En Sıcak Konular

ZEYBEK: ''MHP İLE GÖRÜŞME TEKLİFİNDE BULUNDUM''

2 Nisan 2011 20:07 tsi
ZEYBEK: ''MHP İLE GÖRÜŞME TEKLİFİNDE BULUNDUM'' Zeybek: ''Nefsime ağır gelse de MHP’ye görüşme teklifinde bulundum.Ben hala ümidimi kesmiş değilim. Kendisine de bir güzel hediye hazırladım. Evet bu görüşme gerçekleşirse o hediyeyi de kendisine takdim edeceğim'' dedi.

Genel Başkan Namık Kemal Zeybek, Ankara’da bir araya gelen İl Başkanları toplantısında konuştu:

“Nefsime ağır gelse de MHP’ye görüşme teklifinde bulundum”

“Ben hala ümidimi kesmiş değilim. Kendisine de bir güzel hediye hazırladım. Evet bu görüşme gerçekleşirse o hediyeyi de kendisine takdim edeceğim. Bu arada onu da söyleyeyim. O güzel hediye 1977 yılında rahmetli Türkeş’in bana hediye ettiği bir ahlat işi Geyik sapından yapılmış, işlemeli bir bastondur. Bunu da kendisine bir jest olsun diye vermeyi düşünüyorum.”


Genel Başkan Namık Kemal Zeybek, Ankara’da bir araya gelen İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yaptığı görüşme teklifine bir cevap alamadığını hatırlatarak, “Ben hala ümidimi kesmiş değilim. Kendisine de bir güzel hediye hazırladım. Evet bu görüşme gerçekleşirse o hediyeyi de kendisine takdim edeceğim. Bu arada onu da söyleyeyim. O güzel hediye 1977 yılında rahmetli Türkeş’in bana hediye ettiği bir ahlat işi Geyik sapından yapılmış, işlemeli bir bastondur. Bunu da kendisine bir jest olsun diye vermeyi düşünüyorum.” dedi.

Namık Kemal Zeybek, İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:


“Bismillah diyerek başlıyoruz. Değerli arkadaşlarımız toplantımız hayırlı olsun. Bismillah diyelim ki niyetlerimiz doğru olsun, sözlerimizde ihlâs olsun, sözlerimizde riya olmasın. Neye inanıyorsak onu söyleyelim ki inandırabilelim. O yüzden her zaman Bismillah ile başlamak doğrudur.


“Gözyaşları döküldü, verilen sözler unutuldu.”


Değerli arkadaşlarımız önceki gün, ‘Şehit Aileleri Derneği’ni’ ziyaret ettim. Bildiğiniz gibi son Anayasa referandumunda bir takım vaatler vardı. Bu vaatlerin bir kısmı belki uzun vadeli ama bir kısmı hemen halledilebilecek konular. Onlardan birisi de şehit ailelerine ayrıcalık tanımaktı. Şehit ailelerine bir takım işler yapılacaktı. İktidar hazırladığı anayasa değişikliğine oy isterken, şehit ailelerine de bir takım farklı uygulamalar yapacağını söylemişti. Bu bir vaatti. Peki bugüne kadar bir şeyler yapıldı mı? aradan aylar geçti, bir teşebbüs var mı? Hayır, yok.


İl Başkanları toplantısı Genel Başkan'ın konuşmasıyla başladı
 

Bu örnek şunu gösteriyor; iktidar için esas olan bir şey yapmak değil, sadece hedefleri doğrultusunda giderken boş vaatlerde bulunmak ve amaçlarına ulaşmak. Ondan sonra da verdikleri sözü unutmak. Çünkü onları samimi olarak söylemiyorlar, ihlâs ile söylemiyorlar, yapmak için söylemiyorlar, oyları çoğaltmak için söylüyorlar.


Mesela mektuplar okundu, ağlanıldı, sızlanıldı.Ceplerden mendil çıkartıldı, gözyaşları silindi. Neydi bunlar? 12 Eylül’ü yapanlardan hesap sorulacaktı. Sizler bugüne kadar bu konuda atılmış bir adım ya da söylenmiş bir söz gördünüz mü? Görmediniz.


