En Sıcak Konular

''MHP BDP İLE AYNI SAFTA'' MI?

16 Ağustos 2010 11:58 tsi
''MHP BDP İLE AYNI SAFTA'' MI? MHP tabanına yönelik mesajlar gönderen Başbakan Erdoğan'ın,"MHP, BDP ile aynı safta"sözleri gerçeği yansıtıyor mu? Ortadoğu'dan Yıldıray Çıçek'ın yazısı...

ABD'nin Türkiye'deki küresel YÜK Treni AKP'dir

AKP'NİN Vagonları ise Talabani, Barzani ve PKK'DIR.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk siyasetinde siyasi ahlak kavramını zedeleyen bir üslubun mimarı olarak tarihe geçmiş durumdadır. Türk siyasetinde ayakta kalabilmek için rakiplerine yönelik yalanı, iftirayı kendine tarz edinen birçok siyasetçi gördük. Ama Recep Tayyip Erdoğan gibisini bugüne kadar ne duyduk, ne gördük…

Türkiye'yi yöneten Başbakan'ın bir tane yalan katılmamış, doğru sözü olmaz mı? Yok, yok, yok…

Referandum sürecinde çok profesyonel hazırladıkları siyasi yalan ve tezgâhlardan birisi de, PKK'nın siyasi taşeronu BDP'nin "MHP ve CHP yanında" gösterilmesi olmuştur. Referandum sürecine kadar BDP ile her türlü ihanet işbirliği, hedef birlikteliği yapan AKP, birden siyasi yavrusunu MHP ve CHP'nin yanına postaladı. BDP'de anası-babası rolündeki AKP, kendi tiyatrosunda ona ne rol verdiyse o çizgide konu mankeni olmuştur. Hiçbir inandırıcılığı olmasa da rolünü oynamaya gayret gösteriyor.

Referandum sürecinden önce AKP'nin en etkili ismi olan Dengir Mir Mehmet Fırat, rakı masasında BDP'li Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve İbrahim Binici ile yan yana gelip (AB)(D)ullah Öcalan'a İmralı Cezaevi'nde "kötü muamele" yapıldığına dair kaygıların dile getirildiği, "Sorunun ivedilikle aydınlatılması ve çözülmesi" uyarılarına muhatap olmuştu.

(Bkz:

<http://www.nethaber.com/Politika/77774/RAKI-ISINI-RESTORANIN-SAHIBI-SOYLEDI-Dengir-Firatin> )

(AB)(D)ullah Öcalan'ın İmralı'daki şartlarının düzeltilmesi konusunda bir desteğin de, Öcalan ile aynı evde 6 ay kalmış AKP Kars Milletvekili Mahmut Esat Güven'den geldiğini yine kendisi ile yapılan bir röportajdan öğreniyorduk.

Röportaj, Hürriyet'in 1 Ağustos tarihli Pazar ilavesinde yayınlandı. Ve orada devrimci Mahmut Esat Güven diyordu ki:"(Abdullah) Öcalan'la 6 ay aynı evde kalmıştım… Geçen yıl açılımla ilgili (İçişleri Bakanı) Beşir Atalay'dan Apo'nun şartlarının düzeltilmesini istedim. Şartları biraz iyi olursa, daha olumlu mesajlar verecek."

AKP'liler (AB)(D)ullah Öcalan'ın rahatı ile bu kadar çok ilgilenmektedir. AKP ve BDP, işte bu yüzden ayrılmaz birer parçadır.

(Bkz.:

<http://www.odatv.com/n.php?n=abdullah-ocalan-benim-ev-arkadasim-sartlari-duzeltilsin-0208101200> )

19 Ekim 2009 tarihinde Habur'dan giriş yapan ve büyük törenlerle karşılanan 34 PKK'lının geri dönüş sürecinde yaşananlar ise, AKP-PKK işbirliğinin en net belgesi olmuştur. 34 PKK'lı Habur'dan PKK'nın sembolik kıyafetleri ile giriş yapıyor,"Bizi önder Öcalan gönderdi, pişman değiliz" diyor. İktidar tarafından kurulan seyyar mahkemelerden AKP usulü aklanarak geçiyor. O bölgede kahramanlar gibi karşılanıyorlar, davullar çalınıyor, havai fişekler patlatılıyor, çiçekler havalarda uçuşuyor, Apo posterleri ve PKK paçavraları her yerde dalgalanıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, PKK'lıların karşılanması karşısında adeta mutluluktan kendinden geçerek şunları söylüyor: "Habur Sınır Kapısı'nda yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Türkiye'de iyi güzel şeyler, umut verici gelişmeler oluyor. Bunu son derece olumlu ve sevindirici bir gelişme olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum."

