En Sıcak Konular

ILIMLI İSLAM PROJESİ: BATI'NIN RÖLÜ

17 Kasım 2010 23:17 tsi
ILIMLI İSLAM PROJESİ: BATI'NIN RÖLÜ BATI, İslamiyeti yok etmek için yaptığı mücadelelerden bir netice alamayınca; kendisi ile uyumlu, istediği tarafa yönlendirebileceği, sınırlarını kendisinin çizdiği yeni bir İslam modeli geliştirmeye karar vermiştir.

Ilımlı İslam Projesi: Batı’nın Rolü  

BATI, Türkiye'yi 21. yüzyılı etkileyecek en önemli ülkeler arasında görmektedir. Türkiye'nin laik, Müslüman ve demokratik kimliğine sıkça vurgu yapan BATI, radikal İslama teslim olan Ortadoğu’ya karşı istikrarlı bir Türkiye'nin tampon bölge oluşturacağını düşünmektedir. BATI'yı ifrit olarak niteleyen radikal siyasal İslama karşı, silah olarak kullanılacak Türkiye, bu yönde yeni bir kimliğe kavuşturulmak istenmektedir. BATI ile birlikte hareket edecek bu kimlik, "Ilımlı İslam Projesi" olarak ortaya atılmıştır.

Ilımlı İslam Projesi Nedir?
Geçmişte komünizmle mücadele etmek için çeşitli yöntemlerle desteklenen radikal İslami hareket, günümüzde BATI’nın küresel düşmanı pozisyonunu almıştır. ABD’nin en önemli düşünce kuruluşlarından birisi olan Rand Corporation, 1990’dan itibaren hazırladığı raporlarda, radikal İslamcılara karşı -sorun radikal İslam ise, çözüm ılımlı İslamdır- mantığıyla ABD’nin denetimine girecek ılımlı güçlerin desteklenmesini önermektedir. Bu raporlarla eş zamanlı ve uyumlu olarak, BATI’nın tasavvuf şapkası altında Cezayir, Pakistan gibi ülkelerde Ilımlı İslam Projesini uygulamaya çalıştığı gözlemlenmektedir. Bu hususta Türkiye’deki tartışmaları alevlendiren açıklama ise eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke’tan gelmiştir. Holbrooke açıklamasında 11 Eylül’den beri ABD’nin dünyanın her yerinde ılımlı İslam demokrasileri istediğini ve bu duruma örnek teşkil eden ülkelerin Türkiye ve Malezya olduğunu ifade etmiştir.

Dünyaca ünlü tarihçi ve Bush yönetiminin Ortadoğu politikalarının fikir babalarından olan Bernard Lewis’in ifadeleri de BATI’nın İslama bakışına ilişkin önemli ipuçları vermektedir. Lewis’e göre; “İslam barışın dinidir. Ancak bu kesinlikle Hristiyanlıktaki anlamında değildir. Hristiyanlar düşmanlarını; Yahudiler komşularını sevmek zorundadır. Müslümanlar ise herhangi birini sevmek zorunda değildir. Müslümanlarda bu pasifizm noksandır.[1]

Ilımlı İslam kavramı ve onun etrafına yığılan benzeri argümanlar İslamın, yıkıcı bir içerikle dolu olduğu, terörizmden beslendiği, BATI medeniyeti ve değerlerini yok etmek istediği ve dolayısıyla da ehlileştirilmesi gerektiği tezi üzerine kuruludur. Radikal İslami hareketlerin BATI karşıtlığı hareketlere, güvenlik zafiyetlerine ve olası menfaat kayıplarına sebep olacağı endişesiyle; BATI’lı düşünce kuruluşlarınca geliştirilip BATI’lı hükümetlerce desteklenen Ilımlı İslam Projesi, esasen modernist ve Protestan İslam yorumudur. İslam dininin dejenere edilmesi ve asli unsurlarından uzaklaştırılması amacını güden bu proje ile İslamiyetin içi boşaltılmakta, emir ve yasağı olmayan felsefi bir sistem haline getirilmektedir.

