En Sıcak Konular

AKP REFERANDUM MHP

21 Eylül 2010 15:07 tsi
AKP REFERANDUM MHP Elbette bu zatlar da ABD’nin bölgeyi dizayn etme projesinden haberdarlar. Ancak onlar da o küresel projeye inanıyorlar. MHP’nin bu projeye karşı olan tavrı onları çıldırtmaya yetiyor. MHP’yi eleştirirken zıvanadan çıkmalarının nedeni de

AKP, Referandum ve MHP

Referandum sonuçlandı. Evetler açık ara kazandı. Saygı göstermek ve hayırlı olmasını dilemek, halkın iradesine saygılı olmanın zorunlu sonucudur. Bu bir referandumdur. Siyasi partilerin durumunu tam olarak yansıtmaz. Sonuçta halk, önüne konulan bir anayasa değişikliğine “evet” ya da “hayır” demiştir. Buraları doğrudur. Ancak halkın eğilimini göstermesi bakımından da bu halk oylaması ciddi bir göstergedir. Bu referandum sonuçlarından muhalefetin çıkarması gereken ciddi dersler vardır.

Referandumun AKP yönünden anlamı!
Referandum, iktidara ve Tayyip Erdoğan’a halkın desteğinin sürdüğünü göstermektedir. AKP önümüzdeki seçimler için yelkenlerine yeteri kadar hava doldurmuştur. Erdoğan’ın referandum için mesajlarının doğru verildiği de anlaşılmaktadır. Başbakan, halka her şeye muktedir olduğu imajını vermiş, kuşatıcı ve etkili bir referandum kampanyası yürütmüştür. Tayyip Erdoğan adeta halk tarafından ne yaparsa takdir edilen ve icraatları sorgulanmayan siyasi bir aktör haline gelmiştir. Ancak bu referandumun asıl belirleyici aktörü, muhalefetin bilmediği yöntemlerle çalışan, mücadele eden cemaat ve kanaat önderleridir.
Muhalefet yönünden durum çok daha farklıdır. Bu aşamadan sonra muhalefet için önemli olan sonuçları yargılamak değil, bu sonuçlardan ibret ve ders çıkarmaktır. Benzer sonuçların ortaya çıkmaması için muhalefetin tedbir ve yeni stratejiler belirlemesinin zorunluluk olduğunun altını çizmek gerekir.
Muhalefet, halk oylaması sırasında verilmiş olan oyların Anayasaya yönelik olduğu, bu nedenle de önümüzdeki seçimlerde siyasi partiler için ölçü olamayacağı türünden pasif bir anlayış içine girmemelidir. AKP için %58’lik bir hedef kitle ortaya çıktığı ve buna yönelik propaganda faaliyetlerinin örgütlendiği bilinmelidir. AKP’nin, bu %58’lik dilim üzerinden hareket edeceği belli olmuştur.
Diğer yandan Türk halkının iktidar ihtimali vermediği, güçlü görmediği bir muhalefeti desteklemek gibi bir alışkanlığı da yoktur. Güçlü görünmek ve iktidarının ayak seslerini halka duyurmak muhalefetin başarısı için olmazsa olmaz şartlardan birisidir. Ayrıca kendi içerisinde bölünmüş, kavgalı, hırçın ve birbirine düşmüş görüntüsü veren bir muhalefetin alternatif olamayacağı da çok iyi bilinmelidir.

