En Sıcak Konular

DİL BAYRAMI VE CAMİLER HAFTASI

3 Ekim 2010 19:58 tsi
DİL BAYRAMI VE CAMİLER HAFTASI Dil Bayramı'nda dilimizi iyi öğrenmek ve doğru kullanmak kavramlarının öne çıktığını görüyoruz.

Dil Bayramı ve Camiler Haftası

Değerli okuyucularım, iç politika gündeminin böylesine yoğun olduğu bir günde, inadına kültür meseleleriyle ilgili yazılar yazdığımı bilenler bilir ama yine de bazılarının zihninde cevaplanması gereken sorular olabilir. Bunların birbiriyle ne ilgisi var gibi bir soru zihninize takılabilir. Haklı bir soru gibi görülebilir bu ama hiç de öyle değil...

Dil ve dinin aynı hafta gündeme gelmesi bence hoş bir tevafuk, çünkü ikisi de hayati!..

Dili düzgün olanın işi de düzenli olur. Bunu en iyi Konfiçyus'un dil ile ilgili sözü açıklar: Bir ülkede en önce neyi düzenleyerek işe başlarsın gibi bir soruya, dili düzenleyerek işe başlayacağını söylerken, bu Çinli bilge ne dediğini iyi biliyor. Mesela Orta Asya Türk devletleri ile aramızdaki meselelerin en başında dil meselesi geliyor. Özellikle bin yıl boyunca farklı coğrafyalarda gelişen Türk dili lehçelerinin 70 yıllık Sovyet yönetimi dönemi boyunca uygulanan politikalar dikkate alınmadan yapılacak her iş, biraz havada kalan törenleri hatırlatır.

Sovyetler döneminde, Türkiye'deki Türkologların 10 misli bir kadroyla çalışan Rus Türkologlarının gayretleriyle, Doğu Türk lehçe ve şivelerinin her birini ayrı bir dil gibi gösterme ve ona göre yapılandırma çalışmalarının sonucu olarak, Türkçe konuşan ülkelerin devlet başkanları toplanır ve aralarında Türkçe konuşamazlar. Bu sıkıntı her alanda görülmekte!

Demek ki, dilimizin dünya dilleri seviyesinde yeniden düzenlenmesi ve öteki Türk topluluklarıyla ilişki kurmada elde ettiğimiz imkânları iyi değerlendirmeliyiz. Camilerimizin de ilk anda dikkati çeken düzensizliklerden kurtulması da bu anlamda sosyal ve kültürel bir meseledir ve "cami"de "cemaat"i toplayacak "imam"ın da belli vasıfları taşıması gerekiyor.

Dil Bayramı'nda "Türkçe Okul Sözlüğü"

Dil Bayramı'nda dilimizi iyi öğrenmek ve doğru kullanmak kavramlarının öne çıktığını görüyoruz. Bunun için ana dili Türkçe olanların dillerini iyi bildikleri gibi yanlış bir kanaati her zaman savundukları ve dil tartışmalarına girdikleri görülüyor. Halbuki bir dilin tarih içinde ortaya konmuş en güzel metinleri okunmadan ve kültür diline ait kavramlar öğrenilmeden o dilin bilinmesi mümkün değildir. "Ümmi entelektüel" diye vasıflandırdığım bazı insanların pek çok temel mesele gibi bundan da haberdar olmamaları bence şaşırtıcı değil ama bulundukları veya konuştukları platformlarda cehaletlerini yaymaya çalışmaları gerçekten tuhaf...

Bir dil tartışmasında en çok konuşanların çoğu zaman konuyu en az bilenler olduğu hemen fark edilir de maalesef arsızların cehaleti yüzüne karşı söylenemez... Bu da ironik bir durum! Fakat hiç değilse bilmediği konuda susacak kadar bir ilim zihniyeti olması gerekir!..