“Şehitler de terfi ettirilmeli”


Şimdi burada ilan ediyorum. Asla bir seçim vaadi falan değil. Çünkü, bu işin seçimde de netice doğuracak bir iş olduğunu düşünmüyorum. Ama bir hak yerini bulmalı diye söylüyorum. Bu ülkenin savunmasını yapmak üzere ya da bu ülkenin birliğini ve düzenini sağlamak için görev yapıp da şehit olan insanlar, ‘şehitler ölmez’ deyip duruyorlar, eğer gerçekten ölmüyorlarsa, o zaman bunun hukuki gereği yapılmalıdır. Şunu kast ediyorum; şehit olan Er ise terfi etmeli ve nereye kadar terfi ediyorsa oraya kadar o maaşı almalı. Şehit olan eğer Asteğmen’se, zamanı geldiğinde Teğmen olmalı. Şehit olan eğer polis memuru ise emniyet müdürü oluncaya kadar terfi etmeli. Dünyada böyle bir şey var mı? Evet dünyada böyle bir şey var. Nerede var? İran’ın Tebriz şehrine yaptığım ilk seyahatte, ev sahibimin oğlu olan Babek adında bir Türk genci vardı. Babek’in babası, Teğmen iken Irak savaşlarında şehit olmuş. Ama babasından Orgeneral maaşını alıyor ve annesi ile paylaşıyor.

Yai İran’ılar şöyle düşünmüşler; Madem ki şehitler ölmez, buna inanıyoruz, öyle ise bunun gereği yapılmalı ve Teğmen olarak şehit olan askerin arkadaşları nasıl terfi ediyorsa o’nu da terfi ettirmiş ve orgeneral olmuş. Babec ve annesi de orgeneral maaşı alıyor.


‘Şehitler Ölmez’ sözü, bu manada mutlaka yerine getirilmesi gereken bir uygulamayı da ifade etmelidir. En azından toplumumuzun vicdanına ve şehit ailelerimize bir müjde olarak iade ediyoruz. İktidara geldiğimiz zaman, inşallah el birliği ile bunu mutlaka yapmalıyız arkadaşlar. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak İran’dan daha mı yoksuluz? daha mı küçük bir devletiz? daha mı az bilincimiz var? tarihimiz daha mı basit? dolayısı ile bu mutlaka yapılmalı.


Biz bu ve buna benzer 10 proje ile hiçbir siyasi partinin ortaya getirmediği göremediği 10 konu ile ortaya çıktık, bunları toplumumuza anlatıyoruz ve anlatmayı sürdüreceğiz. Bunlardan birisi de şu;


“Profesyonel orduya geçilmelidir.”


Dedik ki, artık vatan çocukları evlerinden kopartılıp yarım yamalak bir eğitimle Çukurca’da şehit olmaya gönderilmemelidir. Bizim tarihimizde 1840’a kadar profesyonel, meslekten askerlik vardı. Türkiye Devleti’nin tarihinde zorla askere alma yoktur. Tanzimatla gelen bir çok yanlıştan biridir. 1914’e kadar okumuş adamlar askere alınmazdı, yedek subaylık diye bir şey yoktu. 1914’de, Almanlar zorladı, sitemimize soktu. Okumuş vatan çocukları askere alındı ve Çanakkale’de harcandı. O yüzden Cumhuriyet, okumuş nesillerden yoksun olarak kurulmak zorunda kaldı. Yani öğretmenliği, askerde okuma-yazma öğrenen çavuşlar yaptılar. Niye okumuş adam kalmamıştı, çünkü telef edilmişti.

Biz hala sürdürüyoruz. Yedek subaylıkta zorla insanları askere alıp, Çukurca’da şurada burada telef etmek gibi yanlışlar da artık kalkmalı. Ama çağın da gereği olarak profesyonel orduya geçilmelidir ve bizden başka da şu yalın, şu basit gerçeği görebilen hiçbir siyasi parti yok bu ülkede.


Bu nasıl iştir şaşırıyorum? Tarih diyorsan, tarih. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde zorla askere almak yok. Profesyonel ordu.. Çünkü savaşmak öyle bir meslektir ki, her gün silah eğitimi yapmalıdır, beden eğitimi yapmalıdır, ruh eğitimi yapmalıdır, savaşa hazır olmalıdır. Doğrusu budur. Avrupa bunu yeni keşfetti ve uyguluyor. Biz neden geç kalıyoruz?