MHP yönünden durum!
Muhalefetin, AKP’nin uygulama ve stratejilerini eleştirmeyi ikinci plana atmak ve kendi strateji ve taktikleri üzerinden siyaseti yönetmek gibi bir mecburiyeti vardır. Bu aşamada muhalefetin özellikle de MHP’nin sinerji yaratan, etkili ve sarsıcı yöntemleri devreye sokması şarttır. AKP’nin hedefi belli olmuştur. AKP’nin, söylediklerini yapabilmesi için MHP’nin baraj altına çekilmesi ya da parlamentoda etkisizleştirilmesi gerekmektedir. AKP bu konuda yalnız da değildir. AKP ile AB, ABD, Barzani ve PKK’nın MHP’ye ilişkin görüşleri arasında tam bir paralellik vardır.
Çok açıktır ki, anayasa değişikliği sırasında ifade edilen söylemlere rağmen bu değişiklik, demokrasi ve halkın ihtiyaçlarından daha çok bölgesel ihtiyaçlar için yapılmıştır. AKP iktidarı, ABD’nin işgali ve denetimi altında bulunan bölgeden kendisine yönelik PKK tehdidini ortadan kaldırmak için PKK’lıların Türkiye’de siyaset yapabileceği bir yer ve hukuki zemin yaratmaya çalışmaktadır. Bu nedenle anayasada yapılan son değişikliklerin uzun vadede  “demokratik özerklik/Özerk Kürdistan”  için uygun bir idari ve hukuki düzenlemeye dönüşeceği bellidir. Bu aşamada MHP’nin teşhisi yüzde yüz doğrudur. Bunun doğru biçimde anlatılması halinde halkta da karşılığı olduğu bilinmelidir.[1]

****

MHP: Milliyetçi, demokrat ve muhafazakârdır

Günümüzde Türk siyasi hayatı üç ana eksen üzerine kuruludur: Bunlardan birincisi devlet ve bürokrasi ekseni, ikincisi millet (ümmet) ekseni, üçüncüsü ise hem millet hem de devleti esas alan bütüncül eksendir.
İlk iki ekseni temsil eden siyasi partiler, özünde aynı varsayımlardan hareket etmektedirler. Birisi, millet (ümmet) ekseni üzerinden devlet ve bürokrasiyi terbiye etme diğeri de bunun tam tersi devlet/bürokrasi ekseninden hareketle milleti terbiye stratejisi izlemektedir. Burada bir yanda ‘halkı, halka’ diğer yanda ise ‘devleti, devlete’ rağmen yönetmek temel hareket tarzıdır. Bu bağlamda “milleti millete rağmen adam etmek” ya da “demokrasiyi halka rağmen” gerçekleştirmek gibi bir amaç edinilmiş olmaktadır.
Bu tür siyasetlerin başarısı da devlet ile millet ya da millet ile devlet ayrışmasının derinliğine bağlıdır. Bir taraf devleti millete, diğer taraf ise milleti devlete karşı korumayı misyon edinmiştir. Onun için de bir taraf devleti millete, diğer taraf ise milleti devlete karşı pozisyon içine sokmaktadır. Yine bir taraf “bürokratik vesayet” diğer taraf ise  “siyasi vesayet”ten ya da bir taraf “askeri”  diğer taraf  “sivil” diktatörlükten söz etmektedir. Yine taraflardan birisi çevrenin merkez, diğer taraf ise merkezin çevre üzerindeki tahakkümünü kırmak istediğini dillendirmektedir.