Kullandığımız dilin zenginliği iki yönden anlaşılabilir; kelime dağarcığının çokluğu ve gramer yapısına hakim olarak ihtiyaç duyuldukça yeni kavramları karşılayabilme kolaylığı... Kelime dağarcığını en kolay sözlüklerle irtibat kurarak geliştirmekle, yeni kavramları karşılayabilme becerisi de kullanılan dilin grameri konusunda bilgi sahibi olmakla mümkündür...

D. Mehmet Doğan'ın 30 yıla yakın bir zamanda geliştirdiği Doğan Türkçe Sözlük'ten sonra, Yaşar Çağbayır'ın 40 yıl uğraşarak Batı Türkçesi'nde kullanılan 265 bin kelimelik Ötüken Türkçe Sözlük adlı eseri, bu ülkenin sözlük meselesin temelden çözmüş oldu. Fakat asıl tahsil olarak gördüğüm lise sıralarında bu sözlüklerin taşınması ve kullanılması gerçekten zor. O yüzden bunlardan sonra ortaya çıkan, oğlum Eren'in beş yıllık bir çalışma ile ortaya koyduğu 17.190 kelimelik Türkçe Okul Sözlüğü lise ve üniversite talebeleri için çok yararlı...

"Sevgili Gençler" diyerek baş tarafına "takdim" yazdığım bu sözlüğü şöyle tanıtıyorum:

"Bir bilginin en kesin tanımları ve açıklamaları sözlük ve ansiklopedilerde bulunur. Alfabetik bir şekilde düzenlenen bu kitaplarda aradığımız bilgilere çok kolay ulaşabiliriz, o yüzden de masalarımızın başında, kitaplıklarımızın en önünde bu kitaplar vardır veya olmalıdır.

Eski kuşakların bildikleri ve bilimsel bilgiye ulaşmanın yolunu tarif için çok söyledikleri iki atasözümüz var; birisi "Lugata yiğitlik olmaz!" diğeri de "Kamusu olmayan bilginin namusu yoktur!"... Lugat ve kamus, sözlük kelimesinin eski dilimizdeki karşılıklarıdır.

Demek ki sözlüğe bakmadan bir bilginin kesinliği hakkında emin olamayız. Zenginliğiyle ve yaygınlığıyla dünya dilleri arasında ilk sıraları alan dilimizin sırlarını en çok sözlüklerde bulabiliriz. Çünkü ana dilini çok iyi bildiğini sanan herkes sözlüğe bakmadan konuşur ve yazarken, aslında çok büyük hatalar, telafi edilemez potlar kırarlar da farkına varmazlar.

Yalnız bilmediği kelimeler için değil, boş zamanlarında da sözlüklere bakan gençlerin arkadaşları arasında herkesten çok kendinden emin, her kuşkudan uzak bir rahatlık ve kendine güven içinde olduğunu görüyoruz. Bu gençler bilginin verdiği cesarete kelime dağarcıklarının zenginliği ile ulaşabilmişlerdir ve bu da çok önemli bir rahatlık kazandırır.

Her alanda başarılı olan gençlerin dillerini çok iyi bildiklerini görüyoruz. Bunların bilgileri ve kullandıkları kelimeleri, ya kitap okuyarak ya da duyduklarını araştırarak öğrendiklerini görüyoruz. Bu bakımdan insanların bildikleri kelimeler pek çok bakımdan tasnif edilir ve doğru değerlendirilmeye çalışılır. Dilbilgisi ve dilbilim bu alanda çok çalışma yapmaktadır.

Kelime dağarcığını oluşturan kelime veya sözcükler, dilbilgisi açısından yapılan tasnifler yanında, bir de aktif ve pasif kelime dağarcığı unsurları olması bakımından da tasnif edilirler. Duyduğumuz, fakat anlamlarından tam emin olmadığımız veya bizim duygu ve düşüncelerimizi tam olarak ifade ettiklerinden emin olmadığımız kelimeleri bilsek bile kullanamayız.

