En Sıcak Konular

ORTADOĞU GAZETESİ'NİN BAŞYAZARI ORHAN TAHSİN (ÖZMEZ) VEFAT ETTİ

27 Haziran 2010 10:12 tsi
ORTADOĞU GAZETESİ'NİN BAŞYAZARI ORHAN TAHSİN (ÖZMEZ) VEFAT ETTİ Türk basınının duayenlerinden Ortadoğu Gazetesi başyazarı Orhan Tahsin hayatını kaybetti.

Ortadoğu Gazetesi 20 yıllık yazarının vefatını şöyle duyurdu:

''Orhan Baba'yı kaybettik''

"Türk basınının duayenlerinden gazetemiz yazarı Orhan Tahsin hayatını kaybetti.

ORTADOĞU'nun acı günü. Kalp yetmezliği nedeniyle İstanbul Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne yatan Tahsin'in 2 kalp damarı değiştirilmiş ardından da yoğun bakıma alınmıştı. Tahsin geçirdiği kalp ameliyatının ardından bir hafta sonra hayata gözlerini yumdu.

 YAZARIMIZ Orhan Tahsin için ilk tören Pazartesi sabah saatlerinde Ortadoğu gazetesi önünde yapılacak.

Tahsin'in naaşı Cağaloğlu'ndaki Gazeteciler Cemiyeti ve ardından da Şişli Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Feriköy Aile Kabristanı'nda toprağa verilecek. 

1932'de İstanbul'da doğan Orhan Tahsin, ilk gazetecilik hayatına Akşam'da başladı. Hayat mecmuası ve Tercüman gazetesinde yazılarına devam eden Tahsin, son 20 yıldır da Ortadoğu'da görev yapıyordu.

Orhan Tahsin, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Üyesi, Basın Şeref Kartı ve 2004 Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü sahibiydi.

1932 yılında İstanbul'da doğan Orhan Tahsin Özmez İGSA'yı bitirdi. Mesleğe 1950 yılında Akşam Gazetesi'nde polis olayları ve röportaj yazarı olarak başladı. Hayat ve Ses Dergileriyle Web Ofset Grubunda, Tercüman ve Şehir Gazetelerinde çalıştı. Son 20 yıldır da Ortadoğu Gazetesi'nin başyazarı olarak mesleğini sürdürüyordu."  (Ortadoğu Gazetesi) [1]

Son Yazısı:

Yürekten Bir Yazı

YÜREK AÇILIMI mı diyelim, DAMAR AÇILIMI mı?

"Açılım" sözcüğünü dilimin ucuna da getirmek istemiyorum, kalemimin ucuna da.

Çünkü dilim de yandı, kalemimin ucu da. Daha önemlisi yüreğimde.

Aslında yalnız benim değil tüm Türk ulusunun yüreği yanık. Bir avuç "Açılımıcı"nın dışında!

Anaların yüreği yanık, babaların yüreği yanık, eşlerin, çocukların, kardeşlerin yürekleri daha da yanık!

Açılım, açılım diyenlere, açılımda direnenlere, açılımları sürdüreceklerini söyleyenlere bir tek sözüm olacak:

"GAZA'ları, GAZZE'leri mübarek olsun"

Gazze'dekilere de yüreğim yanıyor.

Gazze'yi sandıktan çıkarmak isteyenler umrumda bile değil!

Gazze'ye açılanların, GAZZE açılımı yapanların niyetlerini "1 Dakika"da çözebilirsiniz.

Düşünmenize, kelle, kafa yapmanıza gerek yok.

Bu satırları yazarken, TV ekranından "Yürekleri donduran" görüntüler geçiyor.

Bayrağa, Türk bayrağına sarılı tabutlar ekranlara sığmıyor. Vatan uğruna durmuş 11 genç yürek.

Bu yüzden TV diliyle (zom) yapılıyor.

Al yıldızlı bayrağa sarılmış tabutların önünde sıraya girmiş, siviller, askerler,

Son yolcluk töreninde bile "sıralama" var. Başbakan, bakanlar, komutanlar, vali ve ötekiler.

Törenden önce, "şehit askerlerin evlerinden, sokaklarından insan manzaraları da ekranlara yansımıştı."

Sokaktaki görüntüleri...

Her ev bir bayrak asmıştı, Türk bayrakları...

Buna BAYRAK AÇILIMI, desek birileri incinir mi?

Ağıtlar yakılıyordu.

Anneler ağlıyordu.

Babalar, "Önce vatan sağolsun" diyordu. Sonra da "Niye bizim oğlumuz. Neden onların çocukları hiç ölmüyor" diye soruyorlardı.

Aslında bu soruyu "şehit babaları"ndan çok önce, "Bana hukuk öğretmeyin" diyen, "asker takıntısı" olan bir Başbakan yardımcısı da dile getirmişti. O hükümet büyüğünün adını söylemeye gerek var mı? Yine söyleyelim, Bülent Bey, Sayın Arınç. Neler söylemiş, okuyalım:

"Elimizi taşın altına koyalım. Ve birlikte bu taşı kaldıralım. Akan kan durmasın, devam etsin. Olacak şey değil. (Benim oğlum gitti, herkesin oğlu gitsin) bir şey söyleniyor. Zaten gidenler hep Anadolu çocukları. Filan ilçeden, filan köyden, filan kasabadan.