“Beyaz Türk”
Ümmet/millet algılı taraf özünde halka sizin haklarınızı, gelişmenizi ve ilerlemenizi engelleyen bu devlet ve onun ideolojisi olan “Kemalist” rejim ya da onun adına hareket eden seçkinlerdir. Yaygın söylemle  “beyaz Türk’lerdir”, kötülüğün kaynağı bunlardır. Devleti bunların vesayetinden kurtarmak gerekir. Bunlar ki “köylüyü geleneksel kıyafetiyle kentlere sokmaz”, “Dersim’i bombalar”, “türbanlılara ve inananlara zulüm yaparlar”. Bunlar genelde kent merkezlerinde ve kumsalda yaşayan TSK’yı ve yargıyı “arka bahçe” olarak kullanarak milletin iradesine karşı koyan vesayetçi “laikçiler”dir.
“Milletimiz” diyenler!
Diğer taraf için ise sorun, aydınlığa ve ilericiliğe düşman softalardır. “Bidon kafa” ya da “göbek kaşıyan” görgüsüzlerdir. Bunlar genelde kırsalda ve varoşlarda yaşarlar. İmam Hatipleri “arka bahçe” olarak kullanır, siyaseti camiye ve okula sokarlar. Dini siyasete alet ederler. Bunların hâkimiyetini sağlayan da “dağdaki çobanın oyuyla kentteki profesörün oyunun aynı” olmasıdır. Bunlar irticacı, ümmetçi, Arapçı, Humeynici ya da yeni Osmanlıcıdırlar. Devletin esaslarını din, milletin esasını ise “ümmet”  olarak algılarlar. Bu nedenle “milletimiz”  derler ama “Türk milleti” demekten özenle kaçınırlar.
Bu tür anlayışlar ‘hesap sormak’, ‘devr-i sabık yaratmak’, ‘sine-i millete’ ya da ‘sine-i devlete’ dönmek gibi kavramları kullanırlar. Millete sırtını dayayarak devlete ve bürokrasiye ya da devlete/bürokrasiye sırtını dayayarak millete meydan okumak bu tür bir zihniyetin ürünüdür. Bu siyasi zihniyetin bir tarafı millete karşı devleti, diğer tarafı ise devlete karşı milleti tehlike olarak görür ve gösterirler. Bir tarafın  “Türk” le, diğer tarafın ise İslam’la sorunları vardır.
Bütüncül bakanlar!
Üçüncü taraf ise devleti, milletin örgütlenmiş siyasi otoritesi olarak gören anlayıştır. Bunlar devleti, milleti ebet müddet kılmaya yarayan bir aygıt olarak görür. Devlet düşmanlarının söylediği gibi, onlar devlete kutsallık atfetmezler, aksine devleti milletin istiklal ve istikbalini sağlamanın zorunlu aracı olarak görürler. Milletsiz devlet anlayışının diktatörlüğe, devletsiz millet anlayışının ise köleliğe yazgılı olduğunu düşünürler. Türk ve İslam’ı, devlet ve dini, din ve devleti birbirinin karşıtı ya da alternatifi olarak değil birbirini tamamlayan ve tanımlayan olgular olarak görürler. Hem milliyeti hem dini hem de modernliği aynı konsept içinde görürler. Gökalp’ın ifade ettiği gibi onlar kendilerini  “Din cihetiyle İslam, heyeti içtimaiye cihetiyle Osmanlı, kavmiyet cihetiyle Türk”  olarak tarif ederler. Bugün de bu temelde milliyetçi, muhafazakâr ve demokrattırlar.[2]