Tabii ki, manevra kabiliyeti yüksek Sayın BOP Eşbaşkanı, kamuoyundan tepki yükselmeye başladığını anladığı andan itibaren dönüş yaparak BDP'yi şov yapmakla suçluyor. Hâlbuki gördüğü manzarayı umut verici olarak yorumlayan kendisiydi. İmdadına "Kurtlar Vadisi" olmak yerine "Ampul Vadisi" olmayı tercih eden bir dizi yetişiyor. Dizide Habur Sınır Kapısı'ndaki o PKK'lı sürüngenlerin manzarası için "Muhtarın haberi oluyor ama Başbakanın haberi olmuyor." sahnesi oynanarak, Recep Tayyip Erdoğan kurtarılmaya çalışılıyor.

Kapatılan DEP'in eski Milletvekili Hatip Dicle, KCK davasından yargılandığı duruşmada, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın, kapatılan DTP'nin Genel Başkanı Ahmet Türk'e, Kandil ve Mahmur'dan gelen 34 PKK'lının bırakılacağı sözünü verdiğini ileri sürerek :"15 Ekim 2009 tarihinde DTP Genel Başkanı Ahmet Türk beraberindeki bir heyetle birlikte İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ı ziyaret etti. Ziyarette 4 gün sonra 19 Ekim'de Mahmur ve Kandil'den grupların geleceği, bunların tutuklanmayıp serbest bırakılması durumunda dağdan inişin hızlanacağı, dağa çıkışın da duracağı bildirildi. İçişleri Bakanı da bu heyete 'Konuyla ilgileniyorum. Müsteşarımı Diyarbakır'a gönderdim. Hâkim ve savcılar ayarlandı, geldikleri gibi geçecekler.' dedi. Bu aşamada 4 gün sonra Silopi'den gelen 8 kişi, 'Biz gerillayız. Önder Abdullah Öcalan'ın çağrısı ile barış için geldik' dedi ve bunlar sürecin olumlu sonuçlanması için tutuklanmayıp serbest bırakıldı." açıklamasını yapmış, bu açıklama mahkeme kayıtlarına geçmişti.

(Bkz.

<http://www.hurriyet.com.tr/gundem/13778479.asp> )

İçişleri Bakanı Beşir Atalay da AKP'nin politikalarına uygun bir şekilde yine yalanlama yoluna gitmiş ve aylar sonra "Habur, bir yol kazasıdır." itirafında bulunmuştu.

Mahmur ve Kandil'den gelen 34 PKK'lının Habur'dan girişinden iki gün önce, DTP Eski Genel Başkanı Ahmet Türk ile İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın Atatürk Orman Çiftliği'nde gerçekleştirdiği gizli zirve de, AKP-BDP arasındaki işbirliğinin ne boyutta olduğunu göstermektedir.

AKP ve BDP arasındaki bu gizli görüşmenin medyaya yansıması sonucunda Atatürk Orman Çiftliği'nde çalışan iki güvenlik görevlisinin işten çıkarılması da, olayın açığa çıkarılmasının intikamı olmuştur.

(Bkz.

<http://www.gencturkhaber.com/besir-atalay-ahmet-turk-gizli-gorusme-sizdi.html,01bf30> )

AKP ile BDP arasındaki ilişki, sadece bunlardan ibaret olmamakla birlikte, bunlar ilişkinin en büyük delilleridir.

AKP, iktidarı bu BDP'liler DTP'li iken, AB'nin arzularını emir kabul ederek Türklüğe hakareti suç olmaktan çıkarmak için 301.madde konusunda işbirliği yapmış; MHP ve CHP'nin haklı itirazlarına rağmen, kanun teklifini kabul etmişlerdi. Bu ittifakta da görüldüğü gibi AKP ile BDP Türklüğe karşı bir cephe oluşturmuşlar ve en hayati konularda hep işbirliği yapmışlardır.

(Bkz.