TUZU KURU OLANLARIN BÖYLE BİR DERDİ YOK TÜRKİYE'DE. ONLAR ÇOK RAHAT. BİR ÇARESİNİ BULUYORLAR, EVLERİNE EN YAKIN YERDE SEVGİLİ ÇOCUKLARININ ASKERLİK YAPMASINI TEMİN EDİYORLAR. AMA ANADOLU ÇOCUĞU NERESİYSE SİZ ONLARI EL ÜSTÜNDE GÖTÜRÜYORSUNUZ, OTOBÜSLERE KOYUYORSUNUZ, AMA BİR SENE BOYUNCA, (OĞLUM ACABA SAĞ GELEBİLECEK Mİ?) DİYE ARKASINDAN KORKUYLA BEKLİYORSUNUZ"

Bu sözleri anlamak öylesine zor ki.

Bir yandan, "Benim oğlum gitti, herkesin oğlu gitsin" yakınmasına karşı çıkıyor, "Onlardan size ne?" demeye getiriyor, bir yandan da "Tuzu kurular"dan söz ediyor. "Onların böyle bir derdi yok. Onlar çok rahat" diyor.

Bir politikacımızın ne şiş yansın, ne kebap uyarısı!

Ancak, bu sözlerin bir anlamı yok.

Şiş, kebap değil, anaların, babaların, eşlerin, kardeşlerin yürekleri yanıyor.

O yürekleri küllemek de mümkün değl!

Çünkü AÇILIM, AÇILIM, DEVRİM, DEVRİM diye atmaktan mangallarda kül kalmadı.

Arınç'ın o sözlerinin önünü, arkasını, başını, sonunu dinlemek isterseniz, İNTERNET'e girmeniz yeter!

Arınç'ın o sözlerinin altında ne adlar okuyacaksınız, ne Civan'ların, ne delikanlıların, ne mahdumların, ne damatların adlarını.

Arınç, o sözleri söylerken, ucunun kimlere dokunacağını, kimlere TEĞET geçeceğini düşünmemiş!

18 gün Burdur askerliği için yurtdışında iş bulanlar, iş uyduranlar da nedense ES geçilmiş!

Sayın Erdoğan'ın "Askerlik yan gelip yatma yeri" değildir. Sözünün boşuna (NAFİLE) söylenmediğide, Arınç'ın o sözleri ve o sözlerin İNTERNET'teki yorumlarını kanıtlıyor.

Son 11 şehidimizin töreni VAN'da yapıldı. O bayraklaşan şehitlerin önünde avuçlarını fatiha için açanlardan acaba kaçının oğlu, damadı, yeğeni askerliğini Doğu ve Güneydoğu dağlarında, Çukurca'da, Şemdinli'de, Şırnak'ta yapmışlardı.

Sayın Arınç'tan bir dileğim olacak.

Acaba, o tuzu kuru sözlerine "biber" ekebilecek mi?

1983'ten, yani PKK terör örgütünün eyleme geçtiğinden bu yana, Özal, Demirel, Yılmaz, Akbulut, Çiller, Ecevit, Erbakan, Gül ve Erdoğan'ın başbakanlık dönemlerinde, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da askerliklerini yapan Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan Yardıcısı, Bakan, Mliletvekili ve üst düzey bürokrat oğlu, damadı, yeğeni var mı?

Varsa o "kahramanlar"ın adlarını verebilir mi?

Yine o yıllarda "bedelli" ve "dövizli" asker olarak kaç oğul, damat, yeğen Burdur'da 18 gün askerlik yaptı.

Sırtına Türk bayrağı sarılarak "kahramanlık" pozu verdi.

O cesur çocukları tanımak Türk toplumunun hakkı değil mi?

Onlar, Bakanlar Kurulu'nun Meclis'te yönettiği, Meclis'te milletvekillerinin oyları ile ve Cumhurbaşkanların onaylaması ile kabul edilen Bedelli ve Dövizli Askerlik Yasası'na göre "askerlikleri"ni 18 gün yapmışlar.

Ortada yasaya aykırı bir şey yok!

Üstüne üstlük Anayasamıza göre, Cumhurbaşkanı Türk Ordusu'nun, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Başkomutanıdır.

Onların oğullarının, yeğenlerinin askerlik durumlarını merak ediyorum. Bu merakım ömrüm boyunca sürecek.

Ömrüm yeterse!

Van'dan, Ankara'dan, yurdun dört bir yanından TV ekranlarına yansıyan o görüntüleri, TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALARI HASTANESİ, BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ (Bu birincilik yakıştırması benim değil. Sosyal Güvenlik Kurumu yaptığı araştırmalar, incelemeler soucu hastanenin birinciliğini açıklamıştı. Bu açıklama da gazetelerde yayınlanmış) kroner yoğun bakım odasında izledim. Doktorların, Başkent Hastanesi müdürü Dr. Fatih Turhan'ın o görüntüleri "kalp hastası izleyemez" uyarılarına karşın.

