''ŞEHİTLERİMİZ YABANCI CENAZE MARŞLARIYLA DEFNEDİLİYOR''

25 Aralık 2010 22:35 tsi
Türk Ocakları Genel Merkezi’nde düzenlenen Ocakbaşı Sohbeti’nde bu hafta Gazi Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Müdürü Prof. Dr. Gülçin Yahya Kaçar “Türk Mûsikisi’nin Mana ve Mâhiyeti” üzerine konuştu.

Ocakbaşı Sohbetinde bu hafta Ud Virtüözü, Besteci Prof.Dr.Gülçin Yahya Kaçar Konuk oldu

Türk Ocakları Genel Merkezi’nde düzenlenen Ocakbaşı Sohbeti’nde bu hafta Gazi Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Müdürü, Ud Virtüözü, Besteci Prof. Dr. Gülçin Yahya Kaçar “Türk Mûsikisi’nin Mana ve Mâhiyeti” üzerine konuştu.

Konuşmasının başında mûsiki alemi içinde pek çok olayın, çalkantıların yaşandığına ve bu olayların mûsikiye değer kattığına değinen Kaçar, ‘Türk mûsikisinin anlamı, özü, esası, muhtevası nedir?’ sorularına şu cevapları verdi:

“Mûsiki seslerin sanatıdır. Müzik, Latince kökenli bir kelimedir. ‘Müzik’ diye  söylenişi Fransızcadır. İnsanın düşünme özelliğini ayrı bir yere koyarsak, mûsiki yüce hislerin başında gelir. Güzel olan ve güzeli seven Allah, mûsikiyi insan fıtratına yerleştirmiştir.”

Kaçar, sanatın icra edilmesindeki asıl gayenin ilahi güzelliğe ulaşmak olduğunu ifade ettikten sonra sözlerine şöyle devam etti:

“En büyük sanat eseri kâinatın kendisidir. İnsan bu güzelliği görünce sınırlılığını görür. Biz  kâinatı incelediğimizde onun bir tablo gibi bir beste gibi karşımızda durduğunu fark ederiz. Kâinatı okuyabilen kişi de sanatkârdır. Bu bakış açısına sahip değilse sanatçı olamaz.”

Konuşmasının devamında mûsikinin ses ve ritim olmak üzere 2 öğesi olduğuna değinen Kaçar; bu öğelerin insan ruhundan çekilip atılamayacağını çünkü sesin, ritmin insana Allah tarafından verildiğini ve bundan dolayı da mûsikinin haram olduğunu iddia etmenin yanlış olacağını söyledi.

Kaçar, mûsikinin kültürün bir ürünü olduğunu da belirttikten sonra  şu önemli bilgileri verdi:

“Müzik toplumun geleneğini yaşatır. Duygu ve düşüncelerini yansıtır. Mûsiki dünya platformundan çok etkilenen bir sanattır. Kültür değerlerlerimizin hızla erozyona uğradığı gibi Türk mûsikisi de siyasi, ideolojik nedenlerden dolayı erozyona uğramaktadır. Mûsikimizin adı bile ‘ Türk Halk Mûsikisi, Türk Sanat Mûsikisi, Divan Mûsikisi’ vb. şekillerde bölündü. Oysa bizim tek bir mûsikimiz vardır. O da Türk Mûsikisi’dir. Türk Milleti’nin hiçbir zaman sosyal sınıf farkı olmamıştır. Mûsikimizi, bunu gündeme getirmek için böldüler.”

Bu bilgilerden sonra Kaçar, Türk Mûsikisi’nin mana ve mahiyetini belirleyen 3 kurum olan askeri teşkilat (mehter), dini mûsiki ve Enderun hakkında bilgi verdi:

“Askeri teşkilatımızda ozanlar, orduya şiir okuyarak onları derin tesir altında bırakır. İslamiyet’ten sonra ozanlar mûsikişinas olurlar. 15. yy’dan itibaren de ‘aşık’ adını alırlar.

Selçuklularda ‘nevbet vurma töreni’ vardır. Bu törenler saygın törenlerdir. Osmanlı Devleti’nde 1826’da Yeniçeri Ocağı kapatılınca Mehterhane de kapatılmıştır. Yerine Mızıka-yı Hümayun kurulmuş ve Batılı tesirler başlamıştır. Bu tesirler günümüze kadar devam eder.”

Kaçar, askeri mûsikimiz hakkında özetle bu bilgileri verdikten sonra dini mûsikimiz hakkında da şunları söyledi:

“Tarihi süreçte askeri mûsiki gelişirken dini mûsiki de gelişti. Hz. Muhammed’e saygıdan birçok dini form oluştu. Buhurizade Mustafa Itri 1000’den fazla eser besteledi. Mesela, onun Tekbir’i 4-5 notadan müteşekkildir ancak bütün İslam alemi bunu söyler.”

 Bu sözlerinden sonra Kaçar, misafirlerle birlikte Tekbir’i söyledi: “Allahu ekber Allahu ekber; Lailahe İllallahu Allahu ekber. Allahu ekber; ve lillahi’l hamd.” Ayrıca Mevlevi dergâhlarında, Bektaşi tekkelerinde birçok bestekârın yetiştiğini belirtti.

Ardından Enderun hakkında bilgi veren Kaçar; bu kuruma yetenekli öğrencilerin seçildiğini, en üst düzey hocalar tarafından 14 yıl süren sanat eğitiminden geçtiklerini kaydetti. Ayrıca Türk Mûsikisi’nin 3. Selim Dönemi’nde altın çağını yaşadığını, sonraları önemsizleşmeye başladığını ifade etti.

Kaçar, verdiği bilgilerden sonra yine misafirler eşliğinde “Yemen Türküsü”nü okuduktan sonra büyük ilgiyle takip edilen konuşmasına şu sözlerle son verdi:

“Halkımız çoğunlukla müziği eğlence olarak algılar. Ancak insanımız kendisi ve çocukları için müzik seçerken çok dikkatli olmalıdır. Bugün televizyondaki klipleri ailece izleyemiyoruz. Çünkü ahlak dışı görüntülerden oluşuyorlar. Türk çocuğunun kulağına ezan okunur. Türk çocuğu ilahi, ninni dinler. Artık durum değişti. Çocuklar ‘Happy Birthday’ şarkısıyla doğum günü kutlar oldu. Burada kendi kültürümüz yok oluyor. Şehitlerimiz yabancı cenaze marşlarıyla defnediliyor. Bu çağdaşlaşma olarak gösteriliyor. Gençlerimiz bunu fark edemiyor. Her alanda olduğu gibi mûsikimizde de öze dönmek zorlaşıyor. Ancak inanıyoruz ki Türk gençliği bilinçlenecek.”

Kaçar, bu sözlerden sonra değerli bestekârlarımızın çok değerli besteleriyle dinleyenlere bir müzik ziyafeti verdi. (Haber: Fidan Uğur, Ebru Akay-Türk Ocakları)

 

Kaynak: TÜRK OCAKLARI {http://www.turkocagi.org.tr/modules.php?name=News&file=article&sid=3552}

Bu haber 1,002 defa okundu.