Anlamlarından emin olmadığımız sözcükler pasif kelime dağarcığını oluşturur; aktif kelime dağarcığı ise, anlamlarını bilip kullanabildiğimiz kelimelerden oluşur. Bu da ancak sözlüklerden öğrenip kapsamlarından emin olduğumuz kelimelerden meydana gelir. Bilimsel bilgiye ancak bu kelimelerle ulaşabilir, bunları kullanarak okumak ve yazmak bir anlam taşır. Evet, öğrenciler 17 binden fazla kelimeyi içeren bu sözlükte aradıkları tüm kelimeleri ve klasikleri okuyabilmek için gerekli ve önemli olan kavramları bulabileceklerini bilmelidir."

Metropol yayını olarak piyasaya çıkan bu sözlüğün el altı kitabı alacağına inanıyorum.

Aydın din görevlisi

"Aydın din adamı" kavramı, 27 Mayıs'tan sonra yaygınlaşan ve bizim ilk gençlik yıllarımızı dolduran bir ihtiyaç olarak herkes tarafından ifade edilen bir söylemin ifadesiydi. Bunca zaman sonra hâlâ böyle bir insan tipini bu ülkenin Din Eğitimi kurumları gerçekleştirebildi mi, gerçekleştiremedi mi sorusu, henüz cevap bulamamış bir mesele olarak ortadadır.

Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla Kayseri Müftülüğü'nün düzenlediği, "Din Görevlisi ve Cemaat Arası İletişim Usulleri" konulu konferansta konuşan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Muhammed Şevki Aydın, bu konuda gerçekten önemli şeyler söylemiştir.

Bugünün insanıyla iletişim kurabilmek için din görevlilerinin kendilerini yenilemeleri gerektiğini belirterek, "Din görevlileri olarak önce aynayı kendimize tutmamız lazım" diyen Aydın, herkesin kendi kültür penceresinden bakarak dini yorumladığını şöyle ifade etmiştir:

"Her toplumun kendine has bir kültürü, din dışı ama toplumu bir arada tutan değerleri var. Dini yorumlarda da bu kültür ve değerler etkili oluyor. Ancak farklı kültür penceresinden dini yorumlanması demek, asla dinin temel taşlarını, esas unsurlarını değiştirmek, onlarla oynamak anlamına gelmez."

İletişim dilini önemseyen Aydın, konunun iyi anlaşılması için örnekler de veriyor: "'Bilgileri nerede, ne zaman, nasıl, kiminle ve ne kadar paylaşacağız, bunu çok iyi hesaplamamız lazım. Ancak İslam dünyası iletişim alanında çok geride. Kendimizi geliştirmeli, iletişim uzmanlarıyla diyalog içerisinde olmalı ve bilgilerimizi yenilemeliyiz. İyi bir iletişim stratejisi belirleyip, insanlarla ilişkilerimizde bu stratejiyi en iyi şekilde uygulamalıyız. Hayatta mutlak kötü ya da mutlak iyi diye bir şey yoktur. Örneğin, çok sevdiğimiz, yerken çok büyük haz aldığımız bir meyve, asidi nedeniyle midemize zarar verebilir."

Türkiye'de yetişen çocuklarla Avrupa'da yetişen çocukların kültürel bakımdan büyük farkları olduğuna dikkat çeken Aydın, iyi yetişmiş bir çocuk kendini daha iyi ifade edebilirken iyi yetişmemiş çocuğun büyük sıkıntılar çektiğini ve onlara iyi yaklaşmamız gerektiğini söylüyor. Bunların vasıflı ve vukuflu bir "aydın din adamı" için ne kadar önemli olduğu açık!


Mustafa Miyasoğlu-Milli Gazete

Kaynak: MİLLİ GAZETE,http://www.milligazete.com.tr/makale/dil-bayrami-ve-camiler-haftasi-178403.htm



Bu haber 826 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,601 µs