O GEMİ VE HATIRLATTIKLARI

14 Haziran 2010 14:40 tsi
"Ümmet içinde millet" olduğumuzu idrak edemeyenler, Türk’ün tarihi misyonundan da bihaber oldukları için, hâdiseler karşısında takındıkları tavır, 814.578 kilometre kareye sıkışmış durumda ne yazık ki...

O gemi ve hatırlattıkları -1-

Rakamlarla konuşmaktan pek hazzetmem ama... 10 hafta içinde 38 şehit verebilen (!) bir ülkenin yaşayanları olarak, hâl ve gidişatı kanıksamış durumdayız. 31 Mayıs sabahı televizyonu açtığımda karşılaştığım manzara karşısında irkildim. Bir gece içinde birkaç cephede vurulmuştuk...
İskenderun’da Deniz İkmal Komutanlığı’na yapılan saldırıyla, Mavi Marmara Gemisine yapılan saldırı, işkillendiriyordu insanı açıkçası... Çünkü her ikisi de,  Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa’dan beri bir Türk gölü olarak anılan Doğu Akdeniz üzerinde gerçekleşmişti.
Hatırladınız mı: 2006 yılında,  “Kuzey Irak’taki peşmergeleri, MOSSAD ajanları ve emekli İsrail subayları eğitiyor” başlıklı bir haber sunulmuştu kamuoyunun bilgisine... Hattâ görüntüleriyle birlikte sunulan bu habere dair,  Prof. Dr. Nurullah Aydın demişti ki: “Birinci Körfez Savaşı’nın ardından, peşmergelerin ABD’nin eğitim ve askeri üssü olan Guam adalarına götürülmesinde, eğitilmesinde İsrail askerlerinin ve MOSSAD’ın rolü olduğu bilinmektedir. PKK kamplarında ele geçirilen askeri teröristlerin ifadelerinde; İsrail, MOSSAD kanalıyla PKK’lılara da eğitim vermektedir. Ancak sorguya alınan PKK’lıların ifadeleri kamuoyundan gizlendiği için, PKK’lıların peşmergelerle birlikte eğitilmesi ve MOSSAD ilişkisi kamuoyuna yansımamıştır.” (22.09.2006, M.Gazete, Haber: Mehmet Baydemir)
Gelgelelim, adına ister  “2. Çuval vakası” deyin, ister “Türkiye’nin 11 Eylül”ü... Uluslararası karasularında, uluslararası hukuk kaidelerine aldırmaksızın, İsrail askerleri tarafından saldırıya uğrayan, yalnızca Mavi Marmara gemisi ve içindeki siviller değildi aslında; insanlığın bizatihi kendisiydi! Fundamentalist bir devlet olan İsrail, besbelli ki tahrif edilmiş Tevrat’ın icabını yerine getirmekle yükümlüydü sanırım: “Onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme; erkekten kadına... çocuktan... emzikte olana... öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür.”  (I. Samuel, Bab 15/3)
Hâlbuki... 3 Haziran 2010 tarihli The New York Times’in manşetindeki sıkılı yumruğun sahibi... Eyüp Gökhan Özekin’in benzetişiyle; Nuh’un gemisi gibiydi Mavi Marmara; gemide silah yoktu, inanmış insanlar vardı, Greenpeace eylemcilerinin bile gemilerini rahat rahat teslim etmediği bir ortamda, insanlığı temsil eden bir gemi kolaylıkla teslim edilemezdi elbette!
Peki ama kimler vardı o gemide: MOSSAD’ın diliyle, “direnişçi teröristler” mi? Yedisinden yetmişine, çeşitli milletlere mensup insanlar... Dilleri ve dinleri ayrı olan bu insanların gemiye binişteki maksatları, açık hava hapishanesini anımsatan Gazze’ye maddî ve manevî yardım ulaştırabilmekten ibaretti. Çünkü misyonları; “Nerede olursa olsun sıkıntıya düşmüş, felakete uğramış, savaş, tabi afet vb. sebeplerle mağdur olmuş, yaralanmış, sakat kalmış, aç ya da açıkta kalmış, zulme uğramış tüm insanlara gerekli insani yardımı ulaştırmak ve bu insanların temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmemesi için gerekli tüm girişimleri yapmak”tı...
Bu anlamda yapılan bir girişimi işgüzarlık yapıp, absürt yerlere yamamanın alemi yok yâni. Fakat vicdan dediğimiz şeyi, 814.578 km kareye mahsus bir şey zannediyorsak, o başka... İş beğenme, iş yapma, iş yapanı da lekelemeye kalkış; olacak iş değil!

