BAŞÖRTÜSÜ VE SAMİMİYET

8 Ekim 2010 12:34 tsi
Başörtüsü konusunda ‘samimiyet testinden’ sınıfta kalacak bir parti varsa o da AKP’dir.

Başörtüsü ve samimiyet  

Başbakan Erdoğan gündeme yine ve aniden başörtüsünü getirdi. Sanki iktidarda kendileri değil de CHP varmış gibi Kemal Kılıçdaroğlu’na yüklendi. “Hadi samimi isen gel bu sorunu çözelim” diye haykırdı.
Başörtüsü konusunda ‘samimiyet testinden’ sınıfta kalacak bir parti varsa o da AKP’dir.
Çünkü türban konusu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde gündeme geldiğinde, AİHM “türban yasağının devam etmesinin insan haklarına aykırı olmadığına” karar vermiştir. Bu kararı verirken de “Türkiye’nin yaptığı savunmayı dikkate almıştır.”
Önce süreci hatırlatalım:
Leyla Şahin, İstanbul Tıp Fakültesi 5’inci sınıf öğrencisi iken başörtüsü ile derslere girdiği için okuldan atılır. Bütün gayesi doktor olmak olan Şahin, örtüsünden dolayı bu amacına ulaşamaz. Leyla Şahin üniversiteden atıldı. Hakkını aramak için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvururu. Leyla Şahin’in açtığı dava ilginç bir şekilde devam eder. Çünkü davanın seyri Türkiye aleyhine sonuçlanabileceği sinyallerini verir. Şahin’in avukatları AKP hükümeti ile bir görüşme yaparak bu davanın Türkiye aleyhine sonuçlanabileceğini, böyle bir durumdan rahatsızlık duyacaklarını hükümetin üniversitelerden başörtüsü sebebiyle atılanlara af getirmesi ve başörtüsüne serbestlik getirilmesi halinde davadan vazgeçeceklerini iletir. Ancak, AKP hükümeti bu talebi reddetti!
Dışişleri Bakanlığı sözkonusu dava ile ilgili AİHM’ne “çok ilginç” bir savunma gönderdi. Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün imzası ile gönderilen bu savunmada “türbanın gericiliği teşvik ettiği!” vurgulanıyordu. AKP hükümetinin AİHM’ne gönderdiği savunmada şöyle deniliyordu:
“Türban üniversitelerdeki laik eğitimle çelişmekte ve bağdaşmamaktadır... Türkiye Cumhuriyeti Anayasası din istismarını yasaklamaktadır. Üniversitelerde türban takma olayı gericiliği de teşvik etmektedir. Türban, çağdaşlaşma yolunda bir geri adımdır. Amaç modernleşme ve çağdaş görüntüyü korumaktır. Siyasal simge haline getirilen başörtüsü özgürlük sorunu değil politikacılar tarafından şeriat amaçlı kullanılmış bir olgudur.” İşte Kur’an kurslarını açmak için (!) çabalayan, imam–hatiplilere üniversite kapısını aralamak için mücadele eden (!) AKP iktidarının başörtüsü yorumu bu: “Gericiliği teşvik ediyor. Çağdaşlaşma yolunda geri adım. Laik eğitimle çelişiyor...” Bugüne kadar RP ve AKP çizgisindeki politikacılar türbanı kaşımasalardı, türbanı oy malzemesi yapmasalardı bugün hiç bir sorun yaşamayacaktık. Ve şimdi sıkı durun. Size olayın en vahim tarafını aktarayım: Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün hanımı Hayrünnisa Gül de türban nedeniyle üniversiteden atılanlar arasında yer alıyor. Hayrünnisa Hanım da “türban” nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açıyor. Abdullah Gül, AİHM’ne gönderdiği savunmada “türbanın gericiliği teşvik ettiğini” savunuyor. Acaba eşi de gericiliği mi teşvik ediyor?!
Neyse ki Hayrunnisa Gül, eşi cumhurbaşkanı seçilince AİHM’deki davadan vazgeçiyor.
Ama AİHM, AKP’nin yaptığı savunmayı da göz önüne alarak sonuçlandırıyor.
AİHM, Leyla Şahin’in açtığı davada Türkiye’yi haklı buluyor ve türban yasağının laikliğin gereği olduğunu vurgulayan AİHM, ‘türbana müdahalenin meşru’ olduğunu kaydetti.
Böylece AKP’nin yaptığı savunma ile “başörtüsü yasağı AİHM’nin kararı ile” tescillenmiş oluyor!
AKP, başörtüsü yasağını katmerli hale getiriyor.
Erdoğan da CHP’ye “samimimi iseniz gelin bu sorunu çözelim” diyor.
Güler misin ağlar mısın.

Muharrem Bayraktar-Yeni mesaj

 

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ,http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=10003872&tarih=2010-10-08

Bu haber 732 defa okundu.