En Sıcak Konular

KAHRAMANMARAŞ TÜRK OCAĞI'NDAN ÇOK SERT BİLDİRİ

30 Aralık 2010 22:01 tsi
KAHRAMANMARAŞ TÜRK OCAĞI'NDAN ÇOK SERT BİLDİRİ Kahramanmaraş Türk Ocağı, ''Demokratik Özerk Kürdistan'' tartşmalarına çok sert tepki gösterdi.

Kahramanmaraş Türk Ocağı'nın Basın Toplantısı'nda okunan bildiri şöyle:

AZİZ ve BÜYÜK TÜRK MİLLETİ

Şu günler zihinlerimiz öylesine ilim ve ahlâk dışı bilgilerle şartlandırılmaya çalışılıyor ki, sana “Türk milleti” diye değil “Türkiye milleti” diye hitap etmemizi isteyenler bile vardır. Oysa nasıl ki, bir “Fransa milleti”, “Almanya milleti”, “İngiltere milleti” değil, “Fransız”, “Alman”, “İngiliz” milletleri varsa, senin adın da “hem aziz” hem de “büyük Türk milleti”dir. Azizliğin tarih boyu “kutluluğundan” ve bin yıldan beri İslâm’a yaptığın yüce hizmetlerden, büyüklüğün ise bütün bir insanlığa merhamet ve adalet içerisinde yaptığın engin  katkılarından dolayıdır.

Aziz milletimiz;
İşgal ettiğin coğrafya o kadar önemli ki, tarih boyunca seni bu coğrafyada mahkûm etmek, hatta oradan kovmak için nice Haçlı ordusu saldırdı, olmadı; nice Batılı âlimi ve askeri plân yaptı, olmadı; nice “şark meselesi” icat edildi, yine olmadı. Son oyunun adı “ırkçılık” ve “etnikçilik” oyunu, tek kelimeyle “etnik fitne” tuzağı. Şimdi artık başına “demokratik” sıfatı eklenmek kaydıyla her şey meşrû sayılmaktadır. Otuz bin insanın kanına girmiş, dünyanın en acımasız kanlı terör örgütünü kurup bu kadar merhametli bir milletin başına belâlar açmış, ömür boyu mahkûmiyeti olan bir baş câni bile sözde “demokratik” olmak kaydıyla fikirler verebilir, hatta hapishanesinden örgütünü yönetebilir oldu.  Eski Marksist, yeni liberal, eskisiyle yenisiyle “kozmopolit - İslâmcı” okur-yazar takımının etnik fitneye hiçbir endişe taşımadan verdiği destek ve giriştiği “hoş gürü” yarışı, “demokratik” olmak kaydıyla zararsız sayıldı. (Belirtelim ki, İslâm âlemşümul/evrensel bir din, ama mü’minlerini asla kozmopolit olmaya dâvet etmez.)

Büyük milletimiz;
Biliyorsun, şimdi “ırkçı açılım” hamlesinin geldiği en son nokta “Demokratik, Özerk Kürdistan Taslağı” olarak sunulmakta. Geçen hafta sonu (18-19 Aralıkta) güzel Diyarbakır’ımızda toplanan “Demokratik Özerklik Çalıştayı”nda, ünlü akademisyenlerimiz, gazetecilerimiz, eski MİT’çilerimiz, “Demokratik Özerk Kürdistan Taslağı”nı tartışmışlar. Onlardan birisi problemi kendince çok net olarak ifade etmiş: “Türkler bölünmekten, Kürtler ise asimile olmaktan korkuyorlar”mış. Peki, anaokulundan üniversiteye kadar iki dilli eğitim, köyden (hatta komünist usûlü “komün”den) bölgeye kadar ayrı meclisler, bölge kaynaklarının özerk kullanımı; ayrı bayrak, ayrı güvenlik gücü, hatta ayrı adalet kuvveti tasarlanırken, coğrafyasına da “Kürdistan” denirken; bunun adı bölünmekten başka ne olmaktadır? Biz millet olarak hangi etnik kökeni hangi ayrı coğrafyaya hapsetmişiz? “Kürt” dediğiniz insanlarımız, dünden bugüne Türkiye’nin hangi bölgesinden hangisine gidip yerleşememişler? Neresi “Kürdistan”? Bu ham hayaller – Allah korusun - gerçekleşecek olsa bir “ortak vatan”dan ve “ortak millet”ten bahsetmenin anlamı kalır mı? Oysa geçen yıl ağırlıklı olarak sadece her etnik grubun ayrı anadillerde yapabileceği eğitimin sakıncalarını tartışıyorduk. Ayrı anadillerde yapılacak eğitimin insanımızda birlik ruhunu zedeleyeceği, ortak duygu ve düşünce bütünlüğünü baltalayacağı, bunun sonunda ayrışmaya gidileceği endişesini taşıyorduk. Demek oluyor ki, bir yıl içerisinde senin hoş görüne sığınarak, daha doğrusu engin hoş görünü istismar ederek açıkça ülkeni bölüp-parçalama konusunu tartıştırmayı başardılar. Topyekûn milletimizinki boş bir “bölünme korkusu” değil, yattığı sözde hapishanesinden, terörist başının çizdiği ve hükümete gönderdiği söylenen yol haritasının adım adım uygulandığı endişesidir.

