımızda. Sorulan sorular öylesine sıradan ve basit olmasına rağmen öylesine cevaplar çıkıyor ki, aslında mizahın da çok karmaşık bir yapısının ve hasletinin olmadığını, tersine en basit gözüken olayda bile bulunabileceğini gösteriyor. Ayrıca, insanların bambaşka bir alemde yaşadıklarını, zihinlerini nelere ayırdıklarını görme fırsatı veriyor. Kolay oğlu kolay sorulara bile saçma sapan yanıtlar verilmesi ve bu yanıtları veren insanların dünyasının ne menem bir dünya olduğu üzerine düşünülmesi gereken bir olgu.

Bazı kimseler, bu röportajlarla insanların küçük düşürüldüğünü ve alaya alındığını iddia ediyorlar. Affedersiniz ama dört halifeyi veya Libya'nın nerede olduğunu bile bilmeyen insanlardan bahsediyoruz. Bilmeme hakkı da var, amenna. Ancak, "bilmiyorum" demek yerine saçma sapan cevaplar veren insanlar söz konusu ve işin kötüsü, bu cehalet rüzgarı küçük bir azınlıkla sınırlı değil. Türkiye'de cehalet hiç olmadığı kadar güçlüdür artık. Çünkü, çoğunluğu ele almıştır ve eskiden duyulan mahcubiyet de yerini cahil cesaretine terk etmiştir. Bir şeyler öğrenmek, özellikle de imkanların bu kadar arttığı bir dönemde, hem kolay hem de hızlı bir hal almışken, insanlar öğrenmeye, bilgi sahibi olmaya, akıllarını kullanmaya önem vermiyorlar. Aynı imkanları (internet, televizyon, radyo, gazete vs) hoşlarına giden, merak ettikleri ıvır zıvır işler için pekala kullanıyorlar. Diziler ve dizi karakterleri hakkında yedi göbek sülalesine kadar bilgi sahibi olan insanlara "Wikileaks nedir?" diye sorunca "Beşiktaş'ın yeni transferi" cevabı alınabiliyor mesela.

Cumhurbaşkanı'nın eşinin geçtiğimiz haftalarda ilköğretim öğrencileriyle yaptığı bir sohbet vardı. Çocuklara en çok okudukları kitap soruluyor ve çocuklar da cevaben "facebook" diyorlar. Türkiye'nin genç nesilleri (aynen tarımdaki yabancı menşeli, tek kullanımlık ve etkisi de ilerleyen kuşaklarda çıkacak olan tohumlar gibi) bir zihni muhasara altında sanki. Günün herhangi bir saatinde, boş boş gezen lise mezunlarına rastlamak mümkün. Üniversiteye girememiş, elinde bir mesleği olmayan, herhangi bir şeye yeteneği bulunmayan, geleceğin "vasıfsız işçileri" olarak liseden mezun edilmiş gençler. Facebook, internet vs bu gençlerin okudukları yegane yazılı kaynaklardır, doğru aslında. Göstermelik olarak her ile, her ilçeye, her mezraya liseden bozma üniversite açarak çözülecek sorun değildir bu. Çözüm, diploma vermek değil insanı gerçek manada yetiştirebilmektir. Diplomalar, hiç bu kadar ayağa düşmemişlerdi muhtemelen.

Niğde'de yerel bir televizyon muhabirinin üniversite öğrencileri ile gerçekleştirdiği mülakatlarla bitirelim. Muhabir, özellikle şehirdeki üniversite öğrencilerine sorular soruyor ve cevaplar saçmalıkta birbirleriyle yarışıyor. "Bin Ladin ile Obama görüşecek, arabuluculuğu da Abdullah Gül yapacak. Ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki bir soruya öğrencilerin gayet ciddi (!)cevaplar vermesi, bir çoğunun bunun iyi bir şey olduğunu söylemesi, hatta bir tanesinin aşka gelip "böyle bir şeyi sadece Türkiye'nin yapabileceğinden" bahsederek kendini aşması söz konusuydu mesela.

Okur yazarlığı facebook seviyesine indirgenen bir genç topluluktan daha iyisini de beklemek doğru olur mu ki?

Burak Kıllıoğlu - Milli Gazete

 

Kaynak: MİLLİ GAZETE {http://www.milligazete.com.tr/makale/facebook-okur-yazari-genclik-203122.htm}



Bu haber 1,420 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,684 µs