Ilımlı İslam Projesi İslam Dininden Sert Unsurları Ayıklama Projesi midir?
İslam dini adına toplu katliam yapan intihar bombacıları İslam dininin BATI’lılarca çok korkutucu bir din olarak algılanmasına yol açmaktadırlar. Örneğin, sel felaketinin vurduğu Pakistan'da, El Kaide’nin müttefiki Taliban militanlarının üstlendiği bombalı saldırılarda 1 hafta içerisinde yüzden fazla insan yaşamını yitirmiştir.[2] Büyük doğal afetin acısı dinmeden gelen intihar saldırıları Pakistan halkına ciddi travma yaşatmıştır. Üstüne üstlük bu saldırıların İslam dini adına yapıldığı iddia edilmiştir. Üzülerek kabul etmemiz gerekir ki bazı kesimler İslam dinini şiddet aracı haline getirmiştir. Ilımlı İslam ifadesi ilk defa İslam dinindeki sert öğeleri temizlemek için geliştirilen ve şiddete ve radikalliğe yer vermeyen dini tezahürleri tanımlamak için kullanılmıştır. Ancak, ılımlı İslam Projesi İslamı referans alan terör eylemlerinin önüne geçilmesine yönelik samimi çabalarla ilişkili değildir. Doğrudan projenin asıl amacına, küreselleşmenin, emperyalizmin stratejik çıkarlarına ve jeopolitik hükümranlığına hizmet eden mahiyetine yöneliktir. Ilımlı İslam Projesi, BATI imparatorluğuna muhalif duruşları en başından köhne ve kaba bir tavır olarak mahkûm etmektedir. Zaten BATI’nın temel politikası, sadece kendi varlığına yönelmiş uluslararası terörizmi bertaraf etmek değil, hükümranlığına engel oluşturduğuna inandığı ideolojik ve ekonomik farklılıkları ortadan kaldırmaktır. Unutulmaması gerekir ki, burada değindiğimiz küresel tahakküm siyasetini, sadece ABD’deki ikiz kulelere yönelik dehşet verici 11 Eylül saldırısına indirgeyip meşru müdafaa olarak izah etmek mümkün değildir.

Türkiye’de Ilımlı İslam Projesine Geçiş
Araştırmacı-Yazar Cengiz ALDEMİR, uzun süredir makale ve yazılarında dikkat çektiği “Püriten İslam” kavramının Türkiye’de de yerleştirilmeye başlandığını savunmuştur. Püriten İslam’ın, BATI ülkelerinde Hristiyan toplulukların Protestanlığa geçişi gibi bir süreç izlediğini belirten ALDEMİR, Türkiye üzerindeki bu çok boyutlu operasyonu şöyle açıklamıştır: “Protestanlar, Eski Ahit’i Katoliklerden çok daha farklı şekilde yorumlamış, Katoliklerin önemsemediği seçilmiş halk ve vaat edilmiş topraklar gibi kavramları yeniden ön plana çıkarmışlardır. Eski Ahit’e göre seçilmiş halk Yahudiler, vaat edilmiş topraklarsa onlara ait sayılan Ortadoğu’dur. İngiltere’de 1600’lü yılların başlarında ise yeni bir mezhep yayılmaya başlamıştır. William Tyndale adlı kalvinist bir papazın kurduğu bu mezhep, Yahudi öğretisini tasdik eden Protestan hareketinin daha radikal hale getirilmiş şeklidir. Püritenler adı verilen bu yeni mezhebin bağlılarının en ilginç özelliği ise, Eski Ahit’i neredeyse inançlarının tek kaynağı haline getirmeleridir. Bu sürecin kapitalizm ve emperyalizm gibi sonuçları olduğu bilinmektedir. İşte Püriten İslam, Kalvinizm’in genişlemesi sırasında ortaya çıkarılan sistem anlayışı gibidir. BATI, bu sistemi İslam coğrafyasına taşıma gayretindedir. Ilımlı İslam olarak da isimlendirilebilecek Püriten İslam; bir tarafta Hristiyan Yahudilerle iyi münasebet tesis etmeyi, öteki taraftan İslami akidelerin bazılarını kendi istedikleri gibi eğip bükmeyi amaçlamaktadır.”[3]