Bunu yapacağız mutlaka. Peki ama ‘biz asker milletiz’ diyenlere söylüyorum. Askerliği öğretmek için; gençlerimiz, kısa bir süre, mesela 1 ay askere alınır, askerliği öğrenir, sonra evlerine giderler. Onu da yaz tatiline getirmeleri gerekir ki okullarından, işlerinden, güçlerinden geri kalmasınlar. Topyekün bir savaş gerekirse, silah kullanmayı ve savaşmayı öğrensinler diye bu amaçla 1 ay askere alınabilir diyoruz.

 

Buna bağlı olarak, savunma sanayimizi %100 yerli yapacağız. Böylece İsrail’in ekonomisini geliştiren, hatta Amerikan ekonomisine katlı sağlayan iç fonların, ki bu 20 milyar doları geçer, bu parayı kendi milli sanayimize aktaracağız.

Biz diyoruz ki, ‘üretici orta direği’ dirilteceğiz. Yok olan orta direğin olduğu bir toplumda demokrasi olmaz diyoruz. Yani tarım üreticisi eğer canlandırılmaz ise aç kalırız. Ama aynı zamanda tarım üreticisi canlandırılacak, memurlara, emeklilere ve işçilere %50 zam vereceğiz. Tarıma destek vereceğiz.

Esnafımız içinden de kobileşmek isteyenlere, destek vereceğiz. Kobilerimize yardım edeceğiz, milli sanayimize destek vereceğiz, bütün bunları Demokrat Parti tarihinde yaptık, yine yapacağız. Yepyeni şeyler söylemiyorum, Demokrat Parti’nin geçmişinden getirip, sözle bunu söylüyoruz.

Yoksullara doğrudan yardım vereceğiz. Yani nakdi yardım, ayni yardım dolambacından ve ayni yardım dolandırıcılığından, yoksullarımızı kurtaracağız. Onlara Ziraat Bankası’nda açtıracağımız hesaplarda, her bir ferde 1000 lira yatıracağız. Bunun için kaynak bulmaya gerek yok. O kaynağı biz zaten baştan koymuştuk. Bugün bütçelerde var. Sen parayı yandaşlarına değil de yoksullara dağıttığın zaman mesele bitiyor.

Mahalle merkezlerini tarihimizde olduğu gibi dirilteceğiz ve muhtarlarımızı o hayat merkezlerine müdür olarak görevlendireceğiz. Onlara da müdür maaşı vereceğiz.

Yeniden devlet yatırımı yapacağız. Devlet özel sektörün gidemediği yerlerde bütün o geçmişimizde olduğu gibi fabrikalar yapacak ve işsizlik meselesine çözüm getireceğiz. Özel sektörü teşvik edeceğiz, özel sektörün gitmediği yerlere biz doğrudan doğruya devlet yatırımı yapacağız kim ne derse desin. Evet bir takım sahte masallarla, devlet yatırım yapmaz. Devlet gerekiyorsa yatırım yapar. Ekonomik faydasına bakmayacaksın. Sosyal faydasını düşüneceksin. Yani Güneydoğu’da ve Doğu’da yapılan devlet yatırımlarının ortadan kaldırılması ve işsizliğin çoğaltılması da oradaki teröristlere ortam hazırlamıştır. Bunu da unutmayalım.

Güneydoğu meselesini nasıl çözeceksin? Güneydoğu’da insanlar iş güç sahibi olduğu zaman, tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar hayatlarını kazandıkları zaman, refah içinde yaşayabilecekleri zaman, aile kurabilecekleri zaman, fabrikalarda çalıştıkları zaman, sanayiciler o bölgede destek buldukları zaman, o bölgede işsizlik meselesi azaldığı zaman terör örgütü nereden kendisine yandaş bulacak?

Ama şimdi işsiz güçsüz çocuklar, yiyecek ekmek, giyecek elbise, dağda dolaşma macera filan derken götürülüyorlar. O zaman yüzde yüz halledilmiş olmaz belki ama büyük ölçüde bu işin kökü kazınır. Onun için Demokrat Parti dönemlerinde yoktu böyle bir şey.

Biz çağdaş yönetim tekniklerine göre çağdaş devleti yeniden kuracağız. Milli kültürümüzü dünyaya yayacağız. Bizim Milli kültürümüzde Hoca Ahmet Yesevi, Mevlana, Yunus Emre vardır. Kültür Bakanlığım sırasında bu tanıtımı ben de yaptım. Bunu dünyaya sürekli ve ardıçıl yöntemlerle yaydığımız zaman, ülkemizi tanıtmak ve aynı zamanda ülkemizin mallarını satmak, bize dışarıda siyasi itibar sağlamak bakımından doğru olanı yapmış oluruz. Bu mutlaka yapılmalıdır diyoruz.