Peki, etnik fitne tuzağının tahrikleriyle “Kürt” diye ayrı bir millî kimlik verilmek istenen ve bütün bu coğrafyada kaderini ve iradesini en az bin yıldan beri ayni milletle birleştiren bu insanların “asimilasyon korkusu” nerden geliyor? Onlarda gerçekte böyle bir korku var mı? Eğer yoksa bu korkuyu salan kim? Tarih boyunca Türklerin, her gittikleri yerlerde asimilasyon yapmak bir yana kendilerinin asimile oldukları yine tarihî bir hakikattir. Etnik sosyolojinin ortaya koyduğuna göre, “Ortak bir mirasa sahip olunmasına rağmen”, - maalesef - yüzyıllar önce Türk kavimlerinden Avrupa’ya akan ve “Atilla Ordularını izleyenlerin Batılılaştıkları”, Orta Doğu’dan Mısır’a, Kuzey Afrika’ya kadar - hem de onca devletler kurmuş olanların - Araplaştıkları; bu milletin (Batı Türklüğünün) ancak “Anadolu’da, İslâm dünyasında yeni bir siyasetin savunucuları olarak kimliklerini koruyabildikleri” bir gerçek iken, bin yıl sonra “Kürtleri asimile edecekleri” korkusu nereden kaynaklanıyor? Gerçekte bu ve benzeri çalışmaların/ “çalıştaylar”ın arkasında kimler var? Üstelik “Türkler” ile “Kürtler”, kültürel planda bir elmanın iki yarısı kadar birbirine benzerlik gösterdiklerine göre kimin kimi asimile etmesinden bahsedilmektedir?

Ne var ki, bütün bu provalar karşısında asıl bizi ürküten, özellikle derhal müdahil olması gereken siyasî irade ve otoritenin, Türk halkının duyduğu infial karşısında bir hafta boyunca anlaşılmaz bir sessizliğe bürünmesi ve sonunda manidar bir şekilde bu gidişattan “Kürtçü”lerle birlikte “Türkçü”leri, yani millî birlik ve bütünlük için çırpınan milliyetçileri de sorumlu saymaya kalkışmasıdır. Geriye tek sorumuz şu kalmaktadır: Bütün bunlar nereye kadar?

Aziz Türk milleti;
Senin birlik ve bütünlüğünü bozmak, böylece seni dünya milletleriyle yarıştan alıkoymak, kendi bölgende daha güçlü ve müstakil, Türk dünyası ve İslâm milletler topluluğu içerisinde daha nüfuzlu olmanı engellemek için bunların bir kısmı eski, bir kısmı ise gerçekten yeni bir oyun. Ülkemizde yakın geçmişte sağ-sol kavgasıyla oynadıkları ve yaşattıkları acıları, bu kez de etnik fitnecilik  kanallarıyla yaşatmalarına izin verme!... Bu asla bir particilik ve iktidar olma mücadelesi değil, millet olarak topyekûn var olma – yok olma dâvasıdır.

Bizim millet olarak çeşitli etnik kökenimiz ne olursa olsun, tarihî kökenimiz, dolayısıyla sosyal yaşantılarımız, zevklerimiz-kederlerimiz, düğünümüz-derneğimiz, acı-tatlı hatıralarımız bir.. Kökenine bakmadan milyonlar birbiriyle evlilik yapmış, akrabalıklarımız bir.. Biz Malazgirt’te de, Çanakkale’de de, Lozan’da da bir ve beraber olduk. Allah’ımız bir olduğu gibi, vatanımız üstündeki eserlerle altındaki ecdat mezarları da ayni ruhun mekânları. Haçlı sürülerini merhametiyle dize getiren Selâhaddin-i Eyyubî, Diyojen’i şefkatiyle hayran bırakan Sultan Alpaslan gibi, Osmanlı’nın devlet-i ebed-müddet mimarı Sultan Fâtih, Kuvvayımilliyenin kalbi gâzi Meclis ve Mustafa Kemal hepimizin iftiharı.  Bizi, dünyaya sürekli hâkim olma ve Orta Doğuyu sömürme gayelerine engel gören bir takım güçler, kaleyi içten fethetmenin yeni bir yolunu denemek istiyorlar. En yakınımızdaki Irak, tek başına yeten acı bir tecrübe değil midir?

Sonuçta bizler, İmparatorluğumuzun dağılışına şahit olmak bahtsızlığını yaşamış yüz yıllık siyaset-üstü ve tarihî bir kuruluşun mensupları olarak, bütün bu endişelerle ve sorumluluk bilinci içinde yetki sahiplerini ve herkesi, özellikle millî birlik ve bütünlüğümüz konusunda daha çok duyarlı olamaya dâvet ediyoruz. Özellikle de demokrasi istismarcılarına dikkat, diyoruz!..

Yaşasın aziz ve büyük Türk milletinin Millî birlik ve bütünlük ideali!..

KAHRAMANMARAŞ TÜRK OCAKLARI ŞÛBESİ

 

Kaynak: turkocagi.org.tr {http://www.turkocagi.org.tr/modules.php?name=News&file=article&sid=3569}



Bu haber 759 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,779 µs