Ilımlı İslam Projesini Büyük Ortadoğu Projesiyle de ilişkilendirebiliriz. Büyük Ortadoğu Projesi (Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi ile Müşterek bir Gelecek ve İlerleme için Ortaklık İnisiyatifi) Amerika Birleşik Devletleri eski Başkanı Bush hükümeti tarafından duyurulan, en batıda Fas'ın Atlantik kıyılarından, en doğuda Pakistan'ın kuzeyindeki Karakurum yaylalarına, Kuzeyde Türkiye'nin Karadeniz kıyılarından Güneyde Aden ve Yemen'e kadar uzanan bölgede, Müslüman ülkelere demokrasi ihracını ve bu ülkelerin pazarlarının açılmasını amaçlayan politik bir kuramdır.[4] İlk olarak 2004 yılındaki G-8 zirvesinde ortaya atılan bu girişime göre Büyük Ortadoğu Projesinin üç temel ilkesi "demokratikleştirme, modernleştirme ve liberalleştirme" üçlemesidir. Bu açıdan değerlendirdiğimizde liberallerin Ilımlı İslam Projesini şiddetle savunmalarını daha iyi anlayabiliriz. Ayrıca, "Dinler Arası Diyalog" şemsiyesi altında da benzer amaçlı siyasi faaliyetler yürütülmektedir. Gelişmelere dış görünüş itibariyle bakıldığında sıcak ve sevimli gelebilmektedir. Lakin arka planda gizlenen hesapları tetkik ettiğimizde çirkin emellerle karşılaşılmaktadır. Çünkü diyalogun zayıf tarafını Müslümanlar oluşturmakta ve İslam dinine yönelik yoğun karalama kampanyası yürütülmektedir. Aslında, "Dinler Arası Diyalog" asırlardır zaten vardı. Müslümanlar, Hristiyanlarla ve Yahudilerle iç içe yaşadılar. Birbirlerinden borç aldılar; borç verdiler. Kimse kimsenin, yaşayışına, ibadetine karışmadı. Ancak, günümüzdeki diyaloglar bu insani, sosyal boyut ile sınırlı kalmamıştır. Dini inançlara ve yaşayışlara da yansıtılmıştır. Farklı din mensuplarının bir araya gelip dini konularda teologlar seviyesinde görüşmeler yapmaları bunun somut örneğidir. Toplumda sanki Tevrat, İncil ve Kuran birleştiriliyormuş ve yeni bir din oluşturuluyormuş gibi bir hava yaratılmaktadır. 

Türkiye'de son zamanlarda yaşanan kilise açılımları da bu projenin uzantılarıdır. Kilise açılımı ile Trabzon'un Maçka İlçesindeki tarihi Sümela Manastırında 88 yıl aradan sonra Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos’un yönetiminde ayin düzenlenmiştir. Yine Kültür ve Turizm Bakanlığının onayı ile 95 yıl aradan sonra Van Gölü'ndeki ada üzerinde bulunan Akdamar Kilisesinde geniş katılımlı bir ayin töreni yapılmıştır. Eğer bu çalışmaları din hürriyeti bağlamında değerlendireceksek, o takdirde Hristiyanlara gösterilen şefkatin Müslümanlara da gösterilmesi ve Ayasofya Camii'nin Müslümanlar için ibadete açılması gerekir.