****

MHP’yi eleştirirken zıvanadan çıkmak!

Anayasa değişikliğine “evet” ya da  “hayır” diyenler, aslında bir siyasi partiye oy vermiş olmadılar. Halk önüne getirilen anayasa değişikliği metnini %58 gibi bir rakamla onaylamıştır. Bu sonuçların elbette siyasi anlamları vardır. Ancak halkın “evet” ya da “hayır”ına zorlama anlamlar yüklemek çok da doğru değildir
Referandum sonuçlarını MHP aleyhinde bir platforma dönüştürme gayretleri ibretle irdelenecek bir husustur. Bazı gazeteci, siyasetçi ve yorumcuların MHP söz konusu olunca hırçın, saldırgan, suçlayıcı ve önyargılı bir üslupla konuşmaları birçok şeyi özetler niteliktedir. Bu bir projedir: Bu projeye göre iki partiden (AKP ve CHP) oluşacak bir meclis, açılım politikalarını ve yeni anayasayı kabul ettirmenin en kolay yolu olacaktır. AKP ve CHP’nin bugünkü liderlerinin “Genel Af” dahil Güneydoğuyla ilgili görüşleri arasında büyük bir paralellik vardır. Bu nedenle MHP’nin parlamento dışı kalması ya da etkisiz bir elemana dönüştürülmesi -sözüm ona- sorunun çözümünde hayati önem taşımaktadır.
Baykal’ı CD ile vuranlar MHP’yi göz yaşı siyaseti, İnegöl/Dörtyol provokasyonu,  “Eski ve yeni Ülkücü” ayrımı ve kriminal vakalarla ilişkilendirerek bitirmeye çalışmaktadırlar. MHP’ye yönelik olarak gerçekleştirilen bu psikolojik operasyon, en zayıf olarak görülen halkadan yola çıkılarak uygulamaya konulmuştur. “Eski ve yeni” ayrımı, AKP’ye iltica edenlerin ithamları, yorgun, kırgın ve durgunların MHP aleyhine aktif hale getirilmesi psikolojik hareketin görünen yansımalarıdır. Ülkücüyü ülkücüyle karşı karşıya getirmek girişimidir.
Bilderberg müdavimcisinin yorumu!
Bu operasyonun faillerinden birisi de eski Bilderberg aleyhtarı yeni Bilderberg müdavimi olan zattır. Bu zat, MHP’nin  “yanlış tezi yanlış insanlara” savundurduğunu söyleyerek bunun referandum sonuçlarını etkilediği imasında bulunmuştur. Ona göre “12 Eylül’ün mağduru ‘Ülkücü’kesimin hassasiyetlerini çiğneme pahasına anayasa değişikliklerine neden ‘Hayır’denildiğini, MHP adına konuşanlar, ‘Büyük Ortadoğu Projesi’(BOP) ile başlayıp Türkiye’nin ABD yörüngesinde parçalanma sürecine girdiğiyle sonlandırdıkları bir ‘gerekçe’ ile açıklıyor” .
Bilderbergçi zat durumun böyle olmadığını, aksine “BOP’un Türkiye’nin tavrı yüzünden çöktüğünü”  söylüyor. MHP sözcüleri “Ak Parti politikalarının ABD’nin bölgeye yönelik dizayn rüyalarını boşa çıkarttığını görmezden geldiğini” de ileri sürüyor. Bu zat, BOP’un eş başkanı olduğunu övünerek ifade eden AKP lideri Tayyip Erdoğan’a rağmen bunları söyleyebiliyor. Söylediklerinin dahası var: “Şu gerçeği bile anlayamıyor sonuca kızanlar: ABD’nin BOP projesi çöpe atılmışsa, bu, baraja takıldığı için MHP temsilcilerinin içinde yer almadığı TBMM’nin 1 Mart (2003) tezkeresinin reddedilmesi sayesindedir”.
Yanlış bir bilgi, yönlendirme amacıyla ancak böyle kullanılabilir. Bilgi yanlıştır. Çünkü Büyük Ortadoğu ilk olarak 2004 yılındaki G-8 zirvesinde ortaya atılmış bir projedir. 2004 yılında ortaya atılmış olan bir proje nasıl oluyor da 2003 yılındaki 1 Mart Tezkeresinin reddiyle çöpe atılmış oluyor. Sonra ABD’nin Ortadoğu, ya da küresel projelerinin bir anda ortaya atılan ve bir takım engellerle karşılaşınca da “çöpe atılan” projeler olduğunu bu gazeteciler nereden çıkarıyor? Küresel herhangi bir gücün bölgesel ya da küresel hedeflerinin mevsimsel olduğu mu sanılıyor? BOP’un ismi değiştirilerek aynı hedefleri gerçekleştirmek üzere başka projelerle aynen sürdürüldüğü nasıl görmezlikten geliniyor? Obama’nın TBMM’deki konuşmasında ifade ettiği hususlarla Ermenistan ile imzalanan protokoller, “Kürt Açılımı”, Patrikhane’nin talepleriyle ilgili gelişmeler, Akdamar ve Sumela’nın bir günlüğüne de olsa ibadete açılması arasındaki ilişkiyi görmemek nasıl mümkün olabiliyor?
Elbette bu zatlar da ABD’nin bölgeyi dizayn etme projesinden haberdarlar. Ancak onlar da o küresel projeye inanıyorlar. MHP’nin bu projeye karşı olan tavrı onları çıldırtmaya yetiyor. MHP’yi eleştirirken zıvanadan çıkmalarının nedeni de budur.[3]

Özcan Yeniçeri-Yeniçağ

Kaynak:

 

[1].http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=14901
[2].http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=14960
[3].http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=14976



Bu haber 931 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,890 µs