<http://www.vatanim.org/modules.php?name=News&file=article&sid=204> )

22 Temmuz 2007 seçimleri öncesi AKP'nin PKK'nın kapatılan partisi DTP'ye sıcak mesajlar vermesini ve Recep Tayyip Erdoğan'ın, CNN Türk'te yayınlanan programda, Ertuğrul Özkök'ün "DTP ile bir koalisyon olabilir mi?" şeklindeki sorusuna "Parlamento tarihine baktığınız zaman, birbiriyle 'hiç bir araya gelemeyecek' dediğiniz partiler bir araya gelmiştir. 74'te Bülent Ecevit-MSP-MHP, Milliyetçi Cephe hükümetlerini oluşturdular. Normalde sorulduğu zaman bunların bir araya gelmesi, o dönemde mümkün değildir. Ama bunlar oldu ve bunları hep yaşadık. Şartlar yarın ne gösterir? Bunun için şimdiden erken konuşup da kilitlemek, yanlış olur diye düşünüyorum. 'Demokrasinin içerisinde çareler tükenmez' deniliyorsa, birçok çare de çıkabilir bu arada. Onun için sabırlı olmakta fayda var."diyerek AKP-DTP koalisyonunu kurabileceğini söylemesini ve AKP'den aldığı sıcak mesaj sonrası "Koalisyon yapmaya hazırız. Ama 4 tane bakanlık istiyoruz." diyen DTP Genel Başkan Vekili Nurettin Demirtaş'ın bu sözlerini hep buraya kadar anlattığımız gelişmeler ışığında değerlendirin.

22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce (AB)-(D)ullah Öcalan'ın, İmralı'daki avukat görüşmelerinde söylemiş olduğu "Türkiye bir tıkanma noktasındadır. Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılamadı. Siyasi belirsizlik var. Seçim sonrası Baykal-Bahçeli iktidara gelirse, çözümsüzlük daha da gelişebilir." sözleri, DTP'nin bağımsız adayla girmediği yerlerde (22 Temmuz 2007 Seçimlerinde DTP'liler bağımsız milletvekilleriyle meclise girip grup kurmuştu.) AKP'yi destekleme çağrısı yaptığı ve PKK'nın Güneydoğu Bölgesi'nde bu yönde bildiri dağıttığı o dönem medyada yer almıştı.

(Bkz.

<http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=291137>

<http://www.cafesiyaset.com/haber/20070616/AKP-DTP-koalisyonu-icin-isik.php> )

Yaşar Büyükanıt'ın "Kutlu Doğum Haftası'na, Başörtüsüne, İlahilere" düşmanlık besleyen, AKP gibi Yahudi-Hıristiyan projelerin taşeronu bir partiyi İslam'ın savunucusu gibi gösteren e-muhtırası sayesinde, 22 Temmuz 2007 seçimleriyle tekrar tek başına iktidara gelen AKP'nin, DTP ile koalisyona ihtiyacı kalmamıştı. AKP-DTP koalisyonu kurulmasa da, AKP-DTP ittifakları ile meclis içinde birçok konuda ortak hareket etmişlerdir. Mesela MHP'nin PKK'ya hizmet eden DTP'lilerin dokunulmazlığının kaldırılması için vermiş olduğu önergeye "Siyasi linçe alet olmayız." diyerek karşı çıkan, AKP iktidarı olmuştur.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, mecliste yapmış olduğu konuşmasında "PKK sözcülerinin Meclis çatısı altında melanetlerini sürdürmesini Türk milletinin çok büyük bir çoğunluğu gibi içinize sindiremiyorsanız, bunun Anayasa'ya ve kanunlara aykırı olduğunu kabul ediyorsanız, gelin dokunulmazlık konusunda iki aşamalı bir yaklaşım belirleyelim. Milletvekili dokunulmazlığını Meclis kürsüsü ile sınırlamayı ileri bir aşamada ele alalım ve ilk önce devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne karşı eylem ve suçlar için dokunulmazlık zırhını hemen kaldıralım." çağrısına karşı çıkan AKP, şimdi yaşadığımız şu referandum sürecinde "MHP, BDP ile hareket ediyor." iftirasını atıyor. Kimi ahmakları bu iftirasına inandırıyor, kimi alçakların da bu tür iftira propagandası yapmasına malzeme oluşturuyor.