“Türk Devletleri Birliği kuracağız.”

Bilinçli siyaset uygulayacağız. Türk devletlerini hemen Türk devletleri birliği halinde birleştireceğiz. Çevrenin lideri bir Türkiye meydana getireceğiz ve Türkiye’de Cumhuriyet’e bağlı olarak, alabildiğine ve olabildiğince demokrasiyi biz gerçekleştireceğiz. Çünkü Türkiye her toplumdan daha çok demokrasiyi hazmedebilecek bir toplumdur. Bizim inancımızın derinliklerinde de, yani yaratılış anlayışımızda da demokrasi vardır. Cenab-ı Hak, insanları çoklukta yaratmıştır, takdiri öyledir. Öyleyse Cenab-ı Hak’kın bu yaratılış anlayışına, bizim bağlı kalmamızdan daha tabii ne olabilir? Başkaları gibi sosyolojik değildir yani. Çünkü bizim inancımız bize, demokrat olmayı gerektiriyor. Bunlar bizim kimsenin aklına gelmeyen, yaklaşamadıkları projelerimiz. Tekrar tekrar görüşmeler sonucunda çok güzel bir seçim bildirgesi hazırladık. İnşallah yakında ellerinize geçecek. Sizin ürününüz, sizin eseriniz olan bu çalışmayı beğeneceksiniz. Yani seçim bildirgelerimiz hazır.

“Seçime girmeye hazırız”

Sizlerden istediğimiz aday listeleriyle birlikte adayları yine sizinle birlikte demokratik bir biçimde tespit edeceğiz. Seçime girmeye hazırız ve inşallah netice alacağız. Programlarımızı hazırlıyoruz. Şimdi yeni yöntemlerle daha geniş kitleleri kucaklamak için hazırlıklarımız var, değerlendireceğiz ve seçime gireceğiz. İttifaklar bizim gündemimizin onuncu maddesi oldu. İttifak diye bir kavramı da biz kucağımızda bulduk.

Evet bu daha önceden de vardı. Gündemdeydi. Bize getirilen şekliyle o projeyi gündeme koyduk. İlkeli bir projeyi yeniden aldık ve arkadaşlarımız onu götürüyor. Yani şöyle söyleyeim. Başkanlık Divanı’nda benimle birlikte on yedi arkadaşım var. On yedi arkadaştan sadece bir arkadaşımız ittifak meselelesiyle ilgili olarak çalışıyor. Demek ki bizim gündemimizin on yedide bir meselesidir, ittifak meselesi. Bizim meselemiz ittifak değil ama o da önemli bir konudur.

Bu hükümetin yaptığı büyük yanlışlardan, bu hükümetin Türkiye’yi bölünmeye götüren bir takım adımlarından, ‘Türkiye’ye başkanlık sistemini getireceğiz. Valileri de halk seçecek’ gibi bir projenin ne manaya geldiğini de bildiğimizden daha büyük, daha gür bir halde meclise girmeliyiz.

Meclis’e girmenin iki yolu vardır. Biri sağ blokun meclise girmesi. Bir de Meclis’de zaten var olan partilerin daha büyük bir şekilde meclise girmesi. Arkadaşlarımızın bir çoğunun aklına ittifak görüşü geldi. Sonra bu basına yansıdı. Gazeteciler yansıttılar. Bu işi tazeledi. MHP çevrelerinde de böyle bir konu meydana geldi. Ben, en ciddi teklif ne olur dedim ve sayın Bahçeli’den görüşme talebinde bulundum. Bugün Cumartesi, hala görüşme talebime bir karşılık gelmedi.

“Bahçeli’ye hediye hazırladım”

Ben hala ümidimi kesmiş değilim. Kendisine de bir güzel hediye hazırladım. Evet bu görüşme gerçekleşirse o hediyeyi de kendisine takdim edeceğim. Bu arada onu da söyleyeyim. O güzel hediye 1977 yılında rahmetli Türkeş’in bana hediye ettiği bir ahlat işi. Geyik sapından yapılmış, işlemeli bir bastondur. Bunu da kendisine bir jest olsun diye bir cemile olsun diye vermeyi düşünüyorum. Hala duruyor odamda. Söyleyeceğimiz şuydu. Biz MHP ile ittifak yapabiliriz. Niye? Yani bu vatan için bizim nefsi meselelerimizi, vatan meselelerine, parti meselelerine bulaştırmamız doğru değildir. Yani Devlet Bahçeli’yle bizim aramızda ne olmuşsa olmuştur. Geçmiş gitmiştir o. Bugün bir partinin genel başkanıdır. Ben de büyük bir partinin genel başkanıyım.