O gemi ve hatırlattıkları -2

Barış eylemcisi olarak anılıyordu Rachel Corrie... Uluslararası Dayanışma Hareketi (International Solidarity Movement) mensubuydu. Bir buldozer tarafından iki kere üstünden geçilerek ezildi. Neden mi? İsrail Ordusu’nun Gazze şeridinde Filistinlilerin evlerini yıkmasına engel olmak istedi de ondan! Yoksa Rachel Corrie’da mı radikal İslamcıydı, yoksa oda mı hükümet partisine çalışıyordu, yoksa oda mı izin almalıydı otoriteden?
Düşünsenize: Londra, Paris, Roma, Brüksel, Atina gibi başkentlerden, Anti-Siyonist Musevi kuruluşlarına... Türkiye Komünist Partisinden, Türk Musevi Cemaatine değin kınanan İsrail’in kanlı baskını, nasıl oluyor da ülkemizde  “ama” ile devam eden cümlelerle meşrulaştırılmaya çalışılıyor, anlamış değilim açıkçası! Hem de İsrail’de bile protesto edilirken İsrail... Filistinlilerin maruz kaldığı kuşatma, abluka ve ambargo hiç mi umurlarında değil? Değil demek ki... Çünkü “Türk büyükelçisinin sandalyesini bir beş santimetre daha alçaltabiliriz” diyenlerle, içimizdeki ama-sistlerin Filistin meselesindeki yaklaşımı birebir örtüşüyor. “Yahudi düşmanlığı hortluyor” propagandası da, kasıtlı olarak servis ediliyor zihinlere... İnsanım diyen herkesin karşı çıkması gereken kanlı baskının, bütün Yahudilere mal edilmemesi gerektiğinin bilincindeyiz elhamdülillah.
Sivil bir inisiyatif olarak Akdeniz’in sularına açılan Mavi Marmara’nın aktivistlerinden Hakan Albayrak aktarıyor: Ürdünlü bir kardeşimiz demiş ki: “Sultan Abdülhamit, Filistin’i satmadığı için tahtını kaybetti. Arap dünyasının kralları ise Filistin’i satarak tahtlarını koruyorlar.”  Ne kadar da manidar... İsrail’in Yedioth Ahranoth gazetesinden Mordechai Kedar imzasıyla yayımlanan makaledeki bir cümle ise şu:  “Osmanlı İmparatorluğu güçleri, Gazze kıyılarında durduruldu.”
Dünyanın çeşitli ülkelerinde yankılanan, İsrail karşıtı protesto gösterileri bir yana; Mavi Marmara girişimi, sonucu itibariyle, “savaş sebebi” ile yüzleştirmiştir ülkemizi... “Bu baskın dünya Yahudi zekâsına hakarettir” diyen işadamı İzhak Alaton’u; İsrail, ilerleyen zamanlarda daha iyi anlayacaktır diye düşünüyorum. Belki de, kanlı baskının emrini verenler, gün gelir, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılanıverir!
Öte yandan, “ümmet içinde millet” olduğumuzu idrak edemeyenler, Türk’ün tarihi misyonundan da bihaber oldukları için, hâdiseler karşısında takındıkları tavır, 814.578 kilometre kareye sıkışmış durumda ne yazık ki... Başkasının derdiyle dertlenmekmiş, ne gam! Bölgemizdeki hegomanya kavgasında tarafsız kalamayacak kadar tarihî bir misyona sahip olan ülkemizin, herhalde gökten zembille indiği kanısında birileri...
Yeryüzünün yaşayan vicdanlarından, Musevi kökenli düşünür Noam Chomksy, Haber10.com sitesi aracılığıyla bakın nasıl sesleniyor insanlığa:  “Bu katliam eğer sıkça bahsi geçen Somali korsanları tarafından gerçekleştirilmiş olsaydı, yani Somali korsanları uluslar arası sularda seyretmekte olan bir gemiye böylesine vahşice saldırsaydı, emin olun ki, NATO kuvvetleri bugün Somali kıyılarına inmiş olurdu. İsrail ise bu denli cüretkâr olabiliyor zira İsrail’in yaptığı her katliam Amerika Birleşik Devletleri tarafından on yıllardır tolere ediliyor ve Avrupa’da büyük çoğunlukla ABD’nin bu tutumuna boyun eğmekten fazlasını yapamıyor.”

Afşin Selim-Yeniçağ

Kaynak:YENİ ÇAĞ GAZETESİ
[1].http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=13557
[2].http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=13664

Bu haber 781 defa okundu.