(Bkz.

<http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/haber_portal.aciklama?p1=46562> )

"MHP, BDP ile aynı safta." diyebilenin, akıl sağlığının doktor kontrolünden geçirilmesi lazımdır.

Bu iftirayı yapan kim olursa olsun, büyük bir alçaklığa imza atmaktadır. BDP asla 'Hayır' oyu vereceğini söylemedi. Söylemesi de mümkün değildir. "Boykot" kararı aldığını duyurarak sadece pazarlık sürecinde elini güçlendirmeye çalışmaktadır.

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP'liler acaba "Sandığa gitmeye 'Hayır' diyoruz." açıklamasını "Referandumda anayasa değişikliği paketi 'Hayır' diyoruz." olarak anlayacak kadar anlama kıtlığı mı çekiyor?

Şahsi görüşünü açıklayan BDP'li tüm yetkililer, sandığa gittiklerinde muhakkak "Evet" oyu vereceklerini belirtmişlerdir. BDP'liler, burada sadece kendilerine verilen rolü oynamaktadır. Bu rol ile BDP, kendi talepleri adına elini güçlendirmekte; AKP de milliyetçi-muhafazakâr kesimi "MHP-BDP-CHP aynı safta 'Hayır' diyor." yalanı ve iftirası ile kandırma gayreti göstermektedir.

AKP'nin kafayı sıyırmış yandaş medyası da AKP'nin Basın Bürosu'ndan üretilen "Yol kesen PKK 'Hayır' propagandası yaptı." şeklindeki senaryolarla "Hayır" cephesine fitne sokmaya çalışıyor. Var mı görüntün? Yok. Var mı ses kaydın? Yok. Var mı şahidin? Yok… Salla gitsin. Nasıl olsa gözü görmeyen, ruhu hissetmeyen, AKP'ye tapan bir cahiller topluluğu, düğmeye basılmasını bekliyor.

PKK niye "Hayır" desin, niçin kendisine en çok karşı çıkan MHP'ye ve milli konularda hiçbir hassasiyeti olmayan AKP'ye göre kat kat milli duyarlılığı olan CHP ile aynı safta yer alsın?… Akıl sahibi bir adam sadece "PKK, AKP'yi mi tercih eder?" yoksa "MHP ve CHP'yi mi?" diye soru sorar ve cevabı kendiliğinden bulur.

Aslında AKP-BDP arasındaki rol paylaşımını, BDP Diyarbakır İl Başkanı Nijad Yaruk'un "Biz AKP'yle, Başbakan Erdoğan'la, temsilcileri ile kurmaylarıyla tahmin ettiğinizin ötesinde görüşmeler yaptık. Referandum paketi öncesinde de bize söylenen şuydu; 'Biz sizinle asla aynı karede görünmeyeceğiz. Bize destek verebilirsiniz ama gizli destek vereceksiniz.' demişlerdi. Buyurun kendilerine sorun, böyle olmadığını iddia etsinler." şeklindeki hala yalanlanmayan ve inkâr edilmeyen sözleri su yüzüne çıkarmıştı.

(Bkz.

<http://www.ensonhaber.com/bdp-il-baskanindan-carpici-iddia.html> )

Geçtiğimiz hafta sonu PKK'nın ilan ettiği ateşkes ise, AKP-PKK arasındaki yeni anlaşmanın bir ürünü olarak değerlendirilmelidir.

PKK'nın kamuoyuna yansıyan talepleri şunlardan oluşuyor:

» Operasyonların durdurulması ve çift taraflı bir ateşkes sürecinin gelişmesi,

» Cezaevindeki 1700 civarındaki sivil Kürt siyasetçisinin ve barış grubu üyelerinin derhal serbest bırakılması,

» Öcalan'ın en son kamuoyuna sunduğu üç maddelik çözüm çerçevesi temelinde bir müzakere sürecinin başlatılması ve kendisinin barış sürecine aktif katılma koşullarının yaratılması,

» Yüzde 10 seçim barajının düşürülmesi.

(Bkz.

<http://www.taraf.com.tr/haber/ve-pkk-ateskes-ilan-etti.htm> )

Bunlar kamuoyuna yansıtılan talepler… Ya yansıtılmayan talepler nelerdir? Bu talepler kime sunuluyor? AKP iktidarına değil mi? Demek ki, AKP iktidarı kamuoyuna yansıtılan yahut yansıtılmayan PKK taleplerini kabul etti ve belli bir süre ateşkes ilan etti.

