MİSYONERLİK TUZAĞI

1 Kasım 2010 11:11 tsi
Başlangıçta dini bir özellik arz eden bu çalışma, 18. yüzyıldan itibaren emperyalizmin oltası durumuna dönüşmüştür.

Misyonerlik tuzağı

Misyonerlik, bir dini yaymak için yapılan propaganda çalışması anlamına geliyor. Bu kavram, tarih boyunca daha çok Hıristiyanlar için kullanılagelmiştir. Başlangıçta dini bir özellik arz eden bu çalışma, 18. yüzyıldan itibaren emperyalizmin oltası durumuna dönüşmüştür. Bir toplumu zayıflatmak, başka toplumlara özendirmek, hatta yıkmak isteyenler, bu maskeyi kullanarak hedeflerine ulaşmayı planlamışlardır. Bu yüzden, misyonerlerin, kılıktan kılığa girerek görevlerini yürüttükleri bilinmektedir. Misyonerleri, yalnız bir dinin propagandisti olarak görmek büyük bir yanılgıdır.

Türkiye'de yaşananlara dikkat ediyor musunuz? Daha önce pek şahit olmadığımız o kadar çok olayla karşı karşıya kalıyoruz ki... Hem de her sahada. Yabancılara toprak satışı hızlandırılıyor, pek çok kâr getiren kuruluş yabancılara peşkeş çekiliyor, meskun olmayan yerlerdeki manastır ve kiliseler restore edilip görkemli ayinlerle açılışı yapılıyor, medrese podyum olarak kullanılıyor, dinlerarası diyalog çalışmalarına hız veriliyor, ruhban okulları açmak için özel gayretler sarf ediliyor, ırk ve mezhep çalışmaları körükleniyor, terörist başına siyasi haklar verilmesi konuşuluyor, 28 Şubat provokatörleri yeniden piyasaya sürülüyor, ifsat edici yayınları önlemek için hiçbir tedbir alınmıyor, başta Doğu ve Güneydoğumuz olmak üzere Türkiye'de misyonerlerin cirit attığı yazılıp çiziliyor. Bütün bu gelişmeler sebepsiz mi dersiniz? Yoksa, ülkemiz üzerinde oynanan ciddi tuzakların ürünü mü? Ülkemizin dinamikleri yok ediliyor, milli konulardaki duyarlığımız zayıflatılıyor, hassasiyetlerimiz gevşetilmek isteniyor. Bütün bu gelişmelere karşı tedbirli ve uyanık olmak zorundayız.

Siz bu konulara kafa yorarken, konu ile ilgili geçmişe dönük bazı olay ve değerlendirmelere şöyle bir göz atmak istiyorum. W. A. Rice'ın "Yirminci Yüzyıl Haçlıları ya da Hıristiyan Misyonerliği" adlı kitabında Prof. Dr. Şinasi Gündüz'ün şu görüşlerine yer veriliyor: "Tarihte düzenlenen Haçlı Seferleri'nin görünür nedenlerinin başında, Ortadoğu'daki Hıristiyan siyasal gücünün tekrar egemen hale getirilmesi gelmektedir. Hıristiyan Batı, Haçlı Seferleri ile gerçekleştiremediği bu amacını, sömürge ve emperyalizm döneminde birçok yerli işbirlikçinin de katkısıyla büyük oranda gerçekleştirdi. Bu süreçte, birçok yazar ve araştırmacının vurguladığı gibi, Hıristiyan misyonerliği, özellikle 3. dünya ülkelerinde adeta sömürgecilik ve emperyalizmin öncü kuvvetleri gibi çalıştı."

Bu görüşler ışığında, özellikle Sabataycıların Türkiye üzerindeki etkinlikleri iyi araştırılmalıdır. ABD'nin Türkiye'de papaz okulu kurmak için bu derece ısrarlı olmasının sebebi nedir dersiniz? Medyada; "Bale, piyano gibi kurslara gitmek için 7 yaş çok geç" kampanyası başlatılıp, bebek yaşındaki çocuklar bu işlere özendirilirken; bu ülke hayatının bir parçası haline gelmiş olan Kur'an-ı Kerim öğrenmek gibi tabii bir konuda yaş sınırlaması getirmenin izahını yapabilen var mı? Soru işareti olarak karşımızda duran buna benzer o kadar çok konu var ki... Bugün, başta Afrika olmak üzere, halkı Müslüman olan ülkelerin hemen hepsi emperyalist amaçlı misyonerliğin kıskacı altındadır.

Misyonerler, 1880 yılında çalışmalarını özetleyen bir rapor yayınladılar. Bu raporun bir yerinde şöyle deniliyordu: "Türkiye, misyonerlik faaliyetleri açısından Asya'nın anahtarı konumundadır." Türkiye'de misyonerlik faaliyetleri bu anlayışla yürütülmüştür. Özellikle ABD, İngiltere, Fransa gibi ülkeler, emperyalist emellerine ulaşmak için Türkiye'yi köprü olarak kullanmışlar, Ortadoğu ve Afrika ülkelerine bu yolla hakim olmayı amaçlamışlardır. Robert Koleji, İstanbul Amerikan Koleji, Harput Fırat Koleji, İzmir, Van, Merzifon gibi yerlerde açılan dış destekli kolejler hep misyonerlik faaliyetlerine merkez olması için açılmıştır. Amaçları, insanları Hıristiyanlaştırmak, Hıristiyan yapamadıklarını dinlerinden soğutmak veya Batı hayranı fertler haline getirmektir.

Yabancılara toprak satışını kolaylaştıran düzenlemeler yapılmasını, bu bilgiler ışığında değerlendirmek daha sağlıklı sonuçlara ulaşmaya vesile olacaktır. İsrail, bu yöntemle önce Filistinlilerin topraklarını satın aldı; sonra da tapularını aldığı insanların din ve canlarını kastetti. İşte yabancılaşmanın en tehlikeli boyutu budur.

Malcolm X, misyonerlerin Afrika'daki uygulamaları konusunda çarpıcı bilgiler verir: "Beyaz adamlar geldiklerinde onların elinde İncil, bizim ise topraklarımız vardı. Ama sonra bir de baktık ki, bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız var."

Bu örnek, misyonerlerin tuzaklarını çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Her kılığa girmeyi başaran bu insanlar, oranın şartlarını dikkate alarak her ülkede farklı yöntemler uyguluyorlar. Türkiye gibi köklü bir geçmiş ve tecrübeye sahip bir ülkenin bu tuzaklara düşmemesi gerekir.

Her türlü olumsuzluğun en başta gelen sebebi cehalettir. Cahillik karanlığı bilgi ile dağıtılmalıdır. Özellikle misyonerlik tuzağına karşı, dinimizi en iyi ve en doğru şekilde öğrenmeye ihtiyaç vardır. Sağlam bir inanç, kökü bir bilgi ile birleştiği zaman misyonerlerin her türlü tuzağının boşa gideceğinden şüphe yoktur.

Şakir Tarım-Milli Gazete

Kaynak: MİLLİ GAZETE {http://www.milligazete.com.tr/makale/misyonerlik-tuzagi-180904.htm}

Bu haber 569 defa okundu.