CİNAYETLER ÜLKESİ

25 Ekim 2010 13:44 tsi
Türkiye, faili meçhul cinayetlerin faillerini yanlış sokaklarda "özellikle" mi arıyor?

Cinayetler ülkesi  

Türkiye, faili meçhuller ülkesi olarak yaptığı kötü sicili temizleyici ve bu faili meçhulleri ortaya çıkarıcı hiçbir adım atabilmiş değil. Hep gizem dolu açıklamalar, cinayet romanı kurgusunda yorumlarla, sisli havayı daha da bulandırmaktan öte bir şey yapılmıyor.
Özal öldü mü öldürüldü mü? Ortalıkta bin türlü cinayet senaryosu dolaşıyor.
Karısı Semra Hanım’a göre başka, oğlu Ahmet’e göre başka, kardeşi Korkut’a göre medyaya göre başka katiller var! Biri limonatasına zehir katıldı diyor, öbürü doktoru bilinçli olarak evden uzak tutuldu diyor, diğeri Rusya’nın parmağı var diyor.
Başka bir ülkede olsa deli diye tımarhaneye tıkılacak zeka fukarası yorum sahipleri manşetlerde geziyor.
Mumcu cinayeti ile ilgili birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayan sürüyle yorum, sürüyle katil adayı.
Keza Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu cinayetleri ile ilgili, Eşref Bitlis’in uçağının düşmesi ile ilgili saçma sapan yığınla teori.
Biri bizi konuşturuyor ama “sonuca ulaşmakta da önümüzü tıkıyor.”
Türk istihbaratı, emniyeti ve yargı sistemi bu faili meçhullerin katillerini ortaya koyacak kararlılığı göstermek yerine “daha çok dedikodu üretilmesine” adeta zemin hazırlıyor.
Ergenekon davası sanıklarından durmuş Ali Özoğlu’nun geçtiğimiz ay Silivri’deki mahkemede verdiği ifadeler bazı karanlık olayların aydınlatılmasında çok önemli ipuçları taşıyor.
Özoğlu’nu açıklamaları basına şöyle yansıdı: “Özoğlu, Behçet Oktay’ın bir cinayete kurban gitmiştir ve bu cinayet milletvekili Recai Birgün tarafından bilinmektedir” diye konuştu. Sanık Özoğlu, Birgün’ün telefon kayıtlarının getirtilmesini ve duruşmada dinlenmesini talep etti.
Behçet Oktay’ın öldürülme nedeninin, Egenekon davalarının açılmasıyla sonuçlanan soruşturma kapsamında gömülü olarak çıkarılan mühimmatlar olduğunu savunan Özoğlu, bu mühimmatları gömmenin 3 – 5 polisin işi olmadığını savundu. Bu işte NATO’nun da rol aldığını iddia eden Özoğhlu, belgesinin de kendisinde olduğunu ileri sürdü. Özoğlu, Ala limited şirketine baskın düzenlenmesi durumunda NATO tarafından Jandarma Genel Komutanlığı adına alınan ancak Jandarmaya asla verilmeyen silah alımlarına ilişkin kayıtların bulunabileceğini söyledi.
Mehmet Eymür’ün başında olduğu MİT Kontrterör Dairesi’nin içinde askerler, polisler ve MİT’in kendi personelinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 100 kişilik özel bir birliğin ABD ve İsrail’de eğitim gördüklerini iddia eden Özoğlu, bu timin Irak, Suriye ve Türk Cumhuriyetlerine CIA ve MOSSAD ile birlikte operasyonlar düzenlediklerini öne sürdü.
Eşref Bitlis’in Türkiye tarihinde Kuzey Irak’a yapılacak olan büyük bir operasyonu yönettiğini, sınırın Musul’a doğru kaydıracağını, terör çatışmalarını bitireceğini ifade eden Özoğlu, Bitlis’in uçağının durduğu yer ile Amerikalıların uçaklarının durduğu ambarın, birbirine çok yakın olduğunu ve uçağın düşürüldüğünü savundu. Özoğlu, uçağa ait alkol tüpünün içerisine su katılması durumunda havalandıktan 10 – 15 dakika sonra uçağın kanatlarının donacağını ve taş kütlesi gibi yere çakılabileceğini belirterek Eşref Bitlis’in uçağının da bu şekilde düşürülmüş olabileceğini savundu.”
Özoğlu 100 kişilik bir cinayet timinden bahsediyor, CIA ve MOSSAD’tan bahsediyor, Eşref Bitlis’in uçağının düşürülmesi ile ilgili ilginç ayrıntılar veriyor, ama bu ayrıntılar sadece ‘dinleniyor!’ o kadar.
Biz yine Semra Hanım’ın dedikodularını manşete taşıyoruz.
CIA ve MOSSAD’ın isimlerinin geçtiği sokaklar yerine komplo teorilerini konuşmak daha çok işimize geliyor. Aslında bu ülkede kimsenin faili meçhulleri aydınlatmak gibi derdi olmadığı anlaşılıyor.

 Muharrem Bayraktar- Yeni Mesaj Gazetesi

 

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ {http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=10004060&tarih=2010-10-25}

Bu haber 745 defa okundu.