O halde AKP ile PKK arasında bir işbirliği, bir anlaşma yapılmıştır. Aynı Habur'da olduğu gibi, aynı İmralı şartlarının iyileştirilmesinde olduğu gibi, aynı Türklüğe hakareti suç olmaktan ittifak yaparak çıkardıkları gibi, aynı ortak kavramlarla siyaset yaptıkları gibi, aynı küresel projelere taşeronluk yaptıkları gibi… Aynı "Sayın Öcalan" dedikleri gibi, aynı "Kürdistan" dedikleri gibi…

Birbirlerine sürekli omuz veren BDP(PKK) ve AKP arasında atışmalar, sözde kavgalar, birer rolden ibarettir. Buraya kadar yazdıklarımızın hepsi AKP-BDP arasında yaşanan samimi ilişkinin özet halidir.

Kürtçü, bölücü tüm çevreler 12 Eylül 2010 tarihinde 'Evet' oyu verme ve verdirme kampanyası başlatmıştır. AKP iktidarı PKK için bulunmaz bir nimettir.12 Eylül 2010 akşamı göreceksiniz, 'Evet' oyları en çok Güneydoğu Bölgesi'nde çıkacaktır.

Türkiye Kürdistan'ı Sosyalist Partisi (PSK) kurucusu Kemal Burkay, Kürtçü yazar Ümit Fırat, CHP'den DTP'ye geçen Esat Canan, PKK'nın kapatılan partisi HADEP'te Genel Başkan Yardımcılığı yapan, aynı zamanda Recep Tayyip Erdoğan'a da danışmanlık yapmış olan Mehmet Metiner, BDP'ye nasıl destek verdiği ortada olan Oral Çalışlar, Cengiz Çandar, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Taraf Gazetesi, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) ile Eşitlik ve Demokrasi Partisi, Barzani ve Talabani çizgisinde politika yapan Kürtçü partilerden Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) ve bu kişi ve kurumlarla ilişkisi, diyalogu olan herkes referandumda AKP'ye "EVET" desteği verecektir. PKK da AKP iktidarı ile ateşkes anlaşması yaparak, yeni işbirliğine doğru yelken açmıştır… PKK'nın partisi BDP de AKP-PKK arasında alacağı yeni rolleri beklemektedir.

Tüm bunlara rağmen "MHP, BDP ile aynı saftadır." diyen kim olursa olsun, bu iftirayı bir an önce terk etmelidir. Fazla alçalmanın, fazla çukurda debelenmenin artık hiçbir manası kalmamıştır.

MHP tabanında fitne yaratmaya çalışan Recep Tayyip Erdoğan, referandum mitinglerinde ''MHP'ye gönül vermiş kardeşlerimin dikkatini çekiyorum. MHP yönetimi, MHP'yi maalesef CHP'nin vagonu, yedeği haline getirdi. MHP tabanın bundan çok büyük bir rahatsızlık duyduğunu biliyorum. Vereceğiniz her 'Hayır' oyu, MHP'ye değil, CHP'nin hedeflerine, BDP'nin hedeflerine hizmet edecektir." sözleri siyasi ahlakın bitişinin bir işaretidir.

MHP'ye vagon olma suçlaması yapan adama "Sen kimin Vagonusun?" diye sorarlar?

Ve devamında ABD'nin küresel projelerini taşıyan (taşeron yük treni) olduğunuz ortaya çıkar… Vagonlarınıza baktığımızda Mesut Barzani Abinizi, Talabani Amcanızı, "Sayın Öcalan" dediğiniz İmralı'daki alçağı, Yahudi Cesaret Ödülü aldığınız ve her türlü işbirliği sürdürdüğünüz İsrail'i görürüz… Her vagonunuzun Türk-İslam dünyasına ihanet projeleri taşıdığınızı görürüz…

Küresel rahimlerden doğanlar, kendi vagonlarına baksın… MHP ne vagon tutar, ne de kimseye vagon olur… 

 

Yıldıray Çiçek-Ortadoğu

 

Kaynak: ORTADOĞU GAZETESİ,http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?id=7269



Bu haber 1,190 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,367 µs