Yüreğime inmedi.

Ama kendi kendime söz verdim, o görüntülere neden olanların yüreklerine indireceğim.

Van'daki törene AB ülkeleri büyükelçileri de gelmişlerdi. Herhalde çalışmalarının, eylemlerinin, söylemlerinin semeresini (eser) görmek amacıyla!

VAN'daki "bayraklaşan şehitlerin" karşısında sıralananların bir süre önce kahpe PKK kurşunuyla, evinin balkonunda ŞEHİT olan PINAR AKDAĞ'ın cenazesinde de görmek isterdik. Ceylan diyen ağızların (Pınar) demesini de.

Özellikle, günlerde "fail-i meçhul" bir "şey"in patlaması sonucu ölen küçük Ceylan için "Ceylan Ceylan" diye günlerce TV ekranlarında, meydanlarda, salonlarda, gözyaşı dökenlerin.

Ama PKK yapımı molotof kokteyli ile İstanbul'un göbeğinde otobüs içinde yanan Serap'ın adını anmayanların!

Komor Bandıralı Mavi Marmara gemiciğine (çünkü kapalı deniz gemisidir de. Marmara'da Avsa ile Yenikapı arasında çalışırdı da. Kötü bir maksadım yok) ABD pasaportuna güvenerek binen genç için:

"Furkan... Furkan" diye ağlayanların.

Ölümü için bile ABD'nin devreye girmesini isteyenlerin.

Yine o olayda bakanlarımız, milletvekillerimiz, Türk bayraklarının yanında Türk bayrağını kapatmak için üzerine bezler ve Filistin bayrakları sarılı tabutların önünde "sıralanmışlar"dı!

O görüntüler de "gözbebeğim"den silinmedi.

Yalnız benim değil, Türk bayrağında yaşayan, "Türküm" demekle mutlu olan insanlarımızın da.

Bir parti genel başkanı geçen gün bir sıralama yaptı.

CHP, MHP, BDP, PKK, İmralı!

O sıralamaya MHP'nin sıkıştırılışı çok düşündürücü idi.

Böyle bir şey dünyayı ters döndürmekti.

O partinin genel başkanı, kendi bakanlarının, kendi milletvekillerinin, "Ne Mutlu Türk'üm Diyene bizi rencide ediyor", "Diyarbakır AMED denilebilir", "Dersim adı konulacaktır", "Olur olmaz yerlere, (Ne Mutlu Türküm Dilene) sözünü yazmak bir İLKELLİK'tir" sözlerini unutmuşa benziyordu. "Apo'yu yok sayamayız" diyen partisini de. Apo'ya yardım yataklık yapmaktan hüküm giymiş bir dörtlünün onuruna TBMM çatısı altında yemek verilişini de. O dörtlünün Dışişleri Bakanlığı'nda ağırlanışını da.

Daha sayalım mı?

Bu çıkışları cesaret, cesurluk sayanlar da vardı.

Başbakan geçen gün CESARET'ten söz etmişti, ADALET'ten söz etmişti. AÇILIM'dan da.

Yüksek Mahkeme'nin, Yargıtay 4'üncü Hukuk Dairesinin "9 hakim" ile ilgili kararına tepki göstermişti. Ona göre saygı güvenirliğini yitirmişti.

"SUÇUM NE" sorusunun yanıtı yoktu ama, o hakimin verdiği karara söyleyecek sözü "çok"tu.

Bu konuda bizim de söyleyecek o kadar çok sözümüz var ki. O sözlerin altında kalmak var mı?

Tesis açanların adı mı anılırdı?

2002'den bu yana hep "ilk"lerin partisi, yöneticileri de ilklerin adamı olmuşlardı.

Sayın Erdoğan Ortadoğu'nun haritasını değiştirecek BOB'un ilk başkanı idi ya.

Sayın Haberal'a yakıştıralan İLK'ler ise, fakir, fukara, garip, gueba için gerçekleştirilen YEŞİL KART'tı, Türkiye'de ilk kez yerli nakli kadavradan böbrek nakli idi, Dünyada bir ilk olarak donörden karaciğer ve böbrek nakli idi. Dünyada Yanık Derneği'ne seçilen ilk Türk Bilim adamı idi.

Yazmaktan kalemimin ucu tıkandı. Siz bu yazıları okurken ben bir ilki yaşayacağım.

DAMAR AÇILIMI'nı!

YÜREK AÇILIMI'nı!

İnanın, yüreğimi siz sevgili okurlarım ve NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE sözünü yürekten söyleyen Türkiye seven insan için açıyorum.

Türkiye'nin sorunlarına da DAMAR'dan girmek için.

Orhan Tahsin-Ortadoğu (22-06-2010)  [2]
 

 

NOT: Mir Haber ailesi olarak merhuma rahmet,başta ailesi olmak üzere bütün sevenlerine Sabr-ı cemîl niyaz ederiz. 

 

Kaynak: ORTADOĞU GAZETESİ

[1].http://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?haber=orhan-baba-39yi-kaybettik&id=16751

[2].http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?id=6906

 



Bu haber 1,255 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,341 µs