Sonuç
İslam Şiddet Aracı Olabilir mi? sorusundan yola çıkarsak; İslam kadar barış, huzur ve kardeşliğe vurgu yapan başka bir din yoktur. Ne gariptir ki, İslam kadar şiddetle ve terörle özdeşleşen başka bir din de yoktur. Bu garip tezat, 15 asırlık İslam tarihini ve bir milyarın üzerindeki Müslüman nüfusunu yok sayarak, İslam namına şiddeti meşru gören birkaç bin insanı esas alıp hüküm vermemizden kaynaklanmaktadır. Oysa İslam’ın gerçekten şiddet telkin edip etmediğini anlamak için Hz. Muhammed (s.a.v)’den günümüze kadar ki bütün İslam toplumlarını incelememiz gerekir. Eğer iddia edildiği gibi, İslam şiddeti telkin etseydi, Müslümanların çoğu şiddet taraftarı olurdu. Oysa çok küçük bir azınlık, politik gayelerine alet etmek maksadıyla, İslam’ı şiddeti destekleyen bir din olarak göstermektedir. Bu azınlığa bakıp bütün Müslümanlar hakkında yargıda bulunmak zulümdür. Kuran, bir masum insanı katleden bütün insanlığı katletmiştir, diyor. Bu açık hükme göre, masum bir insanı katleden kişi, Müslüman dahi olsa, bütün insanlığı katletmiş dehşetli bir canidir. İslamdan önceki Mekke tam bir anarşi ve vahşet yeri iken, İslam ile birlikte barış ve huzur yerine dönüşmüştür. Bernard Lewis’in açıklamalarında geçen “İslam’da pasifizm noksandır” ifadesi ise Kuranı kasıtlı olarak yanlış anlamalarından ve yanlış yorumlamalarından kaynaklanmaktadır. Kuran bir günde veya bir ayda yazılmamıştır. Kuran, toplam yirmi üç sene zarfında, ayet ayet nazil olmuştur. Her şeyi hikmetle yapan Allah, elbette Kuran’ı parça parça indirmekle birçok hikmet gütmüştür. Ayetlerin büyük ekseriyeti, ayetin konusuyla ilgili bir hadise yaşandıktan sonra indirilmiştir. Böylelikle Allah ayetlerin nasıl anlaşılması gerektiğiyle ilgili ümmetine ders vermiştir. Bundan dolayı Kuran tefsirlerinde ayetlerin nüzul sebebi dikkate alınarak tefsir yapılmalıdır.

BATI, İslamiyeti yok etmek için yaptığı mücadelelerden bir netice alamayınca; kendisi ile uyumlu, istediği tarafa yönlendirebileceği, sınırlarını kendisinin çizdiği yeni bir İslam modeli geliştirmeye karar vermiştir. Ilımlı İslam adını verdikleri bu modelde; emir ve yasağı olmayan, tatlıya, tuzluya karışmayan, haftada bir cumaya giden, bayram namazlarını kılan, cenazesi camiden kalkan ve Müslüman mezarlığına gömülen, Müslüman tipi esas alınmaktadır. Bu yolla, dinin dinamik değerleri, emir ve yasakları yok edilerek, ilâhî olmayan tamamen insan düşüncesine dayalı felsefi bir sistem geliştirilmek istenmektedir. Ilımlı İslam ifadesine gelince, İslam’ın başka adı falan yoktur. Ilımlı İslam, radikal İslam, bilmem ne İslam, böyle bir şey yoktur. Bunlar İslam dinini kategorize etme çabalarıdır. Ali İmran suresinde, 85. ayette Allahü Teâlâ şöyle buyurur: “Ve kim İslâm'dan başka bir dîn ararsa, o takdirde kendisinden asla kabul edilmez ve o, ahirette hüsranda olanlardan olur.” Dinimizin adı Yüce Allah tarafından İslam olarak koyulmuştur. Kural ve kaideleri bellidir. Hiç şüphe yok ki; İslam, Müslümanların güzel ahlak ile donanmalarını, bütün kötü huylardan uzaklaşmalarını, kalp ve ruh temizliğinde doruk noktaya ulaşmalarını hedefler.

Demir DOKUZOĞUZ*

[1] {www. dunyabulteni.com}
[2] {http://tr.euronews.net/2010/09/06/}
[3] {“Çağdaş Püritenizm Ilımlı İslamdır.” Cengiz ALDEMİR, Türk Veteriner Hekimliği Dergisi}
[4] {http://tr.wikipedia.org}

 

*Kaynak: turkocagi.org.tr {http://www.turkocagi.org.tr/modules.php?name=Yorumlar&pa=showpage&pid=624}

 



Bu haber 1,254 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,549 µs