Seyyid Ahmed Arvâsi
Seyyid Ahmed Arvâsi Beyefendi’yi gıyaben şöyle-böyle ismen tanır, adının geçtiği her yerde ayağa kalkar, ceketimi düğmeler, içimden saygı duruşuna geçerdim.
Bir gün Yeni Düşünce idârehanesinde Mehmet Çınarlı, Said Bilgiç, Sadri Sarptır, Bahaddin Karakoç, Akkan Suver ve Nazif Okumuş koyu bir sohbete dalmıştık.
Gülsün Suver içeri girdi; “Seyyid Ahmed Arvâsi Bey teşrif ettiler” dedi.
Üstad kapıda göründü ve hepimiz birden ayağa kalkıp, “Hoş geldiniz” dedik.
Gördüğü ilgiden ötürü mütehassıs olduğunu söyleyen üstada oturacağı koltuk işâret edildi, Arvasi Hoca da gösterilen koltuğa âdeta ilişti.
Bir yerlerde Seyyid Ahmed adı geçince nedendir bilmem, benim aklıma hep üstad Necip Fazıl Bey’in mürşidi Abdülhâkim Efendi gelirdi.
Üstad Ahmed Arvâsi Hoca, bir ilim, bir irfan adamına yakışır şekilde ve de ağır ağır, tâne tâne konuşuyor, beyinlerimizdeki soruları bilirmişçesine, teker teker, gayetle yumuşak bir dille cevaplıyordu.
Lâf dönüp dolaşıp günümüzün fikir ve dâvâ adamları üzerinde yoğunlaşıyordu.
Bir ara haddim olmadan kendilerine şu soruyu sordum:
“Hocam, şair, mütefekkir Necip Fazıl da, Serdengeçti Osman Yüksel de birer dâvâ adamı oldukları hâlde, ikisine de “deli” diyorlar, acep heden?..”
Seyyid Ahmed Arvâsi Hoca, büyük aşk ve vecd adamı, en yüce sahâbi Hz. Ali’ye; “Size deli denlmedikçe, tam imân etmiş olamazsınız” demişler.
Nihâyet biri ortaya atılmış ve Hz. Ali’ye “Sen delisin”, demiş ve Hz. Ali coşarak ayağa kalkmış; sevinçten sema yapmış” diyerek cevaplamıştı.
Benim kendisini “delifişek” diye çağırdığım Nazif Okumuş, o ballı sohbetimizi bıçakla bölmüş; “Hazır gelmişlerken hocanın bir fotoğrafını çekelim, ve eğer izin verirlerse, bir de röportaj yapalım” deyivermiş, hepimizi müşkil durumda bırakmıştı.
Seyyid Ahmed Arvâsi Hoca, bir çok değerli eserler vermiş, irfanımıza büyük katkılarda bulunmuş imânlı bir mütefekkirdi.
Kendilerinin “Şiirlerim” dediği bir şiir kitabı da var… O eserden “Dâvâ” isimli şiirini siz aziz okuyucularımla paylaşmak istiyorum:
DÂVÂ
İmansız yürümeyi yokluk kemirir,
Ezelden ebede her var bizimdir.
Kanundur: Zamanı zaman devirir,
Zamanı kuşatan yer var bizimdir.
Azmimiz kırılmaz kederle, yasla,
Ümidin güldüğü diyar bizimdir.
Fenâda ölümden korkmayız aslâ,
Ölümün öldüğü diyar bizimdir.
Maddeye tapmayız, ezelden geldik,
Her şeyi kuşatan ebed bizimdir.
Çirkini sevmeyiz, güzelden geldik,
Arkadaş, son zafer elbet bizimdir.
Bu dâvâ özüdür İslâmiyet’in,
Bu dâvâ güneşi, mazlum milletin.
Bu dâvâ her şeyden, her şeyden çetin,
Bu yolda dert, hüzün, gurbet bizimdir
Abdurrahim Balcıoğlu-Sanatalemi.net
Kaynak: SANATALEMİ.NET {http://sanatalemi.net/default.aspx?durum=yazar&id=5958}
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle