YAŞASIN ABD'NİN HAMİSİYİZ ARTIK

24 Mart 2011 12:20 tsi
Küçük Amerika olmasak bile Amerika'nın Libya mümessili gibi bir şey olduğumuz için ve bölgede giderek daha fazla hissedilen "lider ülke" konumumuz için oturup şükredelim.

Yaşasın, ABD'nin hamisiyiz artık

Nihayet "lider ülke" ve "dünyanın yükselen yıldızı" olduğumuz kanıtlandı. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Türkiye, ABD'nin "koruyucu güç/hami devleti" olmayı kabul etmiş! Gerçi, Irak'taki işgalin başlarında da, büyüklerimiz "ABD askerleri için duacı olduklarını" söyleyerek bu hamilik/koruyuculuk işine erkenden girişmişlerdi. Ancak, işte görülüyor ki, dünyanın jandarması, süper güçlerin süper gücü, Türkiye'nin hamiliği/koruyuculuğu altına girmiş durumda ve 80 senede yapılamayanı 8 senede yapan süpersonik diplomasimiz de bir zafer daha kazanmış durumda. NATO Genel Sekreteri'nin, karikatür krizi sırasında özür dilemeyen ve Türkiye'nin istememesine rağmen seçilen Rasmussen olması bile müthiş diplomatik başarılarımıza gölge düşürememişti ve şimdi o başarılar taçlanıyor resmen.

Kimileri kalkıp da, Libya'ya karşı vuku bulan son emperyalist saldırılar karşısında akşamdan sabaha fikir değiştirdiğimizi söylemesin. Önce saldırıları tasvip etmez görünüp de daha sonra "uluslararası meşruiyet" gibi ucu açık bir kavrama sığınmamızı kafası karışıklık olarak algılayanlar muhakkak çıkacaktır. Halbuki, Türkiye ne yapacağını ve hangi tutumu alacağını o kadar iyi biliyor ki, işte dünyanın koskoca devletine hamilik yapmayı kabul ediyor.

Özelde Ortadoğu ve Arap dünyasının, geniş manada da tüm İslam aleminin en önemli sorunlarından birisi olan ülkelerin gelişmesinde ve bağımsız yaşamasında "el freni" vazifesi gören baskıcı, işbirlikçi ve zalim yönetimlerin tahtları sallanmaya başlayınca, büyük bir kolaycılıkla hemen "değişime" ve akabinde her şeyin toz pembe olacağı düşüncesine bağlamak, halihazırda masada duran ve artık iyiden iyiye uygulanan İslami yeşil kuşak tasarılarını (BOP da diyebilirsiniz) hesaba katmadan girişilen eylemlerin ve sarf edilen sözlerin ne kadar da fuzuli olduğunu göstermelidir artık. Övünç vesilesi gibi "BOP'un eşbaşkanlığı"ndan veya buradan kaynaklı bir "bölgesel liderliğe" soyunmadan önce meseleyi gerçekten kavramak gerekir.

Ortadoğu'dan Kuzey Afrika'ya doğru genişletilen ve adım adım uygulanan (Afganistan işgali, Irak işgali, Pakistan'ın istikrarsızlaştırılması, Suriye'nin ilk etapta sindirilmesi, Kuzey Afrika'da ve Arap yarımadasında ardı ardına yaşanan hareketlenmeler -ki Kuzey Afrika ve Arap yarımadasındaki halk hareketleri doğrudan ilintili olmasa bile sonuçları bağlamında oraya doğru yönlenmesi tehlikesi vardır- ve Sudan'ın bölünmesinden sonra Libya'nın da bölünme ihtimali de dahil olmak üzere ameliyat masasına yatırılması) bu planın kapsamı dahilinde Türkiye'nin olup olmadığına bile bakmadan bu meseleyi sahiplenmek, ABD vatandaşlarına bekçilik veya hamilikten başka bir bölgesel liderlik imkanı vermez, veremez. Küresel egemenlerin, her iki dünya savaşında da bambaşka gerekçelerle kutlu bir savaş havalarına girmeleri, arka plandaki paylaşım ve hakimiyet maksatlarını gizleyemez.

Libya'daki bir zırdeliyi ve onun kendi halkına yaptığı zulümleri küresel hegemonya ve onun yamyamları mı düzeltecek sanıyorsunuz? Aç gözlü ve insafsız şirketlerini doyurmak için hastalık veya savaş çıkarmaktan bile çekinmeyen savaş makinelerini beslemek için ya küresel salgınlar yada savaşlar gerektiğini bilmemek mümkün müdür? Fransız İçişleri Bakanı'nın işgalcilerin bilinçaltını yansıtan "Haçlı Seferleri" ifadesi, tüm İslam coğrafyasının karşı karşıya olduğu tehlikeyi gösteriyor.

ABD ve Batı ittifakının veya Fransız Bakanı'nın tabiriyle "Haçlılar"ın niyetleri meydanda iken, Türkiye'nin Libya'da ABD'ye "koruyucu güç" olmasını bile başarı sayacak tipler çıkacaktır muhakkak. Aktif dış politika ve muhteşem bir diplomasi vizyonunu yere göğe sığdıramayanlar, yaşanan fiyaskolarda bile gerekli dersi çıkarmıyorlar. Kürt açılımı, Ermeni açılımı, Kıbrıs meselesinde başarısızlığı bugün tamamen tescillenen (Siyasi iktidarın KKTC'de destelediği zevatın, yakın zamanlardaki Türkiye aleyhtarı tutumu) tavır, İsrail'e göstermelik olanlar dışında ciddi bir tepkinin gösterilemeyişi, hiçbir müeyyideye gidilmeyişi, Kuzey Irak'ta "kırmızı çizgilerimizi" çiğneyerek kurulan oluşuma sessiz kalışımız, Rasmussen'in veto hakkımız olduğu halde NATO Genel Sekreterliği ve İsrail'in OECD üyeliği için veto edilmeyişi ve en son Füze Kalkanı konusunda yaşadığımız  ilk akla gelen "diplomasi zaferlerimiz" (bunları birer başarı gibi sunan veya görmezden gelen yayın organlarını da unutmamak gerekir).

Aynı kafa karışıklığı ve ne yapacağını bilmez haller, korkulan odur ki Libya'ya bir askeri harekata asker göndermek sonucunu doğurabilir. Önce "NATO'nun Libya'da ne işi olduğunu" sorup da, sonradan o NATO kuvvetlerine dahil olmak, bir bakıma Haçlı Seferine iştirak etmek gibi olacaktır. Allah korusun.

Son olarak, dünyanın jandarması olan ABD'ye yapacağımız hamilik/koruyuculuk ile ilgili kısa alıntı yapalım: "Koruyucu güç / hami devlet rolü kapsamında, Türkiye'nin Trablus Büyükelçiliği, ülkedeki ABD vatandaşlarını temsilen "konsolosluk ofisi" olarak hareket etmeyi de içerecek şekilde Libya'da ABD'yi "temsil edecek". Küçük Amerika olmasak bile Amerika'nın Libya mümessili gibi bir şey olduğumuz için ve bölgede giderek daha fazla hissedilen "lider ülke" konumumuz için oturup şükredelim. Varsın kafamız karışık, ne yapacağımız belirsiz olsun.

Burak Kıllıoğlu-Milli Gazete

Kaynak: MİLLİ GAZETE {http://www.milligazete.com.tr/makale/yasasin-abd-nin-hamisiyiz-artik-194724.htm}

 

Bu haber 758 defa okundu.