Nefsime ağır gelse de görüşme teklifinde bulundum

Nefsime ağır gelse de, kendisinden bu şekilde bir görüşme teklifinde bulunmam benim görevim ve partideki görevim. Dolayısıyla tereddütsüz bu teklifte bulundum. Bir iki gün sonra da bir gazetecinin sorusu üzerine de şöyle söyledim: ‘Biz MHP ile ittifak yaparız. Çatı problemi olmaz. Çatı MHP’dir. Çünkü bizim il başkanları arkadaşlarımızdan bir çoğunun bana getirdiği ortak görüş şu oldu. Mecliste grubu olan bir parti ile ittifak yaparsak, o partinin çatısında olabiliriz. Ama Meclis’de grubu olmayan bir partiyle yaparsak çatı biz olmalıyız. Biz demokrasiye böyle inanıyoruz. Buna katılımcı demokrasi deniliyor. Yani sizden görüşlerinizi alacağız, sonra ortak görüş halinde ifade edeceğiz. Yoksa ben gece rüyamda birşey göreceğim, sabahleyin arkadaşlar böyle yapıyoruz diyeceğim. Ben böyle bir demokrasiyi kabul etmiyorum. Ben birlikte yönetimi kabul ediyorum.

Dolayısıyla söylediklerimiz buydu. Bir tek şartımız oldu. Listeler, netice alacak şekilde düzenlenmeli. Çünkü listeyi eğer netice alacak şekilde düzenlemezsek, bu sefer adı zaten ittifak olmaz. İttifak demek iki tarafın taraftarlarının ve halkın oyunu alacak liste yapmak demektir. Sadece bunu söyledik. Bu da tabii bir şeydir. Beş milletvekili, 10 milletvekili böyle şeyler telaffuz etmedik. Basında geçti de onun için. Böyle bir şey yok. Zaten görüşme bile olmadı.

Listeler üzerinde çalışılıyor..

Zaten listeleri doğru tanzim edersen, bunun yüzde 30 ları oy oranını geçecek bir sinerji meydana getireceğini bilenler söylediler. O zaman ben ne 10’u, ne 15’i? 40 bile alabilirdik. Bu büyük bir uluslararası oyunun bozulması anlamına gelirdi. Son derece vatanseverce ve aynı zamanda akıllıca bir hareketimiz oldu. Ama şu güne kadar biz tam bir karşılık almadık. Sadece Cihan Paçacı’nın, yani sayın Genel Sekreter’in, (bizim eski milletvekilimiz ve bakanımız. O da ilginç bir şey. Böyle iki parti arasında geçişler çok oluyor. Dolayısıyla bizim eski milletvekilimiz ve bakanımız. Olabilir siyaset bu) Sayın MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı’nın, ‘Biz listelerimizi yaptık, MKYK’da karar çıkarttık ve ittifak yapmayacağız’ diye bir sözü oldu. Ama ben bu sözü dahi kesin söz saymıyorum. Gün doğmadan neler doğar? Memleket için hayırlı bir şeydir. Ama çok da yakın bir ihtimal olmadığı görünürde duruyor. Bunu da ifade etmiş olalım. Saadet Partisi ile olan ittifak konuşmalarıysa hala sürüyor. Listeler üzerinde çalışılıyor.

Şimdi geldiğimiz bu noktada değerli il başkanlarımızla, ucu açık yani gerekiyorsa sabaha kadar oturarak, görüşlerin tam anlamıyla demokratça sakınılmadan söylendiği bir istişare toplantısı gerçekleştirmek istedik. Grup grup gelen arkadaşlarımızla görüşüyorduk, açık görüşlerini, itibarla dinliyorduk. Ama şimdi bir ortaklaşa görüş oluşturmak üzere bu istişare toplantımızı yapmamız gerekiyor. Bugünkü toplantımızı yapmamızın amacı bu. Peki çok teşekkür ederim. “ 
 

Kaynak: DP Basın Merkezi {http://www.dp.org.tr/HaberDetay.asp?id=132213} 



Bu haber 761 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,469 µs